10 yaşındaki kızımı rica minnet dışarı çıkardım bugün. kar atıştırıyordu. sıkı sıkı giydirdim, hava alsın, ekrandan kafasını kaldırsın istedim.

sokağa çıkar çıkmaz sırtlarında çekçekleriyle kağıt toplayan iki kız gördüm. biri benim kızımın yaşlarında, öbürü de biraz daha büyüktü. ayaküstü lafladık, sevindirmek için ufak bir iki şey aldım onlara, sonra dönüp sıcak evimize gittik.

bu çocuklar gözümün önünden gitmiyor şimdi. onlar da çocuk ve sıcak bir odada oturup tv izlemek, okula gitmek, oyun oynamak istemez mi? hayat şımaracak kimse olmayınca büyütüyor ya insanı, lanet olsun bu çocukları vaktinden önce büyüten düzene.

aramızda bu çocuklar için ne yapılabileceğine dair fikri/bilgisi olan var mı? kime başvurmak gerek? bireysel olarak ne yapılabilir? lütfen yardımınıza ihtiyacım var.
devamını gör...
insanların yanından geçerken rahatsızlık vermemecesine ekstra hızlanan,
gece yalnızken gördüğümde içimi rahatlatan,
çekinmesem oturup simit çay içmek isteyeceğim,
şehrin çerini çöpünü derleyip toplayan şehrin asıl sahipleri olur kendileri.
allah yardımcıları olsun.
devamını gör...
her geçen gün sayıları artan çocuklardır. çocuk işçi sayısı zaten azımsanamayacak kadar çok olan türkiye'de insanların gözü görmeyince gönlü katlandığından olsa gerek; diğer ağır işlerde çalışan çocukların aksine bu çocukların dikkat çekmesinin en büyük sebebi belki de her gün sokakta rastlamamızdır. ne kadar kabullenmek istemesem de en azından benim için öyle.

yoksa günde 18 lira için ölen ahmet yıldız kafası pres makinasına sıkışıp da ölene kadar kaç kişinin dikkatini çekti? onu kaç kişi gördü ya da onu gören kaç kişi onun küçük bir çocuk olduğunu, çalıştığı işin onun için ağır ve tehlikeli olduğunu fark etti?

okuduğum ilkokulda, d sınıfından bir çocuk vardı. babası ölmüştü, bir erkek kardeşi vardı ve hastaydı, yürüyemiyordu. biz ortaokuldayken kardeşi ilkokula başlamıştı. annesi tekerlekli sandalye ile getirirdi çocuğu okula. hepimiz tenefüste oyun oynarken o küçücük çocuk kardeşini teneffüse çıkarmak için çabalardı. merdivenleri zar zor indirir, zar zor çıkarırdı.

ben bu arkadaşı bir gün pazarın hemen yanındaki çöplere bakarken gördüm. yanından geçerken kokusuna bile dayanamadığımız çöp hani. başka bir gün evimizin yakınındaki çöpte, başka bir gün kırtasiyenin ilerisindeki çöpte. her gördüğümde ben ona dikkatlice bakarken o sadece dönüp birkaç saniyeliğine bakar sonra hiç görmemiş gibi yoluna devam ederdi. hepimizden daha esmerdi çünkü sürekli güneşin altında geziyordu. hepimizden daha sessizdi. hepimizden daha büyüktü. ama o da çocuktu, bizden bir farkı yoktu. yine de hepimizden daha büyüktü.

okul bitince farklı liselere gittik. okuldan eve dönüşlerde çoğu kez yine onu çöpten kağıt toplarken gördüm. çok uzun bir zamandan sonra ilk kez geçen hafta evimizin yakınındaki bankanın önünde gördüm. bu sefer kağıt toplamıyordu, kıyafetleri güzeldi, eskisi kadar esmer değildi. bankada sıra bekliyordu. ben ona bakarken bu sefer o da dönüp bana baktı. ben onu tanıyordum her ne kadar ismini bilmesem de, o beni tanıdı mı bilmiyorum. biz gülüp oynarken o hep çalışmak zorunda kaldı, muhtemelen liseyi okumadı, hep omuzlarında büyük bir yükle gezdi. belki şimdi büyüdü, şimdi çalışabileceği daha iyi işler var, belki daha iyi para kazanıyor ama eminim hiç çocuk olamadı.

tüm bunları düşünmem, ilkokuldaki arkadaşı hatırlamam ise geçenlerde anneanneme yaptığım ziyaretten sonra oldu. balkonda anneannemle otururken 13-14 yaşlarında kağıt toplayan güzel bir kız çocuğu gördüm. anneanneme sordum bu güzel kızı. anneannemin günler öncesinden dikkatini çekmiş halbuki, onunla sohbet etmiş. emekli maaşı bile olmayan bu kadın en azından bir sıkıntısı olursa belki de bir bardak su için kapısını çalabileceğini söylemiş.

ismi de en az kendisi kadar güzel, çok güzel bir kız gökçe. gözlerinin içi gülüyor derler ya öyle. yine de gülen gözleri insanı hüzünlendirmeye yetecek bir güce sahip. o yaşlarda kendi halimi düşündüm, hani ergen triplerinden fazlasıyla nasibimizi aldığımız, hiçbir şeyi beğenmediğimiz zamanlar. bir de bu kıza baktım; ellerinde eldiven bile yoktu. belli zorlanıyordu çekerken arabasını ama yine de hiç of'lamıyordu. anneannem birkaç kıyafet versem kabul eder misin diye sormuş da o küçücük kız ederim demiş. o yaşta hangimiz giyeriz yetmiş yaşındaki bir kadının kıyafetlerini. hepsinden önemlisi o yaşta hangimiz çöpten kağıt toplamaktan, toplarken arkadaşlarımızla karşılaşmaktan mutlu oluruz.

her gün geçerken anneannemin balkonuna bakarmış, yine baktı. merhaba diyebildim. yere bakarak konuşuyordu, o da merhaba dedi. ismimi söyledim, o söylemedi. o an nasılsın demek çok saçma geldi. aslında birçok soru sormak istedim. mesela okuyor muydu, o yaşta bir çocuk okumak zorundaydı ama zor bir ihtimaldi. sonra annesi babası yaşıyor muydu, onlar olmadığı için mi kağıt topluyordu? ara sıra yanında küçük bir erkek çocuğu dolaştırıyormuş anneannem söylemişti, bakmak zorunda olduğu kardeşi miydi? yoksa daha kötüsü kendi çocuğu muydu, bu yaşta biriyle evlenmek zorunda bırakılmış olabilir miydi?

okula gidiyor musun'dan başka bir şey soramadım. aldığım cevap güzeldi. en azından evli olmadığı, çocuğu olmadığı anlamını çıkarabilirdim. okuyormuş. sekizinci sınıfa geçmiş.

o an, bir işim olmadığına hiç bu kadar üzülmediğimi fark ettim.
devamını gör...
insanlığının zekatını verseler ihya oluruz
(link: https://www.instagram.com/p/CWD8Mtt...
devamını gör...
muhtemelen benden iyi kazanıyordur.
devamını gör...
çoğu sığınmacı , hatta türk görmedim ben. şimdi bizim dükkan yol ağzıdır. önümden çok geçerler, içeri girenler de var. su içecekmiş, e iç paşam.

hiç kızamam, kağıt bizim dükkandan çıkmaz, böyle bir tüketimimiz yok. ben onlara kapalı su veririm giderler.

bugün yaşı belki 9 filan anca vardır, oturduğum yerden dışarıyı görüyorum, tam karşıda kargocu var. orada biraz karton vardı, onları almak istedi. dehlediler çocuğu, yerimden kurşun gibi fırlamak zorunda kaldım.

ismi firaz'mış doğru anladımsa, firaz. her çocuk kadar güzel. hemen gerekenleri yaptım, öğle vaktinin ilk saatleriydi, yemeğini de yedi.

allah beni sürekli çocuklarla sınıyor ve ben çok üzülüyorum, istemiyorum artık böyle bir sınav.
devamını gör...
eve dogru yürürken kendisinin dört beş katı büyüklüğündeki hurda kağıt arabasını kaldırım kenarına park etmiş kız çocuğu dikkatimi çekti. on iki ya da on üc yasinda, fazla değil, sarı saçlı (tabi çok pis) , yeşil gözlü ve çok güzel. burnunun kenarına da dört boncuklu bir hızma takmış. kendi kendine şarkı söylüyor: " yoruldum, cok yoruldum. yoruldum, cok yoruldum"
hava, elini kolunu sallaya sallaya dolasan birini bile beş dakikada sucuk gibi terletecek kadar sıcak. sordum "neden yoruldun kız?"
sorumun saçmalığını yüzüme vurmadı. " kağıt topluyorum abi" dedi.
" gel sana kola alayım" dedim. hemen yanima geldi. iki adım ötedeki marketin dışaridaki buzdolabindan bir kola alip verdim. parasıni ödemek icin girdigim marketten çıktığımda onu kaldırım kenarına oturmuş kolayı içerken gördüm. arkamdan el sallayıp " saģol abi" diye seslendi
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kağıt toplayan çocuklar" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim