1.
maziden kalma arakdaşların uzun bir sürenin ardından tekrar buluşmaları halinde sormuş olduğu sorudur.
hayat nasıl gidiyor?
- bir şiir daha yazdıracak kadar acımasız.
hayat nasıl gidiyor?
- bir şiir daha yazdıracak kadar acımasız.
devamını gör...
2.
gitmiyor
devamını gör...
3.
artık bayır aşağı. tünelin yanından tophaneye inen bayır gibi. her şey var. hiç biri senin değil.
devamını gör...
4.
hangi hayat*
devamını gör...
5.
gitmiyor kardeşim zorla ittiriyoruz ya değilse kendiliğinden gideceği yok. yapımda ve yayında emeği geçen herkesin abv tabi.
devamını gör...
6.
biraz fazla hızlı gidiyor. derseler yetişemiyorum. önümüzdeki hafta komite var ama benim hala ilk haftadan çalışmadığım konular var.
devamını gör...
7.
bugünümüze şükür .
devamını gör...
8.
bisikletle. pedal cevirmeden gitmiyor.
devamını gör...
9.
saldım çayıra mevlam kayıra.
devamını gör...
10.
çok güzel şekerim, çok güzel.
more gain, win+win.. *
more gain, win+win.. *
devamını gör...
11.
bir şekilde götürüyoruz. gittiği yere kadar..
devamını gör...
12.
üste çıktım diye sevinmediğim, alta düştüm diye yerinmediğim yuvarlanıp gitme hali. dinginlik mühim.
devamını gör...
13.
14.
biret pitimi bekliyorum işte ne olsun.
devamını gör...
15.
gitmiyor.
devamını gör...
16.
hangi hayatım?
devamını gör...
17.
bu gün bayağı gitti. fena değil yani. hamis olsun şükkürler olsun binaleyneh vs.
devamını gör...
18.
(bkz: hayatın gitmemesi) olmalıydı
devamını gör...
19.
bazen iyi gidiyor. bazen takılıyor. gitmiyor, götürmeye çalışıyorum. götürüyorum, yoruluyorum, isyan ediyorum, sonra toparlanıyorum.
devamını gör...
20.
çok boktan bulduğum bir soru olmasıyla birlikte gitmediğini gördükleri hâlde sormaları...
daha birkaç gün önce mi yoksa geçen hafta mı tam bilemiyorum. sevmediğim kuzenim dediğim kişinin annesigil bize gelmişlerdi tabi o kuzenim yoktu.
deprem hayatından kendini izole etmeyi başarmış(!) olan yengem bir süre sonra gülerek "eee asra nasıl gidiyor hayat?" demişti. o an ağzının payını öyle bir veresim gelmişti ki anlatamam. ışıkları söndürdüm bir onu aydınlatıyorum kafamın içinde. "deprem olduğu zamanda burada 2 hafta dayanamayıp mersin'e gidip orada 2-3 ay kaldınız. çocuğun burada kaldi. dönünce kocanla çocuğunu bazen çocuklarını burada bırakıp sevgili(!)kızının yanına antalya'ya gittin. sonra bazen annengile haftalarca kalmaya gittin. buraya geldiğinde bile insanların taze acısını görmene rağmen düğüne gider gibi bakım ve makyaj yapıp şen şakrak davranabiliyorsun.
benim hayatım gitmiyor yenge. bahçe işleri var, kaynananla birlikte başka yaşlılar var, sonra eltinin ailesi var, diğer eltinin kocası var. teyzemler var. yaklaşık 25 kişi var. bu kalabalıkta haspam bize bakıcılıkta üstlendirirken alaycıl bir soru yöneltebiliyor."
bok gibi çocuklar yetiştirmiş. daha yediği tabağı lavaboya bırakamıyor ya da makineye dizemiyor. bunların yaşı (12-13)(19) (21) en son tepem bir attı hepsini mumladım(küçük haricinde). "burası kendi evin değil(araba park yeri için çatılı bir yer vardı ve de sera) ve normal bir süreçte değil. herkesin kaybı var, herkes o olayı yaşadı. adam gibi en az yük olacağın şekilde davranmak zorundasın. öğrencisin veya değilsin anlamam, bizim burada herkes bir işin ucundan tutar. erkek kadın ayrımı da yok. hastalar var, küçük cocuklar var, yaşlılar var. bir tek onların yükünü paylaşabiliriz geri kalan yük olmayacak. yaşınıza göre davranın. arada beyninizi kullanmaktan çekinmeyin. bu lanet konuşmayı yapıyor olmak beni gerdi ve sinirlendirdi. buna gerek duyulmaması gerekiyordu. bu konuşmayı tekrarlamak istemiyorum. suçluyor olduğumu da düşünmeyin. ev değişir kuralları da öyle. sizi seviyorum ve bu konuşmayı da unutuyorum ama siz unutmayın."
ilk zamanlarda 50-55 kişiydik. yemek hazırlığı ayrı bulaşığı ayrı. çoğunun yaşı 18 üstü. ne bu hâlâ aptal velet hâlleri? o zor süreçle birlikte katil olacaktim. kız olsun erkek olsun bok gibilerdi. illallah ettirdiler. yemin ediyorum insanlar depremden daha zor...
15-19 yaşındaki çocuktan süzgeç istiyorum, bilmiyor?
bana kevgir getirir misin? diyorum spatula getiriyor. patates soymada yardımcı olur musun? diyorum evet deyip balık pulu çıkarmaya yarayan aletle geliyor.
çocuklara asla kızmam ama 18'den sonrakilere kızarım. anne ve babanın öğretmemesinin arkasına yaslanacagın yaşları geçtin artık...
daha birkaç gün önce mi yoksa geçen hafta mı tam bilemiyorum. sevmediğim kuzenim dediğim kişinin annesigil bize gelmişlerdi tabi o kuzenim yoktu.
deprem hayatından kendini izole etmeyi başarmış(!) olan yengem bir süre sonra gülerek "eee asra nasıl gidiyor hayat?" demişti. o an ağzının payını öyle bir veresim gelmişti ki anlatamam. ışıkları söndürdüm bir onu aydınlatıyorum kafamın içinde. "deprem olduğu zamanda burada 2 hafta dayanamayıp mersin'e gidip orada 2-3 ay kaldınız. çocuğun burada kaldi. dönünce kocanla çocuğunu bazen çocuklarını burada bırakıp sevgili(!)kızının yanına antalya'ya gittin. sonra bazen annengile haftalarca kalmaya gittin. buraya geldiğinde bile insanların taze acısını görmene rağmen düğüne gider gibi bakım ve makyaj yapıp şen şakrak davranabiliyorsun.
benim hayatım gitmiyor yenge. bahçe işleri var, kaynananla birlikte başka yaşlılar var, sonra eltinin ailesi var, diğer eltinin kocası var. teyzemler var. yaklaşık 25 kişi var. bu kalabalıkta haspam bize bakıcılıkta üstlendirirken alaycıl bir soru yöneltebiliyor."
bok gibi çocuklar yetiştirmiş. daha yediği tabağı lavaboya bırakamıyor ya da makineye dizemiyor. bunların yaşı (12-13)(19) (21) en son tepem bir attı hepsini mumladım(küçük haricinde). "burası kendi evin değil(araba park yeri için çatılı bir yer vardı ve de sera) ve normal bir süreçte değil. herkesin kaybı var, herkes o olayı yaşadı. adam gibi en az yük olacağın şekilde davranmak zorundasın. öğrencisin veya değilsin anlamam, bizim burada herkes bir işin ucundan tutar. erkek kadın ayrımı da yok. hastalar var, küçük cocuklar var, yaşlılar var. bir tek onların yükünü paylaşabiliriz geri kalan yük olmayacak. yaşınıza göre davranın. arada beyninizi kullanmaktan çekinmeyin. bu lanet konuşmayı yapıyor olmak beni gerdi ve sinirlendirdi. buna gerek duyulmaması gerekiyordu. bu konuşmayı tekrarlamak istemiyorum. suçluyor olduğumu da düşünmeyin. ev değişir kuralları da öyle. sizi seviyorum ve bu konuşmayı da unutuyorum ama siz unutmayın."
ilk zamanlarda 50-55 kişiydik. yemek hazırlığı ayrı bulaşığı ayrı. çoğunun yaşı 18 üstü. ne bu hâlâ aptal velet hâlleri? o zor süreçle birlikte katil olacaktim. kız olsun erkek olsun bok gibilerdi. illallah ettirdiler. yemin ediyorum insanlar depremden daha zor...
15-19 yaşındaki çocuktan süzgeç istiyorum, bilmiyor?
bana kevgir getirir misin? diyorum spatula getiriyor. patates soymada yardımcı olur musun? diyorum evet deyip balık pulu çıkarmaya yarayan aletle geliyor.
çocuklara asla kızmam ama 18'den sonrakilere kızarım. anne ve babanın öğretmemesinin arkasına yaslanacagın yaşları geçtin artık...
devamını gör...