1.
uluslararası adalet divanında görülen, güney afrika cumhuriyeti'nin israil devletinin soykırım yaptığına dair delillerini sunması ile başlatılan dava. henüz bir karar çıkmadı, çıkması seneler de sürebilir, hukuki meseleler hakkında pek laf edecek yetkinlikte değilim ancak, meseleyi bir kaç temel noktasından ele almak istiyorum.
güney afrika'nın iddialarının temel noktaları, adila hassim'in dile getirdiği gibi şöyle:
soykırım'ın ilk göstergesi, filistinlilerin toplu katliamı:
bunu söylerken, toplu mezarların görüntülerini de paylaştı. bu toplu mezarlarda, filistin sağlık örgütü'nün yayınladığı dökümanlardaki sayılardan daha fazla sayıda ölü olduğunu, koloni devletinin kimseye karşı ihtiyatlı davranmadığını, bebeklerin, hele çocukların durumlarının vahim olduğunu da peşine ekliyor.
bedenen ve aklen zarar:
60 binden daha fazla insanın, çoğunlukla kadın ve çocukların, sağlık hizmeti sağlanamayacak bir ortamda yaralanması ve ölüme itilmesinden bahsediyor.
zorla tehcir ve yiyecek blokajı:
bu meseleden bahsederken ilk olarak yarım milyondan fazla filistinlinin, ki bu gazzenin nüfüsunun neredeyse tamamı etmektedir, yurtlarından edildiğini ve dönecekleri bir evlerinin dahi olmadığını söylüyor. israil'in, hastanelere karşı olan tavrının, özellikle hastanelerin boşaltılması hususundaki umursamazlığı ve işbilmezliğini de ekliyor sonuna. bundan sonra da, israil'in şeride uyguladığı yemek ambargosunun sonuçlarını, yemek yardımı getiren bir kamyona hücum eden insanların olduğu bir video ile gösteriyor.
sağlık sisteminin yıkılması:
sadece bu son olaylardan sonra değil, daha öncesinde de saldırılar yüzünden sıkıntılar yaşayan sağlık sisteminin artık hayati müdahale gereği duyan insanlarla neredeyse hiç ilgilenemediğinden bahsediyor.
nüfus artışına yönelik saldırı:
kadınlara, yeni doğmuş bebeklere ve çocuklara karşı olan saldırıların, topluluğun nüfusunun artışını engelleme amaçlı olduğundan ve bu davranışa çoğu soykırımda başvurulduğunu anlatıyor.
israil'in malcolm shaw ve tal becker tarafından yapılan savunması ise az çok şöyle idi:
kendini müdafaa hakkı:
israil'in, hamas'ın 7 ekim'de gerçekleştiriği saldırılara karşı kendini koruma ve karşılık verme hakkından bahsediyor. ancak mahkemedeki herkes biliyor ki, mesele bu hakkın kullanılmış olması değil, kitabınca kullanılmamış olması. bu sebeple güçsüz bir savunma kalıyor.
soykırım iddiaları rastgele iddialardan ibaret:
yöneltilen iddiaların temelsiz ve alakasız olduğundan bahsediliyor. onlarca devlet yetkilisinin ve personelinin hatta bizzat devlet başkanının eylemleri ve söylemleri ortada iken, mahkemedekilerin vaktini çalmaktan başka bir şey değil bu.
filistinliler, hamas'ın sivilleri kalkan olarak kullanmasından dolayı ölüyor:
başlık yeterince anlatıyor. sivillerin kaçarken ve silahsızken vurulduğu onlarca, yüzlerce durum var iken, bu söylem de, suyu bulandırmaya ve dikkati önemli olandan başka bir yere çekmeye çalışıyor. hatta, bu söylemlerinin ardına da, israilli askerlerin işledikleri suçların uluslararası mahkemelerce değil, israilin yargı organlarınca yargılanacağını ekliyorlar.
israil tarafının, meseleyi başka noktalara çekmeye çalıştığını, "ama hammasss" demekten pek de başka bir şey yapmadığını, çocuk bile anlar. 30 bin hamas militanıyla uğraşıldığını söyleyen israil tarafı, 30 bin militan için neden gazzenin dörtte üçünün yerle bir edildiğini anlatamıyor. hamas militanlarının işledikleri suçlar ile, kendi taraflarının işledikleri suçları bir tutuyor, birbirlerini sıfırladıklarını düşünüyorlar. ama gazzenin, dünyanın en büyük modern toplama kampının hemen yanında parti verildiğini açıklamıyorlar. israil'in kayıpları çoğunlukla askeri iken, filistinin kayıplarının neden çoğunlukla sivil olduğunu atlıyorlar.
israil o kadar savunulamaz bir durumda ki, savunmak için ya akli melekeleri yitirmiş olmak ya da bu işten bir gelir, bir kazanç elde ediyor olunması gerekiyor. ingilzce bilen dostların şu videoya da bir göz atmalarını tavsiye ediyorum.
güney afrika'nın iddialarının temel noktaları, adila hassim'in dile getirdiği gibi şöyle:
soykırım'ın ilk göstergesi, filistinlilerin toplu katliamı:
bunu söylerken, toplu mezarların görüntülerini de paylaştı. bu toplu mezarlarda, filistin sağlık örgütü'nün yayınladığı dökümanlardaki sayılardan daha fazla sayıda ölü olduğunu, koloni devletinin kimseye karşı ihtiyatlı davranmadığını, bebeklerin, hele çocukların durumlarının vahim olduğunu da peşine ekliyor.
bedenen ve aklen zarar:
60 binden daha fazla insanın, çoğunlukla kadın ve çocukların, sağlık hizmeti sağlanamayacak bir ortamda yaralanması ve ölüme itilmesinden bahsediyor.
zorla tehcir ve yiyecek blokajı:
bu meseleden bahsederken ilk olarak yarım milyondan fazla filistinlinin, ki bu gazzenin nüfüsunun neredeyse tamamı etmektedir, yurtlarından edildiğini ve dönecekleri bir evlerinin dahi olmadığını söylüyor. israil'in, hastanelere karşı olan tavrının, özellikle hastanelerin boşaltılması hususundaki umursamazlığı ve işbilmezliğini de ekliyor sonuna. bundan sonra da, israil'in şeride uyguladığı yemek ambargosunun sonuçlarını, yemek yardımı getiren bir kamyona hücum eden insanların olduğu bir video ile gösteriyor.
sağlık sisteminin yıkılması:
sadece bu son olaylardan sonra değil, daha öncesinde de saldırılar yüzünden sıkıntılar yaşayan sağlık sisteminin artık hayati müdahale gereği duyan insanlarla neredeyse hiç ilgilenemediğinden bahsediyor.
nüfus artışına yönelik saldırı:
kadınlara, yeni doğmuş bebeklere ve çocuklara karşı olan saldırıların, topluluğun nüfusunun artışını engelleme amaçlı olduğundan ve bu davranışa çoğu soykırımda başvurulduğunu anlatıyor.
israil'in malcolm shaw ve tal becker tarafından yapılan savunması ise az çok şöyle idi:
kendini müdafaa hakkı:
israil'in, hamas'ın 7 ekim'de gerçekleştiriği saldırılara karşı kendini koruma ve karşılık verme hakkından bahsediyor. ancak mahkemedeki herkes biliyor ki, mesele bu hakkın kullanılmış olması değil, kitabınca kullanılmamış olması. bu sebeple güçsüz bir savunma kalıyor.
soykırım iddiaları rastgele iddialardan ibaret:
yöneltilen iddiaların temelsiz ve alakasız olduğundan bahsediliyor. onlarca devlet yetkilisinin ve personelinin hatta bizzat devlet başkanının eylemleri ve söylemleri ortada iken, mahkemedekilerin vaktini çalmaktan başka bir şey değil bu.
filistinliler, hamas'ın sivilleri kalkan olarak kullanmasından dolayı ölüyor:
başlık yeterince anlatıyor. sivillerin kaçarken ve silahsızken vurulduğu onlarca, yüzlerce durum var iken, bu söylem de, suyu bulandırmaya ve dikkati önemli olandan başka bir yere çekmeye çalışıyor. hatta, bu söylemlerinin ardına da, israilli askerlerin işledikleri suçların uluslararası mahkemelerce değil, israilin yargı organlarınca yargılanacağını ekliyorlar.
israil tarafının, meseleyi başka noktalara çekmeye çalıştığını, "ama hammasss" demekten pek de başka bir şey yapmadığını, çocuk bile anlar. 30 bin hamas militanıyla uğraşıldığını söyleyen israil tarafı, 30 bin militan için neden gazzenin dörtte üçünün yerle bir edildiğini anlatamıyor. hamas militanlarının işledikleri suçlar ile, kendi taraflarının işledikleri suçları bir tutuyor, birbirlerini sıfırladıklarını düşünüyorlar. ama gazzenin, dünyanın en büyük modern toplama kampının hemen yanında parti verildiğini açıklamıyorlar. israil'in kayıpları çoğunlukla askeri iken, filistinin kayıplarının neden çoğunlukla sivil olduğunu atlıyorlar.
israil o kadar savunulamaz bir durumda ki, savunmak için ya akli melekeleri yitirmiş olmak ya da bu işten bir gelir, bir kazanç elde ediyor olunması gerekiyor. ingilzce bilen dostların şu videoya da bir göz atmalarını tavsiye ediyorum.
devamını gör...
2.
ancak bir risk varmış.
eğer bir davada israil hüküm giymez ve yırtarsa, bir daha soykırım davası açılamazmış. gazze soykırımı uluslararsı mahkemede bir daha konu edilemezmiş.
ilk duyunca işkillenmedim değil. ya bu erkence açılan zayıf bir dava olursa ve 'güney afrika siyonizme hizmet için bu işi yapıyorsa' diye...
eğer bir davada israil hüküm giymez ve yırtarsa, bir daha soykırım davası açılamazmış. gazze soykırımı uluslararsı mahkemede bir daha konu edilemezmiş.
ilk duyunca işkillenmedim değil. ya bu erkence açılan zayıf bir dava olursa ve 'güney afrika siyonizme hizmet için bu işi yapıyorsa' diye...
devamını gör...
3.
bu davayı biraz daha araştırınca, ilk entryi biraz erken yazdığımı fark ettim.
şöyle söyleyeyim efendim, güney afrika'nın bu davayı açmasındaki esas amaç, israil'in şu an soykırım ile yargılanmasını sağlamak değil. bilakis, yargılanmasının pek de kolay olmadığını güney afrika tarafı pek iyi biliyordur.
esas hedefleri, soykırım iddiasını israil'in üzerinde tutmak ve mahkemeyi soykırım iddialarının gerçek olmasına karşın teyakkuzda tutmak. mahkemenin bu teyakkuzun yanında da, israil'in bu iddiaların üzerine askeri eylemlerini durdurmasını sağlaması da var.
ama israil'in eylemlerini yakın zamanda durduracağını sanmıyorum. hele ki muhtemel olarak lübnan sınırına yollanacak bir tümeni gazze'den çekmişlerken. toı haberi burada.
şöyle söyleyeyim efendim, güney afrika'nın bu davayı açmasındaki esas amaç, israil'in şu an soykırım ile yargılanmasını sağlamak değil. bilakis, yargılanmasının pek de kolay olmadığını güney afrika tarafı pek iyi biliyordur.
esas hedefleri, soykırım iddiasını israil'in üzerinde tutmak ve mahkemeyi soykırım iddialarının gerçek olmasına karşın teyakkuzda tutmak. mahkemenin bu teyakkuzun yanında da, israil'in bu iddiaların üzerine askeri eylemlerini durdurmasını sağlaması da var.
ama israil'in eylemlerini yakın zamanda durduracağını sanmıyorum. hele ki muhtemel olarak lübnan sınırına yollanacak bir tümeni gazze'den çekmişlerken. toı haberi burada.
devamını gör...
4.
5.
osmanlı dağıldıktan sonra, yerine kurulmuş tüm islam! ülkelerinin, siyonizm tarafından idare edildiğinin en önemli kanıtlarından olan davadır. tabiki bizim ki hariç!
israyil'i heçbir islam ülkesi dava edemedi.
israyil'i heçbir islam ülkesi dava edemedi.
devamını gör...
"güney afrika israil davası" ile benzer başlıklar
afrika
28