hayata çocuk gözüyle bakmak
başlık "romanceandsympathy" tarafından 23.04.2022 15:10 tarihinde açılmıştır.
1.
biz insanlar çocukken hep büyümek, büyüdükten sonra da hep çocuk olmak isteriz. bu düzenin değişmesi mümkün değildir elbette ama zaman zaman da olsa, masumiyetlerine, samimiyetlerine inandığımız çocukların gözünden dünyaya bakmak mümkündür.
çocukların dünyası ne kadar saf, temiz ve güzeldir. hayata, insanlara ve olaylara ne kadar masum ve pazarlıksız bakarlar. biz yetişkinler hayatı hep zorlaştırırız. önyargılarımızla, bencilliklerimizle, hoşgörüsüzlüklerimizle yangınlar çıkarır sonra da söndürmenin yollarını ararız. etrafımıza setler çeker, duvarlar örer sonra da çıkış yolları ararız. çocuklarsa yağmur taneleri kadar berraktırlar. hayata, insanlara ve olaylara öyle anlamlar yüklerler ki biz bile çoğu kez onlarla birlikte varlığı yeniden keşfetmeye başlarız.
80’li yılların başlarıydı. afganistan’ın rus işgali altında olduğu yıllardı. batılı gazeteciler afganlılarla röportaj yapıyorlardı. bir afganlı çocukla da röportaj yapmışlardı. gazetecilerin afganlı çocuğa yönelttikleri: “ruslar neden sizin ülkenizi işgal ettiler sorusuna afganlı çocuğun verdiği cevap şöyleydi: “ülkemizin toprakları, dağları çok güzel, havası da çok temiz. o yüzden işgal ettiler.” o yıllarda bu savaşla ilgili devlet adamları, siyasi liderler, uluslararası ilişkiler uzmanları, basın mensupları demeçler verdiler, sayısız açıklamalarda bulundular. bunların hiç birisi benim aklımda kalmadı ama o afganlı çocuğun yağmur damlaları kadar saf, berrak, içten, bütün maddi hesaplardan uzak, masum sözleri adeta hafızama kazındı ve hiç unutamadım.
çocuk gözünden hayata bakabilmek yarınların endişesini taşımadan zamanı yaşamaktır. planla, projeyle hiç uğraşmadan, “eyvah üstüm kirlendi, aman ayağım ıslandı,” gibi telâşlara kapılmadan hayatı olduğu gibi kabullenmektir. çocuk gözünden hayata bakabilmek en ilginç hayalleri kurabilmektir... gökteki bir yıldızı avucuna alıp okşayabilmek, uçan kuşun üstüne binip etrafı dolaşabilmektir. ve çocuk gözünden hayata bakabilmek paylaşmayı bilmektir. elinde yarım ekmeği olsa bile, yarısını bölüp arkadaşına verebilmektir.
dünyaya çocukça gözlerle bakmayı unuttuğumuz, çocuklar gibi düşünemediğimiz, hayal kurmaktan ve hayatın mucizelerine inanmaktan vazgeçtiğimiz için hayatı hep zorlaştırıyoruz. mutluluğu hep kendi dışımızdaki şeylerde veya kişilerde bulabileceğimiz yanılgısı içine düşüyoruz. onu, hep dışarıda ve kendimizin uzağında arıyoruz ve bulamayınca da mutsuz ve umutsuz oluyoruz.
hayatın bütün güzelliğini gözlerinde saklayan, en kötü koşullarda bile küçücük bir ışığın peşinden parlayan gözlerle koşan, her zaman pozitif olan böylesine tatlı ve masum varlıkları sevmemek mümkün mü? ne var ki biz büyükler çoğu zaman onların dünyasına girmekten kaçınırız. bununla da kalmayarak söylediklerini umursamayız, başımızdan gitmeleri için bin bir türlü bahaneler buluruz. oysaki hayatla ilgili asıl dersleri biz çoğu zaman yetişkinler yerine çocuklardan almıyor muyuz?
hayata, çocuk gözlerimizle bakmayı unuttuğumuz için ruhlarımız köreldi. bu yüzden yeniden çocuklar gibi ön yargısız, pazarlıksız, sevgiyle, neşeyle, coşkuyla, açık bir kalple hayata - insanlara bakabildiğimiz, yaşamdan keyif almaya ve oynamaya her an hazır olabildiğimiz ölçüde mutluluğa da daha yakın oluruz.
o halde biz de zaman zaman çocukların o ışıltılı dünyasına girelim ve onların gözüyle bakalım hayata. bu bakıştan korkmayalım, çünkü bu bakış saftır, tertemizdir, masumdur. sıcacık ve sevgi doludur. inanın hayata onların penceresinden bakarken bizim yüreğimizde de yeni umutlar yeşerecek ve hayatı yeniden keşfedeceğiz ve seveceğiz.
çocukların dünyası ne kadar saf, temiz ve güzeldir. hayata, insanlara ve olaylara ne kadar masum ve pazarlıksız bakarlar. biz yetişkinler hayatı hep zorlaştırırız. önyargılarımızla, bencilliklerimizle, hoşgörüsüzlüklerimizle yangınlar çıkarır sonra da söndürmenin yollarını ararız. etrafımıza setler çeker, duvarlar örer sonra da çıkış yolları ararız. çocuklarsa yağmur taneleri kadar berraktırlar. hayata, insanlara ve olaylara öyle anlamlar yüklerler ki biz bile çoğu kez onlarla birlikte varlığı yeniden keşfetmeye başlarız.
80’li yılların başlarıydı. afganistan’ın rus işgali altında olduğu yıllardı. batılı gazeteciler afganlılarla röportaj yapıyorlardı. bir afganlı çocukla da röportaj yapmışlardı. gazetecilerin afganlı çocuğa yönelttikleri: “ruslar neden sizin ülkenizi işgal ettiler sorusuna afganlı çocuğun verdiği cevap şöyleydi: “ülkemizin toprakları, dağları çok güzel, havası da çok temiz. o yüzden işgal ettiler.” o yıllarda bu savaşla ilgili devlet adamları, siyasi liderler, uluslararası ilişkiler uzmanları, basın mensupları demeçler verdiler, sayısız açıklamalarda bulundular. bunların hiç birisi benim aklımda kalmadı ama o afganlı çocuğun yağmur damlaları kadar saf, berrak, içten, bütün maddi hesaplardan uzak, masum sözleri adeta hafızama kazındı ve hiç unutamadım.
çocuk gözünden hayata bakabilmek yarınların endişesini taşımadan zamanı yaşamaktır. planla, projeyle hiç uğraşmadan, “eyvah üstüm kirlendi, aman ayağım ıslandı,” gibi telâşlara kapılmadan hayatı olduğu gibi kabullenmektir. çocuk gözünden hayata bakabilmek en ilginç hayalleri kurabilmektir... gökteki bir yıldızı avucuna alıp okşayabilmek, uçan kuşun üstüne binip etrafı dolaşabilmektir. ve çocuk gözünden hayata bakabilmek paylaşmayı bilmektir. elinde yarım ekmeği olsa bile, yarısını bölüp arkadaşına verebilmektir.
dünyaya çocukça gözlerle bakmayı unuttuğumuz, çocuklar gibi düşünemediğimiz, hayal kurmaktan ve hayatın mucizelerine inanmaktan vazgeçtiğimiz için hayatı hep zorlaştırıyoruz. mutluluğu hep kendi dışımızdaki şeylerde veya kişilerde bulabileceğimiz yanılgısı içine düşüyoruz. onu, hep dışarıda ve kendimizin uzağında arıyoruz ve bulamayınca da mutsuz ve umutsuz oluyoruz.
hayatın bütün güzelliğini gözlerinde saklayan, en kötü koşullarda bile küçücük bir ışığın peşinden parlayan gözlerle koşan, her zaman pozitif olan böylesine tatlı ve masum varlıkları sevmemek mümkün mü? ne var ki biz büyükler çoğu zaman onların dünyasına girmekten kaçınırız. bununla da kalmayarak söylediklerini umursamayız, başımızdan gitmeleri için bin bir türlü bahaneler buluruz. oysaki hayatla ilgili asıl dersleri biz çoğu zaman yetişkinler yerine çocuklardan almıyor muyuz?
hayata, çocuk gözlerimizle bakmayı unuttuğumuz için ruhlarımız köreldi. bu yüzden yeniden çocuklar gibi ön yargısız, pazarlıksız, sevgiyle, neşeyle, coşkuyla, açık bir kalple hayata - insanlara bakabildiğimiz, yaşamdan keyif almaya ve oynamaya her an hazır olabildiğimiz ölçüde mutluluğa da daha yakın oluruz.
o halde biz de zaman zaman çocukların o ışıltılı dünyasına girelim ve onların gözüyle bakalım hayata. bu bakıştan korkmayalım, çünkü bu bakış saftır, tertemizdir, masumdur. sıcacık ve sevgi doludur. inanın hayata onların penceresinden bakarken bizim yüreğimizde de yeni umutlar yeşerecek ve hayatı yeniden keşfedeceğiz ve seveceğiz.
devamını gör...