kan bağışı için arkadaşlarını götürüp kendi kanını vermemek
başlık "bay panda" tarafından 01.10.2023 12:59 tarihinde açılmıştır.
1.
üniversite kampüsüne kızılay arabası geldiğinde yaptığım eylem, benim kanım bana anca yetiyor bende dolaylı yoldan kan sağlıyorum.
devamını gör...
2.
yaşını doldurmuş erkek kuzenlerime/ abilerime(7-8 kişi) ısrarcı olurdum. çünkü verme şansım yok. yok diye verilmesini de mi sağlamayacağım?
"kırmızının hızlı aktığı dönemlerde şelalelerinizle (damarlarınızla) biraz millete faydanız olsun. eve gidince size tatlı ve başka atıştırmalıklar yapacağım. yardım istemeyeceğim söz." gibi laflar ederdim. ikna olurlardı çünkü yapacak olan benim.
kan tutanı ve iğne fobisi olanı da kolundan tutar sıraya koyardım.
"düşün ki sevdiğin biri için son çare sensin. bunu aşmak zorundasın."
koltuğa geçince "hemşireye değil bana bak. ağlayan kek yapacağım eve gidince. senin daha büyük payına daha çok sos dökeceğim. aklında onu düşün (çok sever diye). şu kaslı kollarınla, benden 1-2 karış uzun boyunla girdiğin olaylara bak. sen küçükken daha çok korkardın ama daha cesurdun."
"kapat çeneni asra. ne yapmaya çalıştığını biliyorum." gerginlik ve biraz korkuyla.
"çene oynatılmadan çıkarılan harfler var biliyor musun? ayrıca benden birkaç yaş büyüksün diye bana karşı kaba olamazsın. seni döverim, abilerime de dövdürürüm."
"asra premses hazretleri, ne olur susun. alii, al şu cadaloz kardeşini başımdan." diye yakınırken koluna bakmasıyla rengi attı.
"hey, ben konuşurken göz teması kur! başta iyi giderken sonrasında bozdun. ayrıca sen bizim 5. çocuk değil misin, 3. abisin. ama kardeşe daha çok benziyorsun bir şikayet etmeler? üzülme 2 abim var. ben sana abi olmasını öğretirim." deyip sinir bozucu şekilde güldüm.
"öğretmediğin bir o kalmıştı. biraz susta kulaklarım nefes alsın."
"woo kulakların solunum yapabiliyor mu? bir ağzı veya akciğeri olduğunu sanmıyorum. hangi canlılara benziyor acaba?" deyince gülmeye başlamıştı.
"kulağıma resmen insan muamelesi yaptın. mecazi anlamdan da bir haber gibi davranmayı bırak." derken bitti.
"geçmiş olsun insan kulaklı. görev başarıyla tamamlandı. öncekine göre daha iyisin. en azından bayılmadın. ne demek efendim teveccühünüz." derken hep birlikte gülüyorduk artık. kalkarken gitmesin diye ağzına direkt meysuyu veriyorduk.
bunu yapma sebebim bir kere evde ona hacamat yapıldı. kendi sandalye üzerindeyken baktım rengi kaçmaya başladı. "rengi soluyor ve terliyor gibi. aman bayılmasın." dedim tanıdık ablaya. "bir şey olmaz." dedi. 7-8 saniye sonra gözleri yarı kapanıp açılmaya başladı. "bayılıyorum sanırım." dedi kısıkça. "gidiyor bu, tutalım." diye telaşla söylenirken sandalyeden kayıyor gibi olunca ablayla tuttuk. "kan tutuyor onu. demeye çekindi. ebata aldandın. telefon yerine onu gözlemlemen gerekmiyor muydu?" diye sinirle söylenmiştim. vakumu çıkardı sildi vs. sonra babamla amcam onu koltuk altı ve ayaklarından tutarak yerdeki uzun mindere yatırdı. portakal suyu verdik. sonra onunda abisi aynı sonla onu da yanına yatırdık.
"portakal suyu istediğinizi söyleseydiniz sıkardık böyle bayılma rolü yapmanıza hiç gerek yoktu, sizi ilgi meraklıları." deyip süt dökmüş kedi hallerine bakarak gülmüştük.
anladım ki onların düzelmesi gerekiyor. kimse yokken bir yerleri kanasa bayılıp kafalarını bir yere vuracaklar. korkunç. bir de ağırlar hiç kaldıracak yanları yok.
baya kan verdi. alıştı ama vermeye devam ediyor.
kızılay kanları bedavaya verir gibi ücretlendirse daha memnun oluruz. sonuçta onlar yardım, zevk değil. veya ticari amaca hizmet edecek şeyler hiç değil...
"kırmızının hızlı aktığı dönemlerde şelalelerinizle (damarlarınızla) biraz millete faydanız olsun. eve gidince size tatlı ve başka atıştırmalıklar yapacağım. yardım istemeyeceğim söz." gibi laflar ederdim. ikna olurlardı çünkü yapacak olan benim.
kan tutanı ve iğne fobisi olanı da kolundan tutar sıraya koyardım.
"düşün ki sevdiğin biri için son çare sensin. bunu aşmak zorundasın."
koltuğa geçince "hemşireye değil bana bak. ağlayan kek yapacağım eve gidince. senin daha büyük payına daha çok sos dökeceğim. aklında onu düşün (çok sever diye). şu kaslı kollarınla, benden 1-2 karış uzun boyunla girdiğin olaylara bak. sen küçükken daha çok korkardın ama daha cesurdun."
"kapat çeneni asra. ne yapmaya çalıştığını biliyorum." gerginlik ve biraz korkuyla.
"çene oynatılmadan çıkarılan harfler var biliyor musun? ayrıca benden birkaç yaş büyüksün diye bana karşı kaba olamazsın. seni döverim, abilerime de dövdürürüm."
"asra premses hazretleri, ne olur susun. alii, al şu cadaloz kardeşini başımdan." diye yakınırken koluna bakmasıyla rengi attı.
"hey, ben konuşurken göz teması kur! başta iyi giderken sonrasında bozdun. ayrıca sen bizim 5. çocuk değil misin, 3. abisin. ama kardeşe daha çok benziyorsun bir şikayet etmeler? üzülme 2 abim var. ben sana abi olmasını öğretirim." deyip sinir bozucu şekilde güldüm.
"öğretmediğin bir o kalmıştı. biraz susta kulaklarım nefes alsın."
"woo kulakların solunum yapabiliyor mu? bir ağzı veya akciğeri olduğunu sanmıyorum. hangi canlılara benziyor acaba?" deyince gülmeye başlamıştı.
"kulağıma resmen insan muamelesi yaptın. mecazi anlamdan da bir haber gibi davranmayı bırak." derken bitti.
"geçmiş olsun insan kulaklı. görev başarıyla tamamlandı. öncekine göre daha iyisin. en azından bayılmadın. ne demek efendim teveccühünüz." derken hep birlikte gülüyorduk artık. kalkarken gitmesin diye ağzına direkt meysuyu veriyorduk.
bunu yapma sebebim bir kere evde ona hacamat yapıldı. kendi sandalye üzerindeyken baktım rengi kaçmaya başladı. "rengi soluyor ve terliyor gibi. aman bayılmasın." dedim tanıdık ablaya. "bir şey olmaz." dedi. 7-8 saniye sonra gözleri yarı kapanıp açılmaya başladı. "bayılıyorum sanırım." dedi kısıkça. "gidiyor bu, tutalım." diye telaşla söylenirken sandalyeden kayıyor gibi olunca ablayla tuttuk. "kan tutuyor onu. demeye çekindi. ebata aldandın. telefon yerine onu gözlemlemen gerekmiyor muydu?" diye sinirle söylenmiştim. vakumu çıkardı sildi vs. sonra babamla amcam onu koltuk altı ve ayaklarından tutarak yerdeki uzun mindere yatırdı. portakal suyu verdik. sonra onunda abisi aynı sonla onu da yanına yatırdık.
"portakal suyu istediğinizi söyleseydiniz sıkardık böyle bayılma rolü yapmanıza hiç gerek yoktu, sizi ilgi meraklıları." deyip süt dökmüş kedi hallerine bakarak gülmüştük.
anladım ki onların düzelmesi gerekiyor. kimse yokken bir yerleri kanasa bayılıp kafalarını bir yere vuracaklar. korkunç. bir de ağırlar hiç kaldıracak yanları yok.
baya kan verdi. alıştı ama vermeye devam ediyor.
kızılay kanları bedavaya verir gibi ücretlendirse daha memnun oluruz. sonuçta onlar yardım, zevk değil. veya ticari amaca hizmet edecek şeyler hiç değil...
devamını gör...
3.
muhtemelen kansızdır.
devamını gör...
"kan bağışı için arkadaşlarını götürüp kendi kanını vermemek" ile benzer başlıklar
kan bağışı
40