1.
büyük iskender'in aristo'ya tercih ettiği kinik filozof.
teodor kasap tarafından çıkarılmış ülkemizdeki ilk mizah gazetesidir ayrıca. *
teodor kasap tarafından çıkarılmış ülkemizdeki ilk mizah gazetesidir ayrıca. *
devamını gör...
2.
ilk mizah dergisidir. tanzimat döneminde olması gerek. teodor kasap tarafından çıkarılmıştır.
devamını gör...
3.
bir fıçıda yaşayan , bilgeliğinden faydalanmak için gelen büyük iskender'e "gölge etme başka ihsan istemem" demiş filozof.
devamını gör...
4.
fıçısıyla, feneriyle, köpeğiyle doğduğu ve bir süre yaşadığı yer olan sinop’ta heykeli dikilen filozoftur.
elinde fenerle gezdiği, soranlara “adam arıyorum” dediği vakidir.
ara edit: heykeline karşı çıkılmasının en önemli nedeni “adam arıyorum” cümlesinden hareketle 1000 yıl önce yaşayan sinoplulara hakaret içermesi olarak gösterilmektedir. aslında bu cümleyi kurduğunda sinop’ta olmadığı gibi anadolu topraklarında bile bulunmuyordu.
babası kuyumcudur, maddi durumları iyidir. ama o herşeyini bırakıp fıçıda yaşamaya başlamıştır. fıçı içinde yaşarken elindeki tek varlığının yemek yediği bir tas olduğu anlatılır. bir gün bir köpeği izlerken bu tası da atmıştır.
yukarıdaki tanımda yazdığı üzere büyük iskenderle aynı dönem yaşamıştır. büyük iskender onun için “büyük iskender olmasam diyojen olmak isterdim” cümlesini kurmuştur.
bonus: (bir cevabı)
-bir insanın zeka seviyesini nasıl tespit ederiz?
-konuşmasından.
-peki ya hiç konuşmuyorsa?
-valla ben o kadar zekisine hiç rastlamadım.
elinde fenerle gezdiği, soranlara “adam arıyorum” dediği vakidir.
ara edit: heykeline karşı çıkılmasının en önemli nedeni “adam arıyorum” cümlesinden hareketle 1000 yıl önce yaşayan sinoplulara hakaret içermesi olarak gösterilmektedir. aslında bu cümleyi kurduğunda sinop’ta olmadığı gibi anadolu topraklarında bile bulunmuyordu.
babası kuyumcudur, maddi durumları iyidir. ama o herşeyini bırakıp fıçıda yaşamaya başlamıştır. fıçı içinde yaşarken elindeki tek varlığının yemek yediği bir tas olduğu anlatılır. bir gün bir köpeği izlerken bu tası da atmıştır.
yukarıdaki tanımda yazdığı üzere büyük iskenderle aynı dönem yaşamıştır. büyük iskender onun için “büyük iskender olmasam diyojen olmak isterdim” cümlesini kurmuştur.
bonus: (bir cevabı)
-bir insanın zeka seviyesini nasıl tespit ederiz?
-konuşmasından.
-peki ya hiç konuşmuyorsa?
-valla ben o kadar zekisine hiç rastlamadım.
devamını gör...
5.
mö. 412-323 yıllarında yaşamış sinop'lu filozof. şehir merkezine dikilen heykelini bir grup kaldırmak istemişti 2017'de. sanata değil yunan ideolojisine karşılarmış. ilginç.
diyojen'in çizilmiş bazı resimlerini paylaşmak isterim:
jean-léon gérôme - diogenes (1860)
john william waterhouse - diogenes (1882)
raphael - school of athens (1510-11) (tam merkezde merdivenlerde oturan mavi kıyafetli adam)
nicolas-andré monsiau - alexander and diogenes (1818)
john martin - diogenes throwing away his cup (1833)
gibi gibi.
diyojen'in çizilmiş bazı resimlerini paylaşmak isterim:
jean-léon gérôme - diogenes (1860)
john william waterhouse - diogenes (1882)
raphael - school of athens (1510-11) (tam merkezde merdivenlerde oturan mavi kıyafetli adam)
nicolas-andré monsiau - alexander and diogenes (1818)
john martin - diogenes throwing away his cup (1833)
gibi gibi.
devamını gör...
6.
gölge etmeyin bu arkadaşa başka ihsan istemez.
devamını gör...
7.
bildiğim kadarıyla ilk türk mizah dergisi
devamını gör...
8.

(büyük iskender ve diyojen, caspar de crayer'in çizdiği temsili resim)
ünlü filozofların yaşamları ve öğretileri adlı kitabında diogenes laertios bu olayı şöyle anlatır:
diyojen bir köşede güneşlenirken, iskender başına dikilip “dile benden ne dilersen!” dedi. o da “güneşimi engelleme yeter!” diye karşılık verdi.
bazı kaynaklarda ise olay şu şekildedir:
sinizm (kinizm) ekolünün kurucusu yunan filozof diyojen bir fıçıda yaşardı. büyük iskender güneş altında dinlenmekte olan diyojen’i ziyarete gidip ona yapabileceği bir şey olup olmadığını sorduğunda diyojen o hiçbir şekilde itiraz edilemeyen cevabını vermişti: “sizden istediğim tek şey kenara çekilmenizdir. bunu yaparsanız güneşime mani olmazsınız ve bana vermeniz mümkün olmayanı benden almamış olursunuz.”
daha sonraları iskender bu olay üzerine “ünlü imparator büyük iskender olmasaydım 'diyojen' olmak isterdim” demiştir.
diyojen bir sürgündü, kötü bir suçla suçlanmış bir adamın oğluydu, herkes tarafından itilmiş, hakaret ve küçümseme ile karşılaşmıştı. ama onda güçlü bir irade, kararlılık ve cesaret vardı. üstelik çok iyi konuşuyordu, üstün ve pırıl pırıl bir zekâya sahipti.
diyojen, günlük yaşamında çok zaman kirli ve pis elbisesi, köpek derisine benzeyen mantosu ile dolaşır, geceleri heykel diplerinde ve sokak köşelerinde yatardı. hayatını son derece fakir olarak geçiren diyojen'in içinde yaşadığı bir fıçısı ve bir çanağı vardır. ama bir gün, çeşme başında avucu ile su içen bir çocuğu görünce, “bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti.” diyerek elindeki çanağı da kırıp atmıştır. diyojen, aşırı gururlu bir insandı ve herkesi küçümserdi! sıradan insanlardan nefret eder ve o derece küçük görürdü ki, dönemin atina'sında gündüz vakti elinde fenerle dolaşıp “dürüst bir adam arıyorum.” diye bağırarak atina sokaklarında dolaşmış, böylece atina’da adam görmediğini anlatmak istemiştir. platon ona “çılgın sokrates” derdi. servet ve varlık düşmanıydı, bunların erdeme ters düştüğünü iddia ederdi. zamanın felsefe okullarını da çekinmeden eleştiren bir kişiydi. günün hatiplerine, “zamanın uşakları” derdi. platon’un öğretimini, “zaman kaybettirme” olarak nitelerdi.

(dönemin atina'sında gündüz vakti fenerle dolaşıp "dürüst bir adam aradığını" söyleyen diyojen'e atfeden tablo, 1780'ler)
diyojen yoksulluk içinde yaşadığı, halka açık yerlerde yatıp kalktığı ve yiyeceğini dilenerek topladığı halde, herkesin aynı şekilde yaşaması gerektiğini savunmamıştır. kişinin en kısıtlı yaşam koşullarında bile, mutlu ve bağımsız olabileceğini göstermeyi amaçlamıştır. insanın kendi kendine yeterli olabilmesi gerektiğini savunmuştur. uygarlaşmanın getirdiği kurallara ve araçlara bağlı olan bir yaşamı reddetmiş, yaşamın doğal ve sade olması gerektiğine inanmıştır.
kendi açısından sade ve doğal, toplumsal değerler açısından ise sefil denebilecek bir yaşam sürer. ona göre, sade bir yaşam tarzı, sadelikten başka, örgütlenmiş, dolayısıyla uzlaşımsal toplumların görenek ve yasalarını da önemsememek anlamına gelir. diyojen, doğaya aykırı bir kurum olan ailenin yerini, kadınların ve erkeklerin tek bir eşe bağlı olmadığı, çocukların ise bütün toplumun sorumluluğunda bulunduğu doğal bir durumun alması gerektiğini savunmuştur.
diyojen, insan için iki disiplin kabul ediyordu:
1- ruh disiplini
2- beden disiplini
ona göre, beden disiplini jimnastikle elde edilebilirdi. ruh ise ancak erdem ile gelişebilirdi. erdemin ne olduğunu araştırmış, onun doğaya uygun yaşamak olduğunu bulmuştu. yani bir insanın erdemli olabilmesi için, doğaya uygun yaşaması gerekmekte idi. bu ise olabildiğince arzu ve ihtiyaçları azaltmak, hatta kaldırmaktan ibaretti. (sokrates’in, agora’da, “bu pazar yerinde ihtiyacım olmayan ne kadar çok şey var!” deyişini hatırlatayım.) bu nedenle refah, nezaket, güzel sanatlar ve bilim, cezalandırılmaları gereken fazlalıklardır; zenginlik, asalet ve onur, iğrenilecek şeylerdir. din ve kanunlar, politikanın icatlarıdır. evlenme ve mülkiyet kaldırılması gereken fazlalıklardır. zira doğa hükümetinde her şey ortaklaşadır: servet, kadınlar, çocuklar...
- bazı sözleri -
"adam ne vakit evlenmeli?" diye soran kişiye: genç ise, henüz evlenme zamanı gelmemiştir. ihtiyar ise, vakti geçmiştir.
- - - - - - -
bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: ben bir serseriye yol vermem, der. diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: ben veririm!
- - - - - - -
çok dinlememiz ve az konuşmamız için iki kulağımız ve bir dilimiz vardır.
- - - - - - -
büyük iskender, diyojen’i birbiri üstüne yığılmış insan kemikleri içinden bir şey ararken gördü ve ne yaptığını sordu. diyojen, “babanızın kemiklerini arıyorum; ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu kestiremiyorum” dedi.
- - - - - - -
yeryüzünde en iyi şey nedir, diye sordular. “hür olmak” diye cevap verdi.
- - - - - - -
biri, diyojen'e sordu: “ne zaman yemek yemeliyim?” diyojen cevap verdi: “zengin isen, canının istediği zaman; fakir isen, bulduğun zaman.”
- - - - - - -
yunanistan’ın hangi tarafında akıllı adamlar gördüğünü sordular. “pek çok çocuk gördüm; fakat hiçbir yerde adam görmedim.” dedi.
- - - - - - -
diyojen’e bir adamın ne kadar akıllı olduğunun nasıl anlaşıldığını sordular. yanıtı kısa oldu: konuşmasından. bir soru daha sordular: “peki adam ya hiç konuşmazsa? diyojen’in yanıtı bu kez şöyle oldu: o kadar akıllı olanı henüz yok dünyada.
devamını gör...
9.
platon’a göre "sokrates’in delirmiş hali" olan kinik filozof.
diyojen ayrıca iyi laf sokan bir filozoftur. günün birinde ancak tek kişinin geçebileceği kadar dar olan bir köprüden geçerken karşı yönden gelmekte olan asilzadenin biriyle ortada karşılaşır. birkaç saniye süren duraklama sonrasında asilzade "ben sefil insanlara yol vermem" der. bunun üzerine diyojen "ben veririm" der ve kenara çekilip yol verir..
diyojen ayrıca iyi laf sokan bir filozoftur. günün birinde ancak tek kişinin geçebileceği kadar dar olan bir köprüden geçerken karşı yönden gelmekte olan asilzadenin biriyle ortada karşılaşır. birkaç saniye süren duraklama sonrasında asilzade "ben sefil insanlara yol vermem" der. bunun üzerine diyojen "ben veririm" der ve kenara çekilip yol verir..
devamını gör...
10.
m.ö. bile olsa güce tamah etmenin var olduğu, karşısında büyük iskender olsa bile eğilip bükülmeyen, o'na: ''gölge etme, başka ihsan istemem.!'' diyebilecek kadar yürekli, su içeceği tası fırlatıp eliyle içen, fıçıda yaşayan büyük büyük dedem kabul ettiğim* felsefe sevme sebebim: filozof sinoplu diogenes... bana çok şey kattın, çook...
devamını gör...
11.
kropotkin olmasaydım diyojen olmak isterdim.
devamını gör...
12.
her şey tanrılara aittir. tanrılar bilge insanların dostudur. dostlar her şeyi paylaşır; öyleyse her şey bilgelere aittir.
devamını gör...
13.
dünya vatandaşı
çıldırmış sokrates de derlerdi ona.
hocası antisthenes sokrates'in öğrencisidir. sokrates'in toplumun dışına çıkabilen cesur iradesi diyojen'in kinizm felsefesinin temelini oluşturur.
yaşadığı dönemde lüks, zevk arayışı içinde olan kendi mülküne ve bahçesine kapanmış insanlar ortaya çıkmıştır. hatta diyojen birine beddua ettiğinde tanrı senin evlatlarını lüks içinde yaşatsın dermiş. insan ne kadar çok şeye sahipse o kadar köle olurmuş. yaşam şekli köpeksi anlamına gelen kinik yakıştırmasıyla anılmış. bir fıçı içinde yaşar ama ona ait değildir eğer içine bir köpek gelirse ona da aittir. bu yüzden köpeklere rahatsızlık vermezmiş. 'ben büyük iskenderim' diyen iskender'e kendini 'ben de köpek diyojen' diye tanıtmış.
onunla ilgili bir sürü hikaye var bir sürü özlü söz. o insanlara örnek olmaya çalışmış önder filozoftur. yaşam şekli, bakınız bu şekilde de yaşanıyor, doğa bizim evimizdir mesajı içerir. ihtiyaçlarımız tutkudan ibarettir. sokrates'in bir pazara çıktığında ne kadar ihtiyacım olmayan şey var demesi gibidir tası olmadan su içen, tabağı olmadan yemek yiyen çocuğu görüp ben gereksiz mülk edinmişim diyen diyojen'in tasını ve tabağını kırması.
hayattaki tek sahibi olduğun şey iradendir. vatanın her yerdir. bu filozof kendisinin efendisidir. platon dahi kendisini ünlü olmaya çalışan bir kişi olarak görmüş. oysa diyojen'in topluma mesajı vardır. utanma, korkma, köle olma, özgürleş.. sahip olduğun her şey seni köle yapar.
dik duruşlu özgür filozof.
çıldırmış sokrates de derlerdi ona.
hocası antisthenes sokrates'in öğrencisidir. sokrates'in toplumun dışına çıkabilen cesur iradesi diyojen'in kinizm felsefesinin temelini oluşturur.
yaşadığı dönemde lüks, zevk arayışı içinde olan kendi mülküne ve bahçesine kapanmış insanlar ortaya çıkmıştır. hatta diyojen birine beddua ettiğinde tanrı senin evlatlarını lüks içinde yaşatsın dermiş. insan ne kadar çok şeye sahipse o kadar köle olurmuş. yaşam şekli köpeksi anlamına gelen kinik yakıştırmasıyla anılmış. bir fıçı içinde yaşar ama ona ait değildir eğer içine bir köpek gelirse ona da aittir. bu yüzden köpeklere rahatsızlık vermezmiş. 'ben büyük iskenderim' diyen iskender'e kendini 'ben de köpek diyojen' diye tanıtmış.
onunla ilgili bir sürü hikaye var bir sürü özlü söz. o insanlara örnek olmaya çalışmış önder filozoftur. yaşam şekli, bakınız bu şekilde de yaşanıyor, doğa bizim evimizdir mesajı içerir. ihtiyaçlarımız tutkudan ibarettir. sokrates'in bir pazara çıktığında ne kadar ihtiyacım olmayan şey var demesi gibidir tası olmadan su içen, tabağı olmadan yemek yiyen çocuğu görüp ben gereksiz mülk edinmişim diyen diyojen'in tasını ve tabağını kırması.
hayattaki tek sahibi olduğun şey iradendir. vatanın her yerdir. bu filozof kendisinin efendisidir. platon dahi kendisini ünlü olmaya çalışan bir kişi olarak görmüş. oysa diyojen'in topluma mesajı vardır. utanma, korkma, köle olma, özgürleş.. sahip olduğun her şey seni köle yapar.
dik duruşlu özgür filozof.
devamını gör...
14.
diyojeni açıklamak için çağından dışarı çıkmak gerekir, süreklilik sağlayan kişiler ve fikirler tekrar tekrar yeni inanç ve düşünce disiplininde yer buldukça halen canlı kalırlar, bu islami doktorinde de yer bulan, eski türk inancında inisiye olmuş alplerininde sahip olduğu şehitlik makamı gibidir, onlara ölü demeyiniz, onlar diridirler ayetinde gördüğümüz gibi biraz, düşüncesi ya da uğruna hayatını feda ettiği inanç, düşünce ve vatan baki kaldıkça aslında onlarda unutulmaz ve yaşarlar.
bu kez islami bir bakışı ele alarak bakalım diyojen’e, tülaka yani düşkünler denilen emevi siyasetinin, zenginlik ve hanedanını kabul ettirmek için, çağının devrimcisi bir peygamberin mirasına ihanet etmesinde, diyojenin fikirlerinin yaşadığını görürüz aslında.
ilk olarak diyojen’e yeryüzünde en iyi şey nedir denildiğinde, hür olmak der, peki allah sizi hür yarattı ayeti, aynı şekilde kimseye arzu ya da korkuyla köle olup hayatınızı boşa harcamayın mantığının çağlar içinde yeni şekilde gelmesi değil mi?
"bir avuç iyi insanla, dünyanın kötülüklerine karşı savaşmak, kalabalıklarla bir olup az sayıdaki iyi insanlara karşı savaşmaktan bin kat daha iyidir." demiş diyojen, aynı şeyi islam doktorininde, nice azlar nice çoklara galip geldiler ayetinde görebiliriz örneğin, burada az ve inanmış bir topluluğun iyi amaçlar uğruna bir araya geldiğinde, az olmasına rağmen yeni bir devrim gerçekleştirdiğini de görürüz aslında.
örneğin, sahte para basıp dağıtan diyojen’e neden diye sorulduğunda, tanrı, sen bu düzene çomak sokacaksın dedi diye yaptım demiş, burada kölelik ve tefecilik üzerine yapılan islamın ilk hareketlerine bakabiliriz. aynı şeyi hasan sabbah yasakladığında dinsiz denilerek düşman kabul edilmiş örneğin, dediği şey ise, artık kimsenin oğlu köle kızı cariye olmayacak borcundan dolayı, işte aynı kavga ve konu değil mi yine?
bir diğer örnekte, diyojen’in "her şey tanrınındır. tanrının olan her şey insanların ortak malıdır. insanların ahlakını bozansa paranın düzenidir." sözünü ele alalım,
(bkz: fussilet süresi) 10. ayette; “yeryüzünde sabit dağlar varetti. orasını bereketlendirdi. orada dört mevsim güç/kuvvet kaynaklarını (egvâtuhâ), isteyenler/ihtiyaç sahipleri eşit olarak yararlansın diye (sevâen li’s-sâilîn) takdir etti.” ayeti birebir insanların ortak bir dünya mülkiyetine sahip olduğunu belirtir, peki aynı fikir (bkz: dede sultan) ile karaburun’da (bkz: şeyh bedreddin) ile anadolu ve balkanlar’da (bkz: baba ilyas) ile amasya ve (bkz: malya ovası)’nda söylenmedi mi ?
sonuç olarak, islam tarihinin tülaka dediği düşkünler para, makam ve güç için, nasıl orijinal inancı tahrif edip hareket ettiyse, diyojen’in çağında da aynı sorunlar ve kişiler mevcuttu, halka bir şeyler anlatmak, onların gücünü ve haklarını onlara hatırlatmak için kimi zaman çılgınca yollar seçsede, islam tarihi içinde bir alim olarak görülse bir hırka bir lokma görüşü ile tanınırdı yüksek ihtimalle.
bu kez islami bir bakışı ele alarak bakalım diyojen’e, tülaka yani düşkünler denilen emevi siyasetinin, zenginlik ve hanedanını kabul ettirmek için, çağının devrimcisi bir peygamberin mirasına ihanet etmesinde, diyojenin fikirlerinin yaşadığını görürüz aslında.
ilk olarak diyojen’e yeryüzünde en iyi şey nedir denildiğinde, hür olmak der, peki allah sizi hür yarattı ayeti, aynı şekilde kimseye arzu ya da korkuyla köle olup hayatınızı boşa harcamayın mantığının çağlar içinde yeni şekilde gelmesi değil mi?
"bir avuç iyi insanla, dünyanın kötülüklerine karşı savaşmak, kalabalıklarla bir olup az sayıdaki iyi insanlara karşı savaşmaktan bin kat daha iyidir." demiş diyojen, aynı şeyi islam doktorininde, nice azlar nice çoklara galip geldiler ayetinde görebiliriz örneğin, burada az ve inanmış bir topluluğun iyi amaçlar uğruna bir araya geldiğinde, az olmasına rağmen yeni bir devrim gerçekleştirdiğini de görürüz aslında.
örneğin, sahte para basıp dağıtan diyojen’e neden diye sorulduğunda, tanrı, sen bu düzene çomak sokacaksın dedi diye yaptım demiş, burada kölelik ve tefecilik üzerine yapılan islamın ilk hareketlerine bakabiliriz. aynı şeyi hasan sabbah yasakladığında dinsiz denilerek düşman kabul edilmiş örneğin, dediği şey ise, artık kimsenin oğlu köle kızı cariye olmayacak borcundan dolayı, işte aynı kavga ve konu değil mi yine?
bir diğer örnekte, diyojen’in "her şey tanrınındır. tanrının olan her şey insanların ortak malıdır. insanların ahlakını bozansa paranın düzenidir." sözünü ele alalım,
(bkz: fussilet süresi) 10. ayette; “yeryüzünde sabit dağlar varetti. orasını bereketlendirdi. orada dört mevsim güç/kuvvet kaynaklarını (egvâtuhâ), isteyenler/ihtiyaç sahipleri eşit olarak yararlansın diye (sevâen li’s-sâilîn) takdir etti.” ayeti birebir insanların ortak bir dünya mülkiyetine sahip olduğunu belirtir, peki aynı fikir (bkz: dede sultan) ile karaburun’da (bkz: şeyh bedreddin) ile anadolu ve balkanlar’da (bkz: baba ilyas) ile amasya ve (bkz: malya ovası)’nda söylenmedi mi ?
sonuç olarak, islam tarihinin tülaka dediği düşkünler para, makam ve güç için, nasıl orijinal inancı tahrif edip hareket ettiyse, diyojen’in çağında da aynı sorunlar ve kişiler mevcuttu, halka bir şeyler anlatmak, onların gücünü ve haklarını onlara hatırlatmak için kimi zaman çılgınca yollar seçsede, islam tarihi içinde bir alim olarak görülse bir hırka bir lokma görüşü ile tanınırdı yüksek ihtimalle.
devamını gör...
15.
işemeli sıçmalı ayinlerin mucidi, antik yunan'da bir kolpaçino karakteri..
devamını gör...
16.
bu abimizin dünyaya ayar makinesi olarak gelmesi zaten hepimizin malumu ama plato ve iskender'e karşı büyük nefretini hala çözebilmiş değilim. ne yaptı abim bunlar sana? sinop'un suyundan mı oldu bunlar? laz damarı tabirini sen mi çıkarttın? adam dünyanın en büyük askeri dehası, ayağına geliyor, hacı dedem var mı bi isteğin bir ihtiyacın, emekli maaşın tam yatıyor mu diye soruyor sen ''kardeş boş yapma, güneşleniyorum, çok istiyorsan köşedeki tekelden bronzlaştırıcı krem ve tekel 2000 kırmızı al gel diyorsun. hadi adam imparator adamın yaşam tarzı sana ters, plato abim ne yaptı sana? ne diye adamın akademisini çiğ tavukla basıyorsun?
plato abimiz delikanlı bir abimiz, hocasını katleden mercilere yönelik ''insanoğlu dediğin iki ayaklı tüysüzlerdir'' diyor, sen adamın akademisini basıp yolunmuş tavuk fırlatıyorsun sonra da diyorsun ki ''hazırola geçin lan, alın size plato'nun insanoğlu''.

plato ne diyor, tamam o zaman insanoğlu dediğin iki ayaklı tüysüz ve düz tırnaklı canlılardır.
deli herif.
plato abimiz delikanlı bir abimiz, hocasını katleden mercilere yönelik ''insanoğlu dediğin iki ayaklı tüysüzlerdir'' diyor, sen adamın akademisini basıp yolunmuş tavuk fırlatıyorsun sonra da diyorsun ki ''hazırola geçin lan, alın size plato'nun insanoğlu''.

plato ne diyor, tamam o zaman insanoğlu dediğin iki ayaklı tüysüz ve düz tırnaklı canlılardır.
deli herif.
devamını gör...
17.
boş patatesin teki.
tabi ölmüşün arkasından konuşulmaz ama adam olsa girer bir yerde çalışırdı.
zaten sefil hayatından nefret ediyor belki iskender kellemi alır ben de gider ayak tarih sahnesinde ayarcı filozof olurum umuduyla tarihin en büyük komutanına karşı boş yapmıştır.
bizim tren yolundaki şarapçı celil abi de cb'na ayar verir ama gelmiyor adam işte.
ne abarttınız şu herifi awk.
tabi ölmüşün arkasından konuşulmaz ama adam olsa girer bir yerde çalışırdı.
zaten sefil hayatından nefret ediyor belki iskender kellemi alır ben de gider ayak tarih sahnesinde ayarcı filozof olurum umuduyla tarihin en büyük komutanına karşı boş yapmıştır.
bizim tren yolundaki şarapçı celil abi de cb'na ayar verir ama gelmiyor adam işte.
ne abarttınız şu herifi awk.
devamını gör...
18.
kendini "evsiz, kentsiz, ana vatanından uzak, bohçasında sadece bir günlük kuru ekmek bulunan bir dilenci" diye tanımlayan düşünür.
platon'un bile "sokrates'in delirmiş hali"
diyerek, sokrates' e ve felsefesine olan yakınlığını teslim ettiği diogenes muhtemelen dördüncü yüzyılın ikinci yarısında doğduğu
sinop'tan felsefe öğrenmek amacıyla atina'ya gelmişti.
kinik hayat tarzına uygun bir biçimde yaşayabilmek için, kendisini ağır doğa koşullarına dayanıklılık göstermeye adayan, kızgın kumların üzerinde yürüyen, karda mermerlere sarılan diogenes'in gerçekten de kendisine felsefenin ne yararını gördüğü
sorulduğu zaman, "her şey bir yana talihin cilvelerine karşı hazırlıklı olmayı öğrendiğini" söylediği anlatılır
platon'un bile "sokrates'in delirmiş hali"
diyerek, sokrates' e ve felsefesine olan yakınlığını teslim ettiği diogenes muhtemelen dördüncü yüzyılın ikinci yarısında doğduğu
sinop'tan felsefe öğrenmek amacıyla atina'ya gelmişti.
kinik hayat tarzına uygun bir biçimde yaşayabilmek için, kendisini ağır doğa koşullarına dayanıklılık göstermeye adayan, kızgın kumların üzerinde yürüyen, karda mermerlere sarılan diogenes'in gerçekten de kendisine felsefenin ne yararını gördüğü
sorulduğu zaman, "her şey bir yana talihin cilvelerine karşı hazırlıklı olmayı öğrendiğini" söylediği anlatılır
devamını gör...
19.
ne diycen yerine ne diyojen diyerek birini sinir edebilirsiniz
devamını gör...
20.