1.
bağımlılık adlı hastalığın etiyolojisi. ister kumar olsun ister kokain, nucleus accumbens tarafından üretilen bu transkripsiyon faktörü bir insanın beyninin ne kadar ''bağımlı bir beyin'' olduğunun kantitatif bir ölçütü olması bakımından devrimsel bir nitelik taşımakta. c-fos downregülasyonu ile kendi üretimine pozitif feedback sağlama, dynorphin salınımının azaltılması ile kappa opioid reseptörlerinin stimülasyonunun azalması hasebiyle drug/reinforcer'a karşı geliştirilen yorulma hissinin azaltılması, ampa reseptörlerinin glu2r subüitesinin artışı ile glutamata olan hassasiyetin azaltılması ile beynin bir nevi şalterini çekme (uzun dönem potansiasyonunun azaltılması nedeniyle hafıza ve bilişsel eksiklikler, sağlıklı bir nöroplastisitenin oluşturulamaması) gibi sonuçlara gebe olacak olan delta fos b transkripsiyon faktörü, özellikle prefrontal kortekste patolojik sayılabilecek bağlantılar oluşturarak gerek histolojik gerekse davranışsal ölçekte değişimler oluşturur. bir proinflammatuar olan nükleer faktör kappa b transkripsiyon faktörünün derişimsel artışı da nucleus accumbens'in dendritik uzantılarının genişlemesine neden olmakta ve ödül sistemini duyarlı hale getirmekte. işin tuhafı bu molekül ile uğraşan bilim insanları birbirinden ayrışan faktörlerin birbirini tetikleyebileceğini (bkz: cross sensitization) göstermiştir. bu da demek oluyor ki ben eğer geçmişte kokainmansam ve eğer gidip alkol içersem kokain içme isteğim artacaktır. sigarayı bıraktıysam ve o gece bir bardak şarap içtiysem o gece sigara içme şansım var. içeceğim bir bardak kahve bile eğer kumarbazsam beni kumarhaneye itebilir. üstelik yağlı besinler dışında tüm haz araçları kendilerinin devamlı maruziyetinde onlara olan isteği artırmak gibi tehlikeli bir yana sahipler (yağlı besinlerin böyle bir etkiye neden olamamasının sebebi muhtemelen aşırı artan leptin ve azalan orexin değerleri, azalan gis hormonları vs). kokain üzerine yapılan araştırma gösteriyor ki kokainmanların bu maddeyi düzenli kullanmaları delta fos b yi lineer bir şekilde artırıyor. bu da demek ki delta fos b nin bir cap'i yok. yani bağımlılığın, bu ''çukur''un gerçekten de bir dibi yok.
peki, madem ki bağımlılık bir hastalık; bu hastalığı nasıl tedavi edeceğiz? bu hastalığın etiyolojisi tıpkı kanserler gibi genomik düzeyde. dolayısıyla farmakolojik ajanımızın hedefi bu gen olmalı. histon deasetilazlar (özellikle kokain için konuşacaksak hdac5), ilgili genlerin aktivasyonu ile sorumlu moleküllerdir. h3k9 adlı histonun metillenmesinin de bağımlılık davranışı oluşması ile ilişkisi saptanmış. bu enzimi inhibe eden trikostatin a bugün bir antifungal olarak da kullanılmaktadır ve kokain kullanımı için hem profilaktik (kromatin arkitektürünü yeniden şekillendirerek(remodelling) kokainin genomik düzeydeki etkilerini azaltır) hem de relaps azaltıcı niteliktedir. aynı şekilde vorinostat adlı ilaç da yapı olarak trikostatin a'ya benzer ve bugün kütanöz t hücreli lenfoma/sezary sendromu için kullanılmakta.
peki, madem ki bağımlılık bir hastalık; bu hastalığı nasıl tedavi edeceğiz? bu hastalığın etiyolojisi tıpkı kanserler gibi genomik düzeyde. dolayısıyla farmakolojik ajanımızın hedefi bu gen olmalı. histon deasetilazlar (özellikle kokain için konuşacaksak hdac5), ilgili genlerin aktivasyonu ile sorumlu moleküllerdir. h3k9 adlı histonun metillenmesinin de bağımlılık davranışı oluşması ile ilişkisi saptanmış. bu enzimi inhibe eden trikostatin a bugün bir antifungal olarak da kullanılmaktadır ve kokain kullanımı için hem profilaktik (kromatin arkitektürünü yeniden şekillendirerek(remodelling) kokainin genomik düzeydeki etkilerini azaltır) hem de relaps azaltıcı niteliktedir. aynı şekilde vorinostat adlı ilaç da yapı olarak trikostatin a'ya benzer ve bugün kütanöz t hücreli lenfoma/sezary sendromu için kullanılmakta.
devamını gör...
2.
tövbeler olsun, uzak dursun dediğim etiyoloji.
o değil de alkolizm genetik diye ilaç veriyorlar.
o değil de alkolizm genetik diye ilaç veriyorlar.
devamını gör...