1.
boş gezenin boş kalfası olmak, zaman öldürmek için boş boş gezmek, sokaklarda sürtüp hiçbir yaraya ilaç olmamak anlamına gelen bir deyimdir.
bu deyime ilk duyduğum zamandan çok yıllar sonra ethem baran'ın güzelliğini gördükçe ağlayasım geliyor isimli muhteşem öykü kitabında rastladım. furkan isimli öyküde furkan kendinden ve arkadaşlarından bahsederken kullanır bu sözü.
yıllar önce de annem bu sözü kullanırdı sık sık. elbette kardeşim için değil benim için ama ben ne zaman annemi ya da babamı kızdırsam küçükken gerçekten sarışın olan kardeşim de benimle yanar, benim yediğim fırçayı yer, benim yediğim dayağa ortak olurdu. biz onunla çok iyi arkadaştık, hatta arkadaştan da öte kardeş gibiydik. hala da öyle.
ne zaman sokağa çıksam it taşlamaktan eve bir türlü zamanında gelemezdim. zamanı dediğimde akşam ezanı idi. müezzinin sesiyle birlikte içime bir korku düşerdi zira müezzin bana sesleniyor olmasa da sesini evde duymak zorunda idim her akşam.
o zamanlar benim için dünyanın en güzel zamanları idi. koşa koşa sokağa çıkıp hiçbir şey umrumda olmadan boş boş dolaşmak, şehrin ortasına kurulmuş rus pazarında saçma sapan eşyalara bakmak, en yakın arkadaşımla ikimizin de aşık olduğu kızın evinin önünde dolanmak ve bunun gibi incir çekirdeğini doldurmayan bir sürü şey, yani it taşlamak işte.
kardeşimle kardeş payı yaptığımız dayakların habercisi idi it taşlama anılarım. özledim da sanırım o günleri. bu da böyle bir tanım olsun.
bu deyime ilk duyduğum zamandan çok yıllar sonra ethem baran'ın güzelliğini gördükçe ağlayasım geliyor isimli muhteşem öykü kitabında rastladım. furkan isimli öyküde furkan kendinden ve arkadaşlarından bahsederken kullanır bu sözü.
yıllar önce de annem bu sözü kullanırdı sık sık. elbette kardeşim için değil benim için ama ben ne zaman annemi ya da babamı kızdırsam küçükken gerçekten sarışın olan kardeşim de benimle yanar, benim yediğim fırçayı yer, benim yediğim dayağa ortak olurdu. biz onunla çok iyi arkadaştık, hatta arkadaştan da öte kardeş gibiydik. hala da öyle.
ne zaman sokağa çıksam it taşlamaktan eve bir türlü zamanında gelemezdim. zamanı dediğimde akşam ezanı idi. müezzinin sesiyle birlikte içime bir korku düşerdi zira müezzin bana sesleniyor olmasa da sesini evde duymak zorunda idim her akşam.
o zamanlar benim için dünyanın en güzel zamanları idi. koşa koşa sokağa çıkıp hiçbir şey umrumda olmadan boş boş dolaşmak, şehrin ortasına kurulmuş rus pazarında saçma sapan eşyalara bakmak, en yakın arkadaşımla ikimizin de aşık olduğu kızın evinin önünde dolanmak ve bunun gibi incir çekirdeğini doldurmayan bir sürü şey, yani it taşlamak işte.
kardeşimle kardeş payı yaptığımız dayakların habercisi idi it taşlama anılarım. özledim da sanırım o günleri. bu da böyle bir tanım olsun.
devamını gör...