(bkz: tahtacı semahı).

bilen bilmeyene anlatsın, oraları geçiyorum.
başka bir sözlükte henüz daha adam olmanın sınırında olduğum günlerden kalan bir yazım.

-
kaçağım, kaçak olduğuma göre seneler 80'ler , izmir'e gelmişim zor bela, 14 aydır görmediğim anamı bankaya emekli maaşını almaya giderken görmüşüm, bakıp bakıp içimi geçirmişim ama yanına varıp kokusuna kanamamamışım, içim kor.
dostlar bulmuş beni, sağım solum dost. "bir köye gidiyoruz dediler, gece çıkarız şehirden, oradan ayvalık". tamam demişim, ne diyeyim ki? ne diyebilirim ki?

kolay mı bırakıp gideceğim herşeyi, yerim yurdum anam kardeşlerim, sevda yok o ara, sevdalık yok çünkü devrimciler aşık olmaz. böyle belletmişler, daha bunun yalan olduğunu ne duyacağım ne de bizzat yaşayacağım, bildiğim dostlar böyle diyor, inanmışız, eyvallah.
naldöken'e geliyoruz, vakit akşama yakın, önce zula bir yerde park ediyor araba, geliyorlar gidiyorlar ben ellerim dizlerimin üstünde kapalı arabanın arka koltuğunda oturuyorum. tahtacı köyü bura diyorlar, onlar iyi insanlar. onlar kim, tahtacı ne demek tam bilmiyorum. tek bildiğim, tek gördüğüm kaldırımları bile bembeyaz kireç boyalı bir mahalle, asmalar var bir de nerdeyse her bahçe duvarınıın üstünden yola zamana mekana kontrast olsun diye yaratılmış asma yaprakları.

tamam doktor diyorlar sonra yanıma gelip, korkuyorum hala, çıplağım. emanetimi almışlar elimden, nerde bilmiyorum yarenim, çıplağım.

arabanın kapıları kapanıyor, gözüm yerde, gözüm o saf kireç beyazında. bir avlu kapısı açılıyor, içeri giriyoruz, bir tuvalet molası, sonra arka bahçe. duvarlar kireç, hem sarılıp ağlayacağım kadar güzel saf bir beyaz hem de mide bulandırıcak kadar zalim bir beyaz, gözlerimi yine yere çeviriyorum.
geliyorlar, gidiyorlar, benden basit alalede bir paket gibi bahsediyorlar, "teslim ederiz, teslim alırlar."

lan benim adım var?
anamı büyük ihtimalle son kez gördüm bugün, o da 35 metre öteden. daha yaşım 30 değil benim, aşık olacağım daha, sevileceğim!

hakkımda planları bitiyor nihayet, çay sigara hiç durmuyor, sonra biri kalkıp içerden bir saz getiriyor, kapının üstündeki tek göz sarı ampule de nur getiriyor o arada.
sonra sigaralardan bir nefes daha çekiliyor sözleşilmiş gibi aynı anda, saz başlıyor ve ben saza aşık oluyorum, kocaman bir divan sazı, çalan adam kısa, parmakları zor yetiyor ama öyle güzel çalıyor ki?

"keşke sktirip gitmek zorunda kalmasam da ben de böyle bir saz alsam"

yine sol yanımdan derdim çok benim diyor o sırada sazı çalan dost. lan! kapatın şu ampulü, kırın! aşık olamayan devrimci ağlayacak yoksa? duymuyorlar iç sesimi, ben de ampulün koyu sarı kısmına düşürüyorum gözyaşlarımı görmüyorlar.

garip ölüsüne de ağlar bulunmaz
hangine yanayım da derdim çok benim

o sene, o yaz gecesi, o saat karar veriyorum, bir gün sazım olursa, bir gün ölü etine dokunmaktan korkar gibi korktuğum saza dokunmaktan kurtulabilirsem, hocam ahmet günday'ın dediğini hatırlayıp "sen iyisin, iyisin sen" diyebildiğim gün bu türküyü çalacağım ilk!

türkü hızlanıyor, yol hazırlıkları bitiyor, türkü bitiyor, kalkıyoruz.

ve taaa seneler sonra bu hafta içinde sazım oluyor, korka korka dokunuyorum, önce basit, gençliğimden çıkardığım ezgiler, sazıma alışıyorum, o da bana, evdeki kediler de her ikimize.

ve bugün cesaret ediyorum, bunu çalmaya.
bilmem kaç sene sonra elime aldığım saz ile bilmem kaç sene önce kendime söz verdiğim türkü birleşiyor.

odamın ampulü sarı, o günkü gibi ama göğsümü gere gere dökülüyor yaşlar sazımın üstüne.

tam olmuşum, tam kalacağım diyorum, kendi yalanıma kendim inanıyorum.

03.04.2020 / 01:29


spotify
devamını gör...
kırtıl, silifkenin bir köyüdür, alevi türkmenlerinin, yani tahtacıların yaşadığı bir köydür, musa abinin köyüdür, sevgili canların köyüdür. müzesi bile vardır, semahı olmasın mı? mengi dönerler, semahlara dururlar...
felteş dede
devamını gör...
fatma...

devamını gör...
tahtacı semahı ...

devamını gör...
kırtıl semahını ilk kez 1992 yılında ege’nin iki yakası albümünde, telli turnam adıyla hasret gültekin söylemiştir. tüm yorumları ayrı güzeldir.
nilüfer sarıtaş
feryal öney
devamını gör...
yüzyıllardır ormanda ağaç biçme ve ağaç ekme işlerinde çalışan “tahtacı”olarak isimlendirilen göçebe oymaklardan oluşan alevi tükmenlerin dini törenlerinde döndükleri dinsel bir dans türü.kızılbaş inancına sahiptirler.günümüzde mersin,antalya,adana,muğla,denizli,ısparta,burdur,aydın,izmir,manisa,balıkesir,çanakkale,afyonkarahisar gibi illerde yaşamaktadırlar.bu iller de tahtacı köylerinde yerleşim halindedirler.
devamını gör...
kırtıl bir mahalle. mersin/silifke'de bir küçük mahalle.

bu öyle bir semah ki buruk bir ıssızlık tadı var tınısında. mustafa eke'nin neyinde tahtacıların sessiz çığlıkları var. kesik kesik üflemeler, konuşur gibi, avaz gibi, hesap sorar gibi...
jan garbarek, norveç kıyılarının ıssızlığında ne yapıyorsa eke ondan daha ileride bir performans sergilemiş. müthiş bir cazz yorum diyorum.

hasret gültekin'den sonra * duyduklarımın en iyisi.

kırtıl semahı
devamını gör...
kim söylerse söylesin, yarası bendedir.

devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kırtıl semahı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim