sık sık hastaneye gelen hastaların ilgisine mazhar olan ağaçtır efenim.
hele bir de meyve vermişse meyvesine de rağbet olur.
aç karna tahlil vermeye gelen hastaların niyetini de bozan ağaçtır ayrıca.
al şurdan bir incir.
hadi bakalım.
gitti senin açlık.
devamını gör...
(bkz: zara) ve (bkz: volkan konak)'tan dinlediğim yozgat yöresi türküsüdür.
hikayesi öğrendiğim kadarıyla şudur:

komşu kızı ile beşik kertmesi olan bir genç askerde vereme yakalanır, hava değişimi alarak yozgat'a gelir. sözlüsünün ailesi, hasta gence kızlarını göstermek istemez. genç, tedavi için istanbul'da hastaneye yatar, pencereden gördüğü incir ağacından aldığı ilhamla bu türküyü söyler. yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak hastanede ölür. ailesi cenazesini yozgat'a getiremez, istanbul'da kalır.
devamını gör...
buzuki orhan (bkz: orhan osman) yorumu favorim olan türküdür.
devamını gör...
lise 2de edebiyatçımız türkülerin konusunu ödev vermişti bir de söyletmişti benim türküm de buydu. ne güzel söylemiştim beee
devamını gör...
yozgat'ın akdağmadeni ilçesinde yaşayan toy bir erkek verem hastalığına yakalanır. ve bu arada da bir kıza sevdalanır.

oğlan verem hastası olduğu için, kızın ailesi kızı evlendirmek istemez.

genç adam bu durumun üzüntüsü ile askerlik görevini yerine getirmek adına istanbul'a gider.

durumun buhranıyla birlikte hastalığı daha da ağırlaşır. sevdiğine kavuşamayacağının ve hastalıktan kurtulamayacağının farkındadır.

hastanede, odasının pencerisinden bakar dışarı, bir incir ağacı görür, eline bir kağıt kalem alır;


"hastane önünde incir ağacı
doktor bulamadı bana ilacı
baştabip geliyor zehirden acı
garip kaldım, yüreğim dert oldu
ellerin vatanı, bana yurt oldu."


kağıdı katlar, şapkasının siperine iliştirir.

kısa süre sonra ölür genç adam. dayısı eşyalarını almak için odaya girer, toplar eşyalarını. şapkasının siperindeki kağıdı bulur, açar okur şiiri.

bu şiir yıllar sonra , türkü olur. yozgatlı, akdağmadenili bir türk halk müziği sanatçısı olan nida tüfekçi tarafından derlenmiştir.

devamını gör...
türkülerin hikayesini araştırıp mini tiyatro yapmamızı isteyen müzik öğretmenimiz sayesinde, ortaokulda hikayesini öğrendiğim türküdür.

birimizin hikayedeki kötü ağa olması gerekiyordu ama hepimiz kızdık.* bilin bakalım, kim ağa oldu? tabii ki yeşil şurup!*

karşı komşumuz ahmet amcadan aldığım krem bir dede şapkası, babamın 95 yıl önce aldığı ve asla giymediği eski kocaman bir gri ceket ve tahta kalemiyle çizilmiş bıyıklarımla hazırdım ağayı canlandırmaya. "vermem kızımı!" diyerek kovdum istemeye gelen aileyi, pişman değilim. kimmiş onlar ağanın kızını alacak? pes doğrusu.

işte ben bayağı role büründüm, güzel bir hatıra bıraktım arkamda. bir de sonunda kulak cırmalayan bir ahenkle türküyü seslendirerek kapanış yaptık. hoca kendimi ağa rolüne bu kadar kaptırmış olmamdan etkilenmiş olacak ki "yeşil şurup tiyatroyu hiç bırakma, hatta kurslara katıl" demişti. sevgili müzik öğretmenim, bir daha asla böyle bir şeye kalkışmadım. ama ayda 2-3 kere tiyatroya gidiyorum bir de radyo tiyatrosu dinliyorum. sayılır mı?
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"hastane önünde incir ağacı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim