1.
yol kenarında çıkan bir otun bile hayattan daha çok zevk aldığını bilmektir. gülüp eğlenmek bir yana suratımızda bir mimik bile oynamıyor.
devamını gör...
2.
yaşanılan koşulların değişmesi ve yaşın ilerlemesi ile birlikte açılan skill.
önceleri hayal kurabilirdik, onların peşine düşecek enerjimiz olurdu, uğraşırdık. bir yerden sonra insanın bırak denemeye hayal kurmaya bile mecali kalmıyor. yaptığın şeyleri tekrar ediyorsun sadece ve sanki "eskiden de böyleydi" gibi hissettiriyor. zorunluluktan yapıyorsun onu da. yoksa kimse oturduğun yerde "sana şu kadar para vereyim de, takıl, hobiler edin, dünyayı gez" demiyor. e haliyle bunların hepsi toplanınca * sevdiğin şeylerden bile gram zevk alamıyorsun.
önceleri hayal kurabilirdik, onların peşine düşecek enerjimiz olurdu, uğraşırdık. bir yerden sonra insanın bırak denemeye hayal kurmaya bile mecali kalmıyor. yaptığın şeyleri tekrar ediyorsun sadece ve sanki "eskiden de böyleydi" gibi hissettiriyor. zorunluluktan yapıyorsun onu da. yoksa kimse oturduğun yerde "sana şu kadar para vereyim de, takıl, hobiler edin, dünyayı gez" demiyor. e haliyle bunların hepsi toplanınca * sevdiğin şeylerden bile gram zevk alamıyorsun.
devamını gör...
3.
bu aralar yaşadığım durum, umarım kimse yaşamaz.
devamını gör...
4.
durup durup ağlıyorum, derslerim üst üste biniyor gram odaklanmıyorum. çalışmak istemiyorum kısaca hiçbir şey yapmak istemiyorum. aile üyeleriyle anlaşamıyorum (ki en büyük etken bu bence) yeni bir şey lazım hayatıma yeni bir yer, bir insan ya da başka bir şey ama yeni olsun çünkü ben çok bunaldım. bıktımm
devamını gör...
5.
günümüz insanının hobisi
devamını gör...
6.
çoğunlukla hedefi olmayan insanların başına gelen durum. istisnaları hariç tutuyorum.
@othellonun kedisi adlı yazar adayımıza katılıyorum: "günümüz insanının hobisi" demiş ve çok doğru demiş. insanlar mutsuzluğu yaşam tarzı haline getirdi.
eskiden birçok şey yoktu, oyalanacak veya zevk alınacak. fakat bir şey vardı; hayal gücü ve hedef. neden derseniz, eskiden mesela çocuklar, eğer aşırı derecede zengin bir ailenin çocuğu değilse, oyuncaklarını bile kendileri yapardı; bezden bebekler, metalin ucuna takılmış dandik naylon arabalar vesaire... yokluk insanı yaratıcılığa iter.
ve o çocuklar yaptıkları o uyduruk oyuncakla bile mutlu olabilirdi. keza büyükler de... açık hava sinemalarını çoğunuz bilmez. ayda yılda bir harika bir film gelirdi. o günlerde sinema önlerinde çekirdek ve gazoz eşliğinde filmi beklerken turlamak kadar büyük keyif yoktu birçok insan için.
şimdi ise ortalama durumdaki bir aileyi düşünürsek, birçok şey elimizin altında. en basitinden hemen hemen herkeste bir telefon ve internet bağlantısı var. yine istisnaları ayırıyorum tabi ki. fakat insanların çoğunda en ufak bir hedef yok. belki kendi tembellikleri, belki ülkenin gidişatından kaynaklanan bir umutsuzluk bunun nedeni, bilemiyorum. mutluluğu arayanların çoğu da bunu bir başka insanın varlığında aradığı için bir türlü mutlu olamıyor. insanlar gider, hedefleriniz ise kalıcıdır.
bir de tabi mutlu olmak için çok büyük olaylar beklemek yersiz. bana göre güzel bir yaz yağmuruna yakalandığımda hissettiklerim bile hayattan zevk almak için yeterlidir. bir kedinin grr grr sesi, istediğim bir kitabı sonunda almak, hırs yaptığım bir bölümünü geçmek bir oyunun... böyle şeylerle bile mutlu olmayı öğrenirseniz hayatınız daha anlamlı olur.
tam bu noktada size mina urgan'ın bir dinozorun gezileri adlı kitabını tavsiye ederim. küçük mutluluklar başlıklı kısmını okursanız belki hayata bakışınız da değişir.
@othellonun kedisi adlı yazar adayımıza katılıyorum: "günümüz insanının hobisi" demiş ve çok doğru demiş. insanlar mutsuzluğu yaşam tarzı haline getirdi.
eskiden birçok şey yoktu, oyalanacak veya zevk alınacak. fakat bir şey vardı; hayal gücü ve hedef. neden derseniz, eskiden mesela çocuklar, eğer aşırı derecede zengin bir ailenin çocuğu değilse, oyuncaklarını bile kendileri yapardı; bezden bebekler, metalin ucuna takılmış dandik naylon arabalar vesaire... yokluk insanı yaratıcılığa iter.
ve o çocuklar yaptıkları o uyduruk oyuncakla bile mutlu olabilirdi. keza büyükler de... açık hava sinemalarını çoğunuz bilmez. ayda yılda bir harika bir film gelirdi. o günlerde sinema önlerinde çekirdek ve gazoz eşliğinde filmi beklerken turlamak kadar büyük keyif yoktu birçok insan için.
şimdi ise ortalama durumdaki bir aileyi düşünürsek, birçok şey elimizin altında. en basitinden hemen hemen herkeste bir telefon ve internet bağlantısı var. yine istisnaları ayırıyorum tabi ki. fakat insanların çoğunda en ufak bir hedef yok. belki kendi tembellikleri, belki ülkenin gidişatından kaynaklanan bir umutsuzluk bunun nedeni, bilemiyorum. mutluluğu arayanların çoğu da bunu bir başka insanın varlığında aradığı için bir türlü mutlu olamıyor. insanlar gider, hedefleriniz ise kalıcıdır.
bir de tabi mutlu olmak için çok büyük olaylar beklemek yersiz. bana göre güzel bir yaz yağmuruna yakalandığımda hissettiklerim bile hayattan zevk almak için yeterlidir. bir kedinin grr grr sesi, istediğim bir kitabı sonunda almak, hırs yaptığım bir bölümünü geçmek bir oyunun... böyle şeylerle bile mutlu olmayı öğrenirseniz hayatınız daha anlamlı olur.
tam bu noktada size mina urgan'ın bir dinozorun gezileri adlı kitabını tavsiye ederim. küçük mutluluklar başlıklı kısmını okursanız belki hayata bakışınız da değişir.
devamını gör...
7.
klişe olacak ama ana sebeplerden biri coğrafyanın kader olması.
ülkede işsizlik en büyük problemlerden biri. çalışanların geneliyse asgari ücrete çalışıyor. haftada 6 gün 10 saat robot gibi ya ağır işlerde ya da stresli bir ortamda ömür çürüyor. bazen bu bile yetmiyor, insanlar izin günlerinde bile ya mesaiye gidiyor ya da ek iş yapıyor. daima yorgunluk, uykusuzluk, düzensiz ve kötü beslenme oksijen gibi bir şey oldu artık hayatlarımızda.
bunca çabanın karşılığında anca hayatta kalıyorsun. tatile gitmek yok, eğlenmek yok, hobi yok. istediğin bir kıyafeti, enstrümanı ya da kitabı bile alamıyorsun kolayca.
gençler sınav stresi, gelecek kaygısı gibi şeyler altında eziliyor. artık okumak da yetmiyor. belli bir yaşa gelince insanlar evlilik baskısı yapıyor ama kimse destek olmuyor. evlenmeyi kendin istesen de; altın, düğün vs gibi şeyler çıkarıyorlar karşına. tabi ki para yok.
kafana göre takılmaya da izin vermiyorlar. örf, adet, el alem ne der gibi kalıplarla eziyorlar insanları. istediğin gibi giyinemiyorsun bile bu ülkede. adam oyun oynasa koca adam diyip kınıyorlar, içse ayyaş serseri. okusa destek olan yok, okumasa bir baltaya sap olamadı. daima herkesin söyleyecek bir sözü var. sırf bir sınavı kötü geçti ya da iş bulamıyor diye kendini öldürüyor gençler; sorsan şımarıklık.
ne zaman, nerede, acaba başıma ne gelecek kaygısını söylemiyorum bile. en basitinden beş dakika haber izlemek yeter bir insanı paranoyak, ruh hastası etmek için.
şimdi bir de pandemi eklendi. haftaiçi, haftasonu demeden aylardır sürekli her şey yasak. işe gitmek için evden çıktığında, gün boyunca zibilyon insanla temas halindeyken bulaşmayan corona, 4 arkadaş yan yana gelip bir okey oynarken bulaşıyor olacak ki; o bile yasak. kalk, atıştır, git çalış, gel duş al ve yat. hayat bundan ibaret oldu. kaçak yayından maç izlemekten başka aktivitesi kalmadı çoğu insanın. o bile stres attıracağına daha çok sinir küpü yapıyor. orda bile komplo teorileri, sporda bile siyaset.
şöyle bir bakıyorum etrafımdaki gençlere; gözlerinin feri gitmiş umutsuzluktan, omuzları çökmüş taşıdıkları ağırlıktan, çaresizlikle eğilmiş genelinin başı. hepsinin tek planı tek hayali yurtdışına kaçmak olmuş. el birliğiyle çaldılar çocukların hayallerini, geleceğe dair umutlarını, bir şeylere olan inançlarını.
adım gibi eminim; bu ülkede çoğu kişi en az birkaç sefer düşünmüştür ölümü. kimi annem üzülür diye düşünmüştür, kimi belki aslında korkmuştur bilemem. neden yapmadıklarının sebebi değişebilir ama zihinlerdeki tek kurtuluşun çoğu zaman bu olduğuna eminim.
ülkede işsizlik en büyük problemlerden biri. çalışanların geneliyse asgari ücrete çalışıyor. haftada 6 gün 10 saat robot gibi ya ağır işlerde ya da stresli bir ortamda ömür çürüyor. bazen bu bile yetmiyor, insanlar izin günlerinde bile ya mesaiye gidiyor ya da ek iş yapıyor. daima yorgunluk, uykusuzluk, düzensiz ve kötü beslenme oksijen gibi bir şey oldu artık hayatlarımızda.
bunca çabanın karşılığında anca hayatta kalıyorsun. tatile gitmek yok, eğlenmek yok, hobi yok. istediğin bir kıyafeti, enstrümanı ya da kitabı bile alamıyorsun kolayca.
gençler sınav stresi, gelecek kaygısı gibi şeyler altında eziliyor. artık okumak da yetmiyor. belli bir yaşa gelince insanlar evlilik baskısı yapıyor ama kimse destek olmuyor. evlenmeyi kendin istesen de; altın, düğün vs gibi şeyler çıkarıyorlar karşına. tabi ki para yok.
kafana göre takılmaya da izin vermiyorlar. örf, adet, el alem ne der gibi kalıplarla eziyorlar insanları. istediğin gibi giyinemiyorsun bile bu ülkede. adam oyun oynasa koca adam diyip kınıyorlar, içse ayyaş serseri. okusa destek olan yok, okumasa bir baltaya sap olamadı. daima herkesin söyleyecek bir sözü var. sırf bir sınavı kötü geçti ya da iş bulamıyor diye kendini öldürüyor gençler; sorsan şımarıklık.
ne zaman, nerede, acaba başıma ne gelecek kaygısını söylemiyorum bile. en basitinden beş dakika haber izlemek yeter bir insanı paranoyak, ruh hastası etmek için.
şimdi bir de pandemi eklendi. haftaiçi, haftasonu demeden aylardır sürekli her şey yasak. işe gitmek için evden çıktığında, gün boyunca zibilyon insanla temas halindeyken bulaşmayan corona, 4 arkadaş yan yana gelip bir okey oynarken bulaşıyor olacak ki; o bile yasak. kalk, atıştır, git çalış, gel duş al ve yat. hayat bundan ibaret oldu. kaçak yayından maç izlemekten başka aktivitesi kalmadı çoğu insanın. o bile stres attıracağına daha çok sinir küpü yapıyor. orda bile komplo teorileri, sporda bile siyaset.
şöyle bir bakıyorum etrafımdaki gençlere; gözlerinin feri gitmiş umutsuzluktan, omuzları çökmüş taşıdıkları ağırlıktan, çaresizlikle eğilmiş genelinin başı. hepsinin tek planı tek hayali yurtdışına kaçmak olmuş. el birliğiyle çaldılar çocukların hayallerini, geleceğe dair umutlarını, bir şeylere olan inançlarını.
adım gibi eminim; bu ülkede çoğu kişi en az birkaç sefer düşünmüştür ölümü. kimi annem üzülür diye düşünmüştür, kimi belki aslında korkmuştur bilemem. neden yapmadıklarının sebebi değişebilir ama zihinlerdeki tek kurtuluşun çoğu zaman bu olduğuna eminim.
devamını gör...
8.
muhtemelen içinde yaşadığınız coğrafya ile doğrudan alakalı bir durumdur. türkiye gibi survival derecesinde zorluktaki bir serverda spawnlanmış iseniz hayattan keyif almak için bir nedeninizin olmaması kadar doğal bir durum yoktur.
neden mutlu olasın? eğitim alıyorsun yıllarca başındaki lise mezunu hıyara 3 kuruş karşılığında çalışmak için. her gün zam haberleri, eyy almanya eyy avrupa diye sürekli bağıran bir reis, ayçiçek yağı olur 80 lira, araba alırken 2 tane de devlete hediye edersin, internet altyapın berbat, telefonlar pahalı. daha saydırmayın, bildiğiniz şeyler.
neden mutlu olasın? eğitim alıyorsun yıllarca başındaki lise mezunu hıyara 3 kuruş karşılığında çalışmak için. her gün zam haberleri, eyy almanya eyy avrupa diye sürekli bağıran bir reis, ayçiçek yağı olur 80 lira, araba alırken 2 tane de devlete hediye edersin, internet altyapın berbat, telefonlar pahalı. daha saydırmayın, bildiğiniz şeyler.
devamını gör...
9.
yok kardeşim olmuyor, ne yaparsam yapayım zevk alamıyorum. hep bir tatsızlık, hep bir boşluk hissi, hep bir şeyler eksikmiş gibi hissetmek. ne olursa olsun bir mutsuzluk, bir hüzün kaplıyor aklımı ve kalbimi, o karanlığı üstümden atamıyorum.
devamını gör...
10.
geçen hafta 6 gram alıyordum. kahretsin bu hafta 3 gram olmuş.
devamını gör...
11.
çağımızın hastalığıdır klişesiyle boğucam sizi ama öyle. parti mi kursak dediğim durum. ben de listenin başlarındayım yalnız değilsiniz.
devamını gör...
12.
son 2-3 gündür uyumama bile engel olan durum. içte sebepsiz bir sıkıntı. kafada milyon tane şey. durup durup gelen ağlama isteği. lanet olsun.
devamını gör...
13.
benim sahip olmadığım düşüncedir. aslında zevk alınacak çok şey var ama maalesef onları göremiyoruz. ben de göremiyorum. ama üniversiteye hazırlanan bir öğrenci olarak geleceğim için planladığım şeyleri düşündükçe ve bunları düşündükçe zevk almam kolaylaşıyor.
devamını gör...
14.
zevk alınacak bir tarafı kalmadı o yüzdendir. ıyi insan yok. kalıplaşmış kurallara sıkışıp kalmışız. ınsan olmanın değeri kalmadı. nesinden zevk alayım?
devamını gör...
15.
eskiden zevk aldığın şeylerden zevk alamıyorsan, uyandığında yataktan kalkmak istemiyorsan, sorumluluklarını yerine getirmekte çok güçlük çekiyorsan, halsizsen, sürekli sıkıntılıysan depresyonda olma ihtimalin çok yüksek. bu dünyanın çok kötü bir yer olmasıyla ilgili değil. beyninde bir şeyler eksilmiş. ilaç tedavisi alman gerekiyor.
devamını gör...
16.
gülüyorum, kahkaha atıyorum , gezip tozuyorum, alışveriş yapıyorum, görev ve sorumluluklarımla ilgileniyorum, şükrediyorum tövbe ediyorum ama hep bir boşluk hissi. o ne olduğunu gerçekten bulamadığım anlık bir kalp çarpıntısı. derin bir nefes alıp verme ve hayata kaldigi yerden devam etmek için daha çok çaba sarfetme. yaptığı yaramazlık yüzünden akşama annesinin babasına şikayet edeceğini bilen çocuğun gün boyu yaşadığı huzursuzluk gibi.
devamını gör...
17.
gram alamıyorum ama miligram alabiliyorum neyse ki.buna da şükür.
devamını gör...
18.
kurtuluş savaşı videoları izlerken ismi dahi bilinmeyen bir askerimizin ayağındaki çarığa rahatlık versin diye ot koymasını izledim ve sonra başka bir gazimizin sözü aklıma geldi, yine çarığının tabanı düzeltilince sevindiğini ve düşmana saldırmak için önünde engel kalmadığını yel gibi uçtuğunu anlatıyordu, ben bunları hayata dair umutsuzluk besleyenler için yazdım.
39 yaşında iken boynunda idam fermanı olan başbuğ gazi mustafa kemal atatürk 42 yaşında devlet kurmuş bir cumhurbaşkanı idi.
kanınıza layık olmanız dileğiyle.
39 yaşında iken boynunda idam fermanı olan başbuğ gazi mustafa kemal atatürk 42 yaşında devlet kurmuş bir cumhurbaşkanı idi.
kanınıza layık olmanız dileğiyle.
devamını gör...
19.
(bkz: depresyon)
devamını gör...
20.
tamamen insanın kafasının içiyle alakalı durum. eğer kafanın içinde filler tepişiyorsa hayattan zevk almak pek mümkün olmuyor.
devamını gör...