1.
19. asırda yaşamış olan alman sosyalist akım temsilcisidir. (bkz: karl marx) ile birlikte(bkz: komünist manifesto)'yu yazmıştır. ayrıca (bkz: das kapital)'in ikinci ve üçüncü ciltlerini de derlemiştir.
devamını gör...
2.
"ne mutlu o yoksullara ki öteki dünya onlarındır, er ya da geç bu dünya da onların olacaktır."
sözüyle gönüllere taht kurmuş alman düşünür ve siyaset insanı. general lakabıyla bilinmekle birlikte kendisi topçu yüzbaşı rütbesine sahiptir, biraz da onunla şakalaşmak amacıyla dostları tarafından "general" diye anılmıştır. yakışıklı, boylu boslu, etkileyici renkli gözlere sahiptir ancak bir kusuru vardır. aşırı heyecanlanınca dili takılır, kekeler. marx'ın can yoldaşı, sponsoru, ölümünden sonra da bir türlü yayımlayamadığı kapital cilt iki ve üçün (derleyip toparladıktan sonra) yayımcısıdır.
sözüyle gönüllere taht kurmuş alman düşünür ve siyaset insanı. general lakabıyla bilinmekle birlikte kendisi topçu yüzbaşı rütbesine sahiptir, biraz da onunla şakalaşmak amacıyla dostları tarafından "general" diye anılmıştır. yakışıklı, boylu boslu, etkileyici renkli gözlere sahiptir ancak bir kusuru vardır. aşırı heyecanlanınca dili takılır, kekeler. marx'ın can yoldaşı, sponsoru, ölümünden sonra da bir türlü yayımlayamadığı kapital cilt iki ve üçün (derleyip toparladıktan sonra) yayımcısıdır.
devamını gör...
3.
ailenin, özel mülkiyeti ve devlet kökeni adlı kitabı marksizm'in daha popüler hale gelmesine yardım etmiştir.
devamını gör...
4.
1816-1895 yılları arasında yaşamış filozof benzeri insan. kendisi 17 yaşına kadar almanya'da yaşamış 17 yaşında manchester'a gönderilmiştir babası tarafından, orada insanların fakirliğini görmüş bundan acaip etkilenmiştir.
daha sonra kardeşleri ile beraber maden ocaklarında çalışmış bir göçük nedeniyle kardeşlerini kaybetmiştir.
önce babasını 2.5 ay sonrada annesini kaybetmiş ve tam anlamıyla yolsuz fakir bir insan olmuştur. günde 18 saat kadar çalışıp hala fakir olması onun gururuna dokunuyordu. 1845 yılında karl marx ile tanışıp dergilerde makale yazmaya başladı 1845 yılının ocak ayında marx ile fransaya sürüldüler fakat onlar belçika'ya gitmeye karar verdiler.
1845 temmuzunda marx ı ingiltere'ye götüren engels 1848 yılında yapacağı ayaklanmanın temelini atmıştır.
daha sonra kardeşleri ile beraber maden ocaklarında çalışmış bir göçük nedeniyle kardeşlerini kaybetmiştir.
önce babasını 2.5 ay sonrada annesini kaybetmiş ve tam anlamıyla yolsuz fakir bir insan olmuştur. günde 18 saat kadar çalışıp hala fakir olması onun gururuna dokunuyordu. 1845 yılında karl marx ile tanışıp dergilerde makale yazmaya başladı 1845 yılının ocak ayında marx ile fransaya sürüldüler fakat onlar belçika'ya gitmeye karar verdiler.
1845 temmuzunda marx ı ingiltere'ye götüren engels 1848 yılında yapacağı ayaklanmanın temelini atmıştır.
devamını gör...
5.
(bkz: karl marx)'in kankasi. zengin cocugu olmasina ragmen paylasmaci olmasi saygi duyulasidir.
devamını gör...
6.
ilk marksist olan sosyalist (bu söylemi kendisi belirtmiştir bu arada), aileden zengin düşünürdür kendisi.
karl marx'tan o kadar etkilenmiştir ki hayatı boyunca yanından ayrılmamış, maddi açıdan onu desteklemiştir. söylemlerimden bağışçılık dışında katkısı yoktu anlamı çıkmasın. özellikle diyalektik materyalizmi felsefi açıdan oluşturan kişidir.
karl marx'tan o kadar etkilenmiştir ki hayatı boyunca yanından ayrılmamış, maddi açıdan onu desteklemiştir. söylemlerimden bağışçılık dışında katkısı yoktu anlamı çıkmasın. özellikle diyalektik materyalizmi felsefi açıdan oluşturan kişidir.
devamını gör...
7.
8.
din, tarih, iktisat sarmalı içerisinde insanlığın durumunu şöyle açıklamaktadır * :
...
nedir ki her din, insanların günlük yaşayışını egemenlik altında bulunduran dış güçlerin, onların kafalarındaki düşlemsel yansımalardan, dünyasal güçlerin içinde dünya-üstü güçler biçimine büründükleri bir yansımadan başka bir şey değildir. tarihin başlangıçlarında bu yansımaya uğrayan ve gelişmenin devamında çeşitli halklar arasında çok çeşitli ve çok değişik kişileştirmelere bürünen güçler, önce doğa güçleridir. bu ilk sürecin, karşılaştırmalı mitologya aracıyla hint veda'larında, hiç olmazsa hintli-avrupalı halklar için kaynağına değin çıkılmış ve hintler, iranlılar, yunanlılar, romalılar ve germenlerde ve yeterince belgeye sahip bulunduğumuz ölçüde de keltler, litvanyalılar ve slavlarda bu süreç, ayrıntılı bir biçimde gösterilmiştir. ama az sonra, doğal güçlerin yanı sıra bir o denli yabancı ve başlangıçta bir o denli açıklanamaz bir biçimde insanların karşısına dikilen güçler olan toplumsal güçler de işe karışır ve onları doğa güçlerinin doğal zorunluluk görünüşlerinin tıpkısı bir doğal zorunluluk görünüşü ile egemenlikleri altına alırlar. başlangıçta içlerinde yalnızca doğanın gizemli güçlerinin yansıdıkları düşlemsel kişilikler, böylece toplumsal öznitelikler kazanır, tarihsel güçlerin simgeleri durumuna gelirler. evrimin daha da gelişmiş bir aşamasında, çok sayıdaki tanrıların tüm doğal ve toplumsal öznitelikleri, bu kez soyut insanın yansımasından başka bir şey olmayan her şeye yetenekli tek bir tanrıya geçirilir. tarihte, çöküş durumundaki bayağı yunan felsefesinin son ürünü olan ve dört başı bayındır cisimleşmesini yahudilerin kendilerine özgü ulusal tanrısı yahova'da bulan tektanrıcılık, işte böyle doğmuştur. bu elverişli, kullanılabilir ve her şeye uyarlanmaya yetenekli biçim altında din, insanlar o güçlerin egemenliği altında kaldıkları sürece onları yöneten yabancı, doğal ve toplumsal güçlere göre dolaysız, yani duygusal biçim olarak varlığını sürdürebilir. oysa bugünkü burjuva toplumda insanların, gene kendileri tarafından yaratılmış ekonomik ilişkiler, gene kendileri tarafından üretilmiş üretim araçları aracıyla, sanki yabancı bir güç aracıyla yönetilir gibi yönetildiklerini bir çok kez görmüş bulunuyoruz. o halde dinsel yansımanın gerçek temeli ve onunla birlikte dinsel yansının kendisi de varlığını sürdürür. ve burjuva iktisadı, bu yabancı egemenliğinin nedensel bağlantısına bir göz atmaya izin verse bile, bu hiçbir şeyi değiştirmez. burjuva iktisadı ne genel olarak bunalımları önleyebilir, ne bireysel kapitalisti yitiklerden, karşılıksız borçlardan ve batkıdan, ne de işçiyi işsizlik ve sefaletten esirgeyebilir. atasözü hep haklı : insan önerir, tanrı düzenler (tanrı, yani kapitalist üretim biçiminin yabancı egemenliği). yalın bilgi, burjuva iktisadi bilgisinden daha ileri ve daha derine de gitse, toplumsal güçleri toplumun egemenliği altına almaya yetmez. bunun için her şeyden önce toplumsal bir eylem gerekir. ve bu eylem yerine getirildiği, toplum tüm üretim araçları üzerine elkonması ve planlı bir biçimde kullanılması aracıyla, kendini ve bütün üyelerini şimdilik kendileri tarafından üretilmiş ama karşılarına ezici bir yabancı güç olarak dikilen bu üretim araçlarının onları egemenliği altında tuttuğu kölelikten kurtardığı zaman; yani insan yalnızca önerir olmaktan çıktığı ama düzenleyici de olduğu zaman, - işte ancak o zaman dinde yansıyan son yabancı güç ortadan kalkacak ve böylece artık yansıtacak hiç bir şey bulunmaması yalın nedeniyle, dinsel yansının kendisi de ortadan kalkacaktır.
...
alıntı : anti-dühring
...
nedir ki her din, insanların günlük yaşayışını egemenlik altında bulunduran dış güçlerin, onların kafalarındaki düşlemsel yansımalardan, dünyasal güçlerin içinde dünya-üstü güçler biçimine büründükleri bir yansımadan başka bir şey değildir. tarihin başlangıçlarında bu yansımaya uğrayan ve gelişmenin devamında çeşitli halklar arasında çok çeşitli ve çok değişik kişileştirmelere bürünen güçler, önce doğa güçleridir. bu ilk sürecin, karşılaştırmalı mitologya aracıyla hint veda'larında, hiç olmazsa hintli-avrupalı halklar için kaynağına değin çıkılmış ve hintler, iranlılar, yunanlılar, romalılar ve germenlerde ve yeterince belgeye sahip bulunduğumuz ölçüde de keltler, litvanyalılar ve slavlarda bu süreç, ayrıntılı bir biçimde gösterilmiştir. ama az sonra, doğal güçlerin yanı sıra bir o denli yabancı ve başlangıçta bir o denli açıklanamaz bir biçimde insanların karşısına dikilen güçler olan toplumsal güçler de işe karışır ve onları doğa güçlerinin doğal zorunluluk görünüşlerinin tıpkısı bir doğal zorunluluk görünüşü ile egemenlikleri altına alırlar. başlangıçta içlerinde yalnızca doğanın gizemli güçlerinin yansıdıkları düşlemsel kişilikler, böylece toplumsal öznitelikler kazanır, tarihsel güçlerin simgeleri durumuna gelirler. evrimin daha da gelişmiş bir aşamasında, çok sayıdaki tanrıların tüm doğal ve toplumsal öznitelikleri, bu kez soyut insanın yansımasından başka bir şey olmayan her şeye yetenekli tek bir tanrıya geçirilir. tarihte, çöküş durumundaki bayağı yunan felsefesinin son ürünü olan ve dört başı bayındır cisimleşmesini yahudilerin kendilerine özgü ulusal tanrısı yahova'da bulan tektanrıcılık, işte böyle doğmuştur. bu elverişli, kullanılabilir ve her şeye uyarlanmaya yetenekli biçim altında din, insanlar o güçlerin egemenliği altında kaldıkları sürece onları yöneten yabancı, doğal ve toplumsal güçlere göre dolaysız, yani duygusal biçim olarak varlığını sürdürebilir. oysa bugünkü burjuva toplumda insanların, gene kendileri tarafından yaratılmış ekonomik ilişkiler, gene kendileri tarafından üretilmiş üretim araçları aracıyla, sanki yabancı bir güç aracıyla yönetilir gibi yönetildiklerini bir çok kez görmüş bulunuyoruz. o halde dinsel yansımanın gerçek temeli ve onunla birlikte dinsel yansının kendisi de varlığını sürdürür. ve burjuva iktisadı, bu yabancı egemenliğinin nedensel bağlantısına bir göz atmaya izin verse bile, bu hiçbir şeyi değiştirmez. burjuva iktisadı ne genel olarak bunalımları önleyebilir, ne bireysel kapitalisti yitiklerden, karşılıksız borçlardan ve batkıdan, ne de işçiyi işsizlik ve sefaletten esirgeyebilir. atasözü hep haklı : insan önerir, tanrı düzenler (tanrı, yani kapitalist üretim biçiminin yabancı egemenliği). yalın bilgi, burjuva iktisadi bilgisinden daha ileri ve daha derine de gitse, toplumsal güçleri toplumun egemenliği altına almaya yetmez. bunun için her şeyden önce toplumsal bir eylem gerekir. ve bu eylem yerine getirildiği, toplum tüm üretim araçları üzerine elkonması ve planlı bir biçimde kullanılması aracıyla, kendini ve bütün üyelerini şimdilik kendileri tarafından üretilmiş ama karşılarına ezici bir yabancı güç olarak dikilen bu üretim araçlarının onları egemenliği altında tuttuğu kölelikten kurtardığı zaman; yani insan yalnızca önerir olmaktan çıktığı ama düzenleyici de olduğu zaman, - işte ancak o zaman dinde yansıyan son yabancı güç ortadan kalkacak ve böylece artık yansıtacak hiç bir şey bulunmaması yalın nedeniyle, dinsel yansının kendisi de ortadan kalkacaktır.
...
alıntı : anti-dühring
devamını gör...
9.
1820/1895 yılları arasında yaşayan alman filozof/ sosyalist/ tarihçi/ siyaset bilimci.
karl marx ile beraber marksizm'in kurmuş, onun ölümünden sonra ise das kapital'in serilerini yayımlatmaya devam etmiştir.
zengin bir ailede doğmuş, kendisi ise paranın olmadığı bir ütopya/ dünya hayal etmiştir.
makalesini yarım bıraktığı sırada bir otel odasında boğaz kanserinden 74 yaşında hayatını kaybetmiştir.
bazı eserleri
komünizmin ilkeleri
hakiki sosyalistler
doğanın diyalektiği
ailenin, özel mülkiyetin ve devletin kökeni
otorite üzerine
antidühring
ütopik sosyalizm ve bilimsel sosyalizm
karl marx/ friedrich engels/ eşleri
insanlık tarihinin ortak noktası çalışanların hep yoksul olması çalışmayanların ise zenginleşmesidir.
karl marx ile beraber marksizm'in kurmuş, onun ölümünden sonra ise das kapital'in serilerini yayımlatmaya devam etmiştir.
zengin bir ailede doğmuş, kendisi ise paranın olmadığı bir ütopya/ dünya hayal etmiştir.
makalesini yarım bıraktığı sırada bir otel odasında boğaz kanserinden 74 yaşında hayatını kaybetmiştir.
bazı eserleri
komünizmin ilkeleri
hakiki sosyalistler
doğanın diyalektiği
ailenin, özel mülkiyetin ve devletin kökeni
otorite üzerine
antidühring
ütopik sosyalizm ve bilimsel sosyalizm
karl marx/ friedrich engels/ eşleri
insanlık tarihinin ortak noktası çalışanların hep yoksul olması çalışmayanların ise zenginleşmesidir.
devamını gör...
10.
sosyalizmin önündeki engelsleri kaldıramadan göçüp giden insan.
tamam, vurmayın, öldüm.
tamam, vurmayın, öldüm.
devamını gör...
11.
en önemli eseri ingiltere’de emekçi sınıfın durumu dur. babasının fabrikasına çalışmak için geldiğinde fabrikada durmak yerine sefil şartlarda yaşayan işçi sınıfının yaşadığı sokakları gezerek bu eserini yazmıştır.proletaryanın yalnızca acı çeken bir sınıf olmadığını, aynı zamanda utanç verici ekonomik bir durumda olduğunu söyleyen ilk kişi engels’tir.
diğer önemli eserlerinde biri de marks ile birlikte yazdıkları kutsal aile ya da eleştirel eleştirinin eleştirisi kitabıdır ki burada da, ''insan olan bir kişi, egemen sınıflar ve devlet tarafından horlanan işçi adına, kenardan seyreden bir tutum değil de, daha iyi bir toplum düzeni uğruna savaş vermeli '' diyor.
engels işçi sınıfının manevi önderleri arasında en önemli kişiliklerden biridir.
diğer önemli eserlerinde biri de marks ile birlikte yazdıkları kutsal aile ya da eleştirel eleştirinin eleştirisi kitabıdır ki burada da, ''insan olan bir kişi, egemen sınıflar ve devlet tarafından horlanan işçi adına, kenardan seyreden bir tutum değil de, daha iyi bir toplum düzeni uğruna savaş vermeli '' diyor.
engels işçi sınıfının manevi önderleri arasında en önemli kişiliklerden biridir.
devamını gör...
12.
fransız kadınları olmasaydı hayat yaşanmaya değmezdi diyen gerçek bir gurmedir..
devamını gör...
13.
alman antropolog, ekonomi-politik teorisyeni, filozof, gazeteci, devrimci sosyalist vs. vs. pek çok unvanı olan müthiş bir beyin. karl marx'ın çalışmalarına devam edebilmesi için gerek duyduğu maddi yaşam koşullarını sağlayan, en iyi dostu. bunun yanında bu çalışmalara temel olan antropolojik altyapıyı hazırlayan beyin. bilindiği üzere marx politik rejim tasarısı sunmamıştır fakat insan doğasına uygun bir sistem içinde yaşamadığımız görüşünü dile getirmiştir. bu insan doğası olgusunun temellendirildiği kaynaklar engels'in kaleminden çıkmıştır. antropoloji alanındaki engin tecrübesi, birikimi ve kaynağa ulaşımı korkunç boyutlarda olan engels, antropoloji gibi dinamik bir alanda hala yüzyıllar sonra bile güncel kalabilen bazı doneleri derlemiş ve analiz etmiştir. bu doneler ışığında oluşturduğu aile ve özel mülkiyet kavramlarını sorgulayan çalışmaları das kapital'de bahsedilen insan doğasının hatlarını çizer. ayrıca eserin tamamlanmasinda da rolü büyüktür, kendi yazdığı bölümleri vardır.
fakat kapital'i bir kenara bırakmak gerek zira bana kalırsa engels'in dehasını gerçekten görebileceğiniz alan antropolojiydi. ekonomi politik değil. daha geçen yıl pierre clastres üzerine çalışırken atiflarin çoğunun engels'ten yapıldığını ve bilimin onculerinin engels'in çalışmalarını aşma arzusu ile yanıp tutuştuklarini gördüm. fakat bu imkansız artık. hem engels'in çalışmalarının niteliği çok yüksek hem de ne yazık ki bugünün antropolojisi, önceki yüzyıllardaki antropoloji kadar zengin kaynaklara sahip değil. ıncelenen kabileler ve toplumsal yapilanmalar artık yok oldular veya eurocentrist bir tanimlama getireceksek "modernize" edildiler. clastres ve engels'in tiksindigi bu eurocentrist perspektif ne yazık ki sadece terminolojik açıdan dünyayı kendi potasında eritmekle kalmadı kültürel bir emperyalizm hareketiyle tüm dünyayı tek tiplestirmeyi büyük oranda başardı.
velhasıl engels büyük adamdı. bugün eski dünyaya dair isabetli bir sosyolojik söylem gelistirebiliyorsak bunu ona borçluyuz. ben antropolojisinden bahsettim artık biriniz de felsefesinden bahseder diye umuyorum.
fakat kapital'i bir kenara bırakmak gerek zira bana kalırsa engels'in dehasını gerçekten görebileceğiniz alan antropolojiydi. ekonomi politik değil. daha geçen yıl pierre clastres üzerine çalışırken atiflarin çoğunun engels'ten yapıldığını ve bilimin onculerinin engels'in çalışmalarını aşma arzusu ile yanıp tutuştuklarini gördüm. fakat bu imkansız artık. hem engels'in çalışmalarının niteliği çok yüksek hem de ne yazık ki bugünün antropolojisi, önceki yüzyıllardaki antropoloji kadar zengin kaynaklara sahip değil. ıncelenen kabileler ve toplumsal yapilanmalar artık yok oldular veya eurocentrist bir tanimlama getireceksek "modernize" edildiler. clastres ve engels'in tiksindigi bu eurocentrist perspektif ne yazık ki sadece terminolojik açıdan dünyayı kendi potasında eritmekle kalmadı kültürel bir emperyalizm hareketiyle tüm dünyayı tek tiplestirmeyi büyük oranda başardı.
velhasıl engels büyük adamdı. bugün eski dünyaya dair isabetli bir sosyolojik söylem gelistirebiliyorsak bunu ona borçluyuz. ben antropolojisinden bahsettim artık biriniz de felsefesinden bahseder diye umuyorum.
devamını gör...
14.
felsefi açıdan dünyaya, yaşama ve insana (halk kesimine) bakış açısını, benzersiz bir dialektik münakaşa hazinesi sunan anti-dühring'ten okunup anlamaya çalışılmasını tavsiye edebilirim.
engels'in hiç saklamaya çalışmadığı ve hatta üstüne basa basa açıklamalarında dile getirdiği "anti-dühring'i yazma mecburiyeti" eserin ağır bir, felsefi, bilimsel, felsefi-bilimsel kılavuz olmasına yol açmış. * engels ciddiye bile almak istemediği niteliksiz, uydurukçu, meydanı boş bulduğu için sallayan bir filozofa ayar olsun diye önemli kişilerden gelen yoğun istek üzerine yazdığı anti-dühring'i komünist milletine ışık olacak niteliğe bürümüş.
yaşamının her dönemini ve yaptığı her işi tarih boyunca faydalı olabilecek eserler oluşturmakta kullanmış, boşa harcamamış bir kişilik engels..
engels'in hiç saklamaya çalışmadığı ve hatta üstüne basa basa açıklamalarında dile getirdiği "anti-dühring'i yazma mecburiyeti" eserin ağır bir, felsefi, bilimsel, felsefi-bilimsel kılavuz olmasına yol açmış. * engels ciddiye bile almak istemediği niteliksiz, uydurukçu, meydanı boş bulduğu için sallayan bir filozofa ayar olsun diye önemli kişilerden gelen yoğun istek üzerine yazdığı anti-dühring'i komünist milletine ışık olacak niteliğe bürümüş.
yaşamının her dönemini ve yaptığı her işi tarih boyunca faydalı olabilecek eserler oluşturmakta kullanmış, boşa harcamamış bir kişilik engels..
devamını gör...
15.
gazze engelslerini yıkıp geçeceğine emin olduğum yahudi filozof.
dip: asıl başarı odur... solcuyum deyip allahu akbar dememiştir....
dip: asıl başarı odur... solcuyum deyip allahu akbar dememiştir....
devamını gör...
16.
fabrikatör ailenin devrimci oğlu. hayat sen ne garipsin böyle.
devamını gör...