1.
türk dizi tarihinde, en çok annemi gördüğüm karakterdir.
inanılmaz dehşete sürüklüyor bu durum beni. az önce son bölümü izledim, başlığın açılmamasına şaşırdım.
tamamen rast gele şunu açtım. nasıl bir şeymiş yazarken bakıyorum ben de. maskeli deliler vardı, hemen çekti ilgimi.
pembe hanım, gerçek bir ev annesi. dini bütün, muhafazakar, iyiliksever, sevgi dolu, ailesine bağlı, temiz, tonton. dışarıdan bakınca o kadar kendi halinde ve "tamam" ki. mazbut mu diyorlar, yabancıyım bu kelimelere pardon.
dışarıdan böyle görünüyor. bu gibi insanlara el iyisi deniyor halk arasında. elaleme iyi, yakınlarına kan kusturuyor yani.
evi onun kalesi gibi, evdeki her şeye karşı inanılmaz kontrolcü. oğulları, eşi, kızı, gelinleri, herkes onun istediği gibi olmak ve yaşamak zorunda. çocukları hep dizinin dibinde olmalı. yapışık bir anne. bir sahne vardı, gelini nilay oğlunun göbek bağını nereye gömeceğine karar vermeye çalışıyordu ve pembe hanıma soruyordu sen nereye gömdün diye. yanımdan hiç ayrılmasınlar diye kasaya koydum diye yanıt veriyordu. zaten izin de vermiyor buna.
kızı nursema ile ilişkisi çok ilginç. nefret ediyor kızdan. her davranışında görüyoruz bunu, bakışlarında, yaptıklarında. zaman zaman yakınlık kurmak istese de bunu da tam olarak nasıl yapacağını bilemiyor. kızı tarafından reddedilme / ihanete uğrama duygusu onu daha acımasız ve hırçın yapıyor. aslında bir şeyden korkan, tehdit altında hisseden ve köşeye sıkışmış vahşi bir hayvan gibi.
annem pembe hanım kadar uç bir noktada durmuyor bu arada, o kadar manyak değil. ama biliyorum ki olabilse olurdu. onu pembe hanım olmaktan alıkoyan 2 şey var:
1- ben nursema değilim
2- babam da abdullah bey değil.
pembe hanım nursemayı içten içe kıskanıyor. bir annenin çocuğunu kıskanması fikrini ilk kez benbirneyimki hocamdan duymuştum ve inanılmaz saçma gelmişti. ama olabiliyor böyle şeyler. sanırım kızı üzerinden bir hayat idealize eden baskı görmüş kadınlarda olan bir şey. annem de beni kıskanıyor. bence annemin en çok kıskandığı şey eylemsel olarak özgür olmamdan çok ifadesel olarak özgür olmam. tabii hepsini kısıtlamak adına bir çabası var bu arada ama beni sindiremedi bunlar cezayla falan hiç. o yüzden annemin yöntemi pembe hanımınki gibi aleni bir şekilde saldırgan ve sabote edici değil. annem daha çok duygu sömürüsü kullanıyor. o yüzden daha pasif.
pembe hanımın güçlü olmak ve gücünü hissettirmekle kurduğu bir tahakküm var. bu annemde ben 5 yaşındayken bile çalışmadı. merhametli birisi olduğumu keşfettiği için 5 yaşındayken de önce güç üzerinden otorite kurmaya çalışır sonra strateji değiştirip duygu sömürüsü yapardı.
pembe hanım kızının tam olarak ne olmasını istiyor bilmiyorum, galiba mutsuz olmasını istiyor. annem benim mutluluğumla ya da mutsuzluğumla ilgili değil. yani özel olarak mutsuz olmamdan haz aldığını sanmıyorum. mutlu olmam da onu çok enterese etmiyor gibi duruyor. işler onun istediği gibi yürürse kimseyle derdi yok.
annem hiçbir zaman aldatılmadı. babamla çok fazla çatışmadı. çünkü dediğim gibi, babam abdullah bey değil. bir noktada var oluş olarak anneme uygun zaten, evcimen bir adamdı. genel olarak huzur yanlısıydı. her şeye burnunu sokmazdı ama en önemlisi netti. babamın kendi fikirleri her zaman olur, abdullah bey gibi yönlendirilmeye açık değildir. akıl alır ama sonuçta kendi aklına yatan şeyi yapar.
bunu öğrenince çok şaşırtmıştım ama, pembe hanım nasıl babasını kızının üstüne salmaya çalışmışsa, annem de aynını yapmış. yahu bunu da kendisi söylüyor, gerçekten çok ilginç. babamın genel tavrı elleme kıza şeklinde olmuş. galiba babam belli bir yaşa geldikten sonra benim kendi var oluş şeklime de saygı duydu. muhtemelen kendisininkini bende gördü.adama zaten çok benziyorum. babamla muhatap olurken kendimi her zaman görünür hissettim. bu çocukluğumda da ergneliğimde de yetişkinliğimde de hiç değişmedi. hayatımın her evresinde birey oluşuma büyük ölçüde saygı duydu. annemde ve pembe hanımda bu yok. bir keresinde doktoruma annemle iletişimimde kendimi kadının kulak memesi gibi hissediyorum demiştim. muazzam tanımladım bence çünkü çok saçma bi vücut parçası. kimse onun üzerine düşünmez. kulak memesi sadece kulağımız kaşınıyorsa falan elimize takılır, bir de imajımızı tamamlamak için süslemek istediğimizde. narsistik tutum bu değilse nedir bilmiyorum.
geçenlerde doktorum bazı şeyler annenin elinde değil dedi. ruh hastası ve manyak olduğu için mi? dedim afallamalı güldü * ve o senin tanın, ben öyle bir şey iddia etmedim. ama seni sevemiyorsa bile yapamadığı için yapamıyor, yoksa neden yapmasın? bacağı olmadığı için koşamıyor gibi düşünebilirsin dedi. o da yerinde bi benzetme çünkü 2 bacağı da olmayan birini etrafındaki insanlar taşır, annem böyle olmayı sever. çok zeki biridir ama sonnnsuzca salağa yatar. aciz ve mağdur olmakta nasıl bir konfor olduğunu biliyorum, bence var oluşun en kötü biçimi.
annem benim başarılarımı sabote edemez pembe hanımın yaptığı gibi çünkü onun ulaşabileceği yerlerde değiller. daha soyut ve onun algısının dışında. benim başarı algım da çok bireyseldir o yüzden. yani annemin dokunabileceği bir yerde değil. ama başarıya ulaşma ihtimalim olduğunda bir şekilde sabote etme çabası olur, işte mutluysam olay çıkartır mesela. bir pürüz mutlaka olur yani. her şey ona çok soyut geldiği için o da çok soyut bir alanda oyun oynuyor, duygularımla alakalı bir yerde yani.
nursema'nın en büyük talihsizliği onu gören bir ebeveyne sahip olmayışıydı. yani ebeveynlerden biri böyle olursa bence kurtuluş umudu daha yüksek oluyor.
bu arada babam da kusursuz falan değil. çok mükemmeliyetçi ve empati duygusu düşük biraz. mesela çaresizlik gibi bir duyguyu asla anlamıyor. dümdüz bir kafası var, bir şey gerçekten yapılamaz ise yapmaya çalışmaz. bir şey yapılabilir ise de yapmak için yol arar. o yüzden yapılabilir şeyleri yapamıyor oluş halini anlamıyor, o süreci o kaygılı ve sıkışmış yaşamıyor. sorun varsa git çöz gibi bir yaklaşımı var. çözmeye muktedir olmadığına ikna olana dek ellemez. ama ben babamın böyle olmasından hoşlanıyorum. çalıştığım insanların da mümkünse böyle olmasına gayret ederim. ortalıkta çaresiz ve kafası kesilmiş tavuk gibi dolaşan insan görmeyi ben de sevmem.
pembe hanım da annem de sabit fikirli. bu biraz tahayyül etme eksikliği bence biraz da tahayyül etme isteksizliği. çünkü ben de hayal etmenin riskli bir şey olduğunu düşünmüyorum özellikle öz güven ve öz değer gibi şeylere sahip değilseniz.
kendiyle yüzleşme hali herkes için zor. bunu kolaylıkla yapabilen kimse olduğunu düşünmüyorum. hepimiz kendimizde görmek istemediğimiz şeyler görüyoz. ya işte hem istemiyorsun o olmak hem de osun. bu bir mücadele alanı. değişim de zor bir şey. bazen ona da cesaret edemeyip sıkışıp sıkıştığın yerde kendinle dövüşüyorsun. çok insani, bunu herkesin yaşadığını düşünüyorum. bence ama yine de oraya bir bakmak ve biraz da köşede sıkışmak o kadar dehşet verici değil çünkü sonuçta her kavga çözümleniyor.
işte bunu sen unuttuğunda birilerinin sana hatırlatması önemli. orada da iyi ve destekleyici arkadaşlar etkili bence. bunun tamamen de şansa bağlı olduğunu düşünmüyorum çünkü bir noktada kim olduğun da çoğu zaman işlerin seyrini değiştiriyor. doğru kişileri bulmak başka, uygun kişileri bulmak başka, işte bunlar olabilmek başka. hiç birimizin de her zaman başardığı şeyler değil.
bu kadar kişisel bir şeyi de burada paylaşmak ne kadar doğru bilemedim çünkü arniyetli kuduruk delilerle dolu bir yer. bir çok kişinin de ahlakla alakalı çok bir mevhumu yok. ama yani babamın ekolünde de piştiğimden, annemden saldırdılar diye ağlayacak değilim, karşı atak yapacak malzemeler her zaman vardır ve o yüzden de yayınlicam :d
çok alakasız bi şarkıyla girdim çok manasız bi yerden çıkmak istiyorum:
ağlak şarkı beklediniz di mi, pank iz nat ded ama.*
inanılmaz dehşete sürüklüyor bu durum beni. az önce son bölümü izledim, başlığın açılmamasına şaşırdım.
tamamen rast gele şunu açtım. nasıl bir şeymiş yazarken bakıyorum ben de. maskeli deliler vardı, hemen çekti ilgimi.
pembe hanım, gerçek bir ev annesi. dini bütün, muhafazakar, iyiliksever, sevgi dolu, ailesine bağlı, temiz, tonton. dışarıdan bakınca o kadar kendi halinde ve "tamam" ki. mazbut mu diyorlar, yabancıyım bu kelimelere pardon.
dışarıdan böyle görünüyor. bu gibi insanlara el iyisi deniyor halk arasında. elaleme iyi, yakınlarına kan kusturuyor yani.
evi onun kalesi gibi, evdeki her şeye karşı inanılmaz kontrolcü. oğulları, eşi, kızı, gelinleri, herkes onun istediği gibi olmak ve yaşamak zorunda. çocukları hep dizinin dibinde olmalı. yapışık bir anne. bir sahne vardı, gelini nilay oğlunun göbek bağını nereye gömeceğine karar vermeye çalışıyordu ve pembe hanıma soruyordu sen nereye gömdün diye. yanımdan hiç ayrılmasınlar diye kasaya koydum diye yanıt veriyordu. zaten izin de vermiyor buna.
kızı nursema ile ilişkisi çok ilginç. nefret ediyor kızdan. her davranışında görüyoruz bunu, bakışlarında, yaptıklarında. zaman zaman yakınlık kurmak istese de bunu da tam olarak nasıl yapacağını bilemiyor. kızı tarafından reddedilme / ihanete uğrama duygusu onu daha acımasız ve hırçın yapıyor. aslında bir şeyden korkan, tehdit altında hisseden ve köşeye sıkışmış vahşi bir hayvan gibi.
annem pembe hanım kadar uç bir noktada durmuyor bu arada, o kadar manyak değil. ama biliyorum ki olabilse olurdu. onu pembe hanım olmaktan alıkoyan 2 şey var:
1- ben nursema değilim
2- babam da abdullah bey değil.
pembe hanım nursemayı içten içe kıskanıyor. bir annenin çocuğunu kıskanması fikrini ilk kez benbirneyimki hocamdan duymuştum ve inanılmaz saçma gelmişti. ama olabiliyor böyle şeyler. sanırım kızı üzerinden bir hayat idealize eden baskı görmüş kadınlarda olan bir şey. annem de beni kıskanıyor. bence annemin en çok kıskandığı şey eylemsel olarak özgür olmamdan çok ifadesel olarak özgür olmam. tabii hepsini kısıtlamak adına bir çabası var bu arada ama beni sindiremedi bunlar cezayla falan hiç. o yüzden annemin yöntemi pembe hanımınki gibi aleni bir şekilde saldırgan ve sabote edici değil. annem daha çok duygu sömürüsü kullanıyor. o yüzden daha pasif.
pembe hanımın güçlü olmak ve gücünü hissettirmekle kurduğu bir tahakküm var. bu annemde ben 5 yaşındayken bile çalışmadı. merhametli birisi olduğumu keşfettiği için 5 yaşındayken de önce güç üzerinden otorite kurmaya çalışır sonra strateji değiştirip duygu sömürüsü yapardı.
pembe hanım kızının tam olarak ne olmasını istiyor bilmiyorum, galiba mutsuz olmasını istiyor. annem benim mutluluğumla ya da mutsuzluğumla ilgili değil. yani özel olarak mutsuz olmamdan haz aldığını sanmıyorum. mutlu olmam da onu çok enterese etmiyor gibi duruyor. işler onun istediği gibi yürürse kimseyle derdi yok.
annem hiçbir zaman aldatılmadı. babamla çok fazla çatışmadı. çünkü dediğim gibi, babam abdullah bey değil. bir noktada var oluş olarak anneme uygun zaten, evcimen bir adamdı. genel olarak huzur yanlısıydı. her şeye burnunu sokmazdı ama en önemlisi netti. babamın kendi fikirleri her zaman olur, abdullah bey gibi yönlendirilmeye açık değildir. akıl alır ama sonuçta kendi aklına yatan şeyi yapar.
bunu öğrenince çok şaşırtmıştım ama, pembe hanım nasıl babasını kızının üstüne salmaya çalışmışsa, annem de aynını yapmış. yahu bunu da kendisi söylüyor, gerçekten çok ilginç. babamın genel tavrı elleme kıza şeklinde olmuş. galiba babam belli bir yaşa geldikten sonra benim kendi var oluş şeklime de saygı duydu. muhtemelen kendisininkini bende gördü.adama zaten çok benziyorum. babamla muhatap olurken kendimi her zaman görünür hissettim. bu çocukluğumda da ergneliğimde de yetişkinliğimde de hiç değişmedi. hayatımın her evresinde birey oluşuma büyük ölçüde saygı duydu. annemde ve pembe hanımda bu yok. bir keresinde doktoruma annemle iletişimimde kendimi kadının kulak memesi gibi hissediyorum demiştim. muazzam tanımladım bence çünkü çok saçma bi vücut parçası. kimse onun üzerine düşünmez. kulak memesi sadece kulağımız kaşınıyorsa falan elimize takılır, bir de imajımızı tamamlamak için süslemek istediğimizde. narsistik tutum bu değilse nedir bilmiyorum.
geçenlerde doktorum bazı şeyler annenin elinde değil dedi. ruh hastası ve manyak olduğu için mi? dedim afallamalı güldü * ve o senin tanın, ben öyle bir şey iddia etmedim. ama seni sevemiyorsa bile yapamadığı için yapamıyor, yoksa neden yapmasın? bacağı olmadığı için koşamıyor gibi düşünebilirsin dedi. o da yerinde bi benzetme çünkü 2 bacağı da olmayan birini etrafındaki insanlar taşır, annem böyle olmayı sever. çok zeki biridir ama sonnnsuzca salağa yatar. aciz ve mağdur olmakta nasıl bir konfor olduğunu biliyorum, bence var oluşun en kötü biçimi.
annem benim başarılarımı sabote edemez pembe hanımın yaptığı gibi çünkü onun ulaşabileceği yerlerde değiller. daha soyut ve onun algısının dışında. benim başarı algım da çok bireyseldir o yüzden. yani annemin dokunabileceği bir yerde değil. ama başarıya ulaşma ihtimalim olduğunda bir şekilde sabote etme çabası olur, işte mutluysam olay çıkartır mesela. bir pürüz mutlaka olur yani. her şey ona çok soyut geldiği için o da çok soyut bir alanda oyun oynuyor, duygularımla alakalı bir yerde yani.
nursema'nın en büyük talihsizliği onu gören bir ebeveyne sahip olmayışıydı. yani ebeveynlerden biri böyle olursa bence kurtuluş umudu daha yüksek oluyor.
bu arada babam da kusursuz falan değil. çok mükemmeliyetçi ve empati duygusu düşük biraz. mesela çaresizlik gibi bir duyguyu asla anlamıyor. dümdüz bir kafası var, bir şey gerçekten yapılamaz ise yapmaya çalışmaz. bir şey yapılabilir ise de yapmak için yol arar. o yüzden yapılabilir şeyleri yapamıyor oluş halini anlamıyor, o süreci o kaygılı ve sıkışmış yaşamıyor. sorun varsa git çöz gibi bir yaklaşımı var. çözmeye muktedir olmadığına ikna olana dek ellemez. ama ben babamın böyle olmasından hoşlanıyorum. çalıştığım insanların da mümkünse böyle olmasına gayret ederim. ortalıkta çaresiz ve kafası kesilmiş tavuk gibi dolaşan insan görmeyi ben de sevmem.
pembe hanım da annem de sabit fikirli. bu biraz tahayyül etme eksikliği bence biraz da tahayyül etme isteksizliği. çünkü ben de hayal etmenin riskli bir şey olduğunu düşünmüyorum özellikle öz güven ve öz değer gibi şeylere sahip değilseniz.
kendiyle yüzleşme hali herkes için zor. bunu kolaylıkla yapabilen kimse olduğunu düşünmüyorum. hepimiz kendimizde görmek istemediğimiz şeyler görüyoz. ya işte hem istemiyorsun o olmak hem de osun. bu bir mücadele alanı. değişim de zor bir şey. bazen ona da cesaret edemeyip sıkışıp sıkıştığın yerde kendinle dövüşüyorsun. çok insani, bunu herkesin yaşadığını düşünüyorum. bence ama yine de oraya bir bakmak ve biraz da köşede sıkışmak o kadar dehşet verici değil çünkü sonuçta her kavga çözümleniyor.
işte bunu sen unuttuğunda birilerinin sana hatırlatması önemli. orada da iyi ve destekleyici arkadaşlar etkili bence. bunun tamamen de şansa bağlı olduğunu düşünmüyorum çünkü bir noktada kim olduğun da çoğu zaman işlerin seyrini değiştiriyor. doğru kişileri bulmak başka, uygun kişileri bulmak başka, işte bunlar olabilmek başka. hiç birimizin de her zaman başardığı şeyler değil.
bu kadar kişisel bir şeyi de burada paylaşmak ne kadar doğru bilemedim çünkü arniyetli kuduruk delilerle dolu bir yer. bir çok kişinin de ahlakla alakalı çok bir mevhumu yok. ama yani babamın ekolünde de piştiğimden, annemden saldırdılar diye ağlayacak değilim, karşı atak yapacak malzemeler her zaman vardır ve o yüzden de yayınlicam :d
çok alakasız bi şarkıyla girdim çok manasız bi yerden çıkmak istiyorum:
ağlak şarkı beklediniz di mi, pank iz nat ded ama.*
devamını gör...
2.
nam-ı pinko'dur.
klasik sonradan görme kezo teyze modeli .
klasik sonradan görme kezo teyze modeli .
devamını gör...
3.
ev ahalisi izlediği için ara ara denk geliyorum, çok sorun yok gelebilirim görüntü oluyor da.
o nursema'nın hatlarını yırtmıştı bu kadın, annesi sözde. nasıl koydu o sahne bana anlatamam sanırsın başka derdim yok içim acıdı kadına bir de çok kızdım o pembeye az bile yaptı.
o nursema'nın hatlarını yırtmıştı bu kadın, annesi sözde. nasıl koydu o sahne bana anlatamam sanırsın başka derdim yok içim acıdı kadına bir de çok kızdım o pembeye az bile yaptı.
devamını gör...
4.
ailedeki herkesi kontrol etmeye çalışmasının yanı sıra sadece kendi dertleriyle ilgilenilmesini istemesi gibi özelliklerinden dolayı anneme benzettiğim karakterdir. bazen öfke patlaması yaşayıp çıldırır, bazen mağduru oynar, bazen duygu sömürüsü yapıp ağlar, bazen sinsi bir güler yüz ve tatlı dille ikna çabalarına girer, bazen ise hastalanır ki böylelikle etrafındakilere kendi istediklerini yaptırtır. annem de böyledir.. ya onun dediklerini yaparsın, o zaman seni görür ya da kendi hayatını yaşamaya karar verdiysen, seni görmezden gelir. ya benim dediklerimi yaparsın hayatın kurtulur, ya da kendi yolunu çizersen bedeline katlanırsın fikrini benimsemiş biridir. onun sözünün dışına çıkan evlatlarına bedel ödetmekten, hatta onları cezalandırmaktan büyük keyif alır. çocuklarını bu kadar sevdiğini söyleyip onları kontrol edemediğinde gaddar davranması aslında şaşırtıcı değildir çünkü sevgi zannettiği şey, kontrol etme isteğidir aslında.. kontrol edebildiği insanlar iyidir, edemedikleri kötüdür. iyi biri midir kötü biri midir zihnimde onunla ilgili kesin bir yargı halen mevcut değil. yıllarca annemin bende yarattığı kafa karışıklığı ile yaşadım. bana ne yaptığını yeni yeni çözmeye başladığım dönemlerde onunla tamamen ilişkimi kestiğim zamanlar da oldu, birkaç ay hiç konuşmadım. sonra ona olan öfkemi idare edebilir düzeye getirdiğimde, beni kontrol edemeyeceği bir mesafe ayarlamaya çalıştım hep.. bunda kimi zaman başarılı oldum, kimi zaman ise çuvalladım.. pembe hanım gibi, annem gibi aşırı manipülatif insanlarla ilişki, ateşle ilişkimiz gibi biraz.. çok yaklaşırsan yanıyorsun, çok uzaklaşırsan da donuyorsun çünkü o iyilik meleği gibi davrandığı zamanlarda insana kendini inanılmaz değerli hissettiriyor ama sonra o birkaç güzel anın bedeli çok ağır oluyor, onun kontrolünden çıktığını hissettiği anda insanı yerin dibine sokuveriyor. ezcümle, benim bulduğum çare: bana duygu sömürüsü yaptığında onu geçiştirmek, ondan gelebilecek bir gram dahi olsa sevgi, ilgi, onay vs.'ye muhtaç olmamak, bu ihtiyaçlarımı ondan değil de eşim, çocuklarım, arkadaşlarım gibi diğer insanlardan karşılamak, beni kontrol etmeye çalışmaması için hayatımdaki birçok şeyden ona asla bahsetmeyip onunla sadece yüzeysel konularda konuşmak gibi gibi şeyler..
devamını gör...
5.
kızına karşı korkunç kötülükte bir karakter ama dünki bölümde apo’ya attığı tokatla takdirimi kazandı. helal olsun pinko.
devamını gör...
6.
alkollü kolonya kullanmayan ama iftira ile birini tutuklattirabilen dindar karakter.
devamını gör...
7.
biraz önce kulak misafiri oldum.
ölmüş diyorlar. başınız sağolsun kızlar.
ölmüş diyorlar. başınız sağolsun kızlar.
devamını gör...
8.
yeni bölümün fragmanından ölmüş olduğu anlaşılıyor ama bu kadar güçlü bir karakteri öldürmek de senaryoyu nereye götürür bilemedim. ayrıca meri ile mustafa'nın öpüştüğünü de gördüm. yalnız ben değil apo da gördü. allah allah! neler olacak bakalım.
devamını gör...
9.
eş durumundan katlanmak durumunda kaldığım dizinin karakteri.
got evrenindeki catelyn stark modeli bir ablamız. her şeyi kendi istediği gibi dizayn etmeye çalışıp iyice batırıyor anladığım kadarıyla.
dizinin senaristi de beceriksiz olabilir bilemedim.
çakma karakterdir yani.
aynı dizide çakma bir kadın karakter daha var. hatırlarsam yazarım.
got evrenindeki catelyn stark modeli bir ablamız. her şeyi kendi istediği gibi dizayn etmeye çalışıp iyice batırıyor anladığım kadarıyla.
dizinin senaristi de beceriksiz olabilir bilemedim.
çakma karakterdir yani.
aynı dizide çakma bir kadın karakter daha var. hatırlarsam yazarım.
devamını gör...
10.
muazzam bir karakterdi. olmesine cok uzuldum. kendisiyle birlikte kizilcik serbeti safsatasi benim icin bitmistir. zaten son yayinlanan fragmandan sonra iyice midem bulandi. senaristlerin kronik rahatsizligi olan "guzel baslayan her seyi bok etme hastaligi" yine canimizi sikti.
o halde;
#kizilcikserbetiboykot
o halde;
#kizilcikserbetiboykot
devamını gör...
11.
ana karakterlerden birinin ölmesini geçtim yeni bölüm fragmanından anladığım kadarıyla zehirlendiği de anlaşılmayacak… kardeşim hastane sahibi insanlarsınız, bu kadına durduk yere ne oldu da aniden öldü gitti diye hiç mi sorgulamadınız, hadi siz sorgulamadınız doktorlar da mı işini yapmadı. çok saçma neyse allah rahmet eylesin pinkoya ne diyelim…
devamını gör...