kümeste besleyip ad verdiğin tavuğu kesip yemek
başlık "kedi yiyen fare" tarafından 26.01.2025 11:24 tarihinde açılmıştır.
1.
ihanetin 1 diger adi. evet.
devamını gör...
2.
şükrü erbaş'ın da bir şiirinde bahsettiği "köylü gaddarlığı" hadisesidir bence (köylülük derken, bir zihniyetten bahsediyorum).
çok gaddar oluyor bu adamlar. kafa atılacak cinsten. ineklere de aynısını yapıyorlar.
"hamburger yiyon ama naaberr" diyerek ad hominemle gelen köylüleri de eşekler kovalasın. göz görmeyince whooper katlanır dayıcım. canlı inek verseler kasada, kesmeyiz onu.
lan kınalı kekliğim demişsin, ibiklim demişsin, yapılır mı lan bu? nasıl bir rahat adamsınız anlamadım ki piçler. insanda azıcık "bağ kurma" olur. köylüler bağ kurmak için imam nikahı yapar sadece. acımasızdırlar.
küçükken nefret ettiğim ama zorla katılım sağladığım kurbanlık koyun pazarlığı olayları vardı. gitmek istemesem de çeker götürürlerdi beni. ileride kurbanlık koyun alırken kazıklanmamamı, hayata ve kurban pazarlığına karşı güçlü durmamı isterdi sanırım ailem, neyse şimdi..
oradaki dayılar da isim takmış olurdu hep. çilli bodoş, sevimli süheyla, tonton bülbül vs.
hooop! hızlıca el sıkışıp sallarlardı, bir anda satardı süheylayı. ya senin gibi koyuncu beyefendinin a... k... ben.
sokak kedisi işinde gel zaman git zaman, kedi canlısınınn hiç bitmeyeceğini, matrix reloaded filmindeki agent smith gibi çoğaldığını anlamıştım. kendi kendime bulduğum en mantıklı çare "isim koymamak" oldu. bir şeye isim koymak, onunla kurulan bağdır. bir şeye isim koymak, sorumluluk alacağına dair imza atmaktır. pufuduk kuyruk, neşeli duman dediğin anda, ayrılman daha zor olur, yokluğuna alışman acı verir.
tüm çiftçilerimizin kınalı keklik diyen o ağızlarını yırtmak istiyorum.
tabi bizi anlamıyorlar.
şu an şu satırlarımı okuyan bir köylü, eşime g-string giydirip esnafa 'nasıl olmuş hanım' diyen cihangir şairlerinden haldun bey türünde bir insan olduğumu sanıyor hemen. o pis bıyığını burmaya başlıyor. oysa çok kalifiye bir vurucuyum, alakası yok. sokak argosunun da içinde doğmuşum, sizi o çiftliğinizde ineklerinizin tavuklarınızın yanında nonoş ederim köylü bey, ithamlarınıza dikkat edin. şeker satılmış ağa derler size bundan sonra. çok ağır çakan bir centilmenimdir.
acımasız köylülerin hassaslarla dalga geçmesinin nedeni başka.
nasılki bir hamal hiçbir zaman varoluş sancısı çekmiyorsa, bizim de bu varoluş sancılarımız olmadan "hanimiş de düldüllü hasanım" deyip deyip, akşama düldüllü hasanlarımızdan omlet yapmamızı bekliyor pis köylüler. duygusal matkaplarız biz be. hayvanlar konusunda sek bir femonazi gibiyim.
"hele bi sakin ol yeğenim, ekmek parası" diyorlar. geçin onları sülo dayılar. bir insan hamal da olsa, tavukları ve tavuk olma olgusunu sorgulamalı bence. en azından isim takmayın inbeler. isim verdiği canlıya onu yapanı masaya yatırıp omlet olana kadar matkaplayasım geliyor.
çok gaddar oluyor bu adamlar. kafa atılacak cinsten. ineklere de aynısını yapıyorlar.
"hamburger yiyon ama naaberr" diyerek ad hominemle gelen köylüleri de eşekler kovalasın. göz görmeyince whooper katlanır dayıcım. canlı inek verseler kasada, kesmeyiz onu.
lan kınalı kekliğim demişsin, ibiklim demişsin, yapılır mı lan bu? nasıl bir rahat adamsınız anlamadım ki piçler. insanda azıcık "bağ kurma" olur. köylüler bağ kurmak için imam nikahı yapar sadece. acımasızdırlar.
küçükken nefret ettiğim ama zorla katılım sağladığım kurbanlık koyun pazarlığı olayları vardı. gitmek istemesem de çeker götürürlerdi beni. ileride kurbanlık koyun alırken kazıklanmamamı, hayata ve kurban pazarlığına karşı güçlü durmamı isterdi sanırım ailem, neyse şimdi..
oradaki dayılar da isim takmış olurdu hep. çilli bodoş, sevimli süheyla, tonton bülbül vs.
hooop! hızlıca el sıkışıp sallarlardı, bir anda satardı süheylayı. ya senin gibi koyuncu beyefendinin a... k... ben.
sokak kedisi işinde gel zaman git zaman, kedi canlısınınn hiç bitmeyeceğini, matrix reloaded filmindeki agent smith gibi çoğaldığını anlamıştım. kendi kendime bulduğum en mantıklı çare "isim koymamak" oldu. bir şeye isim koymak, onunla kurulan bağdır. bir şeye isim koymak, sorumluluk alacağına dair imza atmaktır. pufuduk kuyruk, neşeli duman dediğin anda, ayrılman daha zor olur, yokluğuna alışman acı verir.
tüm çiftçilerimizin kınalı keklik diyen o ağızlarını yırtmak istiyorum.
tabi bizi anlamıyorlar.
şu an şu satırlarımı okuyan bir köylü, eşime g-string giydirip esnafa 'nasıl olmuş hanım' diyen cihangir şairlerinden haldun bey türünde bir insan olduğumu sanıyor hemen. o pis bıyığını burmaya başlıyor. oysa çok kalifiye bir vurucuyum, alakası yok. sokak argosunun da içinde doğmuşum, sizi o çiftliğinizde ineklerinizin tavuklarınızın yanında nonoş ederim köylü bey, ithamlarınıza dikkat edin. şeker satılmış ağa derler size bundan sonra. çok ağır çakan bir centilmenimdir.
acımasız köylülerin hassaslarla dalga geçmesinin nedeni başka.
nasılki bir hamal hiçbir zaman varoluş sancısı çekmiyorsa, bizim de bu varoluş sancılarımız olmadan "hanimiş de düldüllü hasanım" deyip deyip, akşama düldüllü hasanlarımızdan omlet yapmamızı bekliyor pis köylüler. duygusal matkaplarız biz be. hayvanlar konusunda sek bir femonazi gibiyim.
"hele bi sakin ol yeğenim, ekmek parası" diyorlar. geçin onları sülo dayılar. bir insan hamal da olsa, tavukları ve tavuk olma olgusunu sorgulamalı bence. en azından isim takmayın inbeler. isim verdiği canlıya onu yapanı masaya yatırıp omlet olana kadar matkaplayasım geliyor.
devamını gör...