hz muhammed'in açlıktan karnına taş bağlaması

az çok dini eğitim görmüş pek çok insan bilir bu durumu. şöyle bir acı hikaye de geçer:



bu günlerde ise insanların "dolar çok yükseldi 'iphone' alamıyoruz, araba alamıyoruz, daha az serpme kahvaltıya gidiyoruz" sitemlerini duyuyoruz.

peki sizce fakirlik bu mudur, lükse kaçamamak fakirlik midir? kimse aç kalmıyor bu memlekette. biraz da şükretmek lazım gelmez mi?

bu hikaye mitolojik hikayelerin en bilineninlerindendir.

büyük ihtimalle uydurma olan rivayettir. ya da islamın kolaylık dini olduğunu söyleyen ve ipe tutunarak namaz kılan bir kişi görünce "allah'ın senin böyle kılacağın namaza ihtiyacı yok" diyen peygamber figürü uydurma. zira iki durum aynı kişi üzerinden anlatılınca çelişki meydana geliyor.

peygamberini aç bırakan allah bize neler yapmaz?

ateist olduğum için beni ilgilendirmeyen olay.

günümüzde açız, şu zor bu zor diyenlerin unutmaması gereken hadise.

kurban olurum ona, onun yoluna...

ye, iç, barın, bir yerlerini ört. ilkokulda öğretirlerdi bize bunu. ilkel insanların temel ihtiyaçları başlığı adı altında. şimdi görüyoruz ki dini hikayeler adı altında yine aynı şey öğretiliyor ancak bir fark var. özel mülkiyetin doğuşuyla ortaya çıkan sınıf farklılıklarının etkisinde bu temel ihtiyaçlara şükretmemiz gerektiği. sen lüksü istemeyip temel ihtiyaçlarını karşıladığın için şükredeceksin ve sen bununla yetindiğin için senin bu fedakarlığın sayesinde başkaları lüksün de lüksünü yaşayacak.

neyse bizim de karnımıza taş bağlayacağımız, yapraklarla uzuvlarımızı örteceğimiz gün yakındır. işin romantizminden realizmine doğru, oynat bakalım.

komşusu açken tok yatan bizden değildir, diyen bir peygamberin ümmetiyiz.
yine aynı şekilde, yeterli yemek olmadığı için karnına taş bağlayıp, aç karnına uyuyan bir peygamberin ümmetiyiz.

peygamberler topluma örnek olan insanlardır; örneğin hz eyüp peygamber hastalıklara karşı sabrın timsali olan bir kul ve resuldür. sabır kelimesi onunla anıyor olmuş, "allah eyüp peygamber sabri versin" şeklinde.
neyi unuttuk? çok şeyi unuttuk kesin; başta şükretmeyi unuttuk; sabretmeyi unuttuk; hemen herşeyi siyasete indirgedik.
islâm toplumunda, insanlar islâmı yaymak için her türlü fedakârlığı gösterdiler; örneğin hicret ettiler, her türlü maddi imkânlarından yeri geldi canlarından vazgeçtiler.
örneğin hz ali, hz fatma ile evlenebilmek için zırhını satmak zorunda kalmıştı.
ha keza; bir gün, islâmın 2. halifesi hz ömer, cuma namazında cuma hutbesini okuduğu sırada, cemaatten birisi kalkıp, "ey ömer, seninle aynı savaşta savaştım, bana ganimet olarak düşen kumaştan elbise diktiremedim, ama sen o kumaştan elbise diktirmişsin, bunun hesabını vermeden senin hutbeni dinlemeyeceğim" diye hesap soruyor; halife hz ömer, (normalde çok sinirli, celalli birisi olmasına rağmen) soruyu sükunetle karşılıyor. aynı camide bulunan oğluna sesleniyor, ve diyor ki "b u soruya aynı savaşa katılan oğlum cevap versin" diyor. ve oğlu diyor ki, "banada, babam ömer'e de ganimetten düşen kumaştan iki elbise çıkmıyordu, ben babama bu iki parça kumaştan sen elbise diktir baba; dedim" diyor.
bir parça kumaşın hesabının cuma hütbesinde herkesin gözlerinin önünde sorulduğu zamanlar; insanların kıt kanaat geçindiği ama şükretmeyi unutmadığı zamanlar.

madem öyle neden onlarca eşi ve cariyesi vardı? allah imkanınız varsa ve haklarını gözetebilecekseniz fazladan eşe rıza göstermiyor mu? eee bu çelişki değil mi? karnına taş bağlayacak kadar yoksul durumda olan islam peygamberinin nasıl bu kadar eşi olabiliyor? yine onlarca eş de karnına taş mı bağlıyordu yoksa?

yobaz dincilerin müritlerini kandırmak için sıkı sıkıya sarıldığı başka bir hikaye. siz bu hikayeyi bize değil gidin lüks içinde yaşayan tarikat liderleri ve islamcı siyasetçilere anlatın. peygamber efendimiz müslümanların başı olarak aç kalmış. ben tayyip erdoğan'ın çocuklarının, eşinin ya da akpli milletvekillerinin aç kaldığını görmüyorum. onlara oy verenler aç neden? bir de aç kalıp hala şükredelim halimize bakın ne acıklı hikaye diye akp'yi ve erdoğan'ı koruyorlar. o zaman erdoğan karnına taş bağlasın. bak koskoca peygamber aç kalmış. o da kalsın da bize örnek olsun.

kendisi koyun ticareti yapmıyor muydu ya?
nasıl aç kalmış ki?
(o dönem ticaretle uğraşan kişiler genelde varlıklı kişiler oluyor)

yalandır. peygamber mekke'nin zengin ailelerinden birine mensuptur. oldukça zengin bir kadın olan hatice ile evlendikten sonra aç kalacağı bir ortam olmamıştır. 40 yaşında da peygamber oldum ben demiştir. peygamberliğin ilk on yılında da hatice sağdı. gene aşı, ekmeği yanındaydı. hatice ölünce malı mülkü kendisine kalmıştır. hatice'den sonra hemen evlendi. başı boş, ekmeği olmayan birine kim kızını verir? hem de iki üç kadın? evlenirken mehir verecek aga arap geleneğine göre.
mekke'den kalkıp medine'ye gittiğinde yaptığı iş, yine arap geleneklerine göre kervan basma, yağmalama, vesaire işlerdi. bu yağmadan kaldırılan malın beşte biri kendisinindi.
hangi arada aç kaldı? ha bir gün sular kesilmiş, kervan geç gelmiş, şehirde un kalmamıştır da ekmek yiyememiştir. bu bile karnına taş bağlamasını gerektiren bir şey değildir.
özetle
yalandır.

#1903489
o zamanla bu zaman kesinlikle kıyaslanamaz. insanlar hiç tatil yapmadan deli gibi çalışıyor; yeri geliyor insanlar ailesine, sevdiklerine, çocuğuna zaman ayıramaz oluyor çünkü çalışmaktan fırsat bulamıyorlar. çok çalışmasa para yetmiyor, çok çalışsa birçok şeyden mahrum kalıyor.

insanlar bu kadar çok çalışırken ve karşılığında hiçbir şey alamazken buna rağmen kuru ekmeğe şükretmek aptalların işidir. ya sen kendi emeğinin farkında değilsin, bunu görmüyorsun ya da seni köle yerine koyan bu sisteme aşıksın. ben on iki saat boyunca it gibi çalışıyorsam arabanın, evin, tatilin, telefonun en iyisini isterim çünkü ben bunu hak ediyorum.

yine aynı şeyleri yazacağım çünkü en büyük sorun gerçekten bu. hep kendinizi en kötü zamanla kıyaslıyorsunuz, en kötü ülkeleri örnek gösteriyorsunuz ve sonra "şükredin" diyorsunuz. etmiyorum. çünkü ben bu kötü durumu hak etmiyorum. neden iyi ülkeleri, iyi şartlarda çalışan insanları bir kez olsun örnek göstermiyorsunuz? ben onlar gibi yaşamak istiyorum. türkiye gibi bir ülkede yaşarken ben neden aç kalayım? toprak bende, çalışkan insan bende, verim bende ama neden bunları kullanamıyorum, neden değişemiyorum? bir kere soruyor musunuz onca fabrika nerede diye? lan biz milletin bokunu, çöpünü alıyoruz ve birisi gelip "şükretsenize" diyor. kurbandan kurbana "biri et dağıtacak da yiyeceğiz," diye bekleyen binlerce hatta milyonlarca insan var ama sorsan bu insanlar günde on iki saat çalışıyor. neden et alamıyorlar? bu düşüncelerden kurtulun. yazık oluyor.

(bkz: bağrına taş basmak)

dedikodu
söylenti
rivayet
denkleminde ajitasyona bağlı geleneksel fantezi kültürü.

duha suresi olayın özetini apaçık anlatıyor (gerçi malum tayfa allah'ı bile yalancı olarak niteliyor.. hadislerle)

insan gibi yaşamayı lüks görüp hayvandan aşağılık şekilde yaşamayı insanlığa reva gören insancıkların uyduruduğu hikaye.
serpme kahvaltı da hakkım en güzel telefon da hakkım. sen sığır gibi yaşa diye ben ne diye işkence çekiyorum. git din adı altında iktidar seviciliğini a haberde yap diyerek de tavsiye vereblirim

zenginlerin, sizler fakir kalmalısınız telkinlerinden biridir.. iş yapar..
psikoloji der ki, zihni ve kalbi fakirliğe inandırırsanız fakir olursunuz.
islam peygamberiniz aynı zamanda bir bölgenin hükümdarı ve islam devleti'nin başı olduğu, iyi bir komutan olduğu
anlatılmaz da buna vurgu yapılır.. fakir kalın...islam böyle bir şey değildir yav..