özellikle dm iyiyse, bayağı ilginç olabilirler.

dm: abi dragon uyandı, "bu ne lan" edasıyla sana bakıyo. napıyosun?
oyuncu: kılıcımı çekiyorum.
dm: ehhehe at bakalım bi system shock.
devamını gör...
hiçbir fikrim yok bu oyunda nasıl diyaloglar döndüğü hakkında. hiç birisiyle frp oynamadım.
devamını gör...
bir ortalama battlemage, bir düşük zekalı warrior ve hiçbir işe yaramayan bir thief; bir zindanda baya bir ilerlemiştir.

en sonunda bir kapıya denk gelirler. kapının üzerinden runik yazılar vardır. hiçbirinde yeterli wisdom bulunmadığından ne yazdığını anlayamazlar.

thief, lockpicking becerisine güvenerek kapıyı açmaya çalışır. ancak 100 lik zarda 5 atar ve kapıdaki tuzağı tetikleyerek kolu kopar.

bunun üzerine battlemage kontrolünü kaybederek kapıya fireball büyüsü yollar. attığı 100 lük zarın 99 gelmesi üzerine büyüyü başarıyla tamamlar ancak ikinci 100 lük zarını 12 atmasıyla büyü kapıdan sekip battlemage imize geri döner.

takım büyünün etkisiyle zilyon parçaya ayrılırken warrior olayı hala anlamaya çalışmaktadır.
devamını gör...
-100 altına ejder bile keserim!

-kes ulan, haydi!

-tamam ulan! giriyorum mağaraya.

-mağara; karanlık, kasvetli ve sessiz. birden uzaktan bir ışık beliriyor ve evet, ejderha sana doğru gelmeye başladı.

-okumun ucunu ateşe veriyorum ve zayıf noktasına atıyorum.

(zar atılır, 1 gelir)

-aptal! puahahahahhahah

-ya kafayı yiyecem ya!

-ejderha için zar atıyorum


(1d50 atılır, 50 gelir)


-puahagagagagha tek yedin!!!! ejder seni pençelerinin altına aldı ve çok büyük bir ateş püskürttü, kül oldun.

-ya yeter, kafayı yiyecem! ascem kendimi bak yeter! (masayı dağıtır)
devamını gör...
adam var adam.
devamını gör...
benim en güldüğüm zamanında ekşisozlukte okuduğum şu diyalogtur. daha doğrusu olaydır.

bir oyunda ki oyun uzun zamandır sürüyor, aç gözlü bir warrior ya da barbarian var. bu basmış tabi str dir vit dir hp dir artık evrene göre neyse. oyun esnasında javelin buluyorlar bir tane. bizim eleman dm e bunu alcam ben diyor. dm statlara göre taşıyamazsın heyben dolu diyor. tabi bizimki inatçı işin peşini bırakmıyor. bir saate yakın direnmeden sonra çözümü buluyor ve efsane soruyu soruyor. kendime saplasam bu şekilde olur mu diye? mantıken ölmediği sürece de olabildiği için o.statlar ışığında bizim eleman sırtına sapladığı javelin ile köy köy geziyor.
devamını gör...
modern zaman frp sinde vampir (malkavian) geçmişinde özel kuvvetler deneyimi olan bir kiralık katil rolünü oynamaktayım;

dm 7,62 keskin nişancı tüfeği ile bana görev verdiğinde ben de fin yapısı şu an modelini hatırlamadığım tank savar mermisi atan bir tüfek eklemek istedim görev hareketli hedefti kafamdaki 3 hamle vardı ilki tutarsa kalan ikisi kolaydı beni silah kaçakçıma yönlendirdi akabinde olaylar gelişti.

dm: zar at lan ayı
c: attım
dm: geldi şimdi tüfeğin mermisini g.tüne sokup sokmayacağımız ile ilgili zar atıyorsun.

ben dahil masadaki herkes yerlerde!
devamını gör...
iki ülkenin sınırındaki bir savaşın ortasında kalmış ekip. bir elf bard, bir gnome warrior, bir human paladin ve bir elf druid. bu ilginç ekibimiz ne yapalım ne edelim diye hızlı bir tartışmanın ardından ekipteki elflerden birine borçlu oldukları için o elfin memleketi için savaşmaya başlarlar. savaşın ortasında bard hengameden ayrılıp çok yüksek olmayan, tahtadan kulelerin birine çıkar ve şarkı söylemeye başlar.

dm: tamam abi başla şarkını söylemeye
bard: tam shli dva brata söylemeye başlar. rusça namına hiçbir şey yoktur.

ekip savaş içerisindeki hamlelerini yapar. savaşın ortasında şarkı söyleyen bardı duyan birisi ona bir ok atar.

bard: kuleden aşağıya atlasam ölür müyüm?
dm: öleceğin kadar bir yükseklik yok.
bard: kuleden atladım aşağıya o zaman.
dm: at zarını bakalım

zar atılır. o kutsal sayı yine belirmiştir. zarın üzerindeki bir sayısını gören ekibin gözleri parlar ve dm'in yine nasıl bir karaktersizlik yapacağını merak içinde bekler. dm derin bir nefes alıp barda bakar.

dm: abi öyle bir zamanlama tutturdun ki ok hemen kafanın arkasından geçt-
bard: nasıl lan bir atmadım mı ben?
dm: sözümü kesme! diye bağırır ve bir gülümseme takınır. ok kafanın hemen arkasından geçti. sen aşağıya düşerken dengen bozuldu ve yüzüstü pozisyon aldın. savaşın ortasında biri tam senin düşeceğin yere yuvarlandı ve adamın kılıcına saplandın.
devamını gör...
bir ara powerplay düşmanı bir dm'mimiz vardı ve kantarın topuzunu kaçırırdı. koca koca seviyede maceracılar lordun sarayında ofis romatizmi falan çözerdik.

barbar oynayan arkdaş sonunda isyan etti:

"millet ejderhaların sırtına binip tanrılarla savaşa gider, biz belediye encümeninin eltisine düğün yapıyoruz m*a koyayım!"
devamını gör...
devamını gör...
prensesi elliyorum nasil mal iyi mi.
devamını gör...
frp'cilerin ekseriyetinin belli düzeyde ingilizce bildiğini düşünerek çevirmeye gerek duymadan bu aşırı komik görseli bıraktığım başlıktır. *

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
saygıdeğer acererak, ruhlarımızı aldın, zekâmızı test ettin. bir dahaki sefere sadece… lütfen başka bir zindan oynayalım.

elminster aumar, online! şimdi siz oturmuş, “el mi büyük yoksa nezram mı? blackstaff bu işin tam olarak neresinde?” diye düşünedurun, ben de size frp dünyasının en akıl almaz partilerinden birini anlatayım. spoiler: gandalf'ı gömeceğiz. yani... gerçekten toprağın altına gömmekten söz ediyorum. hangi gandalf mı? tolkien'ın beyaz büyücüsü değil tabii... o "vecna'dan daha hızlı navier-stokes denklemi çözebiliyorum" diye ortalıkta dolanan ama ability score improvement sayesinde aldığı fazladan +2 int ve war caster featine güvenip zindandaki tüm tuzaklara kafa atan transmuter wizard gandalfgillerden söz ediyorum. yani anlayacağınız, klasik bir macera hikayesi değil, bir felaket kroniği başlıyor. baştan uyarayım: bu hikayeyi okumak, bu zindanı oynamaktan çok daha güvenli, yani oynamak isterseniz... sadece yapmayın işte. eğer hala “15 gp’lik ödül için maceraya atılmak mantıklı mı?” diye düşünüyorsanız, muhtemelen bu hikaye sizin için değil. sözlüğün kaidelerini bozmadan ufak bir tanım düşerek başlayalım.

bu diyaloglardan en unutulmaz olanları tomb of horrors oyununda yaşanmıştır!

nerede kalmıştık? hah! dediğim gibi... her şey gary gygax'in efsanevi tomb of horrors modülünde başladı. dehşet kabiri. şu isme bir bakar mısınız? daha duyar duymaz bir huzursuzluk peydah oluyor, değil mi? endişelenmeyin, doğrudan kaçmanız daha mantıklı olur çünkü bu zindanda mantık yok, kurtuluş yok, hatta umut bile yok! bilmeyenler için kısaca açıklamama izin verin: gygax, bu zindanı tasarlarken açıkça şunu demiş: “çok mu akıllısınız siz? göreyim bakalım.” bu modül, oyuncuların o “kırık” üstün yetenekli karakter kağıtlarını birer tuvalet kağıdına çevirmek için yazıldı. yani “geçilmez” damgasını oyunun bizzat kurucu babası yapıştırmış... şahane, değil mi? eğer bu zindana giriyorsanız, ya canınıza susamışsınızdır ya da ıq'nuz bir goblinin charisma skorundan bile düşüktür. tabii parti -başka bir söylemle intihar ekspresi- için bu ayrımı yapmak zor. gandalf hangi kategoriye giriyor dersiniz? bingo! ikisi birden. yine de gandalf, oyunu oynamak için bin türlü dalavere çevirir fakat başına geleceklerden ne o ne de biricik zindan ustası haberdar değildir. hah, ne diyorduk en son? eğer tomb of horrors’a giriyorsanız, iki şeyden emin olabilirsiniz: birincisi, karakterleriniz ölecek. ikincisi, dm’in kahkahaları kulaklarınızda çınlayacak.



ikinci edisyonu git bugbear kabilene oynat ekolünden gelme zindan ustası sağ olsun, - ki kendisi şeytanın yeryüzündeki en karizmatik temsilcisidir- tales from the yawning portal'da beşinci edisyon için çıkan versiyon biraz baskı biraz da reddedilemeyecek teklifler ile -gandalf işin sonunda ruhunu dm'e satmak zorunda kalır ama kim satmamıştır ki?- oyun için söz alınır ve aşağı yukarı dört oturumluk mini campaign başlar... işte bizim o şanssız dört kahramanımız: şimdi biraz soluklanalım ve bu reziller kervanına göz atalım.


transmuter wizard gandalfgillerden: partinin “sözde dahi” büyücüsü. ama intelligence'a o kadar çok yatırım yapmış ki wisdom'ı yerlerde sürünüyor. “hangi lich bana chains of carceri vuracakmış şaşarım,” diyerek her şeyi ateşe veren kişi. ayrıca, bu yılın boş yere spell slot harcama şampiyonu. ciddiyim, altın kemeri bile var.

knowledge domain cleric: hayatta kalma içgüdüsünden yoksun, her sorunu dualarla çözebileceğine inanan idealist, iyi niyet elçisi bir ruhban. tanrıçam aşağı, tanrıçam yukarı... iman dediği şey bir çeşit çarpık aşk saplantısı olabilir mi? sadece soruyorum... bu zindanda işine en az yarayacak iki şeyden biri inancı, diğeri ise düşük str puanı.

evinizin evil'ı warlock: merakı yüzünden tüm partiyi ipe götürebilecek bir baş belası ama hey, kim işe yaramaz olduğunu söyleyebilir ki? dedikodu zamanı - evinin arka bahçesinde yetim çocuk mezarları olmasına rağmen lawful good bir paladin tavlamayı başardı. dedikodu zamanı bitti. sonuç olarak; bekarsanız bu bütünüyle sizin hatanızdır.

20+ passive perception ranger: zavallı ranger, partinin ıq toplamından daha yüksek perception skoruna sahip olduğu için bütün tuzakları ve gizli kapıları bulmak için önden giden günah keçisi. bazıları onun kahraman olduğunu söyler, parti ise ona 'ceset' diyordu. işte size slogan! “ranger yakalar, parti tetiği çeker.” ya da... çekemez. bilirsiniz, bazen olur öyle.


bu rezil ekibin görevi mi? 15 gp karşılığında kaybolmuş bir araştırma ekibini bulmak. 15 gp! yani, bırakın kayıp ekip aramayı, o paraya bir potion of healing'in yarısını bile alamazsınız. bugün bir maceracı 15 gp için burnunun dibindeki daggerford'a anasını babasını görmeye bile gitmez ancak partinin 3/4'ü lawful good ile chaotic good arasında bir yerde berbat bir alignment seçimine sahip olduğu için bu kazık yedikleri ve yiyecekleri ilk sefer olmayacaktır. o yüzden tabii ki görevi kabul ettiler... bu parti, bir market arabasıyla dokuz cehennemin kapısına kafa atmaya hazır, dostlarım!


sonuç olarak aşağı yukarı 10-11 seviye arası dört kişilik bir parti ve şahane bir dm; gerekli şartları sağladığına inanarak -bir adet tomb of horrors modülü ve mazoşist eğilimleri olan en az üç salak yeterlidir- toplanır ve maceracılar, işin sonunda acererak ile köşe kapmaca oynayacağını bilmeden, kumpanyanın kayıp araştırma ekibini bulmak için 15 gold gibi komik bir ödül parasıyla yola koyulur. harcırahınıza yetmez be!


parti görevi aldıktan sonra apartopar zindanın girişini bulmak için uzun süre yol tepip çetin bir mücadeleye başlar zira zindanı bulmak - şarap çanağına tükürdüğümün lich'i fazla pimpirikli çıkmıştır- zindanı temizlemekten çok daha meşakkatlidir. parti güç bela, kimi zaman asa kimi zaman kazma ile saatlerce toprak eşeleyerek zindanın üç girişinden birini bulmayı bir şekilde başarır ancak girişin ağzı büyük kayalarla tamamen kapanmıştır -sonradan anlaşılacağı üzere araştırma ekibi yanlış girişi bulduktan sonra tuzağa yakalanıp mekanizmayı tetikledikleri için kayaların altında feci bir biçimde can vermiştir- ve içeride beş adet ceset yatmaktadır. gandalf’a göre “bunun ardında kesin bir sır var!” dm’e göre ise “sadece ceset var, ne sırrı?”

yani, işin sonunda bir şekilde parti daha zindana girmeden kendi içinde bölünür. hayırseverliği kendinden menkul warlock, "araştırma ekibini bulun dediler, canlı bulun demediler," diyerek basıp yoluna gitmek için ısrar etse bile ranger ve cleric, buranın tehlikeli olduğuna kanaat getirip -partiye ölmeyi bayılmak sanan adamlar da lazımdır neticede- içeriyi temizlemek istemektedirler. zavallı wizard ise oyuncusu olacak işgüzar gandalfgillerden zindana girmek istediği için yirmi iki intelligence skoruna sahip olmasına rağmen 'tanrısal' bir müdahale ile mecburen içeriye girmeyi 'zekice ve mantıklı' bulur ve warlock kaçış savaşını 3-1 kaybeder. tekrar el birliği ile zindanın başka bir girişi var mı diye uzun soluklu bir arayış başlar.


anlatmaya dilimin çok varmadığı bir takım dramalar ve rezilliklerin ardından saatler sonra parti nihayet başka bir giriş yolu bulmayı başarmıştır. önlerinde solmuş duvar resimleriyle dolu, harabe bir koridor uzanmaktadır. bolca çürüme, rutubet, örümcek ağı ve ölüler... ne sevimli bir yer! bir kere de macera diye şekerden bir kulübeyi soymaya gidelim... sonuç olarak yeterince ölümcül göründüğü için doğru girişin burası olduğuna kanaat getirilir. 40 ft. genişliğindeki uzun odaya rangerın tuzakları algılama kapasitesine güvenilerek girilmiştir çoktan ve geri dönüş yoktur. zemindeki tuzaklar bir şekilde -parti kıçını bile kaldırmaz, gariban ranger tuzaklara piton çakarak yerine sabitler saatlerce- atlatılır ancak ortada ne bir kapı ne de güvenli geçiş vardır; üstelik parti, zindandaki ilk bulmacayla karşılaşılır: sislerle kaplı bir kemer ve ağzı insan boyutunda açılmış bir şeytan heykeli. başka bir çıkış yolu mu? rüyanızda görürsünüz...

heykelin açık ağzından buram buram transmutation aurası yükselmekte; kirletilmiş, uğursuz bir alan olduğu bin kilometreden anlaşılmaktadır. kimse şeytan heykelinin ağzına girmeye yanaşmaz ancak gandalf, sislerle kaplı bir kemerden geçemeyecek kadar zeki bir karakter olduğunu iddia ederek önlerindeki tek ilerleyiş güzergahını da kapatmaktadır. (oyunun sonunda tamamen haklı olduğu ortaya çıkacaktır ama o zamana kadar parti tarafından zorbalanır.)

cleric, gandalf ve ranger kara kara oturmuş kemerin yanındaki bulmacayı çözmeye uğraşırken; warlock ve hortlak  suratlı fiend'ı, şeytan heykelinin başında taş kağıt makas oynayarak içeri kimin gireceğini tartışmaktadır. sanki biri gerçekten bir şeytanın ağzına atlamaya gönüllü olabilirmiş gibi... ne yazık ki fiend kaybeder ve içeri warlock yerine fiend girmek zorunda kalır ve böylece... yani, birbirimize dürüst olalım; fiend varoluştan silinir, warlock karalar bağlar, parti'nin kalanı da kemerdeki sisi yok etmeyi becerememiştir. dm zindanı başımıza yıkarak işkenceyi burada sonlandırdı demek isterdim ancak böyle bir partiyi durdurabilecek tek şeyin ölüm olduğunu biliyorsunuz. (dipnot: girişi yanlışlıkla kapattığımız için içeride mahsur kaldık. evet, evet, buradaki herkes iq testinden feci hâlde çaktı, hikayenin kalanını biliyorsunuz zaten.)



şimdi, burada aslında şu gerçekten söz etmek istiyorum; bir partiyi öldüren ne güçlü encounterlar ne de kötü gelen zarlardır. partiyi zekasının kaldırabileceğinden daha fazla şansı olan wizardlar kaosa sürükler. zekam şansımın yazdığı çekleri ödeyemiyor... işte birkaç spesifik örnek! cleric, şans eseri duvarda yazılı bir şiir bulur... koskoca arclich hazretleri bize şiir mi yazmış, bakayım aruz vezni mi o diyerek kurcalamaya kalmadan bunun neredeyse tüm zindanın devrik, alaycı, metoforik bir anlatımı olduğu ortaya çıkar. iş artık wizard için iyi niyet elçiliğinden çıkmış; 'sen mi daha zekisin yoksa ben mi, ey acerarak' yarışına dönmüştür. cevap herkes için çok açık olmasına rağmen! gandalf bir süre şiiri kurcaladıktan sonra saplantılı bir şekilde tek bir satırdan etkilenip koridordaki duvarın bir bölümüne kafayı takar. hiçbir geçerli sebebi olmamasına rağmen orada üçüncü bir giriş yolu olduğuna emindir. neredeyse emin değildir, tamamen emindir. dm duvarın arkasında bir şey olmadığı konusunda ısrar eder. spell slotlar harcanır, zarlar yuvarlanır, ağız dalaşına girilir ve... duvarın arkasında hâlâ bir şey yoktur. bu noktada sihirbazın bir şekilde pes etmesi beklense de gandalf, 'niyet ettim talos rızası için' diyerek dal gibi bileğiyle duvara çekiçle - zira zindanın duvarlarının büyüye bağışık olduğu ortaya çıkmıştır.- dalma konusunda ısrarcıdır. yaparsın yapamazsın tartışmaları hararetlenirken bir noktada dm'in tepesinin tası atar.

dm: duvar diyorum, duvar! bildiğin taş yığını. sır yok, gizem yok, hiçbir şey yok.
gandalf:  ben arkasında geçit olduğunu hissediyorum.
dm: hayır, hissetmiyorsun! sadece kayalar. bak, taşlar var, çamur var. güzel, sevimli bir duvar, hepsi bu.
gandalf: peki ama... ya varsa. nasıl bir duvar demiştin tam olarak?
dm: dümdüz duvar işte. taş, çamur, kaya… bir saattir ne anlatıyorum ulan ben? bırak artık. lütfen...
gandalf: çekiçle vurmaya devam ediyorum.
dm: vur ulan, vurmazsan adam değilsin. yık zindanı tepemize.

sonuç olarak sahiden bir lich'in sözü dm'in sözünden daha güvenilir çıkar zira duvar aslında gizli bir kapıya açılmaktadır. 

dm: (kağıtları kurcalar) pekala... (öksürür) duvarın arkasında sahiden bir kapı buluyorsunuz.
gandalf: (ne yazık ki kendisinden fazlasıyla emin bir alaycılık ile) ne buluyoruz demiştin? bir kapı... doğru, az önce orada olmadığına yeminler ettiğin bir kapı!
dm:...
gandalf...
dm: kapının ardından yükselen ayak seslerini işittiniz. kulağa dost canlısı gelmiyor. zemin yaklaşan sesle birlikte tekinsiz bir biçimde titredi.
gandalf:..

evet, biraz soytarılıktan ne zarar çıkabilir ki, değil mi? haha! şey... pekala, bunu kapıdan fırlayan dört kollu taş heykele kimse anlatmadığı için epey fena bir dayak yedik ama hadi utanç verici kısımları atlayalım. parti, çirkin suratlı gargoyle ile kısa bir mücadeleden sonra -ayaküstü bizim bu pek sevgili good partimiz yaratığın üstündeki ziynetlere de çökmüştür tabii- kendisini boş bir odada bulur. bu noktada şunu söylemek gerekir, gizli kapılar çoğu zaman ranger sağ olsun, saniyesinde fark edilmiştir. o sebeple pek az duraklama durumu yaşanır ancak bulduğumuz oda tamamen iç içe geçmiş ve farklı biçimlerde açılan -her yanlış denemede tepemize zehirli oklar yağmaktadır- yedi gizli ve yedi adet de normal kapıdan oluşan bir çeşit labirent olarak tasarlanmıştır. parti önce normal kapıları denemeye başlar ancak her kapı açıldığında içinde başka bir tane daha kilitli kapı olan küçük bir odacık çıkmaktadır karşılarına. bir noktadan sonra durumdan sıkılan warlock boş boş odada gezinmeye başlar. cleric can sıkıntısı ile her gördüğü yere prestidigitation castlemekte, sağ olsun acerarak'ın zindanı kırk yıldır ilk defa hijyen yüzü görmektedir. üstelik bin yıllık zindanın içi bir otelin lobisine benzeyene kadar da durmak bilmez. yani, bunun için bir ödeme bile almadığını düşünürsek... en azından bir teşekkür fena olmazdı. her neyse, bu sırada gariban gandalf ve ranger delik deşik ola ola gördüğü her kapıyı açmaya çalışır. bir noktadan sonra sinirler yay gibi gerilmeye başlamıştır.

dm: kapıyı açıyorsunuz ve karşınıza 20 ft'lik başka bir oda çıkıyor. bir de... başka bir kapı var.
g ve r: sadece birkaç kapıyla mı bizi bezdireceğini düşünüyorsun?
dm: hiç de bile! pekala, tebrikler, bu kapıyı da açtınız ve karşınızda... hah! harika... başka bir kapı daha.

(saatler yavaşça ilerlemeye başlamıştır)

dm: bir bakalım, başka bir kapı daha karşınıza çıkıyor.

(bu noktada artık gandalf, sinirden gülmeye başlamış; ranger, küfür repertuarına kapılarla alakalı çok estetik ve gurme işi eklemeler yapmıştır bile ancak yine de şanslarını zorlamaya devam ederler.)

dm: ve... başka bir kapı! bu defa iki kanatlı ama. size de değişiklik oldu yalnız.
dm: harika, karşınıza...
g: dur tahmin edeyim, başka bir kapı daha, değil mi?
dm: (sinsi bir sırıtış ile) hayır, daha iyisi! geldiğiniz odaya çıktınız! hedefe ulaşmaktan değil yolculuktan keyif alın derler.
r: belki de... bilmiyorum, bazen ölmekten de keyif alabilirmişiz gibi gelmeye başladı.

uzun lafın kısası, bir şekilde -akıl sağlıklarını rehin vererek- gizli kapıları atlatmayı başaran parti başka bir odaya giriş bulur. ekip tamamen şansa bağlı olarak hayatta kalmayı başarmıştır ancak bu kapı faciasının sonucunda aveller ekibi gördüğü hiçbir kapıya eyvallah etmeyecek, onuruyla her duvarda gizli geçit arayacaktır. bu yüzden onların travmalarını anlayamayacak olan bazı oyuncular tarafından yıllarca duvar fetişisti olarak nam salarlar. odadaki kürelerin sırrı, acererak'ın şiiri vasıtasıyla - yalan! üstüne düşerek illüzyonu bozdular- çözülür; taş bir heykelin açık ellerinde gargoyle'dan çalınan mücevherler paragöz cleric'in gözyaşları eşliğinde ezilir, sonucunda heykelin avucundan düşen görünmezlik büyüsü yapılmış gem of seeing saatlerce zeminde aranılır, taş heykelin kırık kolu anı denilerek ceplenir ve neticede odalar artık biraz daha hızlı geçilmeye başlanmıştır. parti buldukları tünelden emekleye emekleye bir şapele kadar birbirlerinin mabadlarıyla muhatap olarak sürünür. bu işten tek kârlı çıkan her fırsatta önden gönderilen ranger olmuştur.

warlock şapelin sunağındaki küreyi kurcalamak istediği için -tam beş defa!- tuzak tetiklenir ve ranger, lightining bolt ve fireball yağmurundan sıyrılmak adına şekilden şekile girer. neyse ki kızarmış tavuk olmaktan bir şekilde yırtar ama artık warlock bir can düşmanı edinmiştir.

r: yeterince kurcalarsan belki sonunda hepimizi öldürmeyi başarabilirsin...
warlock: buradan çıkmak için size ihtiyacım var.
r: (fiend'ın taş-kağıt-makas oyununu kaybederek şeytanın ağzına girip yok olmasına ithafen) belki de oyunu bilerek kaybetmiştir. kim onu suçlayabilir ki?



ikili didişirken -kim takar yerde yatan yirmi yıllık kızarmış cesedi- birden odadaki oturakların menteşeleri patlar, borulardan havaya zehirli gaz yayılmaya başlayınca cleric ve warlock odadan topuklayarak geldikleri tünelden gerisin geri sürünmeye başlar. ranger da tabanları yağlamak üzeredir ancak ağzını peleriniyle kapatmış gandalf'ın borunun başına eğilerek minor alchemy -transmutation okulunun verdiği bir büyü olduğu için daha önce ne halta yarıyor bu denilerek hiç kullanılmamıştır- ile boruyu eğip büktüğünü görür ve partideki tek sadık eleman olarak geri döner. ödülü mü? çak bir beşlik! ve evet, ilginç bir şekilde minor alchemy işe yarar; ranger'ın da yardımı ile gandalf gaz akışını durdurur. kalan tuzaklar piton ile sabitlendikten sonra gaz odadan dağılınca başka bir gizli geçit için bulmaca çözülür zira yine odadaki tek görünür çıkış sis dolu bir kemerdir, o yüzden gandalf içeri girmeye yanaşmamıştır. geçen sürenin ardından bir bozukluk feda edilerek sonunda odadan çıkılmıştır ancak partinin çilesi burada bitmez.

buldukları başka bir uzun koridorun bir ucu boşluğa diğer ucu sonunda kilitli bir kapı olan başka bir koridora çıkmaktadır. kapının arkasından sesler duyunca parti kapıyı açmaya zorlar ancak koskaca maceracı ekibi kapıyı kırmayı neyse ki başaramaz zira sonradan kapının dokuz cehennemin dibine hızlı bir gidiş bileti sağlayan denge tuzağına açıldığı ortaya çıkacaktır. parti en son o çukur senin, bu çukur benim diyerek başka bir -yine- gizli giriş bulur. zindan ustası şeytani bir haz içerisindedir çünkü burada yanlış bir eylem sonucu tüm zindanı ekibin başına yıkacak sahte bir kabir odası vardır ancak işler hiç de beklediği gibi gerçekleşmez. parti sislerle kaplı koridordan geçip sahte kabirin olduğu kapıyı seçer, ağları yakarak bir güzel temizler ancak kafalarını kapıdan uzatıp içerideki tahtta oturan flanör iskeleti görünce hepsinin tadı epey kaçmıştır.

dm: pekala, ilginç bir şekilde ağları atlattınız, elinizdeki gürzle ne yapacaksınız? gök gürültüsü gibi bir ses odayı inletti ve size acerarak'ı hangi cüretle rahatsız ettiğinizi sordu.
gandalf: cevap veriyorum: çünkü biz aptalız.
cleric: çünkü dm bize bir seçenek sunmadı.
warlock: bence diğer kapıda ne var bir bakalım.
ranger: ne var biliyor musun, aslında ben bir şey görmedim, bence bu odayı görmezden gelebiliriz. görmediysek aslında yoktur.
cleric: bana iyi bir fikir gibi göründü...

böylece maceracılığın yüz karası parti, sahte kabiri yok etmek yerine başka bir odada şanslarını denemeye karar vererek korkudan kıçlarına baka baka odadan uzaklaşır. dm ve iskelet illüzyonu, bu kafasız ödlek tavuklara sadece dehşetle bakakalmıştır. sihirli gürz mü? onu kesinlikle kaçarken yanlarına alırlar. sonuçta... cesetler altınla ne yapar ki? bu arada oyunun sonunda zindan ustası bu odanın aslında bir çeşit illüzyon olduğundan ve iskeleti öldürmeyi seçen partinin çöken zindanın altında yitip gideceğinden söz eder.  sonuç olarak kimse korktuğunu itiraf edemediği için herkes illüzyonu fark edecek kadar akıllı olmakla övünmeye devam eder. yeterince adil.


parti, zindanın derinliklerinde bir mumyalama odası bulur. ortada asit dolu küplerden ve kırık tabak çanaktan başka bir şey yoktur. asit dolu küpün içinde bir büyü aurası hissedilince ekip bir süre küpü devirmekle içini boşaltmak arasında bir seçim yapmaya çalışır. gandalf, tüm bu münazara işinden bunalmıştır. parti didişirken o dahiyane planını açıklar: “elimi sokuyorum!” küçük bir hatırlatma: bir zindanın içinde kısıtlı iyileştirme ve büyü kaynağı ile bunu yaparsanız, salaksınızdır. hatırlatma bitti.

tabii ki gandalf elini asidin içine sokar ve hafif bir yanıkla anahtarı çıkarır. cleric ve gandalf arasında bir ağız dalaşı başlar. cleric, gandalf’ın 22 int’le bu kadar aptalca bir şey yapmasına isyan etmektedir. teknik olarak haklıdır ama en azından birileri oturup tanrınısa iman etmekten daha işe yarar şeyler yapıyor, değil mi? bu arada ranger bir köşede pes etmiş bir şekilde otururken warlock, kaosun tadını çıkarmaktadır.

dm: tamam, herkes bir sakinleşsin. sağ çıkmayı başardınız. ama bunun zekâ gerektiren bir yanı yoktu.
gandalf: sana kimse fikrini sormadı.
cleric: evet, teknik olarak zaten tüm bunların sorumlusu tam olarak sensin.
dm: tanrı dağında zelzele oluyor, çığ gelip benim tepeme düşüyor...

bir sonraki engel, koridorun ortasında duran devasa bir yarıktır. ancak bu engel partinin zekâsından değil, envanterinden dolayı meydan okuma olmaktan çıkar. acererak, hiçbir şekilde birinin uçan süpürge, büyülü kanatlar ve levitate kombinasyonuna sahip olabileceğini öngörmemiştir. warlock, süpürgeye atlar; cleric ve ranger levitate sayesinde uçar; gandalf'ın ise başka bir oyundan kalma devasa kanatları vardır. kısacası, yarığı geçmek çocuk oyuncağıdır.

dm: peki, herkes uçuyor mu? hiç mi biriniz düşmeyi denemiyorsunuz?

parti, hiçbir zorluk yaşamadan yarığı geçer. dm istediği çaresizliği ve kaosu burada da bulamamıştır. bir sonraki odada parti, bir hazine odasına ulaşır. teknik olarak bir hazine odası değil, sarsıntı tuzağıdır ancak tüm maceracılar her odanın bir çeşit yağma alanı olduğunu bilir. duvarlar oldukça şık halılarla kaplıdır. cleric bir kez daha “onur” ve “şeref” kavramlarını karıştırır ve gözleri parlayan bir hazine avcısına dönüşür. duvarlarda asılı olan halılara bakarak şu unutulmaz cümleyi kurar: “bunlar odama çok yakışır.” oh-o, kesinlikle çok yakışacaktır zira halılar bir çeşit büyü ile lanetlenmiştir ve olası bir hareketlilikte dokunan kişiyi sararak boğmak üzere hazırlanmış bir tuzaktır. yani... eve gittiğinde onu çok hoş bir sürpriz bekliyor olacak... sonuç olarak zindandan kapı bile çalabilirsiniz ama bir tuzak? gerçekten mi? adam zahmet edip öldürmek için tuzak hazırlıyor ve gidip onu cepleyerek çantaya mı atıyorsunuz? bazen hayatta kalışımızın sadece şans olduğunu düşünüyorum... neyse, sonuç olarak rahibin bir hırsız olması herkesin işine gelir zira halıların arkasında gizli bir kapı mevcuttur.

odadan çıkan parti, kendilerini yine bol kapılı bir koridorda bulur. dm kapıları detaylıca anlatır, ama partinin başka planları vardır. kimse kapıları sallamaz ve duvarları -literally- ellemeye başlar.

dm: karşınızda üç tane kapı var, ne yapıyorsunuz?
cleric: abi, duvarı yokluyorum tünel var mı diye.
dm: allah aşkına yapmayın! her duvarı ellemenize gerek yok. sadece... kapılardan birinden geçin gitsin işte!

parti, yeni bir koridor bulmak için çaresizce dolanırken cleric birden bire ilginç bir yeteneğini devreye sokar: duvara sürtünmek. evet, bildiğimiz duvara sürtünerek yürümektedir. bu ilginç manevra gizli bir tüneli açığa çıkarır. bir şekilde olaylar gelişir, büyü sonucu uyumayan tek kişi gandalf olduğu için partiyi bir şekilde juggernaut tarafından ezilmeden uyandırmayı başarır. gizemli tünel başka bir kapıya açılmaktadır. parti artık kapı görmekten öeh noktasına gelmiştir. kapı da kapıdır ama. adamantine'den yapılma çift taraflı kapının bir kilidi olmadığı gibi üç adet derin ve geniş, boş haznesi vardır. parti biraz kafa patlatarak buraya birden fazla kılıcın aynı anda sokulması gerektiğini anlar ancak ortada ciddi bir sorun vardır: partide üç spellcaster ve bir menzilli ranger vardır; kılıç bir yana, çakı bile yoktur.


gandalf, eritilecek metal parçası bulabilirlerse soruna bir çözüm üretebileceğini düşünür ve şanslarına warlock üstündeki robe of useful items'dan bir adet demir merdiven çıkarır. transmuter wizard gandalf, ilk defa okulunun ekmeğini bu kadar yemiştir. minor alchemy ile bir kalıp şekillendirilir ve aynı büyü sayesinde metalden üç adet kılıç dökülür. gandalf dm'den bir adet inspiration kapar ve kapı açılır.

warlock: pekala, çocuklar... şimdi merdiveni eski hâline getireceğiz, değil mi? çocuklar? para verdim ona ben!

kapı açılır açılmasına ama oda karanlıktır ve kapı da girdikleri gibi üstlerine kapanır. warlock içgüdüsel bir şekilde rastgele sütunlara dokunmaya başlar. sonuç? bir anda balon gibi havaya süzülür ve devasa bir şeytan heykelinin ağzına doğru çekilir. başka bir parti bunun için onu çarmıha gerebilirdi ancak neyse ki bizim intihar ekspresi, tuzağı tetiklemeyi tuzağı çözmek olarak algılamaya meyillidir. cleric, uçan balonunun ipini elinden kaçırmış bir çocuk gibi havada süzülen warlock'un peşinden koşturur; ranger, halatını bir kovboy gibi savurarak warlock’u kurtarmaya çalışır ve ipini koparmış bir at gibi çekerek kadını yere indirir. bir şekilde warlock ucu ucuna kurtarılır. gandalf tüm olanlardan o kadar da ders çıkarmamıştır. odada bulduğu sahipsiz altın tacı kafasına sorgulamadan geçirir geçirmesine ama taç kafasından çıkmamaktadır. başka bir oyunda gandalf'ın şu an oynadığı wizard ile kendi karakteri romantik bir birlikteliğe sahip olan dm, ecel terleri dökmeye başlamıştır zira gandalf bilmeceyi çözemezse her kafasına estiği şeyi yaptığı için karakteri kafasına okkalı bir -sadece wish geri dönmeyi sağlama kudretine sahiptir- ölüm büyüsü yiyecek ve varoluştan silinecektir. neyse ki tacın gizemini kısmen çözüp hasarsız bir şekilde kurtulur. elbette, şans eseri... warlock cesetlerden arakladığı ve üstünde wish büyüsü olan -ne oda ama!- bir taşı cepler -taşın lanetli olduğu sonradan ortaya çıkacak bir meseledir- ve cleric gümüş tacı sanki az önce gandalf altın taç ile korku dolu dakikalar yaşamamış gibi başına geçirir. dm, yarım saat cleric'i korkudan öldürene kadar yaptığı şeyin korkunç sonuçları olduğunu ima eder ama cleric bir şekilde şifreyi çözerek tahtın altındaki gizli kapıyı açmayı başarmıştır. oyunun neredeyse sonuna geldik ama dürüst olalım, ortada bir patern var. parti aptalca bir şey yaparak tuzağı tetikler ve şans onları bir şekilde kurtarır.

ve karşılarına... yine bir kapı çıkar. ne kadar şaşırtıcı! parti artık her şeyden o kadar işkillenmeye başlamıştır ki zemindeki basamakların hangi taşlardan yapıldığına kadar sorgulamaktadır. kapıya buldukları anahtarları sokmaya niyetlenseler de gandalf'ın gereksiz şansı rahat durmaz ve taht odasında buldukları asayı anahtar deliğine sokmaya çalışır. - aslında zehir gibi hafızası ona tüm tasvirleri hatırlama lüksü verdiği için bazen işe yaramaktadır- sonuç olarak bunun doğru bir hareket olduğu anlaşılır. elini aside soktuğundan beri parti tarafından güvenilmez adledilen gandalf, sonuca kendisi bile şaşırmıştır. -hayır, şaşırmadım - anahtarı sokmayı tercih etse kafasına epey yıldırım yiyeceğini öğrenince, kapıyı başka birine anahtarla açtırmadığı için de biraz pişman olmuştur. sonuçta karakterin neutral good olması gandalf'ın da aynı dünya görüşüne sahip olduğu anlamına gelmemektedir.


parti sonunda aradıkları yere ulaştıklarına emindir. önlerinde müthiş bir mezar odası yatmaktadır. bir lahitin içinde ölü bir iskelet kucağındaki asa ile beklemekte, üstündeki yazı bu cesedin acererak'a ait olduğunu iddia etmektedir. oda epey gösterişli ve lüks göründüğü için biraz da acererak'ın artık ölü olmasının getirdiği rahatlıkla akılları çelinir. herkes yağ bulmuş mağribi gibi odayı açgözlülük ile talan etmektedir. bu sırada odanın antimagic field benzeri bir büyü ile çevrili olduğu fark edilir, içeride büyü yapılamamaktadır. büyüde hiç gözü olmayan ranger, bulduğu sandığı açmak için maymuncuğunu çıkarıp kurcalamaya başlar ancak mor solucan zehri tarafından zehirlenip 0 can puanına düşer. cleric tarafından yarı canla kaldırıldıktan sonra onuruna yenilerek üç başarısız deneme daha yapar ve her defasında dc'yi kıl payı kaçırıp zehir yüzünden ölümün kıyısına gelir. parti burada bir adet efreeti bulur, bazıları onurlu bazıları haylazca dilekler diler. hatta bu dilekler ölü araştırma ekibinin akılsız bir kopyasının oluşmasına dahi sebep olur. wizard, efreetinin dilek çarpıtması ile laf cambazlığı sayesinde başa çıkarak tam olarak istediğine ulaşmayı başaran tek kişi olmuştur ancak bu partinin başına bela olmayacağı anlamına gelmez zira herkes 'acererak'ın zindanını bulduk' diyerek evlere dağılmak üzereyken burada bir yanlışlık var diyerek duruma müdahale edip herkesin keyfini yine kaçırır. zindanın başında buldukları şiir bu odadan söz etmektedir ama şiir burada bitmemiştir aynı zamanda. bunu kafasına takan gandalf, parti'nin küfürleri eşliğinde bu odadan başka bir çıkış arar ve sonunda odadaki devasa heykellerden birinin ardında bir kapı olduğu sonucuna ulaşır ancak çok ciddi bir sorun vardır: dört adet çelimsiz parti üyesinin str'lerini toplayınca değil heykeli hareket ettirmek iki elleriyle bir gürzü doğrultamamaktadırlar.

gandalf: bigby's hand castleyip ittirsek heykeli olmuyor mu ya? dm'im büyü castleyeceğim ben.
dm: (kendinden çok emin bir sırıtış ile sonumuzun geldiğine emindir) denersin... yalnız odada büyü yapamıyorsun. antimagic field, unuttun mu?
gandalf: (kısa bir süre heykelleri inceler ve çantadan halat çıkarır) dm'im heykele bağlıyorum ben halatı.
dm: tamam yap da dördünüz de asılsanız çekemezsiniz demiştim zaten. boşa uğraşıyorsun.
gandalf: bu odaya girdiğimiz kapı kilitlendi mi otomatik olarak, yoksa açık mı?
dm: (hâlâ neyin geleceğini anlamamıştır.) yani... açık, evet de konuyla ne ilgisi var?
gandalf: iyi, halatın ucunu alıp kapıdan çıkıyorum. bigby's hand castleyip çekiyorum halatı.
dm:...
gandalf:...
dm: teknik olarak bu biraz... bahane bulamadım, yap hadi.


parti sonunda bir şekilde gerçek mezar odasını bulur. içerisi gösterişli eşyalar, büyü parşömenleri, altın külçeleri ve açgözlülük ile doludur. flakteriyi gören herkes bir anlığına mutluluk gözyaşlarına boğulur zira o çirkin surat, yaptıklarının bedelini feci şekilde ödeyecektir ama bu mutluluk kısa sürer, çünkü flakterinin bekçisi olan acerarak’ın inkarnasyonu, odanın ortasında belirir: küçük, yeterince çirkin ama ölümcül bir kafatası. daracık odada bir savaş patlak verir ve işler beklenildiğinden bile hızla kaosa sürüklenir.

savaşın üçüncü turu dahi gelmeden parti resmen darmaduman olur:

ranger: köşede baygın halde yatmaktadır. belli ki “ben niye buradayım?” sorusunun cevabını bulmuştur. tabii parti dahil kimse üzerine antimagic field atıldığını bilmemektedir.

cleric: bir yan koridora kaçmış, dua etmeyi bırakıp ciğerlerine hava doldurmakla meşguldür. ne hasarı tanklamış ne de işe yarar bir eylem alabilmiştir ancak en azından hp'si cehennemin dibini boylamamış tek üyedir.

warlock ve gandalf: maksimum hp’leri 9’a düşmüş, içtikleri potion of healing bile yarı yarıya boşa gitmekte; bütünüyle kepaze bir hâlde sürünmektedirler. büyü yapılamaz bir alan olduğundan ölümü göğüslemek dışında amaçsız kalmışlardır.


bu kaosun ortasında, acerarak’ın inkarnasyonu olan el kadar kafatası, üç spellcaster’ı ter içinde bırakır. gerçek acererak olsa parti'nin bir tur bile dayanamayacağı çok açıktır. gandalf, savaşın tam ortasında aniden koridordan çıkar ve heykellerin olduğu odaya kendini atar ve titreyerek yere çöker. initiative sırası hâlâ devam ettiğinden bu epey anlamsız bir eylemdir. warlock, kendi turu gelince o ölmüyorsa ben niye öleyim diyerek gandalf’ın ardından odadan çıkar. ölü ranger ve çaresiz cleric içeride lich ile zar yuvarlarken bu iki gamsız eşek kendi turlarında hoşbeş etmektedirler.

bu satırlar ozanlar ozanı warlock ve gandalf'dan sevgili arclich hazretlerine yazılmış beyhude bir sitemdir.

"bir nefes büyü yapamadık, kafamıza ne musibetler saçtın,

sen ki yüceler yücesi, sefil bir avuç maceracıya antimagic field mı açtın?"


her neyse, cleric, acerarak’ın kafatası karşısında bir köşeye sıkışmış, bir elinde kalkan; aklında acaba tanrıyı mı değiştirsek sorusuyla hayatındaki en büyük savaşlardan birini verirken, sinir krizinin eşiğinde o unutulmaz soruyu sorar:

cleric: “sigara molasına mı çıktınız a...k? gelin şuraya.”

bu cümle, gandalf ve warlock’un dışarıda kıvrandıkları yerden kahkahalara boğulmalarına neden olur. cleric’in çaresizliği odanın atmosferine iyice yayılırken, kafatası sanki bu durumu keyifle izliyormuş gibi havada döner ve kıkırdar.

parti bir şekilde toparlanır, sonraki tur sigara molasını boşverip içeri girer ve cleric'in yerdeki kafatasına şut çekmeye çalışması -adam sahiden yaptı bunu bu arada ve işe de yaradı- gibi ilginç aksiyonlar ile bir şekilde acerarak'ın inkarnasyonunu indirmeyi başarır. cleric, ranger'ı diriltirken parti bir köşede soluklanıp şeytani bir savaş zekasına sahip dm'in gerçek acerarak'ı oynatacak olsa yaşayacakları dehşeti düşünüp kendilerini teskin etmektedirler.

oyun bir şekilde nihayete erdirilir, ama karakterler zindandan sağ çıkmış olsalar bile oyuncuların ruhlarında derin yaralar açılmıştır. bu zindan, her birine ömür boyu taşıyacakları bir kapı ptsd’si bırakır. partinin üyeleri uzun bir süre kapı gördüklerinde titreme, panik atak ve çaresiz bir şekilde dm’e bakma refleksi geliştirmiştir.  cleric bir süre seksi hizmetçi kostümleri ile özdeşleştirilerek alay konusu olur zira zindanın her yerini prestidigitation ile temizlemekten her tarafı pırıl pırıl etmiştir. dağ gibi koskoca sakallı adama fantezi hizmetçi kostümleri shoplanır, gandalf bir süre wizard oynamaktan elini eteğini çeker ve fighter oynadığı karanlık günlere döner. warlock ulvi bir ihtiyaç ile dine dönerek iman edip kendisine paladin bir sevgili yapar. ranger? bir daha aynı oyunda hiç rastlaşmadık... nedenini biliyorsunuz. dm? ah, tam olarak en olduğu hakkında bilgi veremem ama işte size küçük bir ipucu:

dm'in modülün üstündeki el yazısından gizli notlar. (gandalf tarafından infernal'den common'a tercüme edilmiştir.)

“bir dahaki sefere daha büyük bir kafatası getireceğim.”

sözün özü:

"ey acererak, ey küffar-ı azim, ey mazarrat-ı müstebid,
her adım ölüm, her taşın ardı bir hile-i iç.
diyar-ı harabende kaldık bir avuç enkaz,
ne altın var, ne merhamet – hep kahır ve azaz!

şu mezar-ı mahrumda ne şan var ne hazin,
sadece hayal-i zulmet, korkudur bastığımız her zemin!
ey acererak, ey mütekebbir, ey mütehakkim zalim,
her partiyi mahvetmekti muradın, anladık ki, ey alim!


not: herkes bu zindanın asıl ana düşmanının acererak değil kapılar olduğunu bilir, bu şiir sadece yanıltmacadır.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"frp diyalogları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim