1.
bu tip evler, dışı taş, içi ise; saman ve toprak kullanılarak yapılan pişmemiş tuğla benzeri yapımı kolay bir metaryel olankerpiç, tavan ise sıra sıra dizili hezenile bezelidir. zemin ve damı topraktan olup, sıvası ise vazgeçilmez olarak gök toprak veya ak toprak olarak bilinen asbest kullanılır. mis gibi kanserojen. *
sıva yapılırken pamuklu bir bez kullanılır. ekseriyetle atlet kumaşıdir sonra bunu güzelce su ile seyreltilmiş asbest dolu kovaya daldırır şap diye duvarlara sürer. ciğerlerine çeke çeke, kollarından aşağı vücudunun yarısını asbest ile sıvar şakır şakır çılgınca asbestin aktığı bir ortamda badana yapar evin hanımı... asbestte belli eder kendini, ışıl ışıl parlar hani, köy içinde toprak yiyenler vardır bayılırlar gök toprak yemeye asbest olduğunu bilmeden. canım cehalet sen ne güzel şeysin.
bu evlerin kötü bir tarafı yok mu? *elbette var. bu evler, içleri kerpiç olduğu için, iceriden suyu görünce kendilerini koyuveriyorlar. bizzat kendim denedim oradan biliyorum.
dedemin memlekette iki katlı kerpiç bir evi var. olay olduğund.. öhömm şeyy, deneyi yaptığımda beş yaşındaydım. o sene de yaz gelince yine maaile soluğu köyde almıştık. hazır köye gitmişken bir de düğün yapmışlar amcam evlenmiş. annemler tarlada, yeni gelin yengem alt katta yemek yapıyor. ben üst katta babaannemin balkondaki çiçeklerini suluyorum. girişteki mutfaktaki lavabodan sürahiye su doldurup balkondaki çiçeklere taşırken bir zaman sonra ayağımın altı çamurlaşmaya başladı. git-gel yaparken balkona, lavaboda suyun dolmasını beklerken ayak parmaklarimla çamuru mıncıklamaya başladım. derken sürahiyi dolmaya vbırakıp yerdeki çamurla oynamaya başladım. nasil keyifli anlatamam. sırf bunun icin bile kerpiç ev yapılır.
ben oyuna dalınca lavabodaki sürahi dolmuş, gideri kapattığı için su lavaboya odadan da yere akmaya başlamış. yerdeki su üç-dört parmak olunca halıyı kenara ittim, yattım suyun içine, göletteki kurbağalar gibiyim. küçük kurbağa küçük kurbağa kuyruğun nerede? ne bileyim nerede? git anneme sor.
keyifle kelebek yapmaya başladım. ama ne eğlenceli bu evin üst katında suda debelenmek.
her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da bir sonu var. yengem bir bakmış tavandan su akıyor. basmış feryadı;
-" eve şu dolmuş ev göçüyor!" diye.
hemen de ispiyonla... annemler de tarladan dönmüşler, eve az mesafe kala yengemin avazını duyunca ellerinde ne varsa atip eve koşmuşlar. üst kata çıkınca beni su içinde debelenirken bulmuşlar. sonra korku ile suyu boşaltıp o kadar yorgunluğun üstüne bir de beni dövmüşler. dinlenin sonra döversiniz, kaçtığım mı var sanki?!
tabi böyle çökme tehlikesi olunca, hepsine dedem tarafından on gün tatil verildi. annelerinin evlerine gittiler.
bu arada kerpiç ev kendini toparladı. biz de geri geldik evin kadınları sanki ben ikinci defa su doldurmayacakmışım gibi temizlediler.* temizligin yorgunlugu geçmeden bir daha su doldurdum üst kata bakalım ne kadar dayanıklı? yine göçmedi lakin bu kadin milletinden korkulur.
resmen deli gücü var. o kadar yorgunluğa rağmen yine dövdüler ya pes.
kaçtığımız, göctüğümuz yok,kerpiç ev miyim ben göçeyim? müsait bir zamanda döversiniz, ne bu acele?! *
sıva yapılırken pamuklu bir bez kullanılır. ekseriyetle atlet kumaşıdir sonra bunu güzelce su ile seyreltilmiş asbest dolu kovaya daldırır şap diye duvarlara sürer. ciğerlerine çeke çeke, kollarından aşağı vücudunun yarısını asbest ile sıvar şakır şakır çılgınca asbestin aktığı bir ortamda badana yapar evin hanımı... asbestte belli eder kendini, ışıl ışıl parlar hani, köy içinde toprak yiyenler vardır bayılırlar gök toprak yemeye asbest olduğunu bilmeden. canım cehalet sen ne güzel şeysin.
bu evlerin kötü bir tarafı yok mu? *elbette var. bu evler, içleri kerpiç olduğu için, iceriden suyu görünce kendilerini koyuveriyorlar. bizzat kendim denedim oradan biliyorum.
dedemin memlekette iki katlı kerpiç bir evi var. olay olduğund.. öhömm şeyy, deneyi yaptığımda beş yaşındaydım. o sene de yaz gelince yine maaile soluğu köyde almıştık. hazır köye gitmişken bir de düğün yapmışlar amcam evlenmiş. annemler tarlada, yeni gelin yengem alt katta yemek yapıyor. ben üst katta babaannemin balkondaki çiçeklerini suluyorum. girişteki mutfaktaki lavabodan sürahiye su doldurup balkondaki çiçeklere taşırken bir zaman sonra ayağımın altı çamurlaşmaya başladı. git-gel yaparken balkona, lavaboda suyun dolmasını beklerken ayak parmaklarimla çamuru mıncıklamaya başladım. derken sürahiyi dolmaya vbırakıp yerdeki çamurla oynamaya başladım. nasil keyifli anlatamam. sırf bunun icin bile kerpiç ev yapılır.
ben oyuna dalınca lavabodaki sürahi dolmuş, gideri kapattığı için su lavaboya odadan da yere akmaya başlamış. yerdeki su üç-dört parmak olunca halıyı kenara ittim, yattım suyun içine, göletteki kurbağalar gibiyim. küçük kurbağa küçük kurbağa kuyruğun nerede? ne bileyim nerede? git anneme sor.
keyifle kelebek yapmaya başladım. ama ne eğlenceli bu evin üst katında suda debelenmek.
her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da bir sonu var. yengem bir bakmış tavandan su akıyor. basmış feryadı;
-" eve şu dolmuş ev göçüyor!" diye.
hemen de ispiyonla... annemler de tarladan dönmüşler, eve az mesafe kala yengemin avazını duyunca ellerinde ne varsa atip eve koşmuşlar. üst kata çıkınca beni su içinde debelenirken bulmuşlar. sonra korku ile suyu boşaltıp o kadar yorgunluğun üstüne bir de beni dövmüşler. dinlenin sonra döversiniz, kaçtığım mı var sanki?!
tabi böyle çökme tehlikesi olunca, hepsine dedem tarafından on gün tatil verildi. annelerinin evlerine gittiler.
bu arada kerpiç ev kendini toparladı. biz de geri geldik evin kadınları sanki ben ikinci defa su doldurmayacakmışım gibi temizlediler.* temizligin yorgunlugu geçmeden bir daha su doldurdum üst kata bakalım ne kadar dayanıklı? yine göçmedi lakin bu kadin milletinden korkulur.
resmen deli gücü var. o kadar yorgunluğa rağmen yine dövdüler ya pes.
kaçtığımız, göctüğümuz yok,kerpiç ev miyim ben göçeyim? müsait bir zamanda döversiniz, ne bu acele?! *
devamını gör...