#vizyondaki filmler
yönetmen koltuğunda chad stahelski'nin yer aldığı 2023 yapımlı aksiyon filmidir. konu, john wick'in büyük bir suç örgütüyle baş etmeye çalışırken kazandığı yeni düşmanı ele almaktadır. kahramanımız, high table olarak bilinen suç örgütünü yenmenin bir yolunu bulur fakat işler onun sandığı kadar kolay olmayacaktır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "zapatistamg" tarafından 07.06.2021 21:45 tarihinde açılmıştır.
1.
konu olarak henüz belli olmasa da oyuncu kadrosu yavaş yavaş şekillenmeye başlamış ve birkaç tanesi belli olmuştur. ip man filmlerinden tanıdığımız donnie yen filmde john wick'in eski dostlarından bir tanesini canlandıracağı söyleniliyor ve karakter dışında başka bir bilgi henüz yok.
devamını gör...
2.
yayın tarihi 24 mart 2023 .umarım durum biraz toparlanmış ve normallesmeye başlamış olursak sinemada izlemeyi istediğim film. ılk 3 filmi aksiyon olarak bekleneni yeterince karşılıyor bence bu filmde de çizgiyi değiştireceklerini sanmıyorum.
devamını gör...
3.
çok ama çok sevdiğim bir seri.
*fragmana göre yazıyorum* ancak sırf filmin devamını çekebilmek için " sen değil ama ailen yüksek şuradandı " gibi bir geçmişi ortaya keşke son filmde atmasaydınız. geçen 3 bölümde bize bunu ip uçları ile hissettirseydiniz. işte o zaman ah işte o zaman..
*fragmana göre yazıyorum* ancak sırf filmin devamını çekebilmek için " sen değil ama ailen yüksek şuradandı " gibi bir geçmişi ortaya keşke son filmde atmasaydınız. geçen 3 bölümde bize bunu ip uçları ile hissettirseydiniz. işte o zaman ah işte o zaman..
devamını gör...
4.
bugün gelmesini sabırsızlıkla bekleyip gidemediğim film.*
deprem bölgesindeyiz avm ler açık ama sinema kapalı neymiş salondan çıkış yapmak zor olurmuş. mecbur hafta sonu mersine gideceğiz.
o film izlenecek.
deprem bölgesindeyiz avm ler açık ama sinema kapalı neymiş salondan çıkış yapmak zor olurmuş. mecbur hafta sonu mersine gideceğiz.
o film izlenecek.
devamını gör...
5.
21.30 seansına gideceğim.
şahsen john wick filminden beklentim tamamen aksiyon, yorumlara baktım ve aksiyon olarak beklentimi karşılayacağını düşünüyorum.
eleştirmen yorumları ve açılış puanları beklentimi yükseltti. heyecanlıyım bakalım neler olacak.
şahsen john wick filminden beklentim tamamen aksiyon, yorumlara baktım ve aksiyon olarak beklentimi karşılayacağını düşünüyorum.
eleştirmen yorumları ve açılış puanları beklentimi yükseltti. heyecanlıyım bakalım neler olacak.
devamını gör...
6.
dört gözle beklediğim film,bütün seriyi sinemada seyrettim ,ses ve görsel olarak daha heyecanlı izlememize sebep oluyor,en son çatıdan düşen "john wick " nasil toparladılar çok merak ediyorum doğrusu...
devamını gör...
7.
belarus'un çocuğu jardani jovonovich 'nin a.k.a john wick'in seri de ki kişisel görüşüm ile en iyi filmi. gelmiş geçmiş en iyi aksiyon filmlerinden birini yaptıklarını söyleyebilirim.
özellikle yukarıdan çekim yapılan pompalı tüfekle düşmanlarını duvardan duvara vurduğu sahneler inanılmazdı.
killa harkan tiplemesi çok komik olmuş ,kimin nerden aklına gelmiş bilemem ama rolü oynayan yılların yuri boyka'sı scott adkins'i bir hayli değişik bir tipleme ile görmek ilginç oldu.
son olarak serinin yönetmeni chad stahelski'nin aksiyon sinemasında çıtayı oldukça yukarılara çektiğini söylemem gerek.aksiyon filmlerinin dublörlüğünden bu noktaya gelmiş olması bile büyük başarı.
özellikle yukarıdan çekim yapılan pompalı tüfekle düşmanlarını duvardan duvara vurduğu sahneler inanılmazdı.
killa harkan tiplemesi çok komik olmuş ,kimin nerden aklına gelmiş bilemem ama rolü oynayan yılların yuri boyka'sı scott adkins'i bir hayli değişik bir tipleme ile görmek ilginç oldu.
son olarak serinin yönetmeni chad stahelski'nin aksiyon sinemasında çıtayı oldukça yukarılara çektiğini söylemem gerek.aksiyon filmlerinin dublörlüğünden bu noktaya gelmiş olması bile büyük başarı.
devamını gör...
8.
öncelikle başlık john wick chapter 4 olarak düzeltilmeli. filmin resmi adı bu çünkü. bkz. afiş.
film tek bir şeyi vadediyor. aksiyon. bunu da yaklaşık 3 saat boyunca neredeyse kesintisiz olarak veriyor. şöyle ki film bittiğinde yüksekten düşmekten, defalarca araba çarpmasından, dayaktan, değişik şekillerde öldürülen 140 kişiden sonra yorgun düşüyorsunuz. yönetmen bile artık kahramanın tekrar ve tekrar ayağa kalkıp dövüşmeye devam etmesini alaya almış. merdiven sahnesinin başka bir açıklaması olamaz çünkü. ancak dediğim gibi bu filmin vadettiği şey aksiyon.
tepe kameradan tek plan çekilen bir sahne var ki sinema tarihine geçeceğini düşünüyorum.
aksiyon filmlerinin başyapıtı diyerek de tanımımızı yapalım.
film tek bir şeyi vadediyor. aksiyon. bunu da yaklaşık 3 saat boyunca neredeyse kesintisiz olarak veriyor. şöyle ki film bittiğinde yüksekten düşmekten, defalarca araba çarpmasından, dayaktan, değişik şekillerde öldürülen 140 kişiden sonra yorgun düşüyorsunuz. yönetmen bile artık kahramanın tekrar ve tekrar ayağa kalkıp dövüşmeye devam etmesini alaya almış. merdiven sahnesinin başka bir açıklaması olamaz çünkü. ancak dediğim gibi bu filmin vadettiği şey aksiyon.
tepe kameradan tek plan çekilen bir sahne var ki sinema tarihine geçeceğini düşünüyorum.
aksiyon filmlerinin başyapıtı diyerek de tanımımızı yapalım.
devamını gör...
9.
izlemedim, izleyemedim,izleyemiyorum. *
korsan olana , sinema çekimine bile razıyım ama bulduklarım bile telif hakkı yüzünden kaldırılıyor. mersine gitmeye razıyım bahane arıyorum ama sınavlardan gidemiyorum.
hayır yani neden her şey bu filmi izlememem için ters gidiyor yahuu.
bide nispet yapar gibi övüyorlar yaa.*
korsan olana , sinema çekimine bile razıyım ama bulduklarım bile telif hakkı yüzünden kaldırılıyor. mersine gitmeye razıyım bahane arıyorum ama sınavlardan gidemiyorum.
hayır yani neden her şey bu filmi izlememem için ters gidiyor yahuu.
bide nispet yapar gibi övüyorlar yaa.*
devamını gör...
10.
aşağıdaki bütün yazı baştan aşağı spoiler içerir. john wick evreni değil, direkt filmin başlığına yazdığım için bu uyarıyı yapmam lazım. bir sonraki tanımda, internette sahneler üzerine bir şeyler okuyup ayrıca farklı eklemeler de yapacağım. ayrıca filme saygımdan dolayı, vizyondan çıktıktan sonra sahne eklemesi yapacağım için bir sonraki tanımda fotoğraf eklemeleri olacak.
john wick chapter four
john wick : dördüncü bölüm.
ilk başta filmin en sonuna dokunayım: filmin sonunda düello sırasında kimin öleceğini biliyordum. fakat ben çok amatörce düşündüm ve marquis vincent de gramont'un john wick tarafından düello sırasında 2. kurşunda hedef şaşırtılarak öldürüleceğini düşünüyordum. film size sonucu gösteriyor. marquis'in öleceğini biliyorsunuz fakat ölümü sizin düşündüğünüzden farklı ilerliyor. bir anlamda racona uygun şekilde öldürülmesi; winston'ın "seni aptal herif. tahminlerimizi boşa çıkarmadın." yorumu ile john wick'in aslında orada vincent'ı nasıl öldüreceğinin de belli olduğu bir film sonu görüyoruz. kimse birbirine plandan bahsetmiyor ama herkes her şeyin farkında düello sırasında. benim aklımda kalan tek soru işareti, birbirlerine ölüme giderken bile kardeşlik naraları atan düellodaki ikilinin; john wick değil de blind warrior'ın amacının anlaşılmaması. birbirlerini yaralama konusunda john kesinlikle öldürme amacı gütmüyor ve ilk 2 kurşunu tamamen bilerek ıskalıyor ama karşı tarafın amacını çözemedim. daha sonra seyrettiğimde anlaşılır zaten. filme hayranlığıma geçmek lazım.
paris'i eyfel kulesi ve champs elysee olarak görenlerin değil, paris'i baudelaire, hugo, darwin, hemingway, sartre yüzünden seven, tablo görünce eli ayağına dolaşan edebiyat ve sanat aşıklarının birçok sahnede keyiften dört köşe oldukları, benim gibi ruh hastalarının ise orgazm oldukları paris turuna sahip olan film. gece kulübü, havuzda en yüksek gürültünün olduğu ortamdaki kavga sahneleri, trans halindeki insanların kendinden geçtikleri anda john ve harkan'ın kavga sahnesi; özellikle filmin son 1 saatinde, özellikle radyonun devreye girdiği, mikrofona konuşan siyahi kadının nefis sözler söylerken araya şiirsel cümleler de sıkıştırdığı, sacre coeur'u, kiliseyi sağ çaprazda kamera yardımıyla da gördüğünüz merdiven sahnesindeki mitolojik anlatımlardan, bina içindeki dövüş, çatışma sahneleri sırasındaki god's eye plan sekansına kadar bana kafayı yedirten, mutluluktan kendimi kaybettiğim film.
sade bir aksiyon filmi olsa bugün alacağı hiçbir puanı alamayacak olan(metascore 78 gayet güzel. metascore çok aptalca puanlamalar yapmış olsa da onların bu filme 78 verme sebepleri sadece aksiyon olmaması) bu film, seyircisinin kahramanı olan, onun için puanları en yukarılardan verdikleri ve sinema salonuna koştukları keanu reeves; yönetmen chad stahelski ile ve onun paris'e bakışı birleşince hem 4 filmin en güzeli hem de en dolusu olmuş.
hala daha kulaklarımda radyoda şarkı isteklerini sıralayan siyahi kadının sesi, o sırada kafenin önünde radyodan ilk yer tespiti yapılan ve kısa anlarda komik, biraz abartılı, bazı sahnelerde maalesef "ihtimaller çok bir araya getirilmiş" dediğiniz ancak gerideki 3 filmden de esintiler sunulması gereken hafif absürt, fazla absürt bazı ufak sahnelerin olduğu film.
işte yukarıda söylediğim "içeriği okumak lazım. bilmek, öğrenmek lazım" düsturuna uygun olarak ayrıca, markiz ve john masada oturduklarında masanın bir tarafında kaderi daha baştan yazılmış, yetimhaneye(yetim olması değil kimsesiz olmasından bahsediyorum aslında) ilk bırakıldığı anda kaderi amaçsızlık olmuş ve amacı öldürmek olarak belirlendikten sonra bu amacının elinden alınmaması gereken, alınırsa amaçsız kalacak olan kişi; diğer tarafında hayatı dolu dolu yaşayan, soylu bir aristokratın olması benim için çok güzel bir çatışma ortamı oluşturdu. filmin ilk başında çok eğreti durduğunu düşündüğüm markiz'in, filmin ortalarından itibaren benimsememle beraber filmi farklı yapan ve paris muhteşemliğinin anlatılması için güzel bir araç olduğunu anlamam da filmi sevmeme sebep oldu.
killa harkan bölümü, berlin bölümü, berlin'e gitmeden önceki idam bölümü, bir bütün olarak killa harkan bölümünün filmin en farklı bölümü olduğunu düşünüyorum. john'u öldürüp parayı almak isteyen diğer iki kişinin harkan'ın kumar masasına baştan sonucu belli olmasına rağmen oturmaları ve sonrasındaki berlin bölümü gözüme çok güzel göründü. belaruslu jardan olarak john wick ve etrafındaki aktör, aktrislerin rusçası arasında sadece rahibin rusçası düzgün. diğer aktörler rusça konuşurken berbat ediyorlar. filmlerde böyle bir dezavantaj var. sanıyorum hollywood'da anadillerinden birisi rusça olan kadın ve erkek oyuncular olmadığı için, cast ekibine koyulan kişiler replikleri çok çok kötü söylüyorlar. durun daha bitmedi; ben filmde hem hollywood oyuncusu hem de fransızca çok iyi bildiği için, ben de fransızca bilmediğim için cast anlamında markiz'in çok iyi seçim olduğu yanılgısına kapıldım. işin aslı ise, o da fransızca konusunda adeta çöp bir performans göstermiş. buradan anlıyoruz ki, çok dilli aktör bulmak, ayrıca casta uygun aktör bulmak neredeyse imkansız. hatırlayın christoph waltz bir nazi subayının anlatıldığı inglorious basterds'da 3 dilde de döktürüyorken insanlar en çok bu sahnelere hayran kalmışlardı.
osaka continental hotel sahneleri ile ilgili de oraya dokunmak gerekirse, filmin bu sahneleri, john'un yakın dövüş sahnelerini içeriyor. özellikle koreografi konusunda, iç mekan olup ayrıca yakın dövüş içeren asıl sahneler burada. akira'nın koreografileri de gayet güzel. fakat burada yine aynı şekilde sorgulanması gereken ayrıntı: neden osaka içindeki birimler oklar ve aslında silahsız şekilde karşı tarafı tehdit edip daha sonrasında ahır silahlara geçiş yapıyorlar. zaten en sonunda gelen yeni birliklerle beraber doğal olarak kaybeden taraf onlar oluyor. gelenekçi bir yer var burada. belki de bir gönderme vardır belli olmaz. osaka'daki karanlık atmosfer de güzel bir ayrıntı.
filmin en güzel yanı, filmde iyi ile kötü karşı karşıya da olsa, iyi ile iyi yan yana da olsa güzel ikililer var. bu açıdan film başarılı olmayı zaten hak ediyor. markiz'in sakallı yardımcısı hariç(zaten o da dümdüz silahlı yaver görevi görüyor) filmde boş olan ve ekürisi ile sırıtan kimse yok.
caine yani blind warrior diyeceğimiz karakterde ise sadece ufak bir soru işareti var. osaka bölümünde dedektörleri çeşitli yerlere yerleştirip güzelce düşmanlarının yerini tespit edip yakın dövüş ve silahlı saldırı yapan caine, filmin bazı bölümlerinde maalesef görüyor gibi dövüşüyor. merdiven sahnesi ve bazı dış mekan sahnelerinde, osaka bölümündeki tutarlılık yok. görme engelinin vurgulandığı sahneler gibi, bazı sahnelerin de atılması gerekirdi. örneğin bir tarafla dövüşürken sanki ayet inmiş gibi uzak köşedeki birisinin yumruğunu engelleyip devamında dövüşe devam ediyor. işte burada yönetmen chad, filmin tablo gibi bölümleri dolayısıyla "eh olsun be o kadar!" diyerek bu bazı bölümleri üstünkörü halletmeye uygun görmüş.
john wick'in yakın dövüş örneğini gösterdiği bu filmdeki tek yer osaka katliamı bölümü. kalan bütün yerlerde yok etmek ve daha çok bodoslama girmek için var. zaten dış mekan dövüşlerinde filmin en güzel tarafı merdiven bölümünde insan olduğunun artık hatırlanması ve bazı yardımları alarak kiliseye ulaşması. işte orada merdivende en sonunda yere yıkılıp caine tarafından desteklenmesi ve merdiveni öyle çıkabilmesi de aynı zamanda araştırılması gereken bir başka metafor
filmle ilgili söylediğim "orgazm oldum." cümlelerimin hiçbir abartı tarafı yoktur. beni kilise-sanat-yakın dövüş-çekim teknikleri ile baş başa bırakan ve hikaye anlamında o kadar da dolu olmasına gerek olmayan, daha çok seyir zevki veren bu film her zaman bir tablo gibi hafızamda yer alacak.
filmdeki tablolar hakkında da ayrıca ufak bir araştırma yapmam lazım. yapınca bir sonraki tanımda onlara da dokunmaya çalışırım.
sinema salonu için üretilmiş bir film bu. eğer fırsatınız yoksa kabul ancak fırsatınız olup da bu filmi sinema perdesinde seyretmiyorsanız çok şey kaçırıyorsunuz.
john wick chapter four
john wick : dördüncü bölüm.
ilk başta filmin en sonuna dokunayım: filmin sonunda düello sırasında kimin öleceğini biliyordum. fakat ben çok amatörce düşündüm ve marquis vincent de gramont'un john wick tarafından düello sırasında 2. kurşunda hedef şaşırtılarak öldürüleceğini düşünüyordum. film size sonucu gösteriyor. marquis'in öleceğini biliyorsunuz fakat ölümü sizin düşündüğünüzden farklı ilerliyor. bir anlamda racona uygun şekilde öldürülmesi; winston'ın "seni aptal herif. tahminlerimizi boşa çıkarmadın." yorumu ile john wick'in aslında orada vincent'ı nasıl öldüreceğinin de belli olduğu bir film sonu görüyoruz. kimse birbirine plandan bahsetmiyor ama herkes her şeyin farkında düello sırasında. benim aklımda kalan tek soru işareti, birbirlerine ölüme giderken bile kardeşlik naraları atan düellodaki ikilinin; john wick değil de blind warrior'ın amacının anlaşılmaması. birbirlerini yaralama konusunda john kesinlikle öldürme amacı gütmüyor ve ilk 2 kurşunu tamamen bilerek ıskalıyor ama karşı tarafın amacını çözemedim. daha sonra seyrettiğimde anlaşılır zaten. filme hayranlığıma geçmek lazım.
paris'i eyfel kulesi ve champs elysee olarak görenlerin değil, paris'i baudelaire, hugo, darwin, hemingway, sartre yüzünden seven, tablo görünce eli ayağına dolaşan edebiyat ve sanat aşıklarının birçok sahnede keyiften dört köşe oldukları, benim gibi ruh hastalarının ise orgazm oldukları paris turuna sahip olan film. gece kulübü, havuzda en yüksek gürültünün olduğu ortamdaki kavga sahneleri, trans halindeki insanların kendinden geçtikleri anda john ve harkan'ın kavga sahnesi; özellikle filmin son 1 saatinde, özellikle radyonun devreye girdiği, mikrofona konuşan siyahi kadının nefis sözler söylerken araya şiirsel cümleler de sıkıştırdığı, sacre coeur'u, kiliseyi sağ çaprazda kamera yardımıyla da gördüğünüz merdiven sahnesindeki mitolojik anlatımlardan, bina içindeki dövüş, çatışma sahneleri sırasındaki god's eye plan sekansına kadar bana kafayı yedirten, mutluluktan kendimi kaybettiğim film.
sade bir aksiyon filmi olsa bugün alacağı hiçbir puanı alamayacak olan(metascore 78 gayet güzel. metascore çok aptalca puanlamalar yapmış olsa da onların bu filme 78 verme sebepleri sadece aksiyon olmaması) bu film, seyircisinin kahramanı olan, onun için puanları en yukarılardan verdikleri ve sinema salonuna koştukları keanu reeves; yönetmen chad stahelski ile ve onun paris'e bakışı birleşince hem 4 filmin en güzeli hem de en dolusu olmuş.
hala daha kulaklarımda radyoda şarkı isteklerini sıralayan siyahi kadının sesi, o sırada kafenin önünde radyodan ilk yer tespiti yapılan ve kısa anlarda komik, biraz abartılı, bazı sahnelerde maalesef "ihtimaller çok bir araya getirilmiş" dediğiniz ancak gerideki 3 filmden de esintiler sunulması gereken hafif absürt, fazla absürt bazı ufak sahnelerin olduğu film.
işte yukarıda söylediğim "içeriği okumak lazım. bilmek, öğrenmek lazım" düsturuna uygun olarak ayrıca, markiz ve john masada oturduklarında masanın bir tarafında kaderi daha baştan yazılmış, yetimhaneye(yetim olması değil kimsesiz olmasından bahsediyorum aslında) ilk bırakıldığı anda kaderi amaçsızlık olmuş ve amacı öldürmek olarak belirlendikten sonra bu amacının elinden alınmaması gereken, alınırsa amaçsız kalacak olan kişi; diğer tarafında hayatı dolu dolu yaşayan, soylu bir aristokratın olması benim için çok güzel bir çatışma ortamı oluşturdu. filmin ilk başında çok eğreti durduğunu düşündüğüm markiz'in, filmin ortalarından itibaren benimsememle beraber filmi farklı yapan ve paris muhteşemliğinin anlatılması için güzel bir araç olduğunu anlamam da filmi sevmeme sebep oldu.
killa harkan bölümü, berlin bölümü, berlin'e gitmeden önceki idam bölümü, bir bütün olarak killa harkan bölümünün filmin en farklı bölümü olduğunu düşünüyorum. john'u öldürüp parayı almak isteyen diğer iki kişinin harkan'ın kumar masasına baştan sonucu belli olmasına rağmen oturmaları ve sonrasındaki berlin bölümü gözüme çok güzel göründü. belaruslu jardan olarak john wick ve etrafındaki aktör, aktrislerin rusçası arasında sadece rahibin rusçası düzgün. diğer aktörler rusça konuşurken berbat ediyorlar. filmlerde böyle bir dezavantaj var. sanıyorum hollywood'da anadillerinden birisi rusça olan kadın ve erkek oyuncular olmadığı için, cast ekibine koyulan kişiler replikleri çok çok kötü söylüyorlar. durun daha bitmedi; ben filmde hem hollywood oyuncusu hem de fransızca çok iyi bildiği için, ben de fransızca bilmediğim için cast anlamında markiz'in çok iyi seçim olduğu yanılgısına kapıldım. işin aslı ise, o da fransızca konusunda adeta çöp bir performans göstermiş. buradan anlıyoruz ki, çok dilli aktör bulmak, ayrıca casta uygun aktör bulmak neredeyse imkansız. hatırlayın christoph waltz bir nazi subayının anlatıldığı inglorious basterds'da 3 dilde de döktürüyorken insanlar en çok bu sahnelere hayran kalmışlardı.
osaka continental hotel sahneleri ile ilgili de oraya dokunmak gerekirse, filmin bu sahneleri, john'un yakın dövüş sahnelerini içeriyor. özellikle koreografi konusunda, iç mekan olup ayrıca yakın dövüş içeren asıl sahneler burada. akira'nın koreografileri de gayet güzel. fakat burada yine aynı şekilde sorgulanması gereken ayrıntı: neden osaka içindeki birimler oklar ve aslında silahsız şekilde karşı tarafı tehdit edip daha sonrasında ahır silahlara geçiş yapıyorlar. zaten en sonunda gelen yeni birliklerle beraber doğal olarak kaybeden taraf onlar oluyor. gelenekçi bir yer var burada. belki de bir gönderme vardır belli olmaz. osaka'daki karanlık atmosfer de güzel bir ayrıntı.
filmin en güzel yanı, filmde iyi ile kötü karşı karşıya da olsa, iyi ile iyi yan yana da olsa güzel ikililer var. bu açıdan film başarılı olmayı zaten hak ediyor. markiz'in sakallı yardımcısı hariç(zaten o da dümdüz silahlı yaver görevi görüyor) filmde boş olan ve ekürisi ile sırıtan kimse yok.
caine yani blind warrior diyeceğimiz karakterde ise sadece ufak bir soru işareti var. osaka bölümünde dedektörleri çeşitli yerlere yerleştirip güzelce düşmanlarının yerini tespit edip yakın dövüş ve silahlı saldırı yapan caine, filmin bazı bölümlerinde maalesef görüyor gibi dövüşüyor. merdiven sahnesi ve bazı dış mekan sahnelerinde, osaka bölümündeki tutarlılık yok. görme engelinin vurgulandığı sahneler gibi, bazı sahnelerin de atılması gerekirdi. örneğin bir tarafla dövüşürken sanki ayet inmiş gibi uzak köşedeki birisinin yumruğunu engelleyip devamında dövüşe devam ediyor. işte burada yönetmen chad, filmin tablo gibi bölümleri dolayısıyla "eh olsun be o kadar!" diyerek bu bazı bölümleri üstünkörü halletmeye uygun görmüş.
john wick'in yakın dövüş örneğini gösterdiği bu filmdeki tek yer osaka katliamı bölümü. kalan bütün yerlerde yok etmek ve daha çok bodoslama girmek için var. zaten dış mekan dövüşlerinde filmin en güzel tarafı merdiven bölümünde insan olduğunun artık hatırlanması ve bazı yardımları alarak kiliseye ulaşması. işte orada merdivende en sonunda yere yıkılıp caine tarafından desteklenmesi ve merdiveni öyle çıkabilmesi de aynı zamanda araştırılması gereken bir başka metafor
filmle ilgili söylediğim "orgazm oldum." cümlelerimin hiçbir abartı tarafı yoktur. beni kilise-sanat-yakın dövüş-çekim teknikleri ile baş başa bırakan ve hikaye anlamında o kadar da dolu olmasına gerek olmayan, daha çok seyir zevki veren bu film her zaman bir tablo gibi hafızamda yer alacak.
filmdeki tablolar hakkında da ayrıca ufak bir araştırma yapmam lazım. yapınca bir sonraki tanımda onlara da dokunmaya çalışırım.
sinema salonu için üretilmiş bir film bu. eğer fırsatınız yoksa kabul ancak fırsatınız olup da bu filmi sinema perdesinde seyretmiyorsanız çok şey kaçırıyorsunuz.
devamını gör...
11.
sonunda bayram da seyretme fırsatı buldum . tolstoyun trençkotu tüm ayrıntılarıyla detaylı olarak anlatmış bir şey kalmamış açıkçası. aksiyon diğer filmlerinde olduğu gibi kesinlikle nirvana. sinema da seyretmenin hazzı bir başka. sonu tahmin edilebilir gibi gelse de küçük nüanslar olayı hadi canım noktasına getirmiş. üstelik bu filminde özellikle dostluk ve güven temasının vurgulanmış olması biraz sonun duygusallığını arttırdı doğrusu. serinin tamamı kesinlikle bütünlüğü ve aksiyonda ki dozajı hiç kaybetmeden sunan nadir filmlerden .kesinlikle sinema da seyredilmeli.
not: kendi canı yerine köpeğin canını kurtarmayı tercih ettiği sahneye kalbimi bıraktığımı söylemiş miydim:)
not: kendi canı yerine köpeğin canını kurtarmayı tercih ettiği sahneye kalbimi bıraktığımı söylemiş miydim:)
devamını gör...
12.
kilicla kurşun durdurma sahneleri var biraz cüneyt abinin filmleri gibi olmus .rahmetli 60 metre kale duvarindan salvo ile atlardi da kuş gibi konardi yere.çok sacma film serisi ilk iki bölümü izlems biri olarak yaziyorum.
devamını gör...
13.
kadro fena.
nami diger ip man..donnie yen
nami diger yuri boyka..scott adkins
nami diger (undisputeddeki) 'dolor'.. boykanin ezeli düşmani..marko zaror
nami diğer yiruga miydi neydi son samurayda eğitim ayağina ton cruiseu sopalayan bir japon vardi iste o!
nami diğerler bitmez bu seride ama 4. filmi demin bitirmis biri olarak filmin ana ekseninin 'kursuz gecirmez kompozit ceket' olduğunu düşünüyorum.bu ceket olmasa john wick olmaz gibi bir durum var.wick'in kurumsallasmasindaki ana etken.rakiplerin çogunda bu ceket yok.hani su patir patir öldürdüğü normal vatandaslarda.
eslesmeleri ve bahisleri açan hatunlar dipdiri.telefon trafiği yogun.cok calisior hatunlar..zor tabi ekmek parasi.*
marko zaror yarması az kaldi donnie yen ve keanuyu birbirine yapistirip dikecekti.bir ara senaryodan koptu sanirim ikisini de siradan pataklamaya basladi filmin sonlarina doğru merdivenli bir sahnede.sonra dediğim gibi senaryo icabi aradan cekildi.öldürüldü bir sekilde.sinir bozucu bir kuvveti ve tekniği var adamin ama neylersin ki kötü adam/kötü adamin sağ kolu olmak icin doğmuş.denizlili bir arkadasim var ona cok benziyor.
killa komikti.wick'in boynuna iskambil karti saplamasi güzel bir detaydi.kumar öldürür.*
baska baska..osakadaki continentalin resepsiyonundaki kiz da saglamdi.otel sahibinin kizi hani.saglam kzdi. babasini korumak icin kimonoyu hemen nasi atti kenara? canimsin ! *
film gene felaket sacmaydi. ama kadro.kadro iyiydi.gercekten iyi!koreografi ve kurguyu da es gecmeyelim.
nami diger ip man..donnie yen
nami diger yuri boyka..scott adkins
nami diger (undisputeddeki) 'dolor'.. boykanin ezeli düşmani..marko zaror
nami diğer yiruga miydi neydi son samurayda eğitim ayağina ton cruiseu sopalayan bir japon vardi iste o!
nami diğerler bitmez bu seride ama 4. filmi demin bitirmis biri olarak filmin ana ekseninin 'kursuz gecirmez kompozit ceket' olduğunu düşünüyorum.bu ceket olmasa john wick olmaz gibi bir durum var.wick'in kurumsallasmasindaki ana etken.rakiplerin çogunda bu ceket yok.hani su patir patir öldürdüğü normal vatandaslarda.
eslesmeleri ve bahisleri açan hatunlar dipdiri.telefon trafiği yogun.cok calisior hatunlar..zor tabi ekmek parasi.*
marko zaror yarması az kaldi donnie yen ve keanuyu birbirine yapistirip dikecekti.bir ara senaryodan koptu sanirim ikisini de siradan pataklamaya basladi filmin sonlarina doğru merdivenli bir sahnede.sonra dediğim gibi senaryo icabi aradan cekildi.öldürüldü bir sekilde.sinir bozucu bir kuvveti ve tekniği var adamin ama neylersin ki kötü adam/kötü adamin sağ kolu olmak icin doğmuş.denizlili bir arkadasim var ona cok benziyor.
killa komikti.wick'in boynuna iskambil karti saplamasi güzel bir detaydi.kumar öldürür.*
baska baska..osakadaki continentalin resepsiyonundaki kiz da saglamdi.otel sahibinin kizi hani.saglam kzdi. babasini korumak icin kimonoyu hemen nasi atti kenara? canimsin ! *
film gene felaket sacmaydi. ama kadro.kadro iyiydi.gercekten iyi!koreografi ve kurguyu da es gecmeyelim.
devamını gör...
"john wick 4" ile benzer başlıklar
john wick
88