#ödüllü filmler
türkçe adı: 5'ten 7'ye cleo
1962 fransa yapımı film. cléo adlı kadın falcıya gider ve falcı onun kanserden öleceğini söyler. bunun üzerine yıkılan cléo, doktora giderek biyopsi yaptırır ancak sonuçlarını 2 saat sonra alacaktır. filme adını veren 5’ten 7’ye bu anlamı taşımaktadır. film cléo'nun hayatının 1,5 saatini ekrana eş zamanlı aktarmaktadır.
1962 fransa yapımı film. cléo adlı kadın falcıya gider ve falcı onun kanserden öleceğini söyler. bunun üzerine yıkılan cléo, doktora giderek biyopsi yaptırır ancak sonuçlarını 2 saat sonra alacaktır. filme adını veren 5’ten 7’ye bu anlamı taşımaktadır. film cléo'nun hayatının 1,5 saatini ekrana eş zamanlı aktarmaktadır.
*faro island film festivali (1962) - en iyi aktris
*fransız sinema eleştirmenleri sendikası (1963) - en iyi film
*fransız sinema eleştirmenleri sendikası (1963) - en iyi film
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "piyanist" tarafından 28.01.2021 01:46 tarihinde açılmıştır.
1.
fransızca öğrenildikten sonra izlenilmesi gereken filmlerden biri. bazı yerlerde o kadar fazla çeviri hatası var ki türkçeye insanı soğutuyor izlemekten. örneğin bir sahnede angèle adlı karakter bir hikaye anlatıyor. hikaye şöyle başlıyor:
"her şeye sahip bir adam varmış: bir karısı, çocukları, sağlığı (ve sağlık her şeydir). bir gün hasta olmuş. doktor öleceğini söylemiş. karısı üzüntüden mahvolmuş. adam çıldırmış, yataktan kalkmış ve ayrılacağını söylemiş. [...] "
hikayenin geri kalanı maalesef çevrilmemişti. *
sans toi ile beni fethetti zaten bu film ayrıca...
film neyi anlatıyor? yalnızlık ve güzellik ekseninde ilerleyen bir kurguya sahibiz. ana karakterimiz çok güzel bir kadındır. fakat yine bir bakıma güzelliğinden dolayı yalnızdır. fakat kadın (ismi cléo, gerçek ismiyse florence) kendisini güzelliğiyle avutmaya çalışır. aşkı arar bir yandan da. fakat insanlar sırf o güzel diye onunladır vs.
lakin kadının düşüncesi şu yöndedir: "ben güzelim fakat güzel olduğum için insanlar etrafımda. (aynı zamanda bir albüm çıkaran şarkıcıydı.) o halde yalnızım. eğer çirkin olsaydım belki gerçek aşk beni bulurdu. gerçekten sevilirdim bir kişi tarafından. çünkü sevgi her şeydir. ama çirkin değilim. o halde çirkinlik ölümün bir şeklidir ve güzel olduğum sürece yaşıyorumdur. o yüzden güzel olduğum için kendimi sevmeli, yalnızlığımın bir gün geçeceğini ummalıyım."
bu tarz bir akıl yürütmeye sahip olduğunu söyleyebilirim. *
şimdi spoiler.
kendisini sevdiğini söyleyen insanlar vardır. onu her an mutlu etmeye çalışır. fakat karakterimiz buna aldırış etmez pek. çünkü içten içe biliyordur derin yalnızlığını. o halde ne yapmalı? bir şey yapmayı düşünmez sanırım. güzelliğiyle yaşamaya, eğlenmeye kaptırmıştır kendini bir bakıma. fakat aşkı da yakında bulacaktır.
hikaye baş karakterin hasta olup olmadığını, ölüp ölmeyeceğini düşündüğü bir sırada geçiyor. bu sürecin sonlarına doğruysa gerçek aşk olarak adlandırabileceği bir kimseyle tanışıyor. herkes cléo'ya hastalığını abarttığını, yakında iyi olacağını söylerken sadece sondaki yeni karakterimiz onun hastalığı karşısında saygı duyuyor ve cléo için bir nevi endişeleniyor. zaten gerçek aşkı da bu kişiyle buluyor yanılmıyorsam.
film bize ne katabilir? sanırım çok şey. ya da hiçbir şey. ayrıca bir şey katmasına gerek de olmayabilir. insan doğasına güzel bir dokunuş bırakabilir. yaralarınıza merhem olabilir. veya yaralarınızı deşebilir. ama sırf o piyano sahnesi için bile izlenir bu film. o nece müthiş sahnedir yahu.
insan hiç aşık olmaz mı? aşkı yeterince derin, tehlikeli ve uzlaşmasız göremez miyiz bu hayatta? görsek ne yapardık? kaçar mıydık, kabullenir miydik? aşkın zamanı olur mu? vs. vs. sorular çoğaltılabilir. tabii her film size bu gibi mesajları, soruları yöneltecektir. neticede bir film bir hayatı ifade eder. (edebilme potansiyelindedir en azından, bizlerinki gibi...)
"kaçma, sevimli kelebek. çirkinlik ölümün bir şeklidir. güzel olduğum sürece yaşıyorumdur."
"çıplaklık kendini doğallaştırmaktır."
"-hiç aşık olmadın mı?
-bazen, ama hiçbir zaman istediğim derinliğe ulaşmadı."
"her şeye sahip bir adam varmış: bir karısı, çocukları, sağlığı (ve sağlık her şeydir). bir gün hasta olmuş. doktor öleceğini söylemiş. karısı üzüntüden mahvolmuş. adam çıldırmış, yataktan kalkmış ve ayrılacağını söylemiş. [...] "
hikayenin geri kalanı maalesef çevrilmemişti. *
sans toi ile beni fethetti zaten bu film ayrıca...
film neyi anlatıyor? yalnızlık ve güzellik ekseninde ilerleyen bir kurguya sahibiz. ana karakterimiz çok güzel bir kadındır. fakat yine bir bakıma güzelliğinden dolayı yalnızdır. fakat kadın (ismi cléo, gerçek ismiyse florence) kendisini güzelliğiyle avutmaya çalışır. aşkı arar bir yandan da. fakat insanlar sırf o güzel diye onunladır vs.
lakin kadının düşüncesi şu yöndedir: "ben güzelim fakat güzel olduğum için insanlar etrafımda. (aynı zamanda bir albüm çıkaran şarkıcıydı.) o halde yalnızım. eğer çirkin olsaydım belki gerçek aşk beni bulurdu. gerçekten sevilirdim bir kişi tarafından. çünkü sevgi her şeydir. ama çirkin değilim. o halde çirkinlik ölümün bir şeklidir ve güzel olduğum sürece yaşıyorumdur. o yüzden güzel olduğum için kendimi sevmeli, yalnızlığımın bir gün geçeceğini ummalıyım."
bu tarz bir akıl yürütmeye sahip olduğunu söyleyebilirim. *
şimdi spoiler.
kendisini sevdiğini söyleyen insanlar vardır. onu her an mutlu etmeye çalışır. fakat karakterimiz buna aldırış etmez pek. çünkü içten içe biliyordur derin yalnızlığını. o halde ne yapmalı? bir şey yapmayı düşünmez sanırım. güzelliğiyle yaşamaya, eğlenmeye kaptırmıştır kendini bir bakıma. fakat aşkı da yakında bulacaktır.
hikaye baş karakterin hasta olup olmadığını, ölüp ölmeyeceğini düşündüğü bir sırada geçiyor. bu sürecin sonlarına doğruysa gerçek aşk olarak adlandırabileceği bir kimseyle tanışıyor. herkes cléo'ya hastalığını abarttığını, yakında iyi olacağını söylerken sadece sondaki yeni karakterimiz onun hastalığı karşısında saygı duyuyor ve cléo için bir nevi endişeleniyor. zaten gerçek aşkı da bu kişiyle buluyor yanılmıyorsam.
film bize ne katabilir? sanırım çok şey. ya da hiçbir şey. ayrıca bir şey katmasına gerek de olmayabilir. insan doğasına güzel bir dokunuş bırakabilir. yaralarınıza merhem olabilir. veya yaralarınızı deşebilir. ama sırf o piyano sahnesi için bile izlenir bu film. o nece müthiş sahnedir yahu.
insan hiç aşık olmaz mı? aşkı yeterince derin, tehlikeli ve uzlaşmasız göremez miyiz bu hayatta? görsek ne yapardık? kaçar mıydık, kabullenir miydik? aşkın zamanı olur mu? vs. vs. sorular çoğaltılabilir. tabii her film size bu gibi mesajları, soruları yöneltecektir. neticede bir film bir hayatı ifade eder. (edebilme potansiyelindedir en azından, bizlerinki gibi...)
"kaçma, sevimli kelebek. çirkinlik ölümün bir şeklidir. güzel olduğum sürece yaşıyorumdur."
"çıplaklık kendini doğallaştırmaktır."
"-hiç aşık olmadın mı?
-bazen, ama hiçbir zaman istediğim derinliğe ulaşmadı."
devamını gör...
2.
filmi kısaca özetlemek gerekirse 1960'ların paris'inde güzel bir hanımefendiyle bir buçuk saatlik bir gezintiye çıkıyorsunuz ve gezintide bazen size başkaları da eşlik ediyor. bir şehri dolaşma konsepti bakımından before sunrise'a benziyor. bu tür filmleri sevenlere önerilir.
devamını gör...
"cleo de 5 a 7 (film)" ile benzer başlıklar
cleo sol
1