j.j. rousseau’nun toplum sözleşmesi kitabında bahsettiği gibi konuşacağım.

insan sürüsü doğada tek başına hayatta kalmakta güçlük çeken ve toplum halinde yaşamaya muhtaç bir canlıdır. burası net.

toplum içinde kuralsız yaşamak da anlamsız ve imkansız olduğundan toplumun uymak zorunda olduğu kurallarında olması gerekir. bu da net.

bu kuralları yazacak, uygulayacak ve uymayanlar için tedbir alacak bir grup insan gerekir. toplumun tamamı bunu yapamayacağı için topluluğun insanları bu işi iyi yapabilecekler arasından nöbetleşe olarak bu görevi seçimle üstlenir. bu yapının adı devlettir. asıl amacı çalıştığı toplumun düzenini sağlamak, o topluma hizmet etmek, refahını ve mutluluğunu sağlamaktır. yani devlet bağlı olduğu toplumun hizmetçisidir. yani devlet bulunduğumuz zaman ve teknolojide bir zorunluluktur.

ama insan evlatlarının çoğunluğu kusurlarını gideremedikleri için devlet görevini yerine getirenler sınırlarını aşabilirler. kişesel güç ve zenginlik için devleti kullanıp hizmet etmeye yemin ettikleri topluma yalan söyleyip hizmet için harcaması gereken vergileri kendilerini zenginleştirmek için kullanabilirler.

şeffaf olmak zorunda olan devlet çalışanları güç ve zenginlik arzusu için toplumu kandırmaya çalışarak yasaları toplum için değil devlet çalışanları için daha yararlı hale getirmeye çalışabilirler. vergi harcamalarını kendi çıkarları için harcamaya çalışabilirler. bunu toplumun anlamaması için ellerinden geldiği kadar saklı yapabilirler.

devlet gerekli bir kurumdur ama bağlı olduğu toplum ne kadar zeki ve ahlaklı ise görevini bu sınırlar içerisinde yapar. sonuçta devlet o toplumun insanlarında oluşturulmuş ve seçilmiş bir kurumdur.

toplum ise iş yapar, sanat yapar, ticaret yapar. yaşamını sürdürür. devlet ise bunu özgürce ve rahatça yapabilmesi için çalışır. fakat devlet de iş yapmaya ticaret yapmaya kalkarsa ne olur? işler karmaşık bir hal alabilir. vergi aldığı toplumun paraları ile iş yapmış olur. diğer yandan haksız rekabete sebep olabilir. böylece çalışmakla yükümlü olduğu toplumuna zarar vermiş hakkını elinden almış olur. kendini sağlama almış olan devlet çalışanları kaliteden de ödün verebilir. çünkü insan kusurludur.

devletin asli görevinden yani yasa yapma, yasaları uygulama ve uymayanlar hakkında gerekli müdahaleyi yapma dışına çıkması demek bağlı olduğu topluma ihanet etmesi demektir. bunu kurumun kendisi değil, kurumun içindeki bozulmuş, yozlaşmış veya zaten bozuk kişiler yapar.

devletçilik ilkesi sadece yasama, yürütme, yargı ve belki toplum yararına yapılacak ek hizmetler dışında bir anlam ifade edemez.

devletçilik ilkesini bu şekilde düşünmek mantıklı olur. aksi halde toplumun yararına değil zararına olacaktır. bulunduğumuz zaman koşullarında geçerli olan budur.
devamını gör...
devletçilik ekonomik bir kavramdır. yukarıda bahsedilenlere kısmen baktım ve başka bir tartışmadır saygı duyarım ama konu devletçilik olunca bana alakasız geldi.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"devletçilik ilkesi geçerliliğini yitirdi mi sorunsalı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim