benimkisi yaşadığım mahallede bir babanın kendi çocuklarını ve karısını vurmasına tanık olmamdı. en azından çoğuna.
ergenliğe daha girmemiş bir çocuk olarak baya bi dumur olmuştum .adam önce evin içinde silahıyla 4 el ateş etti sonra karısını evden dışarı tekme tokat çıkarıp sokak ortasında 3 el göğsüne ateş etmişti. o cinnet hali, adamın çevreye olan bakışlarından anlaşılabiliyordu.
ben de ha kendisine sıktı sıkacak diye beklerken elleri titreyerek boşaldı. aramızda yaklaşık 30-40 metre vardı.
neyse daha kötülerini de görenler olmuştur belki.
devamını gör...
aynı zamanda gelecek yılları da etkileyecek belki de farkında olmadan yaşadığımız travmalardır. ben benimkileri saymayayım kalsın ama fark ederseniz kendinize gelmek için uğraşın. çünkü bazıları sizi ölüme kadar götürebiliyor.
devamını gör...
1 yıla yakın beraber olduğum ( açılamadığım ) sevdiğim kıza açılmaya karar vermiştim.
buluşmayı ayarladım ve gittim. neyse koşa koşa üstüme atladı ve '' benim sevgilim oldu, çok mutluyum '' demişti.
devamını gör...
hırsızın dağıttığı evimize ilk benim girmemdir. 11 yaşındaydım. geceler kac kez kabus gördüm anlatamam. uzun süre evde tek başıma kalamadım.
devamını gör...
en dibini buraya yazamam çünkü bir travma olup olmadığı konusunda bile düşünmek istemeyeceğim kadar travmatik galiba. en ilgincini yazabilirim ama. muhabbetimin olduğu ve bana durduk yere hediye sigara, fazladan şişe bira veren tekelcinin deri ceketimi çok beğendiğini söylerken elini ceketime götürmesi ve birden memelerimi mıncıklamasıdır o da. o günden beri tekelcilerle ne konuşuyorum ne de aldıklarımı poşetlerlerken izliyorum. ek bir şeyler alacakmışım gibi yapıyor, poşetleme bitince de alıp hızlıca dükkandan çıkıyorum. aldığım içkinin miktarı hakkında cıvık cıvık konuşursalar da ifadesizce susuyorum.
devamını gör...
sizi en derinden etkileyen olay.
devamını gör...
15 yıl önce yaşadığım travmanın etkilerini hala taşıyorum. sanırım ölene kadar da sürecek.
devamını gör...
yıllar süren aldatmalara tanıklık ettim. sonra da aldatıldım. anne sevgisinin yokluğunu gördüm. aklım erince de beni nasıl kullandıklarını. şiddete tanıklık ettim. annemi babamın elinden aldım kaç kez. bilmiyorum kaç kez kavga ettim onlarla. kaç kez sinir krizi geçirdim. hala olur nefes alamadığım. kendimi zar zor dışarı attığım.
devamını gör...
hangi birini anlatayım
hangi birini atlatayım
devamını gör...
geçen yıl babaannemin bizde kalırken utanmadan küçücük yeğenime yaptığı gibi bana da iftira atarak babamı dolduruşa getirmeye çalışması ve hayatımda ilk kez sinir krizi geçirip kendimi kaybetmem dediğim başlıktır..
devamını gör...
birinin kıymetini o öldükten sonra anlamak.
kıymetten fazlası, aradığım tanrı meğer oymuş, ve ben tanrımı yitirdim onunla beraber. dahası yok.
(bkz: küçük iskender)
devamını gör...
lise üçte tüm yıl yediğim zorbalık. durduk yere üstelik, sessiz sedasız olduğum yerde dururken. ha bu arada eğer allah gerçekten varsa bana bunları yaşatanlara ve göz yuman hoca olacak müsveddelere hakkımı zerre helal etmiyorum.
devamını gör...
küçükken köyde ormanlık alanda yürüyordum. bi kaplumbağa gördüm. gittim ters çevirip eve geri döndüm. öteki gün kontrol etmeye gittiğimde paramparça edilmişti. sadece kabuğu duruyordu. çocuktum evet.
devamını gör...
intiharı mantıklı hale getirir
devamını gör...
en dip değil ama aileden kaybettiğim ilk kişinin en çok sevdiğim 2. kişi olması.
üniversitenin ilk yılını tamamlamak üzereyken hastaneye kaldırılmıştı. ve neredeyse orada 3 ay kaldı. şansa ben şehir değiştirmeden 1-2 hafta önceydi galiba. 1-2 kez onu görmeye gittim. onun dışında dayımların küçük çocuklarına bakıyorduk, ev ve bahçe işleri, oraya kahvaltı veya akşam yemeği hazırlamalar, bir yandan eşyalarımı hazırlıyorum...
ben basit şeyler olduğunu biliyordum. annemi aradığımda hep durumunu soruyordum o da bana "iyileşeceğini söylüyorlar." diyordu. seviniyordum. herhalde ciddi bir şeyi yok diye düşünüyordum. kendisi ölmeden birkaç gün önce annemin sesi iyi geliyordu. "normal odaya alındı." dedi. "ne demek normal odaya alındı zaten orada degil miydi?" deyince bir süre sustu. "ciddi bir şey oldu ve sakladınız mı?" dedim. sonra "neyse ki iyi ama değil mi?" deyince "evet." dedi.
annemi de haftada 2-3 kez arardım sadece sınavlarda 2 haftada 2-3 kez.
bir gün dersten çıkarken onu aradım. meğersem dedemin cenazesindeyken benle konuşuyormuş. ben onun iyileştiğini sanarken? sesinden anlamadım çünkü dedem hastaneye kaldırdığından beri herkes perişan haldeydi. uykusuzluk, yorgunluk vs. o yüzden takılmadım ve moralini yükseltmek için hep güzel veya komik şeylerden bahsetmeye çalışırdım. bir ara kötü olduğu hissine kapıldım. biraz daha konuştuktan sonra kapattım (toplam 4-6 dk). içim rahatsızlandı. tuhaf hissetmeye başladım.
odama girince çok isteksizdim. modum düşmüştü ve içim daralıyordu. o yüzden oturdum. telefonla uğraştım. wp' ye bir girdim kuzenim ona baş sağlığı dileyen arkadaşlarına teşekkür tarzında bir hikaye/durum atmıştı.
ilk başta algılayamadım. hatta sonra sinirden güldüm çünkü böyle salakça şakaları çok olurdu. içimden "acaba bu yine neyin peşinde?" ve yazdığını okuyorum bir yandan. 2 dedemiz de ortak, hangi dede öldü?
hastanede olan mı (bunun düşüncesi bile ağlamaya başlamama yetti.) diğeri mi?
ama ben nasıl ağlıyorum sonra ablama attım "dedim bu ne, hemen şaka olduğunu söyle?" beni anında aradı. o da ağlıyordu. ben kendimi zar zor tutuyorum. "nasıl hissediyorsun bilmiyorum ama evet kendisi öldü. hepimiz şoktayız. ve bugün 3. günü. anneler sana söylemedi yoksa festivale gitmezdin."
anında sinirlendim "dedemin öldüğünü aptal wp durumundan öğreniyorum siz şaka mısınız?! kaç gün olmuş nasıl söylemezsiniz?! ne kadar saklamayı düşünüyordunuz 40'ına kadar mı?!
ve daha bugün anneyle konuştum. hem güldüm hem de güldürmeye çalıştım. bu ne kadar iğrenç! birlikte ağlamak yerine resmen acısıyla dalga geçmiş gibi hissediyorum! kapat!
"bir dinle."
"sus, sus anlıyor musun?! kaç gündür susuyorsun şimdi de sus! aptal festivali ondan önde tutmuşsunuz? ne diyebilirim ki?! kapatıyorum! ben arayana dek kimse aramasın beni."
direkt kapattım. neyin acısına odaklanacağımı şaşırmıştım. bunlar nasıl olmuştu?
nefes darlığım vardı, ben ağlamakla birlikte tıkanmalardan ve öksürüklerden o basınçtan bir hâl oldum. annemin yanında olamama acısı da vardı. bilmiyorum dramatik olayı daha da dramatikleştirecek şeylerdi olanlar ve düşüncelerim.
bir de ben cenazelerden de korkarım.
2-3 saat sonra annem arıyor. ona vermem tepkiyi kestiremiyorum. bir yandan aşırı öfkeliyim diğer yandan o daha mağdur o yüzden çenemi biraz tutmam gerektiğinin farkındayım. ve bugünkü konuşmadan ötürü utanç içindeyim zaten.
"efendim?"
"ablan aradı duymuşsun."
"duymadım abinin durumundan gördüm. duymak isterdim ama."
o da mahçup, sözde düşünceli davranmış, tekiz ve derslerimiz var diye hafta sonuna yakın söylemek istemiş vs. resmen sıradan insan muamelesi gördüm o kadar sevdiğim insanın öldüğünu oradan öğrenmek nedir? bu bile beni delirtmeye yetecek bir şeydi.
2-3 gün yaptığım ağla, fotoğraflara bak, uykuya dal uyan. bunlar rutine döndü. annem apartmandaki ablaya durumu söylemiş o beni 2. günün akşamında görmeye geldi. zaten neredeyse her hafta denk gelirdik iyi ablaydi ve işleri dairelerin günlük temizliğine bakmak arada sohbete gelmek.
ben yatakta bile değil yerdeyim. ayaklarımı kapıya yaslamıştım. o vuruyor ama açmıyorum. istiyorum ki bilsin içeride değilim ve gitsin. sonra söyledi "asra annen aradı, iyi misin diye merak ettim o yüzden içeride misin kuzum?"
"evet ama açmayacağım." dedim. ayaklarımı indirip büzüştüm. sesim tam çıkmıyordu ve iki de bir burun çekiyordum. odamdan mutfağa bile çıkmamıştım. gözlerimi açacak halim yoktu resmen yıkılmıştım ve cidden yerdeydim.
tıkanmalardan ve ağlamaktan bilincim çok tuhaftı. kalksam başım dönüyordu o yüzden yerde dönüp duruyordum.
o ise kapıyı açayım diye ikna etmeye çalışıyordu. en son gürültü duymak istemediğim için kilidi çevirip kendimi geri çekip sırtımı yatağın yanına yasladım. karanlık odama açtı kapıyı içerisi ışık doldu gözlerim mahvoldu kapattım.
yere çömeldi "baya ateşin çıkmış niye söylemiyorsun?!" diyordu. "bilmiyorum çıkmış mı, bilmiyorum, hissetmiyorum. aslında üşüyorum." deyince gitti apartta hemşireler okuyan kızlardan birini çağırdı. baya kalabalık kız apartı içinde her meslek kolayca çıkıyor.
kıza durumu anlatıyor ama ben çok uzaktayım sanki anlayamıyorum. serum getirmişti. kızı çağırmasına sinirlenmiştim. niye bir yabancıyı odama sokuyordu ki, bir de denk geldiği hâle bak.
kızı odadan kovmakla kovmamak arasındayım. o ise damar yolunu açıyor. kolum sanki kendi kolu. "çok beğendiysen vereyim diyeceğim ama üç kolla ne yapacaksın ki?" diye doğru düzgün konuşamayınca anlamadılar. açıp koyduktan sonra yerde tam uzandım çünkü duramıyorum. en son teşekkür ettiğimi hatırlıyorum. sonra iyiyim ve gidebilirsiniz. onlar gider gitmez kilitledim. ablaya mesaj attım sesli "birkaç gün sonra normale dönerim izin verin lütfen."
serum bile dedemin hastanede kaldığı zamanı hatırlatıyordu. kolumu arada unutuyordum acıyınca aklıma geliyordu. en son öyle uyudum biraz. sonra lavaboya kaldım baktım giderken bir şey düştü ve kolum ağrıdı. o zaman aklıma geldi. odam tam karanlık. wc ışığını açtım. herhalde bitmiştir deyip o bandı ve iğneyi çıkarıp attım. işimi görüp çıktım biraz su içip yatağıma yattım bu sefer. kafamın içinde "öldü, öldü." aslında "öldüm, öldüm."
2-3 hafta sonra büyük mutfağı kullanip ağlayan kek yapıp o kıza 3 dilimlik büyük bir dilim koydum. kız hakkında hiçbir şey bilmiyorum. abladan öğrendim dairesini ve oda numarasını.
"yardımın için teşekkürler. ben şu dairedeki şu numaralı yardım ettiğin kız. şu numaralı hemşire için afiyet olsun." deyip dairesine bırakmıştım. orada daire kapısı kilitlenmiyor. sadece kendi özel odanız kilitlenebilir. ve başka kızlar görürse direkt yemesinler diye. ve evet o kızın hiç yüzüne bakamadığım hâlde görmekten çekindim sonuçta o beni görmüştür. o ablayla da denk gelmedim birkaç hafta. ve kekten ona da ayırmıştım. tatlı yiyecek halim yoktu. ikisine böldüm. ağlayan kek olması ayrı bir olay ama ıslak kek sevmiyorum. ve ben genelde sevdiğim şeyleri bilirim...
genelde mutfakta takıldım. pizza, poğaça yapıp biraz dağıtıyor biraz buzluğa atıyordum. normal yemek yapmaya üşeniyordum. ve uğraşmak istiyorum.
o gün çok kötüydü. bir yanım benden uzakta diğer yanım toprak altında. ben ise nefes alan ölü oluyorum...
devamını gör...
aslında çocukluğumda yaşamıştım.
bir gün yengem ve teyzem yanıma gelip " olum bu senin anan hamileyken seni düşürmek için çok ilaç içti, uğraştı" dedi.

o gün dünya başıma yıkılmıştı. halâ da bu travmayı taşıyamıyorum, altında eziyor beni.
devamını gör...
6-7 sene öncesinde okuduğum cemaat yurdundaki bir hoca, kuran'ı ezbere okurken hata yapan bir öğrenciyi demir sopayla döverek bacağını kırmıştı. sonrasında ise özür dileyip polise şikayet etmemesi için çocuğa yalvarmıştı.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların yaşadıkları en dip travmalar" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim