orijinal adı: zinde be-gur
yazar: sadık hidayet
yayım yılı: 1930
sadık hikayet'in ilk öykü kitabıdır. iran edebiyatı okumak isteyenler için başlangıç eseri sayılabilir. birbirinden farklı tema ve üslupla yazılmış öyküler yazarın kaleminin ustalığını ortaya koymaktadır.
yazar: sadık hidayet
yayım yılı: 1930
sadık hikayet'in ilk öykü kitabıdır. iran edebiyatı okumak isteyenler için başlangıç eseri sayılabilir. birbirinden farklı tema ve üslupla yazılmış öyküler yazarın kaleminin ustalığını ortaya koymaktadır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "pisipisi" tarafından 02.02.2021 21:11 tarihinde açılmıştır.
1.
sadık hidayet'in ilk öykülerinin yer aldığı kitapta okuyucu başlangıçta aynı isimli bir öykü karşılıyor. 1903 doğumlu yazarın henüz 1929-1930 yıllarında yazdığı öyküler gelecek yıllarda vereceği eserlerin izlekleri ile ilgili de ipucu vermesi bakımından oldukça güzel bir keşif. sadık hidayet için intihar düşüncesinin yeni olmadığını biliyoruz ancak ilk dönem eserlerinde bu temanın yansımalarını görmek benim için fazlasıyla keyifli. kitap, bir kısmı paris'te, bir kısmı tahran'da yazılmış dokuz öyküden oluşuyor. eserin türkiye'de ilk basımı yapı kredi yayınları tarafından ilk kez 1995'te gerçekleştirilmiş.
diri gömülen isimli öykü için özel bir parantez açmak mecburiyetindeyim. bu ilk öykü yazarın planladığı eylemlerin yıllar öncesini -ya da sonrasını- gösteren bir ayna gibi. tutkuyla yazıldığını hissettiren bu öykü nitekim yazarın ölüm biçimiyle fazlasıyla örtüşüyor. bir iç döküm diyebilirim. intihara dair düşüncelerinin bir eylemle sonuca bağlanacağı kaçınılmazdır sanıyorum. bu öyküden paylaşmak istediğim, içselleştirdiğim pek çok cümle varsa da bunu kısa bir alıntıyla sınırlı tutacağım. sadık hidayet, okuyucusunu bulan bir cevher bence. bazı insanlar, mekanlar, olaylar gibi nehir insanı onu okumaya sürükleyecektir diye düşünüyorum.
kendim, kendi gözümde yabancıyım. niçin yaşadığıma, neden burada olduğuma hayret ediyorum. gördüğüm bu insanlar kim ve benden ne istiyorlar?
kaynak: sadık hidayet, diri gömülen, s. 21, yapı kredi yayınları.
diğer öyküleri ise iran'a has motiflerin sıkça tercih edildiği insan ve toplumun ana hatlarıyla görülebileceği bir çizgide. tagore öykülerini anımsatan bir biçem hissettim. tabii hidayet, ta 1936'da gidiyor hindistan'a, bu kitap dediğim gibi 6-7 yıl öncenin ürünlerinden oluşuyor. iran toplum yapısıyla taşıdığımız benzerlikler bu öykülerde oldukça belirgin. belki farklı bir toplumun ve kültürün ürünü olduğu dahi hissedilmeyebilir bazı ciddi ayrımlar dışında. masal özelliği gösteren son öykü, bu günümüzün en açık tasvirlerinden biri.
sadık hidayet, diri gömülen ile gelecek yapıtlarının bir vaadini sunuyor sanki, (bkz: kör baykuş (kitap)).
diri gömülen isimli öykü için özel bir parantez açmak mecburiyetindeyim. bu ilk öykü yazarın planladığı eylemlerin yıllar öncesini -ya da sonrasını- gösteren bir ayna gibi. tutkuyla yazıldığını hissettiren bu öykü nitekim yazarın ölüm biçimiyle fazlasıyla örtüşüyor. bir iç döküm diyebilirim. intihara dair düşüncelerinin bir eylemle sonuca bağlanacağı kaçınılmazdır sanıyorum. bu öyküden paylaşmak istediğim, içselleştirdiğim pek çok cümle varsa da bunu kısa bir alıntıyla sınırlı tutacağım. sadık hidayet, okuyucusunu bulan bir cevher bence. bazı insanlar, mekanlar, olaylar gibi nehir insanı onu okumaya sürükleyecektir diye düşünüyorum.
kendim, kendi gözümde yabancıyım. niçin yaşadığıma, neden burada olduğuma hayret ediyorum. gördüğüm bu insanlar kim ve benden ne istiyorlar?
kaynak: sadık hidayet, diri gömülen, s. 21, yapı kredi yayınları.
diğer öyküleri ise iran'a has motiflerin sıkça tercih edildiği insan ve toplumun ana hatlarıyla görülebileceği bir çizgide. tagore öykülerini anımsatan bir biçem hissettim. tabii hidayet, ta 1936'da gidiyor hindistan'a, bu kitap dediğim gibi 6-7 yıl öncenin ürünlerinden oluşuyor. iran toplum yapısıyla taşıdığımız benzerlikler bu öykülerde oldukça belirgin. belki farklı bir toplumun ve kültürün ürünü olduğu dahi hissedilmeyebilir bazı ciddi ayrımlar dışında. masal özelliği gösteren son öykü, bu günümüzün en açık tasvirlerinden biri.
sadık hidayet, diri gömülen ile gelecek yapıtlarının bir vaadini sunuyor sanki, (bkz: kör baykuş (kitap)).
devamını gör...
2.
modern iran edebiyatının öykü dalında en bilinen isimlerinden olan 1903/ 1951 yılları arasında yaşamış
sadık hidayet'in yazmış olduğu 71 sayfalık eser; öykü türünde yer alıyor ve 1930 yılında; kendisi 27 yaşındayken yayınlanmış.
kitabımı mehmet kanar çevirisiyle okudum.
öncelikle kitaba adını veren diri gömülen adlı ilk öykü hakkında konuşmak gerekirse yazar kendi ruh halini olduğu gibi yansıtmış;
ölmek için her yolu deneyen, artık yaşamak istemeyen, her şeyin kendisine saçma ve anlamsız geldiği için ölmek istediğini düşünebileceğimiz adamın aynı zamanda bir nihilist olduğunu da iddia edebiliriz.
oldukça karamsar bir bakış açısı, oldukça derin bir melankoli altında, ancak burada şöyle bir paradoks oluşuyor;
mantıklı düşünemediği için mi ölmek istiyor yoksa artık mantıklı düşündüğü için mi yaşamak ona anlamsız geliyor?
diğer öykülere geçmeden önce yazarın bu ilk öyküde fazla soğukkanlı olduğu açıkça görülmektedir.
karakteri ya da kendisinin portresini edebi olarak bu denli güçlü tasvir etmesini iyi buldum.
ancak gerçekten ölmek isteyen biri intiharı ve ölmeyi hissetmeyi bu kadar gerçekçi yazabilir.
ikinci öykümüz ise hacı murad;
karısıyla her gün kavga eden bir adamın bir gün sokakta bir kadını peçesinin kenarının beyaz olması nedeniyle karısı sanıp ona fiziksel veya sözel şiddet uygulayıp karakolluk olmalarını konu ediniyor.
adam tamamen ataerkil bir zihniyette olduğu için karısının ondan izin almadan dışarı çıkmasını boşanma sebebi olarak görüyor.
dışarı çıktıysa kesin beni aldatmıştır kafasında olduğundan kadına öfkeleniyor ama onun karısı olmadığını anlıyor.
kadınların esir oluşunu konu edinen kısa bir öyküydü.
fransız esir adlı öyküde ise bir esirin işgal altındaki günleri kendi ağzından anlatılıyor;
kambur davut adlı öyküde kambur bir erkeğe toplumun bakış açısı oldukça keskin hatlarla çizilmiş,
kimseye benzemediğin için yalnız kalmak, kimseye benzemediğin için sevilmemek, dışlanmak ve sakat olduğun için evlenememek öykünün değindiği durum ve konulardandı.
kitap ve öyküler hakkında öznel olan fikrimi belirtmem gerekirse;
yazarın bazı öykülerde kadınları aşağılamasını doğru bulmadım, erkeğin tanrısallaştırılmasını sevmedim.
insanları güzel ve çirkin diye ayırmasını sevmedim, çirkin olduğunu söylediği insandan hoşlanmadığını açıkça belli edip çirkin olduğu için ondan kaçmasını dile getirişi kabaydı.
öykülerin anlatım tarzını fena bulmasam da çok iyi oldukları da söylenemez çünkü taklit edilebilir seviyedeler.
zor olan taklit edilemeyeni yaratmaktır.
kitaptan altını çizdiğim birkaç pasaj bırakıp burada bitiriyorum.
bitirmeden önce ise kitabın genel konusunun farklı hayatlara sahip ve şanssız insanların hayatla mücadelesi,
başına gelenler ve yaşamları olduğu söylenebilir.
binevi ''diri gömülme'' metaforu boşuna kullanılmış değil.
gölgede kalanların, mutsuz olanların, yüzü gülmeyenlerin, yaşamak istemeyenlerin, kambur olduğu için dışlananların, çirkin olduğu için evlenemeyenlerin, intihar etmeye çalışanların hepsinin aynı havuzda/ dünyada olduğu bir eser.
kitaba puanım 5
sadık hidayet'in yazmış olduğu 71 sayfalık eser; öykü türünde yer alıyor ve 1930 yılında; kendisi 27 yaşındayken yayınlanmış.
kitabımı mehmet kanar çevirisiyle okudum.
öncelikle kitaba adını veren diri gömülen adlı ilk öykü hakkında konuşmak gerekirse yazar kendi ruh halini olduğu gibi yansıtmış;
ölmek için her yolu deneyen, artık yaşamak istemeyen, her şeyin kendisine saçma ve anlamsız geldiği için ölmek istediğini düşünebileceğimiz adamın aynı zamanda bir nihilist olduğunu da iddia edebiliriz.
oldukça karamsar bir bakış açısı, oldukça derin bir melankoli altında, ancak burada şöyle bir paradoks oluşuyor;
mantıklı düşünemediği için mi ölmek istiyor yoksa artık mantıklı düşündüğü için mi yaşamak ona anlamsız geliyor?
diğer öykülere geçmeden önce yazarın bu ilk öyküde fazla soğukkanlı olduğu açıkça görülmektedir.
karakteri ya da kendisinin portresini edebi olarak bu denli güçlü tasvir etmesini iyi buldum.
ancak gerçekten ölmek isteyen biri intiharı ve ölmeyi hissetmeyi bu kadar gerçekçi yazabilir.
ikinci öykümüz ise hacı murad;
karısıyla her gün kavga eden bir adamın bir gün sokakta bir kadını peçesinin kenarının beyaz olması nedeniyle karısı sanıp ona fiziksel veya sözel şiddet uygulayıp karakolluk olmalarını konu ediniyor.
adam tamamen ataerkil bir zihniyette olduğu için karısının ondan izin almadan dışarı çıkmasını boşanma sebebi olarak görüyor.
dışarı çıktıysa kesin beni aldatmıştır kafasında olduğundan kadına öfkeleniyor ama onun karısı olmadığını anlıyor.
kadınların esir oluşunu konu edinen kısa bir öyküydü.
fransız esir adlı öyküde ise bir esirin işgal altındaki günleri kendi ağzından anlatılıyor;
kambur davut adlı öyküde kambur bir erkeğe toplumun bakış açısı oldukça keskin hatlarla çizilmiş,
kimseye benzemediğin için yalnız kalmak, kimseye benzemediğin için sevilmemek, dışlanmak ve sakat olduğun için evlenememek öykünün değindiği durum ve konulardandı.
kitap ve öyküler hakkında öznel olan fikrimi belirtmem gerekirse;
yazarın bazı öykülerde kadınları aşağılamasını doğru bulmadım, erkeğin tanrısallaştırılmasını sevmedim.
insanları güzel ve çirkin diye ayırmasını sevmedim, çirkin olduğunu söylediği insandan hoşlanmadığını açıkça belli edip çirkin olduğu için ondan kaçmasını dile getirişi kabaydı.
öykülerin anlatım tarzını fena bulmasam da çok iyi oldukları da söylenemez çünkü taklit edilebilir seviyedeler.
zor olan taklit edilemeyeni yaratmaktır.
kitaptan altını çizdiğim birkaç pasaj bırakıp burada bitiriyorum.
bitirmeden önce ise kitabın genel konusunun farklı hayatlara sahip ve şanssız insanların hayatla mücadelesi,
başına gelenler ve yaşamları olduğu söylenebilir.
binevi ''diri gömülme'' metaforu boşuna kullanılmış değil.
gölgede kalanların, mutsuz olanların, yüzü gülmeyenlerin, yaşamak istemeyenlerin, kambur olduğu için dışlananların, çirkin olduğu için evlenemeyenlerin, intihar etmeye çalışanların hepsinin aynı havuzda/ dünyada olduğu bir eser.
kitaba puanım 5
devamını gör...