1.
ekonominin güçlendirilmesi ve ulusallaştırılmasını esas alan ilke.
devamını gör...
2.
ülkemizde, vakti zamanında özel sermayenin yetersizliği sebebiyle uygulamaya konulmuş ekonomik politikadır. aslında tercih liberal olandı ama şartlar el vermedi işte.
daha sonraları devletçilik yumuşatıldı, liberalizm ön palana çıktı, derken bir ara devletçilik tekrar piyasada göründü derken derken derken günümüzde memleketimiz hiç görmediği kadar liberal ekonomiye maruz kaldı.
daha sonraları devletçilik yumuşatıldı, liberalizm ön palana çıktı, derken bir ara devletçilik tekrar piyasada göründü derken derken derken günümüzde memleketimiz hiç görmediği kadar liberal ekonomiye maruz kaldı.
devamını gör...
3.
türkiye cumhuriyet'inin kuruluşundan sonra ekonomik alanda kalkınma ve sanayileşme gibi önemli hedefleri olan atatürk ilkesidir.
devamını gör...
4.
çok pis çuvallamış atatürk ilkesidir. durun anlatayım.
her şey radyonun icadıyla başladı. abd'de ilk piyasaya sürüldüklerinde peynir ekmek gibi satmaya başladı bu radyolar. bunu gören diğer özel girişimciler kendi radyo fabrikalarını kurmak için bankalardan yüksek meblağlı krediler çektiler ve kendi fabrikalarını kurdular. ancak günün sonunda o kadar çok radyo üretilmişti ki artık satılamamaya başladı. arz talebi katlamıştı. bunun sonucunda bütün radyo üreten şirketler bir bir batmaya başladılar. birçoğu bankalardan aldıkları kredileri dahi ödeyememişti . tabi sonucunda verdikleri parayı geri alamayan bankalar da iflas trenine katılmaya başladılar. milyonlarca insan çok kısa bir süre zarfında işsiz kalmıştı. kriz büyüdükçe büyüdü ve bugün kara perşembe olarak bilinen ve tüm dünyayı sarsmış olan ekonomik kriz patlak verdi.
peki amerikan kapitalizminin buradan çıkardığı sonuç ne oldu?
elektronik cihazlar üreten şirketler fark ettiler ki eğer ürünlerinin teknolojisini sürekli geliştirmezlerse eninde sonunda piyasa doyuma ulaşıyordu. artık o ürünü bir daha satmak mümkün olmuyordu. bu sebepten bütün bu şirketler kendi ar-ge departmanlarını kurdular ve bu departmanlara sınırsız kaynak akıtmaya başladılar. sonucunda televizyon, bilgisayar, akıllı telefon gibi bugün kullandığımız bir çok sivil teknoloji ve bunların seri üretim teknikleri bu şirketlerin ar-ge departmanlarında icat edildi.
günün sonunda ne olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. o günde bugüne kurulmuş birçok teknoloji devi şirket varlıklarını 1929 yılında yaşanmış kara perşembe krizine borçludur. kapitalizm edindiği bu tecrübeyle buradan da zaferle ayrılmayı başarmıştır.
peki türkiye cumhuriyetinin bu krizden çıkardığı sonuç neydi?
böyle bir krize sebep olmaları özel sektörün son derece güvenilmez olduğunu kanıtlıyordu. devlet özel girişimciliği desteklemek yerine kendi fabrikalarını kurmalı, ağır sanayi yatırımlarını kendisi yapmalıydı. böyle de yaptılar... ya da yapmaya çalıştılar mı demeliyim?
bunun sonucunda iktidara gelmek isteyen bütün partiler oy toplamak amacıyla bu fabrikalara kendi yandaşlarını doldurmaya başladılar. dolayısıyla 1 kişinin yapabileceği işi 10 kişi yapmaya başladı. yine oy kaybettireceği düşüncesiyle veya rüşvet ilişkileri sebebiyle bu fabrikaların denetimleri de son derece aksamaya başladı. günün sonunda ülkede hem ciddi bir yolsuzluk kültürü oluşmaya, hem de bu fabrikalar çok bir şey üretmeyen vergi karadelikleri olmaya başladılar. bu yüksek vergi oranları da zaten zayıflamış olan özel girişimciliği iyice eritmeye başladı. ortalama amerikalı bir gencin en büyük hayali devrimsel bir özel girişim fikriyle zengin olmakken; ortalama bir türk gencinin en büyük hayali devlet kurumlarından birine kapağı atıp gerçekten üreten insanların ödediği vergilerle keyif çatmak olmaya başladı. ülkede zengin olmanın yegane yolunun üç kağıtçılıktan, şişirilmiş yandaş ihalelerinden, dolandırıcılıktan geçtiğini görmeye başlayan insanlar bütün zekalarını gerçekten bir şey üretmek için değil bu yollarla zengin olmak için kullanmaya başladılar.
sonucu ise;
büyük bir kültürel çöküş,
asalaklaşmış bir halk,
tembelleşmiş eğitimli insanlar,
kitlesel bir zeka geriliği,
çökmüş bir eğitim sistemi,
mutsuz olan halka bol bol vatan, millet, atatürk, din ve osmanlı edebiyatıyla anlık mutluluklar yaşatmaya çalışan siyasiler.
işte türkiye'nin devletçilik hikayesi budur.
her şey radyonun icadıyla başladı. abd'de ilk piyasaya sürüldüklerinde peynir ekmek gibi satmaya başladı bu radyolar. bunu gören diğer özel girişimciler kendi radyo fabrikalarını kurmak için bankalardan yüksek meblağlı krediler çektiler ve kendi fabrikalarını kurdular. ancak günün sonunda o kadar çok radyo üretilmişti ki artık satılamamaya başladı. arz talebi katlamıştı. bunun sonucunda bütün radyo üreten şirketler bir bir batmaya başladılar. birçoğu bankalardan aldıkları kredileri dahi ödeyememişti . tabi sonucunda verdikleri parayı geri alamayan bankalar da iflas trenine katılmaya başladılar. milyonlarca insan çok kısa bir süre zarfında işsiz kalmıştı. kriz büyüdükçe büyüdü ve bugün kara perşembe olarak bilinen ve tüm dünyayı sarsmış olan ekonomik kriz patlak verdi.
peki amerikan kapitalizminin buradan çıkardığı sonuç ne oldu?
elektronik cihazlar üreten şirketler fark ettiler ki eğer ürünlerinin teknolojisini sürekli geliştirmezlerse eninde sonunda piyasa doyuma ulaşıyordu. artık o ürünü bir daha satmak mümkün olmuyordu. bu sebepten bütün bu şirketler kendi ar-ge departmanlarını kurdular ve bu departmanlara sınırsız kaynak akıtmaya başladılar. sonucunda televizyon, bilgisayar, akıllı telefon gibi bugün kullandığımız bir çok sivil teknoloji ve bunların seri üretim teknikleri bu şirketlerin ar-ge departmanlarında icat edildi.
günün sonunda ne olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. o günde bugüne kurulmuş birçok teknoloji devi şirket varlıklarını 1929 yılında yaşanmış kara perşembe krizine borçludur. kapitalizm edindiği bu tecrübeyle buradan da zaferle ayrılmayı başarmıştır.
peki türkiye cumhuriyetinin bu krizden çıkardığı sonuç neydi?
böyle bir krize sebep olmaları özel sektörün son derece güvenilmez olduğunu kanıtlıyordu. devlet özel girişimciliği desteklemek yerine kendi fabrikalarını kurmalı, ağır sanayi yatırımlarını kendisi yapmalıydı. böyle de yaptılar... ya da yapmaya çalıştılar mı demeliyim?
bunun sonucunda iktidara gelmek isteyen bütün partiler oy toplamak amacıyla bu fabrikalara kendi yandaşlarını doldurmaya başladılar. dolayısıyla 1 kişinin yapabileceği işi 10 kişi yapmaya başladı. yine oy kaybettireceği düşüncesiyle veya rüşvet ilişkileri sebebiyle bu fabrikaların denetimleri de son derece aksamaya başladı. günün sonunda ülkede hem ciddi bir yolsuzluk kültürü oluşmaya, hem de bu fabrikalar çok bir şey üretmeyen vergi karadelikleri olmaya başladılar. bu yüksek vergi oranları da zaten zayıflamış olan özel girişimciliği iyice eritmeye başladı. ortalama amerikalı bir gencin en büyük hayali devrimsel bir özel girişim fikriyle zengin olmakken; ortalama bir türk gencinin en büyük hayali devlet kurumlarından birine kapağı atıp gerçekten üreten insanların ödediği vergilerle keyif çatmak olmaya başladı. ülkede zengin olmanın yegane yolunun üç kağıtçılıktan, şişirilmiş yandaş ihalelerinden, dolandırıcılıktan geçtiğini görmeye başlayan insanlar bütün zekalarını gerçekten bir şey üretmek için değil bu yollarla zengin olmak için kullanmaya başladılar.
sonucu ise;
büyük bir kültürel çöküş,
asalaklaşmış bir halk,
tembelleşmiş eğitimli insanlar,
kitlesel bir zeka geriliği,
çökmüş bir eğitim sistemi,
mutsuz olan halka bol bol vatan, millet, atatürk, din ve osmanlı edebiyatıyla anlık mutluluklar yaşatmaya çalışan siyasiler.
işte türkiye'nin devletçilik hikayesi budur.
devamını gör...
5.
devletçilik cumhuriyet'in ilk kurulduğu yıllarda ve dünya koşullarına göre gayet mantıklı bir uygulama idi. ama sonra gelen iktidar değişen dünya ekonomik şartlarına ayak uyduramadığı için evet fena halde sıkıntı çıkarmış ilkedir.
devamını gör...
6.
tarre vizsla adlı yazar arkadaşımız 1929 krizinden dolayı özel sektörün güveni yitirdiğinden dolayı cumhuriyetin ilk yıllarında bizimkilerin özel sektörü desteklemediği gibi yanlış bir tespitte bulunmuş. türkiye'de o dönemde devletin fabrika açmasının sebebi ülke içinde fabrika açacak sermayedar olmamasıydı. ülkede ve halkta para yoktu. bunun sebebi osmanlı zamanında ülkedeki finansal işlerle rum, ermeni ve tabii ki musevi vatandaşların ilgilenmesiydi. cumhuriyet kurulduğunda türk halkı ciddi bir şekilde fakirlik yaşıyordu. o yüzden atatürk'ün ekonomik kalkınma için ilk olarak özel bir bankanın kurulması talimatını vermiş olduğunu tarihi belgelerden öğreniyoruz. bu düşüncenin en önemli kanıtlarından biri iş bankası'dır. bildiğimiz üzere iş bankası devlet teşekküllü değildir. atatürk ülke içinde devlete bağlı olmayan şirketler kurulması için o dönemin ileri gelenlerini cidden teşvik etmeye çalışmıştır. bunun bir başka örneği nuri demirağ'dır. demirağ'ın uçak fabrikası o döneme göre ciddi bir ağır sanayii fabrikasıdır. atatürk'ün özel sektörü destekleme politikasının hükümetteki yansıması ise ismet paşa yerine celal bayar'ı başbakan yapması olayıdır.
türkiye'nin yoğun devletçi politikası ve chp'de devletçilik ilkesinin öne çıkması gibi bir politika değişikliğine gitmesi ismet paşa'nın ülkenin başına geçmesi sonrası yaşanmıştır. özetle, atatürk döneminde fabrikalar sermaye yokluğundan, yani zorunluluktan devlet tarafından kurulmuşken ve devlet özel sektörü, bireysel yatırımcıları teşvik etmeye çalışmışken, ismet paşa'nın cumhurbaşkanı olmasıyla türkiye bu politikadan yoğun devletçi politikaya doğru kaymıştır.
türkiye'nin yoğun devletçi politikası ve chp'de devletçilik ilkesinin öne çıkması gibi bir politika değişikliğine gitmesi ismet paşa'nın ülkenin başına geçmesi sonrası yaşanmıştır. özetle, atatürk döneminde fabrikalar sermaye yokluğundan, yani zorunluluktan devlet tarafından kurulmuşken ve devlet özel sektörü, bireysel yatırımcıları teşvik etmeye çalışmışken, ismet paşa'nın cumhurbaşkanı olmasıyla türkiye bu politikadan yoğun devletçi politikaya doğru kaymıştır.
devamını gör...
7.
altı okun en hızlı eskimiş okudur. bakın kötüdür demiyorum, eskimiştir diyorum. işe fazlasıyla yaramıştır fakat hızla özgürleşen dünyada ekonomi üzerinde bir miktar da olsa denetimi öne süren bu görüş eskimiştir ister istemez.
devamını gör...
8.
devletçilik, adı üstünde ekonomide özelleştirmeye karşı olan ve her şeyin kamulaştırılmasını savunan bir fikir akımıdır. devletçilik, atatürk ilke ve inkılaplarındaki altı ilkeden birisidir.
devamını gör...
9.
atatürk'ün benimsemedigim nadir ilkelerinden biridir. devir değişti artık vs. o günün şartları ile günümüz şartları farklı.
devamını gör...
10.
hic sevmem. evet.
devamını gör...
11.
devlet, egemen sınıfın öteki sınıflar aleyhine güç kullanmak için yarattığı bir egemenlik aygıtıdır. aslolan kamudur. yani, en geniş üreten emek sahipleri. yani halkın kendisi.
devletin sınıf karakteri, onun yapısını ve görevlerini de belirler.. devlet , kamuyu gerçek temsilden uzaklaşarak, kamuya yabancılaşmış bir azınlığın baskı aracına dönüştüğü durumlarda, ki örn: faşist devlette devletçi olmak halk düşmanlığı demektir.(mussolini ve hitler de devletçiydiler.) mustafa kemal'in devletçi anlayışı, halkçı, kamucu bir devletçi anlayışıdır. kamuya zararlı bir tekelleşmeye karşıdır. mustafa kemal, devleti sermaye sınıfının aygıtı kılmamak için, sermayeye karşı kamusal denetim ve üretimin güçlü kılındığı bir ekonomi modeli yaratmaya çalışmıştır.
atatürk karşıtlarının, temel karşıtlık nedeni de budur. (sözde atatürkçülüklerini bir yana bırakırsanız, bu özelleştirmeci çevreler gerçekte atatürk karşıtıdırlar, süreç bunu doğrular.) sonuçları da ortadadır.. özelleştirme, rekabet vs güzellemeleriyle cumhuriyetin onbeş yılda yaptıklarını yüz yıldır sata sata bitiremiyorlar..
devletin sınıf karakteri, onun yapısını ve görevlerini de belirler.. devlet , kamuyu gerçek temsilden uzaklaşarak, kamuya yabancılaşmış bir azınlığın baskı aracına dönüştüğü durumlarda, ki örn: faşist devlette devletçi olmak halk düşmanlığı demektir.(mussolini ve hitler de devletçiydiler.) mustafa kemal'in devletçi anlayışı, halkçı, kamucu bir devletçi anlayışıdır. kamuya zararlı bir tekelleşmeye karşıdır. mustafa kemal, devleti sermaye sınıfının aygıtı kılmamak için, sermayeye karşı kamusal denetim ve üretimin güçlü kılındığı bir ekonomi modeli yaratmaya çalışmıştır.
atatürk karşıtlarının, temel karşıtlık nedeni de budur. (sözde atatürkçülüklerini bir yana bırakırsanız, bu özelleştirmeci çevreler gerçekte atatürk karşıtıdırlar, süreç bunu doğrular.) sonuçları da ortadadır.. özelleştirme, rekabet vs güzellemeleriyle cumhuriyetin onbeş yılda yaptıklarını yüz yıldır sata sata bitiremiyorlar..
devamını gör...