"galaksi gezgini" isimli yazara aittir.

--- alıntı ---

arap edebiyat ve belagatında çokça örneğine rastlanılan iltifat sanatına ev sahipliği yapan ayettir.

peki nedir iltifat sanatı?

kelime olarak "yönelme, yönenme, çevirme, döndürme" manalarına gelen iltifat, arap belağatında (retorik):

"bir konu anlatılırken, daha fazla etki sağlamak ve kelamı güzel kılmak için beklenmedik bir anda, sözü, konu ile ilgili birine, bir şeye yöneltme; sözü muhataptan (2. şahıs) gaibe (3. şahıs), gaipten muhataba, gaipten mütekellime (1. şahıs) ya da tam tersi olacak şekilde çevirme, döndürme sanatıdır."

kısaca; hitabın yönünün değiştirilmesi sanatıdır.

iltifat aynı konu içerisinde yapılır; konunun değişmesi bu söz sanatının etkileme gücünü yok eder. tecrid/gradation sanatını da buraya alabiliriz. öze yönenme, soyma, açıkta bırakma, soyutlama anlamlarına gelen tecrit: şairin kendini ayrı bir kimse sayarak kendine hitapta bulunmasıdır. iltifat, türk edebiyatı'nda da sıklıkla karşılaştığımız bir sanattır.

örneğin;

yunus söyler diller ile
ol kumru bülbüller ile
hakkı seven kullar ile
çağırayım mevlam seni

bu kıtada, şair kendinden, önce gaip (3. tekil şahıs) sığasıyla söz etmekte ve ardından "çağırayım seni" diyerek mütekellim (1. tekil şahıs) sığasına dönmektedir. bu edebi bir güzelliktir. bu bir sanattır ve burada hem mahlası bildirmek hem de tevazu göstermek için kullanılmıştır.

aynı şekilde kur'an-ı kerim'de de bu sanat sıklıkla kullanılır. örneğin fatiha suresi:

1 - rahmân ve rahîm olan allah'ın adıyla
2 - bütün hamdler, övgüler âlemlerin rabbi allah'adır.
3 - o rahmândır, rahîmdir.
4 - din gününün, hesap gününün tek hâkimidir.
5 - (haydi öyleyse deyiniz): "yalnız sana ibadet eder, yalnız senden medet umarız."
6 - bizi doğru yola, sana doğru varan yola ilet.
7 - nimet ve lütfuna nail ettiklerinin yoluna ilet. gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.

bu surede allah; önce kendini, gaip (3. şahıs) sığasıyla anlatmakta, vasfetmekte ve 5. ayete gelince böyle bir rabb karşısında kulların yapması gereken duayı yine onların ağzından mütekellim (1. şahıs) sığasıyla yapmaktadır. zaten suredeki bu eşsiz ve edebi üslup, fatiha'yı kur'an'ın anahtarı yapmıştır. işte sanat, işte belagat...

gelelim hud suresi'ne:

1 – elif, lâm, râ. bu öyle bir kitaptır ki âyetleri muhkem kılınmış, sonra da güzelce açıklanmış,
tam hüküm ve hikmet sahibi, her şeyden haberdar olan (hakîm ve habîr) tarafından gönderilmiştir.
2 – bundan maksat, allah’tan başkasına ibadet etmemenizdir.
gerçek şu ki: ben sizi cennetle müjdelemek ve cehennemle uyarmak için o’nun tarafından gönderilmiş bulunuyorum.
3 – bir maksat da şudur: rabbinizden mağfiret dileyin. sonra o’na tövbe edin!
o’na dönün ki belirlenmiş bir ömür süresinin sonuna kadar sizi nimetleriyle yaşatsın ve faziletli bir hayat sürenlere, lütuf ve fazlından mükâfatlarını versin. fakat imandan yüz çevirirseniz sizin tepenize inecek o müthiş günün azabından korkarım.
4 – zaten hepinizin toptan döneceği yer, o’nun huzurudur. o, istediği her şeyi yapmaya kadirdir.
5 – dikkat edin: o kâfirler, eğilip bükülerek haktan yan çizer, böylece allah’tan kaçıp saklanmak isterler.
yorganlarını başlarına geçirdiklerinde bile allah onların içlerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da pek iyi bilir.
çünkü o, sinelerin kökünü dahi bilir.
6 – yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı allah’a ait olmasın.
7 – hem o’dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. bundan önce ise arş’ı su üstünde idi.
bu kâinatı yaratması sizden hanginizin daha güzel iş yapacağını ortaya koymak içindir.
böyle iken sen onlara “öldükten sonra elbette dirileceksiniz.” dersen, o kâfirler bunu haber veren kur’ân’ı kasdederek “bu, aldatıcı olma yönünden, besbelli bir büyüden başka bir şey değil!” derler.
8 – şayet biz kendilerine azap göndermeyi belirli bir zamana kadar ertelersek: “bu azabı alıkoyan sebep nedir?” derler. iyi bilin ki o azap başlarına geldiği gün, artık onlardan geriye çevrilmez
ve alaya aldıkları o azap, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur.”

ayetlerde açıkça görüleceği hz. allah sureye; gaip sığası (3. şahıs kipi) ile başlamış ve hemen 2. ayetin ikinci yarısında, gönderilen kur'anı, insanlığa açıklayacak olan peygamberinin görev ve vasfını, yine onun ağzından yani mütekellim sığasıyla (1. şahıs kipi ) izah etmiştir. 3. ayette tekrar gaip sığasına iltifat eden hz. allah, 7. ayette açık bir şekilde peygamberine muhatap (2. şahıs) sığasıyla hitap etmiş ve devamında kafirlerin sözünü de onların ağzından mütekellim sığasıyla kullarına bildirmiştir. 8. ayette ise bizzat zatı adına mütekellim (1. şahıs) sığasıyla durumu özetlemiştir. iltifat sanatıyla ayrı bir güzellik ve anlam kazanmış bu ayetler..

ki yukarıdaki ayetler okunduğu zaman bu edebi üslubun, istenilen mananın anlaşılmasını ne kadar kolaylaştırdığı ve anlatıma nasıl bir canlılık kazandırdığı görülecektir. mesele bu kadar açık ve basit olduğu halde bunu anlamamazlıktan gelenlerinki ise art niyetten başka bir şey değildir. edebiyat ve belagat, nutella değildir ki alıp da tattırasın. yine de konuyu olabildiğince basit ve anlaşılır bir şekilde izah etmeye çalıştım. bu ilmi açıklamaya rağmen hala bu ayetleri ve buradaki eşsiz edebi sanatı anlamamazlıktan gelenlere ise ne diyebilirim ki...

edit: ve evet bu ayetler ve bu ayetlerde kullanılan edebi sanatlar eşsizdir. elmas da bir taştır çakıl taşı da. kur'an'ın gönderildiği zaman dilimi arap edebiyatının zirvede olduğu bir dönemdi. kur'an, ümmi bir kişinin rabbından getirip tebliğ ettiği bu kitap, böyle bir ortamda inzal edilmiş ve aynı kelimeleri kullanan, aynı edebi sanatları şiirlerine, konuşmalarına yansıtan insanlarda öyle bir etki uyandırmıştı ki; kimi iman etmiş, kimi ise "bu ayetlerin bu kadar etkili olmasının sebebi ancak bir sihirdir, bir büyüdür" demişlerdi. (hud/7) arap dilini ustaca kullanan ve belagatta da bir o kadar maharetli o toplum, kur'an'da bütün çabalarına rağmen ne bir bug buldu ne de bir hata. eşi benzeri olmayan bir kelam ve edebi sanatların eşsiz bir zarafette kullanımı... bu kitabı getiren ya peygamberdi, ya da bir sihirbaz... inanmamakta ısrar edenler için kulplar hazırdı. kimi "şair" dedi, kimi "büyücü". kimi önce iftira attı, ardından attığı iftiranın yalan olduğu delilleriyle tescillenince başka noktalarda kulplar aramaya başladı. kimi de insafa gelip, şu kısacık dünya hayatının bir imtihan yeri olduğunu görerek doğru bir inanca yöneldi.

--- alıntı ---
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"hud suresi 2. ayet" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim