çöpe atılacak olan yiyecekleri alan işçiye işlem yapmak

karakter sınırından ötürü kısaltmak zorunda kaldığım vahim olay. bir yerde okumuştum "kapitalizm, çöpe atar lakin bireye vermez o ürünü. çünkü ona olan ihtiyacı giderildiğinde kendisine olan talebin azaldığını düşünür." tarzında bir şeydi. bunları elbette yerle yeksan edeceğimiz günler gelecek arkadaşlar. bu sermaye gruplarında sadece o işçisini değil, hepimizin hakları var. "kısa çöp, uzun çöpten hakkını alır elbette."



buradan

buraya emek, işçi, devrim güzellemesi yapacak değilim.
ancak artık herkes iki lokma yiyecek alamaz hale geldi.
eğer iddia edildiği gibiyse, işverenin yaptığı vicdansızlıktır.
değilse karşı tarafı da dinlemeden yorum yapmamakta fayda var.

ben de işyerinde çöpe atılacak olan şeyleri alırım, çöpe gideceğine bir insan faydalansın diye. suç işliyormuşum, bilememişim.

öncelikle meyve ve sebzeleri çöpten alan bir işçinin “hırsızlıkla” suçlanacağı ve bu yüzden işinden olacağına inanmadım.


çünkü bir yönetici yada bir kurumun bu kadar namussuz ve şerefsiz olabileceğine açıkçası inanmak istemedim. hatta kendi kendime yok ebesinin alüminyumu bile dedim. sonra migros'un sıvama şeklindeki açıklamasını görünce bu kez de açıklamaya inanamadım çünkü bu kuş beyinliler aslında gerçekleşen olayı itiraf etmişler.


gariban işçiye de herhalde işe geri almak kaydıyla yeni bir mektup yazdırmışlar. migros sayesinde anladığımız şekliyle olay şu şekilde gerçekleşmiş; işçi gerçekten çöpten aldığı gıdalar için hırsız ilan edilerek işten atılmış, sonra bu haksızlığı kendisine yediremeyen işçinin adına bir yakını ilk halini gördüğümüz mektubu yazmış ve gündem olunca migros "kaarşim sen bizi yanlış anladın, gel işine devam et ama yeni bir mektup ile bu işi kapatalım" demiş.
migros'u bir daha girmemek üzere hayatımdan çıkarıyorum. sizin değerlerinize de, kriz yönetiminize de..iğrençsiniz, alçaksınız.

atılan çöpler devlet malına girer yani, isteyen oradan istediğini alabilir. bu işçiye işlem yapılacak zamanı, bu adam neden çöpten yemek almaya muhtaç oldu diye kullanılsaydı, türkiye böyle olmazdı.

ankara'da büyük bir yerel market zincirinin (ki sahibi ilerici, sosyal demokrat, çağdaş geçinir) bir şubesinde çalışanların, karpuzları taşırken yere düşüp kırılan iki karpuzu, müdür talimatıyla parçalayıp öyle çöpe attıklarına tanık olmuştum. müdire hanma bunun sebebini sorduğumda, yukarıdan böyle bir talimat geldiğini, böyle yapılmazsa çalışanların bazı malları bilerek ıskartaya çıkartacağını söylemişti. kendi bakış açılarından haklılar tabi. öte yandan çöpe atılan bir şey kamu malıdır. dava açacaksa kamunun açması gerekir. işin içinde başka bir şey yoksa bu çalışan migros'tan kallavi bir tazminat alır.
ayrıca:
migros'u boykot ediyoruz.

uzun uzun yazmaya gerek olmayan, altında bir şey aramanın da yersiz olduğu olaydır.
her ne sebeple olursa olsun işçi kardeşim haklıdır.
çaldıysa da haklıdır.
asgari ücretle ev geçindirmeye çalışan bir insanı bu hale neyin getirdiğini sorgulayın önce!
zira açlığın dini, imanı, memleketi, vatanı olmaz.
kaldı ki onuruyla, gururuyla aslanlar gibi de savunmuş kendini.

ona bu suçlamayı yapanından, onu bu hale düşürenine kadar kim varsa umarım bir lokma ekmeğe bir yudum suya muhtaç olsunlar.

daha neler göreceğiz dediğim yerdeyim, eskiden sadaka taşına sadaka bırakan ve o taştan sadece ihtiyacı olanın ihtiyacı kadar aldığı ecdadın evlatlarıyız nasıl bu hale gelebildik, ihtiyacı varsa yardım etmek yerine suçlamak nedir ya

ortaya bir şey atılıyor, koşulsuz inanıyorsunuz. sonra karşı taraf açıklama yapıyor,ikna olmuyorsunuz. böyle hayat geçmez. ayrıca bahse konu firma migros değil, migros a iş yapan başka bir firma. kime ne anlatıyorum

açılmışı var zaten.

(bkz: çöpe atılacak olan yiyecekleri alan işçiye işlem yapmak)

hırsızlıktan işlem yapmak yanlıştır. bence migros böyle bir hataya düşecek şirket değildir.

ama benim markalaştırdığım iş yerimde çalışan biri, iş yerimin az ötesindeki konteynırdan yiyecek eşelese kesinlikte atarım işten. migros'a tavsiyem işe alacakları kişilerin akp ve elbette onların eski ortağı olan hdp ile bağlantılarını bir şekilde araştırmaları olacaktır. hizmet satın aldıkları şirketlerin profilini de aynı şekilde araştırmalı migros yetkilileri.

organize bir saldırının parçasıdır bu. zincir marketlerden ceza adı altında bir çeşit haraç alan kimse ona hizmet eden bir organize saldırının parçası. ben sol eğilimli bir migros müşterisi olarak, işçiler üzerinden çevrilmeye çalışılan bu dümeni yemem. tam tersine elimden gelen finansal desteği veririm migros'a. çünkü ona da cengiz, limak, kolin falan çökecek bu furya sonunda.

haklı falan değildir. sen bunlara göz yumarsan ilerde işçi sağlam meyveleri de çürük diye kenara ayırmaya başlar sonra bunun önüne geçemezsin. malın sahibi ne diyorsa onu yapacaksın bitti.

çaldıysa haklıdır diyen korkunç zihniyeti bize gösteren olaydır. çünkü asgari ücret alıyormuş. vay arkadaş ya. o zaman herkes hırsızlık yapsın, hak yesin, gasp yapsın. ülke bu kokuşmuş zihniyet yüzüne ilerleyemiyor. ciddi ciddi asgari ücret alıyor, aç diye çalmak meşru gösterilmiş. sonra niye baştakiler onu bunu yapıyor diye şaşırıyoruz. böylesi bir zihniyet demek başa gelse veya eline fırsat geçse "ne ya herkes yapıyor, ben niye yapmayayım" der bu sefer ve o zamanda çalar ve bunu meşru gösterir.

ayrıca işçi haklı değildir. haksızdır. ama karar ağırdır. ona laf yok.

hayır market atık olarak bir ürünü atmış. sen işçi olarak onu alırsan bu art niyet olur. istersen masum bir dürtü ile yap. market genel olarak haklı ama karar ağır.

yazan yazmış zaten. çalışanlar kafasına göre bu ürün bozuldu, pörsüdü diye bir çok şeyi çöpe atar. sonra oradan toplar ve evine götürür. belki de satar. bu suçtur.
yine marketteki ürünleri evine götürür. sonra çöpe at denilen ürünü gider aldığı yani çaldığı ürünün yerine koyar. bu suçtur.
veya çalışan hatası olarak bir ürün bozulur, bir şey olur. bunu telafi etmek için, açık çıkmasın diye çöpteki ürünleri toplar ve yerine koyar.

dediğim gibi karar ağır ama süreç gayet isabetli. yıllarca yöneticilik yaptım. öyle çiğ, öyle iğrenç insanlar var ki, kimi zaman bu kurallar hafif bile kalır diyorsunuz.