1.
bir süredir felsefe tarihçisi ömer aygün'ün popcast sunumlarında, en son ise flu tv'deki son söyleşinde bahsi geçen teorem.
katıldığı bir konferansta konuşmacının, salonundaki izleyicilerden elindeki kavanozdaki şekerlerin sayısını tahmin etmesini ve bu rakamı kimseye göstermeden bir kağıda yazmasını istemesi ile başlıyor. ilginç bir biçimde tüm katılımcıların verdikleri rakamlar toplanıp ortalaması alındığında kavanozdaki şeker sayısına yakın bir değer bulunuyor.
çok konuşulan haliyle oy kullanmanın yeterliliğe sahip kişilerin yapması gereken bir eylem olduğu, eğitimsiz-cahil halkın seçimleri dolayısıyla oluşan kaotik ortamdan biteviye dem vurulduğu söylemlere oldukça aykırı bir argüman gibi duruyor. kanaat önderleri, fikir babaları, etkin konuşmacılardan yalıtılmış bir ortamda elbette kitlelerin bilgeliğinden dezanformasyonun uzağındayken bahsedilebilir. bir taraftan john locke'un tabula rasa görüşüne oldukça uzak bir teorem demek de kaçınılmaz görünüyor. nedeni kanımca kitlelerin bilgeliği güya modern insanın doğumundan itibaren yüklenmeye değer bulunan entellektüel gelişkinliğindense sezgisel ve geçmişten geleceğe kadim kültürlerin faydalı aktarımlarının ışığında gelişen bir ağaca benziyor. kendimce üzerinde düşünmeye çabaladığım bu fikrin ilginç olduğu konusundaysa eminim.
katıldığı bir konferansta konuşmacının, salonundaki izleyicilerden elindeki kavanozdaki şekerlerin sayısını tahmin etmesini ve bu rakamı kimseye göstermeden bir kağıda yazmasını istemesi ile başlıyor. ilginç bir biçimde tüm katılımcıların verdikleri rakamlar toplanıp ortalaması alındığında kavanozdaki şeker sayısına yakın bir değer bulunuyor.
çok konuşulan haliyle oy kullanmanın yeterliliğe sahip kişilerin yapması gereken bir eylem olduğu, eğitimsiz-cahil halkın seçimleri dolayısıyla oluşan kaotik ortamdan biteviye dem vurulduğu söylemlere oldukça aykırı bir argüman gibi duruyor. kanaat önderleri, fikir babaları, etkin konuşmacılardan yalıtılmış bir ortamda elbette kitlelerin bilgeliğinden dezanformasyonun uzağındayken bahsedilebilir. bir taraftan john locke'un tabula rasa görüşüne oldukça uzak bir teorem demek de kaçınılmaz görünüyor. nedeni kanımca kitlelerin bilgeliği güya modern insanın doğumundan itibaren yüklenmeye değer bulunan entellektüel gelişkinliğindense sezgisel ve geçmişten geleceğe kadim kültürlerin faydalı aktarımlarının ışığında gelişen bir ağaca benziyor. kendimce üzerinde düşünmeye çabaladığım bu fikrin ilginç olduğu konusundaysa eminim.
devamını gör...
2.
zor iş vesselam.. içi şeker dolu bi kavanozu nazi almanyası döneminde halka sorsalar çıkacak değerin ne gibi bi anlamı olurdu acaba. redüktif yöntemler niteliği yadsır her zaman.
devamını gör...