1.
hafta sonu
göründüler birden , üç beş altı yedi
ördekler thames'in romatizmalı elleriydi
pederşahi gözlerini oğuşturmak için
mimendi o kuyruğunu kovalayan kedi
pisi balıklarına yem olup gitti miydi
çim, çim eder yine göğün şişesindeki cin
ağaç kepenkler ardında bir rüzgar yahudi
yaprakları saymaktan daha bi gizli derdi
geçmişi geleceği ve içi geçmir bir çin
var olan birşey varsa oda yokluğun senin.
göründüler birden , üç beş altı yedi
ördekler thames'in romatizmalı elleriydi
pederşahi gözlerini oğuşturmak için
mimendi o kuyruğunu kovalayan kedi
pisi balıklarına yem olup gitti miydi
çim, çim eder yine göğün şişesindeki cin
ağaç kepenkler ardında bir rüzgar yahudi
yaprakları saymaktan daha bi gizli derdi
geçmişi geleceği ve içi geçmir bir çin
var olan birşey varsa oda yokluğun senin.
devamını gör...
2.
ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim ne hissettiysem onu söyledim onu yaşadım yaşadığım tek bir andan pişmanlık duymadım asla keşkelerim olmadı.
devamını gör...
3.
başka türlü bir şey benim istediğim:
ne ağaca benzer, ne de buluta.
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzunbir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğincenerde gördüklerim?
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..
ne ağaca benzer, ne de buluta.
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzunbir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğincenerde gördüklerim?
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..
devamını gör...
4.
hayatta ben en çok babamı sevdim
karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
nasıl koşarsa ardından bir devin
o çapkın babamı ben öyle sevdim
bilmezdi ki oturduğumuz semti
geldi mi de gidici-hep, hep acele işi! -
çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
atlastan bakardım nereye gitti
öyle öyle ezberledim gurbeti
sevinçten uçardım hasta oldum mu
40'ı geçerse ateş, çağrırlar istanbul'a
bir helalleşmek ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
tifoyken başardım bu aşk oyununu
ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu
en son teftişine çıkana değin
koştururken ardından o uçmaktaki devin
daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
açıldı nefesim, fikrim, canevim
hayatta ben en çok babamı sevdim.
karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
nasıl koşarsa ardından bir devin
o çapkın babamı ben öyle sevdim
bilmezdi ki oturduğumuz semti
geldi mi de gidici-hep, hep acele işi! -
çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
atlastan bakardım nereye gitti
öyle öyle ezberledim gurbeti
sevinçten uçardım hasta oldum mu
40'ı geçerse ateş, çağrırlar istanbul'a
bir helalleşmek ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
tifoyken başardım bu aşk oyununu
ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu
en son teftişine çıkana değin
koştururken ardından o uçmaktaki devin
daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
açıldı nefesim, fikrim, canevim
hayatta ben en çok babamı sevdim.
devamını gör...
5.
-şunları bir araya toplayayım. bir güzel muhabbet edelim- diye düşündüm.
mutfak işinden de anlarım.
donattım sofrayı.
bayağı uğraştım.
hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim.
bayağı da para gitti.
birinin yediğini öbürü yemez.
ötekinin içtiğini beriki içmez.
dört kişilik sofra kurdum.
mumları da yaktım.
bak hepsi, erick satie severdi.
hatırladım.
müziği de ayarladım.
geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
birden 20 yaşımı, 35 yaşımın karşısına oturttum.
40 yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
yatıştırayım dedim.
-sen karışma moruk- dediler. büyük hır çıktı.
komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
evin de içine ettiler.
bende kabahat.
ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine…
mutfak işinden de anlarım.
donattım sofrayı.
bayağı uğraştım.
hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim.
bayağı da para gitti.
birinin yediğini öbürü yemez.
ötekinin içtiğini beriki içmez.
dört kişilik sofra kurdum.
mumları da yaktım.
bak hepsi, erick satie severdi.
hatırladım.
müziği de ayarladım.
geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
birden 20 yaşımı, 35 yaşımın karşısına oturttum.
40 yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
yatıştırayım dedim.
-sen karışma moruk- dediler. büyük hır çıktı.
komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
evin de içine ettiler.
bende kabahat.
ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine…
devamını gör...
"geceye bir can yücel şiiri bırak" ile benzer başlıklar
can yücel
101