ırklar ve dillerin oluşma şekli

anlamlandırması imkansız bir olay..

ilk insan. adem. ikincisi havva. herkes bunlardan türüyo di mi?
tamam. sonra bi kısmı farklı yörelere gidiyo. güneye inenler yanıyo mesela. siyah ırk mı oluyo? ne alaka?
asyalılar neden çekik göz?

peki ya diller. lehçe gibi farklılık olmasın anlarım ama bambaşka dillerin oluşması? bilemiyorum altan.

üstteki yazara kısaca özet geçeyim dil konusunda. diller, önce harflerden, sonra kelimelerden en sonunda cümlelerden oluşur.

ilk insanların yaşam şartı ve beyin haznesi bizimkiyle aynı değildi. avcı olan kabileler için zorlu şartlara ayak uydurmak için belli başlı ünlem harfleri kullanıldı. mesela; ağh! huu! gibi.

bütün dillerde acıya verilen tepki aynıdır mesela bir ingiliz kolu kırıldığında eeeegg demez. bir türk ıııı! demez. neden ilk sesli harfler peki, sesli harfleri kullanımı en kolay harflerdir. yanına ek bir harf gerektirmez.

kapalı harf ve açık harf vardır. ağzını yuvarladığın zaman oluşan harfe kapalı harf denir. açtığına da açık harf. mesela a harfi kapalıdır. e harfi açık. insanların fiziksel ve coğrafya şartları gereği bütün bunlar ağır ağır evrilir. yani öyle laps diye diller oluşmaz. üstünden binlerce yıl geçmesi gerekir. mesela neredeyse bütün dillerde birbirine benzer kelimeler vardır. neden? göç yüzünden. seninle beraber dilin de göç eder.

ilk türkçeye bak, bi de senin türkçene bak. neredeyse başka dil değil mi? işte dil insanla birlikte evrimleşir.

ayrıca bu çok kısa özeti. dil konusu bambaşka bir kültürdür. ben senin mantığına oturma açısından açıkladım geçtim.

hayvanlardan tanrılara sapiens
yuval noah harari

ilk insan adem miydi belli değil ama siyahiydi. afrika'da ayağa kalkan atamız baktı ki şartlar zorlaşıyor kuzeye doğru yol aldı. yazın beyaz renk giyersen güneş ışığını iter derler ya, deri rengi için tam tersi geçerli. orta kuşaktaki yoğun güneş ışığını iten siyah deri rengi kuzeye gittikçe dezavantaj durumuna geliyor. ter bezinin oluşması ve vücut sıcaklığını ayarlamamız için kurtulmamız gereken kıllar kuzeyde değerli oluyor. siyahilerin daha kılsız olmaları da bu yüzden. neyse beyaza dönen deri rengi d vitamini toplamamıza da yardımcı oluyor. sonra daha kuzeye gittikçe yoğun beyaz örtü yüzünden gözler kısılıyor. şu an asyalılara özgü diye düşündüğümüz çekik göz, küçük burun, küçük beden gibi özellikler esasında kutuplara daha yakın bölgelerde adaptasyon kazanmış türlerin özelliği. gerisi sonsuz üreme ve seçilimin işi.

ırk dediğin şey birbirine çok uzak bölgelerde hayatta kalmak için o bölgenin şartlarına uyum sağlamış insanların fiziksel değişimi. sen kuzeye gitmeyi tercih eden bir insandan türedin, ben orta kuşakta kalan bir insandan türedim. kendi seçimlerimizin hiç ama hiç önemi olmadığı bir hayatta kalma yarışında, tek bir tür olan insanın renk üzerinden üstünlük kurmasının ne kadar mantıksız olduğunu anlamışsınızdır umarım.

anlatayım.
yıl milattan önce bilmem kaç
insanlar olimpos tanrılarına gönülden bağlı olduğu zamanlar.
tüm insanlık tek bir kıtada ve tek bir bölgede aynı dili konuşup anlaşırlardı.
her şey hızlı gelişir
çabucak hallolurdu.
ve bir gün "bizim tanrılardan neyiniz eksik" dediler ve onlara ulaşmak için bir yapı inşaa etmeye başladılar
babilin asma bahçeleri
olimpos tanrıları ilk günlerde gülerek izledi bu inşaatı
sonraları yüzlerindeki gülümseme endişeye bıraktı kendini.
babil kulesi bitmişti.
çok görkemli bulutları aşan inanışmaz bir yapıydı.
bunu hazmedemeyen tanrılar
ilk kuleyi yıktılar
sonra adayı böldüler
yetmedi insanları dağıttılar.

diller yansıma seslerden türer ve ortama, yaşam koşullarına göre yansıma sesler farklıdır. çekirdek sapıttı mı binlerce yılda otomobil uçar gider.

bileşik faiz gibi düşün, ilk miktar ne kadar az farklı olursa olsun. yüzyıllar içinde son miktar inanılmaz farklılaşır.

elbette bu, dil evrimi konusundaki nice teoriden biridir. konuyla cidden ilgili arkadaşlara joan bybee'dan evolution of grammar kitabını tavsiye ederim.

bitirirseniz siz yazın biz okuyalım zaten. sözlük sınıf atlasın.