1.
bir sahâbî. hudeybiye barış antlaşması, medineli müslümanlar ile mekkeli putperestler arasında yapıldı. antlaşma hz. muhammed'in onayıyla yapılmasına rağmen, şartlar görünüşte müslümanların aleyhineydi. hz. ömer gibileri buna tepki gösterdi, müslümanlar hayal kırıklığına uğrayıp küçük düşürülmüş hissettiler. işte bu antlaşmanın maddelerinden biri de şuydu:
mekkeli biri hz. muhammed'in yanına kaçarsa, velisinin isteği üzerine geri verilecek. ama bir müslüman kaçarak mekke'ye sığınırsa, iade edilmeyecek.
işte bu madde, antlaşmadaki müslümanları en üzen maddelerden birisiydi. maddeler yazılmış fakat henüz imzalanmamıştı. tam bu sırada beklenmedik bir anda, ayakları zincire vurulmuş bir genç, zinciri sürükleye sürükleye hz. peygamber'in yanına geldi. bu, daha müslüman olmamış olan(henüz müşrik olan) süheyl bin amr'ın oğlu hz. ebu cendel'di. hz. ebu cendel, sırf müslüman olduğu için müşrikler tarafından zincire vurulmuştu. süheyl, oğlu hz. ebu cendel'e işkence etmişti.
süheyl, hz. ebu cendel'i görünce çok sinirlenip üzerine yürüdü. elindeki dikenli budaklı ağaç dalıyla yüzüne vurmaya başladı. sonra şöyle dedi:
ey muhammed, anlaşmamız gereceğince bana geri vereceğin ilk kişi budur.
hz. muhammed, henüz anlaşmanın imzalanmadığını söyledi ve onu anlaşma hükmünün dışında tutması ricasında bulundu. ama süheyl bunu kabul etmedi. eğer oğlunu geri vermezse anlaşmayı imzalamayacağını söyledi. bunun üzerine hz. muhammed onu iade etti ve anlaşma imzalandı.
süheyl oğlunu tutup çeke çeke götürmeye başladı. hz. ebu cendel müslümanlara hitaben şöyle feryat ediyordu:
ey müslümanlar! müslüman olarak yanınıza gelmiş olduğum hâlde, siz beni müşriklere geri iade mi ediyorsunuz?! işkenceye uğratıldığımı bilmiyor musunuz?! ey müslümanlar! siz bana işkence yapsınlar, beni dinimden döndürsünler diye mi müşriklere geri veriyorsunuz?!
müslümanlar onun bu feryadına dayanamayıp gözyaşlarını tutamadılar. hz. muhammed, hz. ebu cendel'in yanına yaklaştı ve onu şöyle teselli etti:
ebû cendel! bunlarla aramızda yazılan barış yazısı tamamlanmıştır. az daha sabret, allah'tan bunun sevabını bekle. şüphesiz ki, yüce allah senin için de, senin yanında bulunan zayıf ve kimsesiz müslümanlar için de bir çıkış yolu ve bir genişlik yaratacaktır. biz şu kavimle bir barış anlaşması yapmış, kendilerine allah adına söz vermiş bulunmaktayız. onlara verdiğimiz söze vefasızlık edemeyiz.
bundan sonra hz. muhammed, süheyl'den, ebu cendel'i bırakmasını tekrar rica etti. süheyl bunu kabul etmeyince, "öyleyse onu himayene al." buyurdu. süheyl, hz. muhammed'in bu isteğini de reddetti.
fakat süheyl ile birlikte gelen mikraz bin hafz ile huvaytıp bin abduluzza şöyle dediler:
ya muhammed, senin hatırın için onu biz himayemize almaktayız. ona işkence yaptırmayacağız.
fakat daha sonra birçok sahabilerle birlikte hz. ebu cendel de kaçtı. ve kureyşlilerin ticaret yollarını kesip müşrikleri perişan bir hale soktular. en sonunda müşrikler, hz. muhammed'e şöyle haber gönderdiler:
allah aşkına, akrabalık aşkına sen onlara haber sal da bundan böyle her kim senin yanına gelirse, o emniyet ve selamettedir, o geri çevrilmeyecektir.
hz. muhammed bunu mektupla bildirdi. ve hz. ebu cendel ve diğerleri de bunun üzerine medine'ye döndüler.
süheyl bin amr da müslüman, sahâbî olmuştur. geç müslüman olmanın üzüntüsünü hisseder ve kur'an dinlerken ağlardı.
mekkeli biri hz. muhammed'in yanına kaçarsa, velisinin isteği üzerine geri verilecek. ama bir müslüman kaçarak mekke'ye sığınırsa, iade edilmeyecek.
işte bu madde, antlaşmadaki müslümanları en üzen maddelerden birisiydi. maddeler yazılmış fakat henüz imzalanmamıştı. tam bu sırada beklenmedik bir anda, ayakları zincire vurulmuş bir genç, zinciri sürükleye sürükleye hz. peygamber'in yanına geldi. bu, daha müslüman olmamış olan(henüz müşrik olan) süheyl bin amr'ın oğlu hz. ebu cendel'di. hz. ebu cendel, sırf müslüman olduğu için müşrikler tarafından zincire vurulmuştu. süheyl, oğlu hz. ebu cendel'e işkence etmişti.
süheyl, hz. ebu cendel'i görünce çok sinirlenip üzerine yürüdü. elindeki dikenli budaklı ağaç dalıyla yüzüne vurmaya başladı. sonra şöyle dedi:
ey muhammed, anlaşmamız gereceğince bana geri vereceğin ilk kişi budur.
hz. muhammed, henüz anlaşmanın imzalanmadığını söyledi ve onu anlaşma hükmünün dışında tutması ricasında bulundu. ama süheyl bunu kabul etmedi. eğer oğlunu geri vermezse anlaşmayı imzalamayacağını söyledi. bunun üzerine hz. muhammed onu iade etti ve anlaşma imzalandı.
süheyl oğlunu tutup çeke çeke götürmeye başladı. hz. ebu cendel müslümanlara hitaben şöyle feryat ediyordu:
ey müslümanlar! müslüman olarak yanınıza gelmiş olduğum hâlde, siz beni müşriklere geri iade mi ediyorsunuz?! işkenceye uğratıldığımı bilmiyor musunuz?! ey müslümanlar! siz bana işkence yapsınlar, beni dinimden döndürsünler diye mi müşriklere geri veriyorsunuz?!
müslümanlar onun bu feryadına dayanamayıp gözyaşlarını tutamadılar. hz. muhammed, hz. ebu cendel'in yanına yaklaştı ve onu şöyle teselli etti:
ebû cendel! bunlarla aramızda yazılan barış yazısı tamamlanmıştır. az daha sabret, allah'tan bunun sevabını bekle. şüphesiz ki, yüce allah senin için de, senin yanında bulunan zayıf ve kimsesiz müslümanlar için de bir çıkış yolu ve bir genişlik yaratacaktır. biz şu kavimle bir barış anlaşması yapmış, kendilerine allah adına söz vermiş bulunmaktayız. onlara verdiğimiz söze vefasızlık edemeyiz.
bundan sonra hz. muhammed, süheyl'den, ebu cendel'i bırakmasını tekrar rica etti. süheyl bunu kabul etmeyince, "öyleyse onu himayene al." buyurdu. süheyl, hz. muhammed'in bu isteğini de reddetti.
fakat süheyl ile birlikte gelen mikraz bin hafz ile huvaytıp bin abduluzza şöyle dediler:
ya muhammed, senin hatırın için onu biz himayemize almaktayız. ona işkence yaptırmayacağız.
fakat daha sonra birçok sahabilerle birlikte hz. ebu cendel de kaçtı. ve kureyşlilerin ticaret yollarını kesip müşrikleri perişan bir hale soktular. en sonunda müşrikler, hz. muhammed'e şöyle haber gönderdiler:
allah aşkına, akrabalık aşkına sen onlara haber sal da bundan böyle her kim senin yanına gelirse, o emniyet ve selamettedir, o geri çevrilmeyecektir.
hz. muhammed bunu mektupla bildirdi. ve hz. ebu cendel ve diğerleri de bunun üzerine medine'ye döndüler.
süheyl bin amr da müslüman, sahâbî olmuştur. geç müslüman olmanın üzüntüsünü hisseder ve kur'an dinlerken ağlardı.
devamını gör...