dizi 8 bölümden oluşmaktadır. intihar etmeyi düşünen insanları bu kararlarından vazgeçirmeye çalışmakla görevli, emniyete bağlı bir klinikte çalışan psikiyatrist bir gün telefonuna gelen bir mesajla bilim insanı bilge'ye ulaşır. artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
*dijital sanatlar, film ve televizyon - yılın en iyi kadın oyuncusu
*sarı şemsiye ödülleri - en iyi internet dizisi
*sarı şemsiye ödülleri - en iyi internet dizisi
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ölmedim ama hafif sürünüyorum" tarafından 30.05.2022 11:51 tarihinde açılmıştır.
1.
bir puhu tv dizisi.
diziyi yeni bitirdim ve genel olarak beğendim. ama burada tüm diziyi içeren bir incelemede bulunmayacağım, sadece ekşi gibi platformlardan insanların tepkisini araştırınca finalin hiç anlaşılamadığını fark ettim. ben de burada anladığım kadarıyla size son kısmı açıklamaya çalışacağım.
o yüzden diziyi henüz izlemediyseniz bu kısmı okumayın, eğer izlediyseniz ve üstünden zaman geçtiyse de bir tekrar edip yazımı okuyun çünkü fikirlerimde haklıysam türkiye pazarında nadir rastlanacak kalitedeki bir finalle karşı karşıyayız...
öncelikle şunu bir açıklığa kavuşturalım: hikayenin ana konusu hiçbir zaman devlet içi güçlerin çatışması değildi, daha en başından beri sadece sahir'di. ve aslında senarist tüm yapım boyunca bize şu soruyu sorup durdu:
sahir şimdi intiharı mı yaşamayı mı tercih edecek?
bu sorunun cevabı her seferinde hayatta kalmaktan yanaydı. çünkü sahir'in bir motivasyonu vardı: eşi ve onun ölümünün ardındaki gizem.
ama finalde her şey son buldu. malum kavgası, bir sonuca kavuştu. ve o noktada da zaten malum sahne başladı...
olanları incelemeden önce dilerseniz sunulan planda neler olduğundan ve ne anlatmak istediklerinden bahsedelim. bu noktada her şeyin bir metafordan ibaret olduğunun da altını çizmek isterim.
şimdi sırayla neler vardı sayıyorum: sahir, ölen bilge, ölümcül bir gaz, elinde tuttuğu gaz maskesini sahir'e uzatan gizemli adam, gizemli bir şekilde kapanıp kitlenen kapı ve florasan lambanın ışığı.
ölen bilge: sahir'in eşinin ölümünden beri süregelen buhranlı hayat parçasının bittiğini simgeliyordu. bilge'nin sahir'in tüm umutlu söylemlerine artık çok geç olduğunu söyleyerek karşı çıkması da bundandı, yaşananlar yaşanmış; gizem çözülmüştü. artık bu noktada hiçbir şeyi olmamış gibi yapamazdı.
florasan ışığı: o ışık nesnel aklı simgeliyordu. nasıl mı? şöyle diyeyim: bizim olanları algılamamız onları görmemizle mümkün oldu ve ortamdaki tek ışık kaynağı buydu. yani tüm seyirci kitlesini, başka bir deyişle kamuoyunu tek bir ortak noktada toparlayan cisimdi.
ölümcül gaz: sır perdelerini aralayan ışığı, tüm bilinmezlikleri çözen hakikati imgeliyordu. ve hikayenin bitmiş olması sahir'i de pek tabii zehirliyordu.
elindeki fazla gaz maskesini sahir'e uzatan gizemli adam: o, hayatın ta kendisiydi. ve sahir'e bir soru soruyordu:
olanları aşıp hayata devam mı edeceksin (uzatılan gaz maskesi) yoksa, bulunduğun yerde sayıp duracak mısın (olası gaz zehirlenmesi)?
gizemli bir şekilde kitlenen kapı: o da bize sahir'in bu noktada bir seçim yapmaktan başka şansının olmadığını simgeliyordu.
peki, sahir ne yaptı? lambayı kırdı. yani nesnel akıldan, herkesçe kabul edilen mantıktan uzaklaşıp kendisinin ne istediğine yöneldi.
ardından da silah sesi duyuldu. kendisini mi vurdu yoksa karşısındaki adamı mı? senarist bize bu sorunun cevabını vermedi, onu bizim bulmamızı istedi ve bize son kez şunu sordu:
sahir şimdi yaşamayı mı yoksa intiharı mı tercih edecek?..
ayrıca yan konuya da bir son getirilmiş oldu. yan düşünce de şuydu: bir hikayede mutlak mutlu son olamaz, kötülük her daim iyilerin kazandıklarını zannettikleri anda dünyayı onların başına geçiriverir. bu hikayede de gördüğünüz üzere tam olarak böyle oldu...
diziyi yeni bitirdim ve genel olarak beğendim. ama burada tüm diziyi içeren bir incelemede bulunmayacağım, sadece ekşi gibi platformlardan insanların tepkisini araştırınca finalin hiç anlaşılamadığını fark ettim. ben de burada anladığım kadarıyla size son kısmı açıklamaya çalışacağım.
o yüzden diziyi henüz izlemediyseniz bu kısmı okumayın, eğer izlediyseniz ve üstünden zaman geçtiyse de bir tekrar edip yazımı okuyun çünkü fikirlerimde haklıysam türkiye pazarında nadir rastlanacak kalitedeki bir finalle karşı karşıyayız...
öncelikle şunu bir açıklığa kavuşturalım: hikayenin ana konusu hiçbir zaman devlet içi güçlerin çatışması değildi, daha en başından beri sadece sahir'di. ve aslında senarist tüm yapım boyunca bize şu soruyu sorup durdu:
sahir şimdi intiharı mı yaşamayı mı tercih edecek?
bu sorunun cevabı her seferinde hayatta kalmaktan yanaydı. çünkü sahir'in bir motivasyonu vardı: eşi ve onun ölümünün ardındaki gizem.
ama finalde her şey son buldu. malum kavgası, bir sonuca kavuştu. ve o noktada da zaten malum sahne başladı...
olanları incelemeden önce dilerseniz sunulan planda neler olduğundan ve ne anlatmak istediklerinden bahsedelim. bu noktada her şeyin bir metafordan ibaret olduğunun da altını çizmek isterim.
şimdi sırayla neler vardı sayıyorum: sahir, ölen bilge, ölümcül bir gaz, elinde tuttuğu gaz maskesini sahir'e uzatan gizemli adam, gizemli bir şekilde kapanıp kitlenen kapı ve florasan lambanın ışığı.
ölen bilge: sahir'in eşinin ölümünden beri süregelen buhranlı hayat parçasının bittiğini simgeliyordu. bilge'nin sahir'in tüm umutlu söylemlerine artık çok geç olduğunu söyleyerek karşı çıkması da bundandı, yaşananlar yaşanmış; gizem çözülmüştü. artık bu noktada hiçbir şeyi olmamış gibi yapamazdı.
florasan ışığı: o ışık nesnel aklı simgeliyordu. nasıl mı? şöyle diyeyim: bizim olanları algılamamız onları görmemizle mümkün oldu ve ortamdaki tek ışık kaynağı buydu. yani tüm seyirci kitlesini, başka bir deyişle kamuoyunu tek bir ortak noktada toparlayan cisimdi.
ölümcül gaz: sır perdelerini aralayan ışığı, tüm bilinmezlikleri çözen hakikati imgeliyordu. ve hikayenin bitmiş olması sahir'i de pek tabii zehirliyordu.
elindeki fazla gaz maskesini sahir'e uzatan gizemli adam: o, hayatın ta kendisiydi. ve sahir'e bir soru soruyordu:
olanları aşıp hayata devam mı edeceksin (uzatılan gaz maskesi) yoksa, bulunduğun yerde sayıp duracak mısın (olası gaz zehirlenmesi)?
gizemli bir şekilde kitlenen kapı: o da bize sahir'in bu noktada bir seçim yapmaktan başka şansının olmadığını simgeliyordu.
peki, sahir ne yaptı? lambayı kırdı. yani nesnel akıldan, herkesçe kabul edilen mantıktan uzaklaşıp kendisinin ne istediğine yöneldi.
ardından da silah sesi duyuldu. kendisini mi vurdu yoksa karşısındaki adamı mı? senarist bize bu sorunun cevabını vermedi, onu bizim bulmamızı istedi ve bize son kez şunu sordu:
sahir şimdi yaşamayı mı yoksa intiharı mı tercih edecek?..
ayrıca yan konuya da bir son getirilmiş oldu. yan düşünce de şuydu: bir hikayede mutlak mutlu son olamaz, kötülük her daim iyilerin kazandıklarını zannettikleri anda dünyayı onların başına geçiriverir. bu hikayede de gördüğünüz üzere tam olarak böyle oldu...
devamını gör...