kadınları olgunlaştıran şeyler

kadın olmadığım için bilemediğim şeyler, ancak fikirlerim var tabi. mesela erkekler çok daha geniş bir alana sahipken, kadınların kapana kısılması, erkek kolayca özel hayat sahibi olabilirken, kadının etrafında bekçiler ve kamera vazifesi gören aile bireyleri ya da insanlar olması, erkek yatarken kadına çocukluktan itibaren ev işi gibi görevler yüklenilmesi, bunlar psikolojik olarak ya olgunlaştırır ya da insana kafayı yedirir bilemedin ikisi birden olur. birde herkes gibi sandığı bir erkeğin üzerinde yıllarca geliştirdiği taktikleri deneyerek onu yenmeye çalışması ancak onu yenememesi. belki de son olarak çocuk sahibi olması ama bunun cinsiyeti ya da türü yok sanırım her canlının bu noktadan sonra olgunlaşma olasığı yüksek, tabi her canlı için bu olasılığın gerçeğe dönüşmesi mümkün değil.

meslek sahibi olup, aileden uzakta; kendi ayakları üstünde durmaya çabalarken insanlardan yediği kazıklar onu olgunlaştırır.

aşk acısı o kadını yine olgunlaştırır.

araştırmayı sever. kendini geliştirmek adına sürekli eğitimler kovalar. tüm bunlar yine onu olgunlaştırır.


"kısaca kendine yaptığı tüm yatırımlar bir kadını olgunlaştırır."

anne olmaktır heralde. anne olana kadar bebeklige devam.

aşkın büyüsü.

acı çekmesi insanı olgunlaştırır.

güvendiği dağlardan yediği kaziklardan sonra olgunlaşır
kendi ayakları üzerinde durduğu zaman
acı çektiği zaman
anne olduğu zaman

aslında o kadar çok şey var ki... gerçi benim yazacağım sebep sadece bir kadını değil erkeği de olgunlaştıran bir sebep. yalnızlaşmak ama fazlasıyla istemeyecek kadar yalnızlaşmak. birilerinin yardımını, anlayışını bir ümit beklemek ama o beklenilen şeylerin bir türlü gelmemesi. kalabalık ortamda, sevdiğin insanların yanındayken yalnızlaşmak o kadar zor ki ve bir insanı kadın erkek fark etmeksizin o kadar çok olgunlaştıran bir olay ki bu. birilerinin bir şeylerine ihtiyaç duymaktan sıyrılıyorsunuz. daha yenilerde böyle bir dönemden geçtim. başlarda fazlasıyla zor ama sonucunda hissedilen olgunluk paha biçilemezdi bence.

bir kız çocuğu büyüyene kadar babasının prensesidir. büyüdüğünde ise rapunzel masalı gibi bir dört duvarın içerisine hapsdilen bir insan olur bir anda. "elalem." denilen insan koalisyonu yüzünden.

elalem ne der? en aşılması zor duvardır bu cümle. hep bu cümleye toslar kadınlar.

bu, duvar gibi olan bu cümle defalarca kez tosladığı için yaralar her tarafını kadının.

ve yaralanan her insan yavaş yavaş büyümeye başlar.

kadınlarında erkeklerden daha olgun oluşunun sebebi budur işte. eğer kadın olarak bu dünyaya geldiysen, bir de üstüne türkiye'de doğmuşsan "eşitlik." adı altında, ama icraatı fos olan bir ataerkil toplumun içine düşmüşsün demektir.

acı.

yalnizlik
ailesi olmamasi
ayaklarinin uzerinde tek başina durmaya calismasi .

kadın/erkek olmak değil mesele.
insanı olgunlaştıran şey yalnız kalmaktır.

tanımları okuyorum ve arttırıyorum.

bazı tanımlara bakıyorum da ohooo hayat slaytın daha ilk sayfalarını yansıtıyor size. inşallah hep güzel sayfalar sunsun ama bazen öyle olmayabiliyor.

ne zaman olgunlaştım ben. içimde korkuyla 10 kat gazi üniversitesi merdivenlerinden bebek arabası ile çıkarken sanırım.

bebeğimin 6.-7. aylarından sonra kas hareketlerinde eksiklik saptadılar. yapması gereken normal kas faaliyetlerini başaramıyordu. çocuk nöroloji yolları gözükmüştü. kalbim küt küt atarken randevu saatine yetişmek için bebek arabası ile çıktığım merdivenlerde olgunlaştım ben. beyin mr ı çekilirken uyutulması gereken bebeğim için imzalamam gereken, içinde onlarca hayal etmesi bile korkunç olan olası ihtimallerle ilgili kağıda gözyaşlarıyla imza atarken olgunlaştım sanırım. mr çekildikten sonra ayılmasını beklerken geçmek bilmeyen dakikaları sayıp ya uyanmazsa korkusu ile olgunlaştım. sonuçlar yorumlanana kadar yaşadığım korku ile olgunlaştım.

insanı olgunlaştıran gerçekler kadın erken ayırt etmiyor. yaşanılan zorluklar sizi bazen bir an da olgun bir insana dönüştürebiliyor.

zaman. hatta sadece zaman.

sezen aksu şarkısı gibi oldu ama kadınlar şarap gibidir değil. şaraplar kadın gibidir.

şaraptan anlamayıp kadınını anlayan henüz görmedim.

dalını kesmemek. kadınların dallarını kesmeyin.
kadınlar dallarınızı kestirmeyin.
güzel ağaçlar olalım.

hiç şüphesiz eylülingover on the band dir.

benim gibi bir zengin bir eş bulamamaları olgunluga eriştirmiyor onları bu yüzden sweety ler sizi

cinsiyet falan fark etmeksizin simone de beauvoir'in ikinci cinsiyet serisini okumak. ben bir ara bağımsızlığa doğrudan başlamış ve tamamlamamıştım (bir çörek klasiği) ve okurken vay be dedim. yani özün sözü sen kadına farklı bir anlam yüklediğin savunmasızlaştırdığın için bir ayrım doğuyor. yoksa insan aynı insan.

ha cinsiyetçilik konusunda yapacaksak bir ayrım gelin ülkemizde kadınları çektiklerinden istanbul sözleşmesinden dem vuralım. diyorum ya yoksa insan aynı insan.

cinsiyet fark etmeksizin türkiye'dir.

gerçi buna olgunlaşmak denemez pek. daha ziyade içimdeki çocuğu öldürüp ciğerini yediler resmen. demans durumundakiler gibi, ölsem de kurtulsam modundayım.

antidepresan olgunlastırıyor. bir donem uzun uzadıya uyku halinde yasadıktan sonra geri donusu olmayan bir olgunluga erisiyorsunuz.

aldatilmak, terk edilmek bence. vetlya cocuk sahibi olmak.