#televizyon dizileri
#final yapan diziler
reşat nuri güntekin'in yazdığı aynı adlı romandan uyarlamadır. dizi iki defa gösterime girmiş olup ilk yapımı 1986 yılında yayınlanmıştır. 7 bölüm sonunda ekranlara veda eden dizi, konu olarak feride adlı küçük bir kızın yetişkinliğe kadar olan yaşantısını ele almaktadır.
imdb: 8.4
imdb: 8.4
yaratıcı:
reşat nuri güntekin
oyuncular:
aydan şener
kenan kalav
mine çayıroğlu
tilbe saran
tomris oğuzalp
sadri alışık
reşat nuri güntekin
oyuncular:
aydan şener
kenan kalav
mine çayıroğlu
tilbe saran
tomris oğuzalp
sadri alışık
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "bengaripsengüzeldünyaumutlu" tarafından 16.04.2022 03:05 tarihinde açılmıştır.
1.
bana göre en iyi versiyonu aydan şener ve kenan kalav'ın oynadığı versiyon olan, reşat nuri güntekin'in romanından uyarlanmış dizi. diğer versiyon doğal olarak günümüze biraz daha uygun tarzda ve romana kıyasla fazla modern. güzel miydi, bence evet, o da eğlenceliydi ama birini tekrar tekrar izleyecek olursam bu eski versiyonu olur.
bir ara ramazan ayında her gün yarım saat kadar yayımlıyorlardı. güzel oluyordu. arada yeniden yapmalılar bence.
bir ara ramazan ayında her gün yarım saat kadar yayımlıyorlardı. güzel oluyordu. arada yeniden yapmalılar bence.
devamını gör...
2.
çalıkuşu romanının 1966'da türkan şoray ve kartal tibet ile siyah-beyaz filmini yapan osman f. seden 1986'da senaryosunu yazıp aynı zamanda yönettiği 7 bölümlük dizisini de çekmiştir. bu kez başrollerde aydan şener ve kenan kalav vardır.
reşat nuri güntekin'in aynı adlı romanına sadık kalarak senaryolaştırılmış olan dizide ünlü oyuncular sadri alışık, eşref kolçak, hayati hamzaoğlu, tilbe saran, tomris oğuzalp rol almıştır. o dönem çocuk olan mine çayıroğlu, munise rolü ile izleyenlerin hafızasında yer etmiştir.
ele avuca sığmayan karakterinden ötürü çalıkuşu lakabı taşıyan feride, teyzesinin oğlu kamuran ile evlenmek üzeredir. düğüne çok az kala aldatıldığını öğrenir. aşkını kalbine gömer ve anadolu'ya öğretmenlik yapmaya gider.
gençliği ve güzelliği yüzünden türlü belalarla karşılaşsa da feride öğretmenlikten vazgeçmez.
bekar bir subay olan hayrullah bey ile aralarında baba-kız ilişkisi gelişir, dedikodulara mahal vermemek adına nikah kıyarlar. hayrullah bey feride'nin kalbine gömdüğü kamuran'ı hâlâ sevdiğini öğrenince onları yeniden bir araya getirmek için çabalar.
trt'nin alternatifsiz olmasından mı yoksa dizinin kaliteli olmasından mı bilinmez zevkle izlediğimi ve pek çok sahnesini hatırladığımı fark ettim. oysa üstünden yıllar geçmiş.
çalıkuşu herkesin okuması gereken nadide bir başyapıt. çekildiği dönemin teknolojik imkanlarını göz önüne almak koşuluyla dizisi de bugün bile zevkle izlenir.
edebiyatın üstadının, sinemanın ustası ile buluşması olarak adlandırdığım denk geliş biz okuyucu ve izleyicilere tadı damakta kalan bir görsel şölen sunmuş.
reşat nuri güntekin'in aynı adlı romanına sadık kalarak senaryolaştırılmış olan dizide ünlü oyuncular sadri alışık, eşref kolçak, hayati hamzaoğlu, tilbe saran, tomris oğuzalp rol almıştır. o dönem çocuk olan mine çayıroğlu, munise rolü ile izleyenlerin hafızasında yer etmiştir.
ele avuca sığmayan karakterinden ötürü çalıkuşu lakabı taşıyan feride, teyzesinin oğlu kamuran ile evlenmek üzeredir. düğüne çok az kala aldatıldığını öğrenir. aşkını kalbine gömer ve anadolu'ya öğretmenlik yapmaya gider.
gençliği ve güzelliği yüzünden türlü belalarla karşılaşsa da feride öğretmenlikten vazgeçmez.
bekar bir subay olan hayrullah bey ile aralarında baba-kız ilişkisi gelişir, dedikodulara mahal vermemek adına nikah kıyarlar. hayrullah bey feride'nin kalbine gömdüğü kamuran'ı hâlâ sevdiğini öğrenince onları yeniden bir araya getirmek için çabalar.
trt'nin alternatifsiz olmasından mı yoksa dizinin kaliteli olmasından mı bilinmez zevkle izlediğimi ve pek çok sahnesini hatırladığımı fark ettim. oysa üstünden yıllar geçmiş.
çalıkuşu herkesin okuması gereken nadide bir başyapıt. çekildiği dönemin teknolojik imkanlarını göz önüne almak koşuluyla dizisi de bugün bile zevkle izlenir.
edebiyatın üstadının, sinemanın ustası ile buluşması olarak adlandırdığım denk geliş biz okuyucu ve izleyicilere tadı damakta kalan bir görsel şölen sunmuş.
devamını gör...
3.
birkaç saat önce bitirdiğim, beni farklı duygulara sürükleyen dizi. daha eski ve daha yeni versiyonlarını izlemediğim, kitabını okumadığım için yorumumu bu hâli üzerinden yapacağım. hem 1986 yapımında, kitaba oldukça sadık kalmışlar diye duydum.
psikoloji ve sanat dersinde hocamız "sığındığınız bir filminiz/diziniz var mı," diye sormuştu. o gün bir cevabım yoktu. bunu dert etmiştim kendime. dönüp dönüp izlediğim bir filmim, izleyince mesut olduğum bir filmim/dizim yoktu işte. fakat bugün artık var diyebileceğimi hissediyorum. hocanın ne demek istediğini şimdi daha iyi anlıyorum.
sanki dünyaya gözlerimi açtığımda plaklarla, cinolarla, ekşi yüzlerle, tatlı komşularla dolu bir odada doğmuşum gibi eski zamanları ararım hep. kızım sen milenyum çağının çocuğusun ne bu sevdan derseniz, nedenini bilmiyorum. oradaki bir şeylere hasretim.
oyuncular gözleriyle konuşuyordu. tüm duyguları bakışlarında saklamışlar sanki. ah kamuran, beni öyle üzdün ki. feride ile sana çok kızdık. canım reşat nurim. bu hikayede en çok feride'nin dik duruşunu sevdim. başına ne kadar olumsuzluk gelse de vazgeçmeyişini, masumiyetini. insanın onda kendisinden bir şeylere rastlaması mümkündü. kamuran'a ne kadar kızsa da gün sonunda yine ona derdini anlatması aşkının büyüklüğünü -kamuran bunu hak etmese bile- gösteren bir detaydı. kendisini onunla anlatıyor, onun gözlerinden yazıya döküyordu. ne de olsa "insan birini sevmek felaketine uğradı mı, esir gibi bir şey oluyor."
psikoloji ve sanat dersinde hocamız "sığındığınız bir filminiz/diziniz var mı," diye sormuştu. o gün bir cevabım yoktu. bunu dert etmiştim kendime. dönüp dönüp izlediğim bir filmim, izleyince mesut olduğum bir filmim/dizim yoktu işte. fakat bugün artık var diyebileceğimi hissediyorum. hocanın ne demek istediğini şimdi daha iyi anlıyorum.
sanki dünyaya gözlerimi açtığımda plaklarla, cinolarla, ekşi yüzlerle, tatlı komşularla dolu bir odada doğmuşum gibi eski zamanları ararım hep. kızım sen milenyum çağının çocuğusun ne bu sevdan derseniz, nedenini bilmiyorum. oradaki bir şeylere hasretim.
oyuncular gözleriyle konuşuyordu. tüm duyguları bakışlarında saklamışlar sanki. ah kamuran, beni öyle üzdün ki. feride ile sana çok kızdık. canım reşat nurim. bu hikayede en çok feride'nin dik duruşunu sevdim. başına ne kadar olumsuzluk gelse de vazgeçmeyişini, masumiyetini. insanın onda kendisinden bir şeylere rastlaması mümkündü. kamuran'a ne kadar kızsa da gün sonunda yine ona derdini anlatması aşkının büyüklüğünü -kamuran bunu hak etmese bile- gösteren bir detaydı. kendisini onunla anlatıyor, onun gözlerinden yazıya döküyordu. ne de olsa "insan birini sevmek felaketine uğradı mı, esir gibi bir şey oluyor."
devamını gör...