1.
makbule aras eivazi’nin okuduğum ilk ve tek kitabı olan sonun bacaklarıisimli kitabında balkon isimli öyküde geçen tanımlamadır.
bazı cümleler sarf edildikleri zaman gösterdikleri etkiden daha büyüğünü zaman geçtikçe gösterirler, bazı cümleler ise söylendikleri an ani ve keskin bir acıya neden olurlar. bu cümlelerin içindeki zehir kasti ya da kazara zerk edilmiş olabilir ancak her iki durumda da verdikleri acı aynıdır.
iyi niyetli cümlelerin içinde taşıdıkları yılanlar zehirsizdir aslında. onlar muhattabı olan kişileri boğarak öldürmeyi seçerler. basit bir cümlenin içinde geçen çoğul çekimli fiil böyle bir yılan taşıyabilir içinde. örnekle güçlendirmek isterim bu savı. aslında örnekle güçlendirmek istediğimi söylemeden doğrudan örneğe geçebilirdim ama uzun yazı yazma alışkanlığım buna müsade etmiyor maalesef. mesela “bulaşık yıkadım” cümlesi içinde yılan taşımayan bir cümle iken “bulaşık yıkadık” cümlesi zehirsiz bir yılan gibi beyninizi nefessiz bırakana kadar sıkabilir. çünkü biri size bu cümleyi kurduğunda yalnız olmadığını anlar ve bu çoğulluk halini çok kalabalık bulabilirsiniz. siz orada olmadan başkası ile paylaşan bu kalabalık haller bir yılan gibi kıvrılır içinizde.
kötü niyetle sarf edilmiş olanlar ise bir insanı saniyeler içinde öldürecek güce sahiptir. bunlara karşı koymak çok zordur çünkü bu tür cümlelerdeki yılanların zehrine karşı bir panzehir bulunamamıştır henüz. bunu da örneklendirmem gerekecek ama üst paragrafta yaptığım gibi örneklendirme konusunda kişilik analizi cümleleri kurup lafı uzatmadan hemen örnek vereceğim. mesela birçok insanın ömrünün bir noktasında duymuş olduğu “ seni artık eskisi kadar sevmiyorum.” cümlesi. muhattabına önceden sahip olduğu bir ayrıcalığı kaybettiğini hissettirdiğinde zehir damarlarda yol almaya başlamış demektir. olumsuzluk eki ise bedende bir uyuşukluğa neden olur ki bu ölüme giden yolun kısaldığı anlamına gelir.
cümlelerin yılanı er geç bulacaktır herkesi, ya da çoktan bulmuştur. o yüzden elinizdeki kalemi usulca yere bırakın ve şahmeran’a biat edin.
bazı cümleler sarf edildikleri zaman gösterdikleri etkiden daha büyüğünü zaman geçtikçe gösterirler, bazı cümleler ise söylendikleri an ani ve keskin bir acıya neden olurlar. bu cümlelerin içindeki zehir kasti ya da kazara zerk edilmiş olabilir ancak her iki durumda da verdikleri acı aynıdır.
iyi niyetli cümlelerin içinde taşıdıkları yılanlar zehirsizdir aslında. onlar muhattabı olan kişileri boğarak öldürmeyi seçerler. basit bir cümlenin içinde geçen çoğul çekimli fiil böyle bir yılan taşıyabilir içinde. örnekle güçlendirmek isterim bu savı. aslında örnekle güçlendirmek istediğimi söylemeden doğrudan örneğe geçebilirdim ama uzun yazı yazma alışkanlığım buna müsade etmiyor maalesef. mesela “bulaşık yıkadım” cümlesi içinde yılan taşımayan bir cümle iken “bulaşık yıkadık” cümlesi zehirsiz bir yılan gibi beyninizi nefessiz bırakana kadar sıkabilir. çünkü biri size bu cümleyi kurduğunda yalnız olmadığını anlar ve bu çoğulluk halini çok kalabalık bulabilirsiniz. siz orada olmadan başkası ile paylaşan bu kalabalık haller bir yılan gibi kıvrılır içinizde.
kötü niyetle sarf edilmiş olanlar ise bir insanı saniyeler içinde öldürecek güce sahiptir. bunlara karşı koymak çok zordur çünkü bu tür cümlelerdeki yılanların zehrine karşı bir panzehir bulunamamıştır henüz. bunu da örneklendirmem gerekecek ama üst paragrafta yaptığım gibi örneklendirme konusunda kişilik analizi cümleleri kurup lafı uzatmadan hemen örnek vereceğim. mesela birçok insanın ömrünün bir noktasında duymuş olduğu “ seni artık eskisi kadar sevmiyorum.” cümlesi. muhattabına önceden sahip olduğu bir ayrıcalığı kaybettiğini hissettirdiğinde zehir damarlarda yol almaya başlamış demektir. olumsuzluk eki ise bedende bir uyuşukluğa neden olur ki bu ölüme giden yolun kısaldığı anlamına gelir.
cümlelerin yılanı er geç bulacaktır herkesi, ya da çoktan bulmuştur. o yüzden elinizdeki kalemi usulca yere bırakın ve şahmeran’a biat edin.
devamını gör...