1.
dünyada hızla yayılan tehlikeli bir sorundur. ülkemizde dünya geneline göre çok daha hızlı yayılmıştır bu durum.
türkiye genelinde bu konuyla alakalı birkaç sebep gözlemliyorum ve kendimce çözüm üretmeye çalışıyorum.
sorunları daha iyi anlayabilmek ve çözümlerin ise daha işe yarar olabilmesi için ilk etapta tembel insan tiplerini iki gruba ayırıyorum.
1. grup: çalışıyormuş gibi yapan tembeller:
sabit maaşlı bir işe girerler. çalışıyormuş gibi yaparak aylaklık ederler. genel amaçları iş arkadaşlarından daha az çalışarak aynı maaşı almaktır. bu hayatta ki en büyük gayeleri devlet memuru olmak suretiyle hiç çalışmadan dolgun maaş almak ve işten çıkarılma riski olmadan yaşamaktır.
2. grup: çalışmayan tembeller:
ilk gruba göre daha delikanlılardır. genellikle genç kesimden oluşurlar. ebeveynlerinin sırtından geçinmek suretiyle yaşamlarını idame ettirirler. ebeveyn baskısı veya gaflete düşerek aşık olma gibi sebeplerle evlilik macerasına sürüklenirlerse 1. gruba transfer olabilirler.
insanlar neden tembelleşir?
sorun 1- çalışkanlığın veya tembelliğin maddi olarak dişe dokunur bir karşılığının olmaması.
ülkemizdeki şirketlerin genelinde çalışana sabit maaş ödeniyor. aynı işyerinde aynı maaş ile çalışan 2 kişiden daha özverili olan keriz muamelesi görüyor.
sabit maaş + prim sistemiyle çalışan şirketlerde ise prim oranları genellikle yerlerde sürünüyor. iki çalışanın işini yapan kişi maaşının %10 u kadar prim alıyor. yine keriz yerine koyuluyor.
ilk etapta keriz yerine koyulmamak için gart alan bireylerin bu alışkanlıkları zamanla karakterlerine yapışıyor ve iflah olmaz birer tembel olarak aramıza karışıyorlar.
sorun 2- çalışarak mal sahibi olamamak.
bir insan kendi hayatını inşa edebilmek için çalışır. kendi hayatını inşa edebilmesi için ise çağın gereksinimleri doğrultusunda bir ihtiyaç listesi oluşur.
barınma ihtiyacı ise insanlık tarihi yerleşik düzene geçtiğinden beri tüm bireylerin ihtiyaç listesinin en tepesinde yer edinir.
ülkemizdeki kaymak tabakayı istatistiklerin dışına bırakırsak, ortalama bir evin fiyatı on yıllık maaşa tekabül ediyor. on yıl boyunca hiçbir harcama yapmadan para biriktirme şartıyla kırk yıllık barınma ihtiyacımızı giderebiliyoruz. ama maalesef ortalama bir maaşla gıda, kira, fatura, giyim, ulaşım, iletişim gibi giderlerimizi bile tam manasıyla karşılayamıyoruz ve ana ihtiyaçlarımızdan fedakarlık yapmak zorunda kalıyoruz.
örneğin, evimize aldığımızı gıdaları, kalitesini ve sağlığımıza verebileceği zararları göz önüne alarak değil de sadece fiyatını göz önüne alarak temin etmemiz.
bu sorun karşısında emeklerininin sömürülmesini kendine yediremeyen bireyler hiç emek harcamayarak refleks gösteriyorlar. bu bireylerin sayısı arttıkça bu refleks bir karşı soruna dönüşerek ülke ekonomisini baltalıyor ve çalışmak istemeyen bireyleri hükümetten rol çalma noktasına getiriyor.
tayyibi üzmeyen istatistik kurumu ((gbkz: tüik)) şubat 2021 verilerine göre sayıları her geçen gün artan 4,5 milyon civarı işsiz genç bu gruba giriyor.
sahte çözüm: asgari ücret artışı
çalışmayan kişi sayısındaki her artış direkt olarak sömürülemeyen birey sayısındaki artış demek olduğundan insanların bir şekilde çalışmaya teşvik edilmesi gerekiyor. bu durumda en büyük teşvik bireylerin alım gücünü yükseltmek.
alım gücünün yükselmesi teorik olarak maaşlardaki artışın enflasyon oranından yüksek olması manasına geliyor. bu çalışan bireyin menfaatine olurken, çalışan bireyin hak ettiği para ile maaşının arasında ki farktan nemalanarak zenginleşen sömürü düzenin zararına olduğu için hemen devreye şark kurnazlığı giriyor.
enflasyon oranını düşük göstermek!
(bkz: tüik)
hissedilen enflasyon değerinin %40 olduğu bir ülkede enflasyon oranının %14 açıklanması ve maaşlara %22 zam yapılması teorik olarak alım gücünü %7 arttırırsa da, pratikte %14,75 oranında gerilemeye sebep oluyor. (lütfen alt entrylerde "alım gücü %8 artıyormuş gibi gözüküp %18 azalır" yazmayın kalbinizi kırarım)
bu sahte maaş artışları beyninin trilyonda birini bile kullanabilen bireyleri tatmin etmiyor. çünkü birey 3 yıl önce gönlündeki bilgisayarı alabilmek için 3 ay çalışıp hayallerine kavuşabilirken; günümüzde hayallerindeki bilgisayarı alabilmek için 5 ay çalışıyor ve 5 ayın sonunda almak istediği bilgisayarın fiyatının bir buçuk katına çıktığını öğreniyor.
moralim bozulduğu için ara veriyorum. devamı gelecek...
türkiye genelinde bu konuyla alakalı birkaç sebep gözlemliyorum ve kendimce çözüm üretmeye çalışıyorum.
sorunları daha iyi anlayabilmek ve çözümlerin ise daha işe yarar olabilmesi için ilk etapta tembel insan tiplerini iki gruba ayırıyorum.
1. grup: çalışıyormuş gibi yapan tembeller:
sabit maaşlı bir işe girerler. çalışıyormuş gibi yaparak aylaklık ederler. genel amaçları iş arkadaşlarından daha az çalışarak aynı maaşı almaktır. bu hayatta ki en büyük gayeleri devlet memuru olmak suretiyle hiç çalışmadan dolgun maaş almak ve işten çıkarılma riski olmadan yaşamaktır.
2. grup: çalışmayan tembeller:
ilk gruba göre daha delikanlılardır. genellikle genç kesimden oluşurlar. ebeveynlerinin sırtından geçinmek suretiyle yaşamlarını idame ettirirler. ebeveyn baskısı veya gaflete düşerek aşık olma gibi sebeplerle evlilik macerasına sürüklenirlerse 1. gruba transfer olabilirler.
insanlar neden tembelleşir?
sorun 1- çalışkanlığın veya tembelliğin maddi olarak dişe dokunur bir karşılığının olmaması.
ülkemizdeki şirketlerin genelinde çalışana sabit maaş ödeniyor. aynı işyerinde aynı maaş ile çalışan 2 kişiden daha özverili olan keriz muamelesi görüyor.
sabit maaş + prim sistemiyle çalışan şirketlerde ise prim oranları genellikle yerlerde sürünüyor. iki çalışanın işini yapan kişi maaşının %10 u kadar prim alıyor. yine keriz yerine koyuluyor.
ilk etapta keriz yerine koyulmamak için gart alan bireylerin bu alışkanlıkları zamanla karakterlerine yapışıyor ve iflah olmaz birer tembel olarak aramıza karışıyorlar.
sorun 2- çalışarak mal sahibi olamamak.
bir insan kendi hayatını inşa edebilmek için çalışır. kendi hayatını inşa edebilmesi için ise çağın gereksinimleri doğrultusunda bir ihtiyaç listesi oluşur.
barınma ihtiyacı ise insanlık tarihi yerleşik düzene geçtiğinden beri tüm bireylerin ihtiyaç listesinin en tepesinde yer edinir.
ülkemizdeki kaymak tabakayı istatistiklerin dışına bırakırsak, ortalama bir evin fiyatı on yıllık maaşa tekabül ediyor. on yıl boyunca hiçbir harcama yapmadan para biriktirme şartıyla kırk yıllık barınma ihtiyacımızı giderebiliyoruz. ama maalesef ortalama bir maaşla gıda, kira, fatura, giyim, ulaşım, iletişim gibi giderlerimizi bile tam manasıyla karşılayamıyoruz ve ana ihtiyaçlarımızdan fedakarlık yapmak zorunda kalıyoruz.
örneğin, evimize aldığımızı gıdaları, kalitesini ve sağlığımıza verebileceği zararları göz önüne alarak değil de sadece fiyatını göz önüne alarak temin etmemiz.
bu sorun karşısında emeklerininin sömürülmesini kendine yediremeyen bireyler hiç emek harcamayarak refleks gösteriyorlar. bu bireylerin sayısı arttıkça bu refleks bir karşı soruna dönüşerek ülke ekonomisini baltalıyor ve çalışmak istemeyen bireyleri hükümetten rol çalma noktasına getiriyor.
tayyibi üzmeyen istatistik kurumu ((gbkz: tüik)) şubat 2021 verilerine göre sayıları her geçen gün artan 4,5 milyon civarı işsiz genç bu gruba giriyor.
sahte çözüm: asgari ücret artışı
çalışmayan kişi sayısındaki her artış direkt olarak sömürülemeyen birey sayısındaki artış demek olduğundan insanların bir şekilde çalışmaya teşvik edilmesi gerekiyor. bu durumda en büyük teşvik bireylerin alım gücünü yükseltmek.
alım gücünün yükselmesi teorik olarak maaşlardaki artışın enflasyon oranından yüksek olması manasına geliyor. bu çalışan bireyin menfaatine olurken, çalışan bireyin hak ettiği para ile maaşının arasında ki farktan nemalanarak zenginleşen sömürü düzenin zararına olduğu için hemen devreye şark kurnazlığı giriyor.
enflasyon oranını düşük göstermek!
(bkz: tüik)
hissedilen enflasyon değerinin %40 olduğu bir ülkede enflasyon oranının %14 açıklanması ve maaşlara %22 zam yapılması teorik olarak alım gücünü %7 arttırırsa da, pratikte %14,75 oranında gerilemeye sebep oluyor. (lütfen alt entrylerde "alım gücü %8 artıyormuş gibi gözüküp %18 azalır" yazmayın kalbinizi kırarım)
bu sahte maaş artışları beyninin trilyonda birini bile kullanabilen bireyleri tatmin etmiyor. çünkü birey 3 yıl önce gönlündeki bilgisayarı alabilmek için 3 ay çalışıp hayallerine kavuşabilirken; günümüzde hayallerindeki bilgisayarı alabilmek için 5 ay çalışıyor ve 5 ayın sonunda almak istediği bilgisayarın fiyatının bir buçuk katına çıktığını öğreniyor.
moralim bozulduğu için ara veriyorum. devamı gelecek...
devamını gör...
2.
insanlar tembelleşmiyor, sadece para için başkasına hizmet etmek istemiyor artık. kendi hoşuna giden şeylere vakit ve enerji ayırıyor...
devamını gör...
3.
iş yok, eleman değil köle arıyorlar çalıştırmaya napak denir.
devamını gör...
4.
insanların yapmak istemediği şeyleri yapmak zorunda bırakılmasıyla ortaya çıkan bir durum. insan yapmak istemediği şeyleri yapma mecburiyetinde bırakılınca mutsuz oluyor, mutsuzluk da miskinliği doğuruyor. sevdiği işleri yapma konusunda tembellik eden kimse görmedim ben.
devamını gör...
5.
su bitiyor ve almaya üşeniyorum. bundan büyük tembellik mi olur?
devamını gör...
6.
son 5 yılda, özellikle bizim z kuşağı denilen nesilde gördüğüm sorundur, öyle bi noktaya gelmişler ki, mesaj atarken eli yoruluyormuş, sesli mesaj yollamış???
baba dalga mı geçiyorsunuz a**, bu yeni nesil ileride birbiriyle iş yaparken böyle konuşabilir ama bu dünya o noktaya hala gelmedi be koçum, o mesajı seve seve yazacaksın yani.
surdan şuraya gitmeye üşenen insanlar evine kuryeli market çağırıp neden her şeye 2 katı para ödüyorum diye hayiflaniyor, hayatta hiçbir aktivite ve üretkenlik sergilemeyen kişiler hayat neden boktan diye sorguluyor.
ulan evine bluetoothla lamba düğmesi kapatıcı alan adam, depresyonda olduğunu iddia ediyor?
bu tembellik bir hastalık değil, cogu kişi de gözlemlediğim kadarıyla bir yaşam stili olmaya ve bunu normal görmeye başlamış. iş gereği çoğu kişiyle orda burda detaylar hakkında konuşmam gerekiyor, e haliyle bir saat belirleyip derdimizi anlatmak istiyoruz vesselam. beyefendi vaktinde gelmeyi aşırı lüks görüyor ve sizi bekletmekte bir sakınca görmüyor???
veyahut yürüyerek 20,25 dk da ulasabilecegi bir mesafeyi, arkadaşlar arasında yhaa ben yürümem aaağeebi diye sallayan tiplerde ortamı bence gayette bozuyor. kimi çıkıp diyebilir niye yürüyeyim mal mıyım onca yolu, ben çok iyi hatırlıyorum insanlar çok değil, 2010,2012 gibi 3,5 sokak oteye yürüyerek giderdi yani. burda konu yürümekten ziyade, tembellige vurgu yapıldığını unutmamak lazım!
işin komiği yurumemeyi otobüse taksiye binmeye tercih eden çok zeki arkadaş 5 dk kazanmak ve uyuşuk totosunu yormamayi baya normalmiş gibi karşılıyor.
hic kimsenin hayat tarzı şahsen umrumda değil isterse tuvalete taksiyle gitsin. amma velakin özellikle ve özellikle son 5 senede yukarıda karşılaştığım manzaralar, beni bu tembelliğin cogu kisinin hayat tarzı olduğuna ikna etti. hastalık değildir bence...
baba dalga mı geçiyorsunuz a**, bu yeni nesil ileride birbiriyle iş yaparken böyle konuşabilir ama bu dünya o noktaya hala gelmedi be koçum, o mesajı seve seve yazacaksın yani.
surdan şuraya gitmeye üşenen insanlar evine kuryeli market çağırıp neden her şeye 2 katı para ödüyorum diye hayiflaniyor, hayatta hiçbir aktivite ve üretkenlik sergilemeyen kişiler hayat neden boktan diye sorguluyor.
ulan evine bluetoothla lamba düğmesi kapatıcı alan adam, depresyonda olduğunu iddia ediyor?
bu tembellik bir hastalık değil, cogu kişi de gözlemlediğim kadarıyla bir yaşam stili olmaya ve bunu normal görmeye başlamış. iş gereği çoğu kişiyle orda burda detaylar hakkında konuşmam gerekiyor, e haliyle bir saat belirleyip derdimizi anlatmak istiyoruz vesselam. beyefendi vaktinde gelmeyi aşırı lüks görüyor ve sizi bekletmekte bir sakınca görmüyor???
veyahut yürüyerek 20,25 dk da ulasabilecegi bir mesafeyi, arkadaşlar arasında yhaa ben yürümem aaağeebi diye sallayan tiplerde ortamı bence gayette bozuyor. kimi çıkıp diyebilir niye yürüyeyim mal mıyım onca yolu, ben çok iyi hatırlıyorum insanlar çok değil, 2010,2012 gibi 3,5 sokak oteye yürüyerek giderdi yani. burda konu yürümekten ziyade, tembellige vurgu yapıldığını unutmamak lazım!
işin komiği yurumemeyi otobüse taksiye binmeye tercih eden çok zeki arkadaş 5 dk kazanmak ve uyuşuk totosunu yormamayi baya normalmiş gibi karşılıyor.
hic kimsenin hayat tarzı şahsen umrumda değil isterse tuvalete taksiyle gitsin. amma velakin özellikle ve özellikle son 5 senede yukarıda karşılaştığım manzaralar, beni bu tembelliğin cogu kisinin hayat tarzı olduğuna ikna etti. hastalık değildir bence...
devamını gör...
7.
tembellik çok güzel bir şey, iyi ki tembel olduk.
devamını gör...
8.
iş yok ama çene çok dediğimdir. butun yeni nesillerde goruüyorum bunu. yaparım ederim okurdum ama uğraşmıyorum gibi sözleri çok duyuyorum bu kuşaktan. hem iş yapmiyorlar hem de sizin yaptıgınızi elestirirler. lan oğlum sus bari de iyice kucülme saçmalama. bir gercektir.
devamını gör...
9.
nedeni z kuşağı ya da zikimin kuşağı değil ya da işli olmak ya da işsiz olmamakla da ilgisi yok. insan nedir? ilk başta onu düşünüp bilinmesi gerekiyor, bütün gün parlak ekranların karşısında dünyada dolaşmayı alışkanlık haline getirirsen insan olmayı unutursun! tembellik sonradan öğrenilmiş bir kavram, insanın doğasında çalışmak ya da çalışmak diye bir şey yoktur. sen istersen beyaz yakakı ol ya da olma, youtuber ol ya da olma.
günümüz sanayi teknolojisinde kullandığın bütün araç ve gereçlerin hepsinden kaçmak neredeyse imkansız, mecbursun! bir süre sonra senin elini, ayağını, kolunu kaldıramayacak şekilde engeller ve koşmayı unutursun!
günümüz sanayi teknolojisinde kullandığın bütün araç ve gereçlerin hepsinden kaçmak neredeyse imkansız, mecbursun! bir süre sonra senin elini, ayağını, kolunu kaldıramayacak şekilde engeller ve koşmayı unutursun!
devamını gör...
10.
biz sıkıntı çektik çocuğumuz çekmesin diyen büyük bir kitle var. bu insanlar çocuğun normalde yapması gereken şeyleri bile kendi yaparak çocuğunu özel olduğuna inandırdı. her çocuk kendisini özel sandığı için hiçbiri özel olmadı. yani temelsiz bir özgüven aşılandı. şimdi bu arkadaşların hepsi potansiyel elon musk, bill gates gibi görüyor kendisini ve özel muamele istiyor. bu yıllardan beri süregelen bir düşünce yapısı. kötü ve nispeten yorucu olanı görmek, üzülmek deneyimdir. bunlardan kaçınmak insanı normalde rahatsız etmeyen şeylerin bile rahatsız etmesine neden olur.
devamını gör...
11.
biraz önce, şu tanımda #2452192, tam da bu konuya örnek teşkil edecek hareketi yaptığımı düşünüyorum. dolayısıyla insanlar tembelleşirler efendim, aldırmayınız. insanlar rahata çabuk alışıverirler. bunun da etkisiyle tembelleşme, had safhaya ulaşır.
devamını gör...
12.
yaa, öyle mi? e o zaman bravo. ilk defa insanoğlu doğru bir eylemde bulunuyor demek ki. insan dediğin oturmalı. buda gibi olmalı insan. sedanter yaşamı kötülüyorlar, size bir doz sedanter ve iki doz mastorter yaşam öneriyorum. popodan vurursak daha etkili olurmuş. bilmiyorum doktor hanım öyle demişti geçen acilde.
sedanter yaşamda hareket etmiyoruz, mastorter yaşamda da boyuna yiyoruz içiyoruz. güzel karı güzel herif görünce beğeniyoruz, elimizden geliyorsa etkiliyoruz ama asla muhatap olmuyoruz. çünkü turşumuzu kuracağız ve tembeliz uğraşamayız yav bu devirde aşk mı yaşanırmış? aşk isteyen 60'ların filmlerini izlesin kardeşim.
sedanter yaşamda hareket etmiyoruz, mastorter yaşamda da boyuna yiyoruz içiyoruz. güzel karı güzel herif görünce beğeniyoruz, elimizden geliyorsa etkiliyoruz ama asla muhatap olmuyoruz. çünkü turşumuzu kuracağız ve tembeliz uğraşamayız yav bu devirde aşk mı yaşanırmış? aşk isteyen 60'ların filmlerini izlesin kardeşim.
devamını gör...