orijinal adı: az ajtó
yazar: magda szabo
yayım yılı: 1987
fransa'nın prestijli ödülü femina'yı kazanan roman, birbirinden oldukça farklı olan karakterlerin ilişkilerini ve çatışmalarını konu ediniyor.
yazar: magda szabo
yayım yılı: 1987
fransa'nın prestijli ödülü femina'yı kazanan roman, birbirinden oldukça farklı olan karakterlerin ilişkilerini ve çatışmalarını konu ediniyor.
- étranger için prix femina (2003)
- oxford-weidenfeld çeviri ödülü (2006)
- oxford-weidenfeld çeviri ödülü (2006)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "all tiny beautiful things" tarafından 14.03.2024 18:11 tarihinde açılmıştır.
1.
macar yazar olan magda szabo'nun kaleme aldığı, 1987 yılında yayımlanan müthiş incelikli, akıcı, naif, hüzünlü ve vurucu romanı.
özetlemek gerekirse şöyle bir roman: kadın bir yazar ev işlerinde yardımcı olması için bir hizmetçi tutuyor. roman boyunca birbirleriyle çelişen, sürekli gerginlik yaşayan ama birbirleri olmadan da yapamayacak olan iki kadını okuyoruz. hatta çoğu zaman bu ilişkinin toksik olduğu fikrine kapılıyoruz ama aralarındaki o bağı da görmezden gelemiyoruz.
arka kapak alıntısı:
benden bu denli farklı olmasına karşın nasıl oluyordu da bana bu kadar bağlanabiliyordu? benim neyimi sevdiğini anlayamamıştım doğrusu... daha önce de yazdığım gibi, o zamanlar henüz gençtim, bağlılığın ne denli mantıkdışı, ölümcül ve
güvenilmez bir duygu olduğunu henüz derinlemesine incelememiştim. karşılıklı bağlılığımız, aşk gibi, birtakım tanımlanamayan bileşkelerin sonucuydu çünkü birbirimizi kabullenebilmek için bir sürü ödün vermemiz gerekmişti.
kişisel değerlendirmem de şöyle;
insan, yüreğine saplanan bıçak eğer çok keskinse anında yere yığılmazmış. hepimiz biliyorduk ki emerenc'i yitirmenin acısı içimizi hemen şimdi kemirmeye başlamayacaktı, sonradan sarsılmaya başlayacak, ardından da yere yığılıverecektik, ama o kavanoz gibi garip biçimde de olsa hala bu dünyada mevcut olan emerenc'le burada, huzurunda değil, bir daha asla süpüremeyecek olduğu sokakta veya kadife patili, başıboş kedilerle köpeklerin sessizce sıvıştıkları ve yiyecek bulamadığı bahçelerde yüzleşecektik.
sonu başından belli olan kitaplardan kapı.
yani en baştan biliyoruz o huysuz ve ihtiyar kadının öleceğini ama tüm hikaye boyunca onu bize sevdiriyor ve tanıtıyor bu kitap. kitaptaki tüm yolculuk boyunca da herhangi bir duygunun katkısı olmayınca tüm tanımların biraz eksik kaldığını; bazen şefkat duygusunun sakin bir şekilde dile getirilemeyeceğini; tanrının bize aslında kulağını tıkadığını; ölümün baltasını tutan ellerin sevgi ve aşkın bileşiminden oluştuğunu; bağlılığın ne denli mantıkdışı ve ölümcül olduğunu; bazen birine verilebilecek en güzel hediyenin onun acı çekmesine engel olmak olduğun; ölümün başıboş kalmaktan çok daha merhametli olduğunu; bir şey ne kadar yalınsa onu anlamanın ve anlatmanın ne denli çetrefilli olduğunu; ölümün ölen kişi için her şeyi sıfırladığını öğreniyoruz.
not: bazı kitapları sesli okumayı tercih ediyorum, kedilerim de beni dinliyormuş gibi hissediyorum ve hoşuma gidiyor. bu kitabı okurken çok defa sesim titredi, çok defalar da gözyaşlarımdan dolayı sayfayı göremedim. ve katmanlı insan hikayesi sevenler için muazzam bir kitap önerisi olacağını düşünüyorum.
özetlemek gerekirse şöyle bir roman: kadın bir yazar ev işlerinde yardımcı olması için bir hizmetçi tutuyor. roman boyunca birbirleriyle çelişen, sürekli gerginlik yaşayan ama birbirleri olmadan da yapamayacak olan iki kadını okuyoruz. hatta çoğu zaman bu ilişkinin toksik olduğu fikrine kapılıyoruz ama aralarındaki o bağı da görmezden gelemiyoruz.
arka kapak alıntısı:
benden bu denli farklı olmasına karşın nasıl oluyordu da bana bu kadar bağlanabiliyordu? benim neyimi sevdiğini anlayamamıştım doğrusu... daha önce de yazdığım gibi, o zamanlar henüz gençtim, bağlılığın ne denli mantıkdışı, ölümcül ve
güvenilmez bir duygu olduğunu henüz derinlemesine incelememiştim. karşılıklı bağlılığımız, aşk gibi, birtakım tanımlanamayan bileşkelerin sonucuydu çünkü birbirimizi kabullenebilmek için bir sürü ödün vermemiz gerekmişti.
kişisel değerlendirmem de şöyle;
insan, yüreğine saplanan bıçak eğer çok keskinse anında yere yığılmazmış. hepimiz biliyorduk ki emerenc'i yitirmenin acısı içimizi hemen şimdi kemirmeye başlamayacaktı, sonradan sarsılmaya başlayacak, ardından da yere yığılıverecektik, ama o kavanoz gibi garip biçimde de olsa hala bu dünyada mevcut olan emerenc'le burada, huzurunda değil, bir daha asla süpüremeyecek olduğu sokakta veya kadife patili, başıboş kedilerle köpeklerin sessizce sıvıştıkları ve yiyecek bulamadığı bahçelerde yüzleşecektik.
sonu başından belli olan kitaplardan kapı.
yani en baştan biliyoruz o huysuz ve ihtiyar kadının öleceğini ama tüm hikaye boyunca onu bize sevdiriyor ve tanıtıyor bu kitap. kitaptaki tüm yolculuk boyunca da herhangi bir duygunun katkısı olmayınca tüm tanımların biraz eksik kaldığını; bazen şefkat duygusunun sakin bir şekilde dile getirilemeyeceğini; tanrının bize aslında kulağını tıkadığını; ölümün baltasını tutan ellerin sevgi ve aşkın bileşiminden oluştuğunu; bağlılığın ne denli mantıkdışı ve ölümcül olduğunu; bazen birine verilebilecek en güzel hediyenin onun acı çekmesine engel olmak olduğun; ölümün başıboş kalmaktan çok daha merhametli olduğunu; bir şey ne kadar yalınsa onu anlamanın ve anlatmanın ne denli çetrefilli olduğunu; ölümün ölen kişi için her şeyi sıfırladığını öğreniyoruz.
not: bazı kitapları sesli okumayı tercih ediyorum, kedilerim de beni dinliyormuş gibi hissediyorum ve hoşuma gidiyor. bu kitabı okurken çok defa sesim titredi, çok defalar da gözyaşlarımdan dolayı sayfayı göremedim. ve katmanlı insan hikayesi sevenler için muazzam bir kitap önerisi olacağını düşünüyorum.
devamını gör...
2.
ben bu macar edebiyatı'nı sevdim sanırım. daha fazla okumaya gayret edeceğim. kitap yazarın hayatından da izler taşıdığından okumaya bu kitapla başladığım için mutluyum. dili basitti ama anlatımının farklı bir tadı da var. insanı içine çekiyor. okurken kitaba bağlanıyorsunuz. 240 sayfalık kitabı 2 3 gün içinde rahatlıkla bitirirsiniz.
kitabın en önemli karakteri tabii ki emerenc'ti. böyle sıradan olmayan, ilgi çekici, insanı okurken meraklandıran, yazar onun hakkında biraz daha fazla ayrıntı verse de daha iyi tanısak diye okuru heyecanlandıran karakterlere bayılıyorum. yazarla arasındaki ilişki, hizmetçi olmasına rağmen aralarında gelişen bağlılığı okumak çok güzeldi. çünkü ikisi de ayrı dünyaların insanı gibi gözüküyorlar ama birbirlerini çok seviyorlar. yazarın bunu okuyucuya anlatma şekli de çok güzeldi. emerenc psikolojik olarak incelenmesi gereken çok önemli bir karakter. bu işi profesyonellere bırakıyorum ama onu kim olsa sevmeden duramazdı. ve kitabın sonu. üzüldüm, üzüldüm, yetmedi bir daha üzüldüm. unutulmaz kitaplar arasına girdi. isminin kapı olması da çok anlamlı.
ayrıca yapı kredi yayınları'nın eski siyah kapağı kitabı daha iyi yansıtıyordu. yeni pembe kapak iğrenç. bir şeyi de rezil etmeyin ya.
kitabın en önemli karakteri tabii ki emerenc'ti. böyle sıradan olmayan, ilgi çekici, insanı okurken meraklandıran, yazar onun hakkında biraz daha fazla ayrıntı verse de daha iyi tanısak diye okuru heyecanlandıran karakterlere bayılıyorum. yazarla arasındaki ilişki, hizmetçi olmasına rağmen aralarında gelişen bağlılığı okumak çok güzeldi. çünkü ikisi de ayrı dünyaların insanı gibi gözüküyorlar ama birbirlerini çok seviyorlar. yazarın bunu okuyucuya anlatma şekli de çok güzeldi. emerenc psikolojik olarak incelenmesi gereken çok önemli bir karakter. bu işi profesyonellere bırakıyorum ama onu kim olsa sevmeden duramazdı. ve kitabın sonu. üzüldüm, üzüldüm, yetmedi bir daha üzüldüm. unutulmaz kitaplar arasına girdi. isminin kapı olması da çok anlamlı.
ayrıca yapı kredi yayınları'nın eski siyah kapağı kitabı daha iyi yansıtıyordu. yeni pembe kapak iğrenç. bir şeyi de rezil etmeyin ya.
devamını gör...