yazar: azra akilah kohen
yayım yılı: 2019
azra kohen bu romanında cumhuriyet döneminde iki farklı kültürel yapıdan, biri istanbul'dan öteki ise taşradan iki farklı ailenin yaşam tarzları ve bakış açıları ışığında iki farklı aşk hikayesini anlatıyor ve hikayesini hem türkiye tarihi hem de dümerlere kadar dayanan dünya tarihi ile renklendiriyor.
yayım yılı: 2019
azra kohen bu romanında cumhuriyet döneminde iki farklı kültürel yapıdan, biri istanbul'dan öteki ise taşradan iki farklı ailenin yaşam tarzları ve bakış açıları ışığında iki farklı aşk hikayesini anlatıyor ve hikayesini hem türkiye tarihi hem de dümerlere kadar dayanan dünya tarihi ile renklendiriyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "nickimicalmislar" tarafından 09.12.2020 17:21 tarihinde açılmıştır.
1.
subjektif tanım : içinde geçtiği dönem ile harmanlanmaya çalışılmış, bir sınıf mücadelesi varmış da insanlar da bunun içinde debeleniyormuş hissi veren, karakterlerin hikayelerinin tam oturmadığı ve sürekli felsefe yapılmaya çalışılan - aslında o öyle değil midir, bu da şöyle değil midir nevi - cümlelerin baygınlık verdiği kitap.
tavsiyeler üzerine alıp okumuştum. yazarın okuduğum ilk kitabıydı, ne yazık ki benim için hayal kırıklığı oldu.
tavsiyeler üzerine alıp okumuştum. yazarın okuduğum ilk kitabıydı, ne yazık ki benim için hayal kırıklığı oldu.
devamını gör...
2.
hiç bir kitabını okumadım, çok sevdiğim bir arkadaşım hediye olarak verdi. mecburen başladım oflaya puflaya atlaya zıplaya okumaya çalışıyorum. gerçekten bu yazar ya çok saf ya da çok hin. merak ettiğim hangi kitleye kime hitap ettiği, arkadaşımın bu kitabı bana hediye etmesine hafif şaşırdım ama kendisinin beğenmesi ve bir kaç tanıdığımın da sürükleyici diye nitelemesi beni şok etti. beni yerlerde sürükledi resmen, o kadar kötü. herkes roman yazamaz biiir, internetten gugıllayarak bulduğu bilgileri çok büyük havalarla sunmak, kaynak verir gibi sayfa altında tavsiye vermek, hatta yorum koymak gibi amatörce abukluklar yapmak ikiii, barbara cartlandımsı aşk hikayesinin arasın insanlık din tarihi ve en kötüsü koskoca ülkemizin bağımsızlık tarihini sıkıştırmak üüüç, daha yazmayayım bence bu kadar yeter. ama bir yandan da yazar haklı kimse yazmazsa birisi yazacak sonuçta ve bu kitabı türk düşmanları sırıtarak okuyorlardır sanırım.
devamını gör...
3.
kolları sıvadım geldim. bu kitapla ilgili olumlu söyleyecek hiçbir şeyim yok. dümdüz gömmeye geldim. aklıma geldikçe de editleyip editleyip gömmeye devam edicem. ayrıca bu entry baştan sona spoiler içerecek. demedi demeyin!
bu kadın çeşitli şekillerde bi popülariteye ulaştı ülkede, diziler, polemikler derken aldı yürüdü. ben ilk kez bir kitabını okudum ve dedim ki bu mu? yerlere göklere sığdıramadığınız akilah azra kohen bunu mu yazmış yani ne bu?
tarih romanı değil, aşk değil, felsefe değil. içinde hepsi var ama hiçbirine sığdıramıyorsun. ne yazdın bacım sen amaç ne?
ha bi de kitabın girişinde not var. hikayenin zaman çizgisinde hata aramak için zihnimizi boşuna meşgul etmeyecekmişiz. öykü akışı kronolojik değilmiş. şekilde kusur aramayacakmışız da içerikteki anlama odaklanacakmışız. oldu canım! sen daldan dala atla, bir bütün halinde roman yazmayı becereme, sonra benden bunları görmezden gelmemi bekle. yok ya! romanda karakterler, zaman, yer arasında bağlantıyı düzgün kuramadıktan sonra romancıyım diyebilir misin sen kendine? dostoyevski mezarında ters döner vallahi.
bir diğer nokta, kitaptaki karakterleri birbirine bağlaması. köyden gelen fehmi meğer kubilay fehmiymiş, ilmiye meğer muazzez ilmiye çığ imiş, o oymuş da bu buymuş. tarihi karakterlerin böyle romancımsılar elinde oyun hamuruyla oynarcasına şekilden şekle sokulmasından hoşlanmıyorum. oyuncak mı bu karakterler? muazzez hanımın özel hayatıyla ilgili zerre bilgi sahibi değilim ama eşi dostu akrabası olsam, torunu olsam, büyük annem hakkında böyle ucuz senaryolar üretilmesini istemezdim. bi de ilmiye hanımı orhanla evlendirdi. e bu kadın m kemal çığ ile evli? m. kemalin adı da orhan değil???
azra ömrü boyunca eziklenmiş sanırım. ineklediği için eziklenmiş. çok şey okumuş, çok biliyormuş ama kimse gidip azracım ne biliyorsun anlat dememiş. tüm bunlar içine dert olmuş azranın. "ben de biliyorum hatta en çok ben biliyorum ben saksı değilim" diyebilmek için yazmış bu kitabı. başta fred'in derslerinden çok zevk almıştım ama hikayenin akışında bu bilgiler bi işime yarayacak sanmıştım. sadece kitabı şişirmek içinmiş meğer. kopyala yapıştır tabii azracım, ne de olsa bedava.
karakterler bi binaya gidecek. "ne güzel taş bir binaydı bu, bilmem kim zamanında inşa edilmişti. vıdı vıdı..."
böyle roman mı olur ya? her cümlede bilgi kusulan roman mı olur? e makale yaz bacım neden roman yazıcam diye kastın?
bir de kitap boyu o kadar çok "değil miydi" şeklinde cümle kurmuş ki. tansiyonlarım çıktı. "dua ettiler. dua değil miydi kalbimizi tamamen açan." "ali çok sarsılmıştı. sarsıntılar değil miydi gücü açığa çıkaran."
hadi bi tane de ben saçmaliyim: "reklam vermiş. reklamlar değil miydi bir kitabı iyi sanıp okumamıza neden olan"
biraz karakterler üzerinden kin kusayım:
selim denen şerefsiz. başta hayat kadınlarına giden, dansözler seyreden, evli kadınlarla aşna fişna yapan ama başı açık ve ata binen bir kadın görünce dellenen bir tip. kitabın başından itibaren tam bi şerefsizken yurtdışına babasının yanına gitti geldi, bi anda değişti. ne oldu? bir şeyler öğrendi orada tamam ama ne öğrendi? ana kahraman denebilecek bir karaktere bu kadar köklü bir değişim yaşatıyorsan bi zahmet değişimin nedenlerini de söyle di mi?
orhanla ilmiye de kitabın ilk sayfalarından itibaren bir nefret duyuyor birbirlerine. demek geçmişlerinde kirli bir sayfa var, zamanla ortaya çıkar derken çıkmadı. e nedendi bu nefret ilk sayfadan itibaren? tamam kitaptaki en güzel ilişki onlarınkiydi ama neden kirli bi geçmişleri varmış gibi başlattın hikayeye azracım? ayrıca orhanın 1930 yılında böyle bir evlenme teklifinde bulunmuş olacağına beni kimse inandıramaz.
ha bi de ilmiye evlenme teklifi alır, ülkünün yanına gider. ülkü bu sırada gelinlik provası yapmaktadır. ilmiye ona der ki: çıkar gelinliği ben giycem. ülkü cevap vermez. ilmiye der ki: ablaaaaa!!!!
ulan ablan bir şey demedi ki?! arsızlık yapan sensin sonra utanan sensin.
peki melek? 1930 yılında "beni şuracıkta becermeyecek misin?" diyen bir kadın yaşamış olabileceğine ben inanmak istemiyorum ya. gerçekten istemiyorum.
ülkü? kafana tüküreyim ülkü o kadar kasıntı bi tipsin ki. kafanda senaryolar ürettin durdun. çok şık görünüyor demek ki züppe. annesiyle konuşmaya gitti demek ki beni istemiyo. o öyle oldu demek ki böyle. ne kadar peşin hükümlü ne kadar önyargılı bi karaktersin sen! bi dur etrafındaki insanları dinle gerizekalı!
peki robertla ülkünün dans sahnesi??? ülkü kaçmaya çalışınca robertın onu kolundan tutması döndürmesi duvara dayaması? en klişe romantik komedi filmlerinden fırlamışçasına bi sahne. allahım sen sabır ver.
bu kadın çeşitli şekillerde bi popülariteye ulaştı ülkede, diziler, polemikler derken aldı yürüdü. ben ilk kez bir kitabını okudum ve dedim ki bu mu? yerlere göklere sığdıramadığınız akilah azra kohen bunu mu yazmış yani ne bu?
tarih romanı değil, aşk değil, felsefe değil. içinde hepsi var ama hiçbirine sığdıramıyorsun. ne yazdın bacım sen amaç ne?
ha bi de kitabın girişinde not var. hikayenin zaman çizgisinde hata aramak için zihnimizi boşuna meşgul etmeyecekmişiz. öykü akışı kronolojik değilmiş. şekilde kusur aramayacakmışız da içerikteki anlama odaklanacakmışız. oldu canım! sen daldan dala atla, bir bütün halinde roman yazmayı becereme, sonra benden bunları görmezden gelmemi bekle. yok ya! romanda karakterler, zaman, yer arasında bağlantıyı düzgün kuramadıktan sonra romancıyım diyebilir misin sen kendine? dostoyevski mezarında ters döner vallahi.
bir diğer nokta, kitaptaki karakterleri birbirine bağlaması. köyden gelen fehmi meğer kubilay fehmiymiş, ilmiye meğer muazzez ilmiye çığ imiş, o oymuş da bu buymuş. tarihi karakterlerin böyle romancımsılar elinde oyun hamuruyla oynarcasına şekilden şekle sokulmasından hoşlanmıyorum. oyuncak mı bu karakterler? muazzez hanımın özel hayatıyla ilgili zerre bilgi sahibi değilim ama eşi dostu akrabası olsam, torunu olsam, büyük annem hakkında böyle ucuz senaryolar üretilmesini istemezdim. bi de ilmiye hanımı orhanla evlendirdi. e bu kadın m kemal çığ ile evli? m. kemalin adı da orhan değil???
azra ömrü boyunca eziklenmiş sanırım. ineklediği için eziklenmiş. çok şey okumuş, çok biliyormuş ama kimse gidip azracım ne biliyorsun anlat dememiş. tüm bunlar içine dert olmuş azranın. "ben de biliyorum hatta en çok ben biliyorum ben saksı değilim" diyebilmek için yazmış bu kitabı. başta fred'in derslerinden çok zevk almıştım ama hikayenin akışında bu bilgiler bi işime yarayacak sanmıştım. sadece kitabı şişirmek içinmiş meğer. kopyala yapıştır tabii azracım, ne de olsa bedava.
karakterler bi binaya gidecek. "ne güzel taş bir binaydı bu, bilmem kim zamanında inşa edilmişti. vıdı vıdı..."
böyle roman mı olur ya? her cümlede bilgi kusulan roman mı olur? e makale yaz bacım neden roman yazıcam diye kastın?
bir de kitap boyu o kadar çok "değil miydi" şeklinde cümle kurmuş ki. tansiyonlarım çıktı. "dua ettiler. dua değil miydi kalbimizi tamamen açan." "ali çok sarsılmıştı. sarsıntılar değil miydi gücü açığa çıkaran."
hadi bi tane de ben saçmaliyim: "reklam vermiş. reklamlar değil miydi bir kitabı iyi sanıp okumamıza neden olan"
biraz karakterler üzerinden kin kusayım:
selim denen şerefsiz. başta hayat kadınlarına giden, dansözler seyreden, evli kadınlarla aşna fişna yapan ama başı açık ve ata binen bir kadın görünce dellenen bir tip. kitabın başından itibaren tam bi şerefsizken yurtdışına babasının yanına gitti geldi, bi anda değişti. ne oldu? bir şeyler öğrendi orada tamam ama ne öğrendi? ana kahraman denebilecek bir karaktere bu kadar köklü bir değişim yaşatıyorsan bi zahmet değişimin nedenlerini de söyle di mi?
orhanla ilmiye de kitabın ilk sayfalarından itibaren bir nefret duyuyor birbirlerine. demek geçmişlerinde kirli bir sayfa var, zamanla ortaya çıkar derken çıkmadı. e nedendi bu nefret ilk sayfadan itibaren? tamam kitaptaki en güzel ilişki onlarınkiydi ama neden kirli bi geçmişleri varmış gibi başlattın hikayeye azracım? ayrıca orhanın 1930 yılında böyle bir evlenme teklifinde bulunmuş olacağına beni kimse inandıramaz.
ha bi de ilmiye evlenme teklifi alır, ülkünün yanına gider. ülkü bu sırada gelinlik provası yapmaktadır. ilmiye ona der ki: çıkar gelinliği ben giycem. ülkü cevap vermez. ilmiye der ki: ablaaaaa!!!!
ulan ablan bir şey demedi ki?! arsızlık yapan sensin sonra utanan sensin.
peki melek? 1930 yılında "beni şuracıkta becermeyecek misin?" diyen bir kadın yaşamış olabileceğine ben inanmak istemiyorum ya. gerçekten istemiyorum.
ülkü? kafana tüküreyim ülkü o kadar kasıntı bi tipsin ki. kafanda senaryolar ürettin durdun. çok şık görünüyor demek ki züppe. annesiyle konuşmaya gitti demek ki beni istemiyo. o öyle oldu demek ki böyle. ne kadar peşin hükümlü ne kadar önyargılı bi karaktersin sen! bi dur etrafındaki insanları dinle gerizekalı!
peki robertla ülkünün dans sahnesi??? ülkü kaçmaya çalışınca robertın onu kolundan tutması döndürmesi duvara dayaması? en klişe romantik komedi filmlerinden fırlamışçasına bi sahne. allahım sen sabır ver.
devamını gör...
4.
yazarın okuduğum ikinci kitabıydı. konu olarak çok fazla bir şey hatırlamıyorum. sadece karakterleri garipsediğimi hatırlıyorum.
bir de yine anlatımda olan "ben biliyorum araya bilgiler serpiştirdim, okuyun da öğrenin" tavrını.
çok sevenleri var bu yazarın, hala da vardır herhalde. bana da başlarda sempatik geliyordu ama şu an ne seviyor ne de nefret ediyorum. sadece garip geliyor biraz.
duy beni diye de çıkaracaktı ne oldu bilmiyorum.
bütün duyularla ayrı ayrı kahramanlık hikayesi yazmaz herhalde.
*
bir de yine anlatımda olan "ben biliyorum araya bilgiler serpiştirdim, okuyun da öğrenin" tavrını.
çok sevenleri var bu yazarın, hala da vardır herhalde. bana da başlarda sempatik geliyordu ama şu an ne seviyor ne de nefret ediyorum. sadece garip geliyor biraz.
duy beni diye de çıkaracaktı ne oldu bilmiyorum.
bütün duyularla ayrı ayrı kahramanlık hikayesi yazmaz herhalde.
*
devamını gör...
"gör beni (kitap)" ile benzer başlıklar
gör beni
1