bir edip cansever dizesidir.

tanımın sonunda alıntıladığım eski bir takvim için şiirler isimli şiirin ilk dizesidir bu cümle. ve bana çocukluğumun saat beşlerini hatırlatır öyle yapmaya çalışmadan. özellikle de ilkokulda sabahçı olduğum zamanları.

o günler ben okuldan çıkar çıkmaz eve gelir. çantamı bir kenara, sonra da kendimi sokağa atardım. envai çeşit oyun olurdu sokakta ama en çok dıkşın dıkşın diye ateş ettiğimiz hırsız polisçilikle misket oynamayı severdim ve elbette bir de hayatımın aşkı olan oyun futbolu.

sonra eve gelirdim saat beş olmadan önce. çünkü o saat babamın okuldan eve gelmesine yarım saat kalmış demekti. annem yemek hazırlamakla, kardeşimse elindeki naylon poşetle oynamakla meşgul olurdu.

evde yoğun bir yemek kokusu, tedirginlikle gölgeli bir huzur olurdu. huzurun nedeni de evde olmak ve saatin beşe gelmesi idi. çünkü saat beşten sonra her şey aileyle ilgili olurdu. sokakla ilgili hiçbir kaygı kalmazdı. tedirginlik ise babamın eve nasıl geleceği ile ilgili idi. bazen çok sinirli bazen çok sakin gelirdi babam eve.

bizim evimizde evin beş olma hali babamın ruh haline bağlı olarak değişirdi aslında ama yine de en çok huzur veren saatleri bu saatlerdi genellikle. hala da çoğu zaman öyledir benim için.

eski bir takvim için şiirler
ı
evlerin saat beş olma hali
ben yorgunum anlamaktan
bir duvar, bir tebeşir gibi yazmaktan yazılmaktan.

ve akşam
alanların caddelerin bana biraz fazla geldiği
üstümü başımı bilmediğim bir akşam
ne yapsam
alkollere gitsem. giderim alkollere bir mektup gibi
alkollerden gelirim bir mektup gibi
bellidir sırtımdaki kan lekesinden ve puldan.

yağar ki sokaklarda bir uzun yağmur
ıslanırım ıslanırım anlamam
sanki nedir bir yağmurun güzel olması
sahi bir yağmurun güzel olması
yağarken kendine severek bakmasından.
ıı
duran ben değilim ki ayakta
gövdemden daha büyük ve akşama doğru
görünmekte olan bir sıkıntı var
dönüp arkama bakamam.

su gürültüleri! ey benim güneşimi ikiye bölen hızarlar!
ben işte günün birinde belli olurum
iki olmam, bir olurum günün birinde
hızarlar! bir olurum, tarih de düşerim
cep defterime bir şeyler de yazarım
bir gün bir akşama doğru bulunurum da
bir kapıdan uzanmış binlerce boyun tarafından
hızarlar! neden olmasın, elbette sorulurum.

ey benim güneşimi ikiye bölen hızarlar!
ııı
çimen kokusundan hızlı
bir sıyrık gibi bitiveren elde ayakta
nedir bu benim yalnızlığım?

neyiz ki bu karanlık kar yağışında
ey ipini kendi gerip ufka bakanlar
ölüler, diriler, daha doğmamışlar
toplanıp birdenbire hep aynı yaşta
ve nedir bu benim yalnızlığım?

ve içimde gezerim ucu sivri bir bıçakla
söylesem size söylerim ey ipini kendi gerenler
kedere kederle, ağrıya ağrıyla karşı çıkarım.

masam ki şuracıkta solgun bir köy akşamı
bir uzun yoksul, bir başka yoksul
düşer ellerim bir çağın artıklarına
çatalımda kemikler, ölü gözleri
ve iniltiler, çığlıklar
benden bir şey sorulamaz gibiyim.
biri gelsin şu tabağımı kaldırsın
çatalımı da
iğrenmenin, tiksinmenin en eskisiyim
iki eşya arasında bir hiçlik
ne iskemle, ne masa, tam orda tökezlenirim.

bir haziran, bir temmuz nasıl olsa gelir de
sorsanız size söylerim ey ipini kendi gerenler
ben döğüşken olanlara açılmış bir mendilim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"evlerin saat beş olma hali" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim