1.
benimki kötü geçti. siz anlatsanıza biraz.
devamını gör...
2.
lise bitiminde izlenilen dizi ve filmler özenmesi ile girişilip sonu arka dörtlünün mezuniyet sonrası after organizasyonuna katılarak biten etkinlik.
ben katılmadım..
yıllıkta almadım
birileri için yazmışımdır birileri de bana yazmıştır.
gerekli mi
after kesinlikle gerekli.
ben katılmadım..
yıllıkta almadım
birileri için yazmışımdır birileri de bana yazmıştır.
gerekli mi
after kesinlikle gerekli.
devamını gör...
3.
en çok içimde kalan şeydir. malum pandemi yüzünden yapamadık. 4 sene okudum, tuhaf hocalara, iğrenç insanlara katlandım. ama acısını çıkaramadan mezun oldum. kanayan yaram...
devamını gör...
4.
normalde oynamayı çok sevmeyen biri olmama rağmen deli gibi oynadığım, halayı bırakamadığım gündü... mükemmeldi... eminim okulda beni tanıyanlar bu kız o kız mı falan demiştir çünkü çok konuşan eğlenen bir tip değildim...
devamını gör...
5.
gitmedim, pişman değilim.
devamını gör...
6.
gitmeye dahi lüzum görmediğim gereksiz dönemin gereksiz mezuniyetidir.
devamını gör...
7.
mezuniyetim olmadı. gerçi olsa da gitmezdim.
devamını gör...
8.
gitmeyeyazıyordum.
ama gittim. ve gittiğim için aşırı mutluyum.
üzerinden zaten bir yıl geçmişti ve bitenin bittiğini, çoktan hoşça kal dediğimi düşünüyordum. yıllar içinde sorun teşkil etmiş kötü anıların mekanı ile yüzleşmek istemiyordum. ve başka kişisel sebepler...
arkadaşlarım gelmeyeceğime üzülüyorlardı ve özellikle biri, beni; konuşması ve ortaya sunduğu savları ile gerçekten etkiledi. ortaokul mezuniyetine de gitmemiştim (ve pişman olmuştum). bu sefer de farklı açıdan bakmalıydım.
izlediyseniz bilirsiniz, himym'da, ted; şehirden ayrılacağı zaman hep iyi şeylere veda ediyordu. lily ise ona "neden hep iyi şeylere veda ediyorsun ki? kötü şeylere de veda etmelisin." diyordu. çok net hatırlıyorum, o partı izlediğim an bu tavsiyeyi yersiz ve saçma bulmuştum. terk ederek zaten veda etmiyor muydu?
ama öyle değilmiş işte. terk etmek kaçmak imiş. korktuğundan kaçarmışsın. korkmak da asla tatmin etmezmiş. telafisi yok ise pişman bırakırmış.
ve mezuniyet, çok güzel bir geceydi. özenerek giyindik, kombini toparlamak sıkıntılıydı, kabul*. aşırı güzel ve eğlenceli fotoğraf çekimleri... isimlerin tek tek okunması, sahte diploma almak. eğlenceli bir son. wayy, bitirdik ve mutluyum, diyebilmek. tüm herkesle son kez o ortamda bulunduğunu bilmek ve sadece ve sadece anın tadını çıkarmak.
güçlü olduğunu hissettiren bir son.
gitmemeyi düşünen birileri varsa, kesinlikle arkadaşlarının onsuz eğlenmesine ve kendisinin sonrasında pişman olmasına izin vermemeli. (sonraki hafta boyunca instagramda paylaşılan mezuniyet fotoğraflarını görmek ve ne kaçırdığın hakkında fikirler edinmek insanı çıldırtıyor.)
herkes için bol eğlenceli bir gün olsun!
ama gittim. ve gittiğim için aşırı mutluyum.
üzerinden zaten bir yıl geçmişti ve bitenin bittiğini, çoktan hoşça kal dediğimi düşünüyordum. yıllar içinde sorun teşkil etmiş kötü anıların mekanı ile yüzleşmek istemiyordum. ve başka kişisel sebepler...
arkadaşlarım gelmeyeceğime üzülüyorlardı ve özellikle biri, beni; konuşması ve ortaya sunduğu savları ile gerçekten etkiledi. ortaokul mezuniyetine de gitmemiştim (ve pişman olmuştum). bu sefer de farklı açıdan bakmalıydım.
izlediyseniz bilirsiniz, himym'da, ted; şehirden ayrılacağı zaman hep iyi şeylere veda ediyordu. lily ise ona "neden hep iyi şeylere veda ediyorsun ki? kötü şeylere de veda etmelisin." diyordu. çok net hatırlıyorum, o partı izlediğim an bu tavsiyeyi yersiz ve saçma bulmuştum. terk ederek zaten veda etmiyor muydu?
ama öyle değilmiş işte. terk etmek kaçmak imiş. korktuğundan kaçarmışsın. korkmak da asla tatmin etmezmiş. telafisi yok ise pişman bırakırmış.
ve mezuniyet, çok güzel bir geceydi. özenerek giyindik, kombini toparlamak sıkıntılıydı, kabul*. aşırı güzel ve eğlenceli fotoğraf çekimleri... isimlerin tek tek okunması, sahte diploma almak. eğlenceli bir son. wayy, bitirdik ve mutluyum, diyebilmek. tüm herkesle son kez o ortamda bulunduğunu bilmek ve sadece ve sadece anın tadını çıkarmak.
güçlü olduğunu hissettiren bir son.
gitmemeyi düşünen birileri varsa, kesinlikle arkadaşlarının onsuz eğlenmesine ve kendisinin sonrasında pişman olmasına izin vermemeli. (sonraki hafta boyunca instagramda paylaşılan mezuniyet fotoğraflarını görmek ve ne kaçırdığın hakkında fikirler edinmek insanı çıldırtıyor.)
herkes için bol eğlenceli bir gün olsun!
devamını gör...
9.
buruk bir sevinç barındıran serenomoni. ilk gün kapıdan girdiğinde görüp 4 yıl arkadaşlık ettiğin insanlardan ayrılmak üzüyor insanı. ama lisenin gerçek bir cehennem olduğu yadsınamaz. seviniyor insan kurtuluşuna. yıllar sonra belki kapının önünden geçerken uğrarım aynı şehirde yaşarsam. ama hayatta içeri girmek istemiyorum en az birkaç sene boyunca.
devamını gör...
10.
duygusuz olacağımı düşündüğüm zamanlarda aniden bir duygusallık geliyor bana.
nitekim lise mezuniyeti de öyle oldu. mesele kep atmak falan değil, kürsüye çıkıp diploma almak değil.
bu gün karneye almaya gittikten sonra öğretmenlere sarılmak asıl buruk olan. biliyorum ki öğretmenler öğrencilere biraz mavi boncuk dağıtırlar. ama birkaç öğretmenim var ki sahicilerdi.
bir fizik öğretmenim var, kendisi duymasın, odtü fizik mezunu olduğu için birkaç tahtasının hasarlı olduğunu düşünüyoruz. ailemi her gördüğünde kızınız istediği yere gelecek derdi. bana da dedi bu gün. kimsenin karşısında ağlamadım ama açtım muslukları karşısında. sonra da burnumu çekerken size sarılabilir miyim dedim. şapşal bir andı. eşit ağırlıkçı olmama rağmen çocukluktan beri, 9. sınıf işte, hırsıma tanık olan bir öğretmendi.
ve müdür yardımcısı. okulda bazı sorunlarımda bana destek olan kişi oldu. nefret ve aşk arasında bir ilişkimiz vardı, sanırım kendine benzetiyordu beni. karnemi kendisinden aldım ve gitme dedi, sarılalım. seni ileride iyi yerlerde göreceğim çünkü bu azimi tanıyorum dedi.
ah, lise, ve son gün. capcanlı kalsın bu anılar. değdi bazı şeylere.
nitekim lise mezuniyeti de öyle oldu. mesele kep atmak falan değil, kürsüye çıkıp diploma almak değil.
bu gün karneye almaya gittikten sonra öğretmenlere sarılmak asıl buruk olan. biliyorum ki öğretmenler öğrencilere biraz mavi boncuk dağıtırlar. ama birkaç öğretmenim var ki sahicilerdi.
bir fizik öğretmenim var, kendisi duymasın, odtü fizik mezunu olduğu için birkaç tahtasının hasarlı olduğunu düşünüyoruz. ailemi her gördüğünde kızınız istediği yere gelecek derdi. bana da dedi bu gün. kimsenin karşısında ağlamadım ama açtım muslukları karşısında. sonra da burnumu çekerken size sarılabilir miyim dedim. şapşal bir andı. eşit ağırlıkçı olmama rağmen çocukluktan beri, 9. sınıf işte, hırsıma tanık olan bir öğretmendi.
ve müdür yardımcısı. okulda bazı sorunlarımda bana destek olan kişi oldu. nefret ve aşk arasında bir ilişkimiz vardı, sanırım kendine benzetiyordu beni. karnemi kendisinden aldım ve gitme dedi, sarılalım. seni ileride iyi yerlerde göreceğim çünkü bu azimi tanıyorum dedi.
ah, lise, ve son gün. capcanlı kalsın bu anılar. değdi bazı şeylere.
devamını gör...
11.
liseden mezun olmama rağmen mezuniyetimin olmaması dışında hiç bir sorun yok
devamını gör...
12.
2008'de mezun olan bir yazar mezuniyet bilgilerinin e devlette görünüp görünmedigini söyleyebilir mi? öncesi ya da sonrası değil tam 2008de mezun olan kişilerin bilgileri görünüyor mu onu merak ediyorum.
tanım : ilkokuldan sonra okunan dönem.
tanım : ilkokuldan sonra okunan dönem.
devamını gör...
13.
bizim müdür sıkı milliyetçi birisiydi. kep ve benzeri amerikanvari törenler bizde yasaktı. yıllıkta bile fotoğraflarımız üniformalı sadece. nusret başkana saygılar.
devamını gör...
14.
bir ay öncesinde disipline sevk edildiğimde müdür yardımcısı okuldan atmakla tehdit etmişti beni. iki gün sonra kamera kayıtlarından masum olduğum ortaya çıkmıştı fakat aynı müdür yardımcısı ve birkaç öğretmen dışında kimse inanmamıştı bana. hiç istemeyerek ailemin zoruyla katılmıştım törene. kepi atarken lise mezuniyetinden çok, bir daha hiçbirini görmek zorunda olmadığıma sevinmiştim. gerçekten de bir daha hiç görmedim onları.
benim için hayat boyu görmek istemediğim insanları, bir daha görmeyeceğim sevincidir lise mezuniyeti.
benim için hayat boyu görmek istemediğim insanları, bir daha görmeyeceğim sevincidir lise mezuniyeti.
devamını gör...
15.
??ç??ş ü?ü??ü?????, ??????????ı? ?? ??ş??ı??? ??????? ş???? ?????? ş???? ???? ??????????, ???? ü?ü??ü??? ?? ???? ???????? ????????????. ?? ? ?ı?ı? ???ı???? ???ı?ığı? ??? ????? ???? ??? ?ü??? ??????? ????. ???şı??ş?ığı? ??? ?ü??? ??????ğ??? ??ş? ????. ???????????? ??ğ??? ?? ??ç ?ı?ı??????ı?ı ???? ????????. ??????? ç?? ??????? ????? ??????. ???? ç?? ş?? öğ????? ??????? ???????ı? ?? ?????ı?? ??????? ??ğ???? ????????? ?? şü???????ı?ı ??????????. ?? ???? ???ç?? ş?? ????? ?????? ??ğ?? ??????? ??? ????????ı?. ??? ?? ??ç??ş ??? ?? ??????????ğ?? ??? ???????...
devamını gör...
16.
nasıl yazdın la öyle
devamını gör...
17.
??ç??ş ü?ü??ü?????, ??????????ı? ?? ??ş??ı??? ??????? ş???? ?????? ş???? ???? ??????????, ???? ü?ü??ü??? ?? ???? ???????? ????????????. ?? ? ?ı?ı? ???ı???? ???ı?ığı? ??? ????? ???? ??? ?ü??? ??????? ????. ???şı??ş?ığı? ??? ?ü??? ??????ğ??? ??ş? ????. ???????????? ??ğ??? ?? ??ç ?ı?ı??????ı?ı ???? ????????. ??????? ç?? ??????? ????? ??????. ???? ç?? ş?? öğ????? ??????? ???????ı? ?? ?????ı?? ??????? ??ğ???? ????????? ?? şü???????ı?ı ??????????. ?? ???? ???ç?? ş?? ????? ?????? ??ğ?? ??????? ??? ????????ı?. ??? ?? ??ç??ş ??? ?? ??????????ğ?? ??? ???????...
devamını gör...
18.
ahahahhaa mezuniyet partisinde ayağımdaki topukluyla 2 tahta arasına bacağım sıkışmıştı tabi çorabım paramparçaaaa ama harbi barbi olarak hiç düşmemiş edasıyla kalkıp çorabimi cikarip partilemeye devam etmiştim
devamını gör...
19.
ısrarla katıldığım çok gerekli (!) bir organizasyon.
oynamaktan nefret ediyorum diye oturmuşum sohbet ediyorum. gelen giden" asra bu senin mezuniyetin niye oynamıyorsun ki?"
"evet o yüzden sadece pasta yemeye geldim. yerime oynayabilirsiniz." diyordum. bazı öğretmenlerim ve sevgili çömezler bu lafımı şaka sanıp baya gülüp gidiyordu.
neyse bir ara kep töreni için hazırlık odasına gittik. cübbe giyimi vs.
o zamanlar saçım uzundu baya ve ben kıvırcık saçtan vazgeçemediğim için bu sefer düzgün dalgalı ve yarım örgülü şeklinde bir model yaptırmıştım.
sınıftaki erkeklerin işi kolay olduğu için bitiren kep takımında kızlara yardıma geliyordu.
bazıları saçma bir model yaptırdığı için çözmek zorunda kalıyordu, öbürüsü siyah toka bulamıyor vs.
sonra sınıfta hem anlaşamadığım hem de anlaştığım arkadaşım(w) geldi dedim "yardıma ihtiyacım yok sağ ol." deyip aynada uğraşırken o gitmemiş sonra"çok güzel görünüyorsun." dedi. genelde sataşıp dayak yediği için hiç üzerime alınmıyorum. merak ettim ama kime diyor bunu(çünkü malzeme yapacaktım.) döndüm baktım diyeceği kimse yok ve bana bakıyor. "sen onu bana mı dedin?" deyince "yok aynadakine." deyip gülmüştü. "hm o zaman aynadaki teşekkür etsin." dedim hafif gülerek. sonrasında "herkes hazır mıı?" diye sesler gelmeye başladı. ama kep'in o ipi bir türlü yanda durmuyor. sonra ona baktım "senin ip nasıl geriye gitmeden duruyor sırrını vermek istersen dinliyorum?" dedim.
"isterim, yaklaş kimse duymasın." dedi. "gürültü de kim duyacak ya hadi söyle bak, bu hâlde çıkarsam yıllar geçse de bunu hatırlayıp üzülürüm." dedim o an ki telaş ve heyecanla.
"yapıştırdım." dedi. "neee, çok mantıklı, daha var mı?" deyince en yakın arkadaşına sormaya gitti. ama ortam o kadar rüzgarlı ki cübbe bile uçup gidecek gibiydi. o yüzden tokalıyorduk.
neyse sonra gitti getirdi. gel bu sefer taktığın tokaları geri çöz. saçımın içine edildi. ve acele ettiğim için çokça saç telim koptu. "mezun oluyoruz ama inadın değişmedi. yardım etsem ölmem. sen de izin versen ölmezsin." deyince
"olumm zaten saçım bozuldu ve çok sevdiğim saçlarım koptu. şu an sinirlerim bozuk. sen gidip başkasına yardım etsene." desem de gitmedi. en son en azından ipleri onun yapıştırmasına izin vermiştim ve "doğru düzgün sür, pişman etme. şaka ya da oyuna çevirirsen pastayı kafana bularım tamam mı?" deyince kahkaha atmıştı. "şu kadarcık delikten onu nasıl yapayım? bana olan güvenin göz yaşartıcı." dese de onun nasıl bir şeytan olabileceğini gayet iyi biliyorum. "ciddiyim bak. mezun oluyoruz biraz büyü. hem cici görünürken bir kızın saçlarına yapışkan sürme olayıyla gündeme gelirsen popülerliğin zedelenir. anladın mı çocuğum?(!)" dedim. bu bozulmuş bir şekilde baktı aman hep sen boz veya hep sen eğlen dememek için kendimi zor tuttum.
neyse sonra halledip çıkmaya başladık.
ismi söylenen gidiyor. ilk kendi gitti ben de 6-7 kişiden sonra (sonlara doğru) gittim.
kendime arka yerleri gözlüyordum. çekim olacak ve pek çıkasım yok. bir gittim herkes değişik ve kalabalık. kim ne bilemedim. resmen annesinin elini bırakmış çocuk gibi hissettim. öğretmenler beni ön tarafa çağırıyor. ben geride yer bulmaya çalışıyorum. en son biri bileğimden tuttuğu gibi bir yere çekti. "ne oluyoruzz lan?!" diye biraz(!) bağırdım. ödüm koptu ama yani. dönüp bakınca "sakin ol, sana yer ayarladım yoksa turlamaya devam edecektin." dedi. "seslenemiyor musun öküz! ödümü kopardın. keşke indirseydim o an bir tane." dedim. "çok hızlı yürüyordun." deyince yandan bir bakış atıp önüme döndüm. isimlerin bitmesini bekliyordum. ve heyecanlıyım. sonra ona döndüm ama bir şey demeden önüme döndüm. fotoğraflarda yan yana çıkacaktık ve ben bunu hiç tahmin etmemiştim. sınıftan kimseyi pek göremedim nasıl olduysa o beni görmüş. ben yerimde kıpırdanıp duruyorum. o ise sanki yüzlerce mezuniyete katılmış ve gülümseyip önüne dönüyor.
"neye güldün bilmiyorum (!) ama kep atma hâlâ yapılmadı. kep atarken halâ yanlışlıkla (!) suratına geçirme ihtimalim var o yüzden o sırıtık ifadeni sil."
"mezun olmamıza hâlâ şaşırıyorum. ayrıca çok hareketlisin o yüzden gözüm sana kayıyor."
"heyecanlıyım ne yapayım. ayrıca sen de çok hareketsizsin ama yine de sana gözüm kayıyor mu? önüne bak."
neyse sonrasında isimler bitti. konuşma vs. yapıldı. okul birincisi bir şey okumuştu ama tam hatırlamıyorum. sonra bölüm birincileri söylenmişti. ve "yüksek başarı belgesi" idi galiba. verilecekti birine. herkeste ben olduğumu sanıyor çünkü ben sayısalda bölüm birincisiydim ve de okul 2.si. üstüne denemelerde de genelde birinci olan bendim. neyse sınıf öğretmenimiz gidip sınıf 3.süne o belgeyi verdi. ben çok sinirlendim lanet torpilci ve göz boyayan herifin tekiydi. modumu düşürmüştü bu.
öğretmenler ve öğrenciler şok.
kepler atıldı ve eğlence başladı artık.
w yanıma geldi. "haksızlık olduğunu biliyorsun o yüzden canını sıkacağına onları şaşırt gül eğlen." dedi.
"biliyorum. sen 2. sin ve o bana değil, sana değil o'na verdi. kendi hak etmiş olsa sevinçle alkışlardım ama hakkımız yenildi w. ve ben o tek belgenin tek sahibi olamadım. sinirden ağlayasım geliyor."
w; "hakkımız yenildi ama ben umursamazken sen ağlamaktan bahsediyorsun? hem kızlar makyajı akmasın diye ağlamaz bilmiyor musun?"
sinirden sesli gülmüştüm. "sen biliyorsun ve ben bilmiyorum öyle mi? sence makyajım o kadar var mı veya akmasını umursayacak tipten miyim?"
w; "sinirden olsa da güldüğünü görmek güzel. bence sen bütün gece gülmelisin. ve nasıl biri olduğunu biliyorum. kolumu peçete olarak kullanmaktan da çekinmezsin." deyip gülmüştü.
"beni ağlatan sen olsaydın evet öyle yapardım. iki koluna da. bembeyaz zaten tam da gel beni kirlet diyor." deyip zoraki gülümsedim.
w; "kir değil güzel hatıra olurdu ama ağlama bence. ve millet pistte biz oturmaya mı geldik?" dedi neşeli çıkardığı sesiyle.
"evet ben oturmaya geldim ve bir de pasta yemeye. sen gidip eğlenebilirsin ve teşekkür ederim şeytan çocuk." deyip bu sefer gerçekten gülümsedim.
"tamam az sonra görüşürüz." dedi. sonrasında ablam onun kalktığı yere oturdu "kim olduğunu sormayacağım gayet belli ediyor kendini. bu w değil mi?" dedi.
"hani sormayacaktın? ve evet o. zaten sana söyledim. sınıftakiler kıyafet rengi sorunca ben bordo demiştim. w' nin daha almadığı söyleniyordu. ben ne bileyim onun bordo giyeceğini. görünce ben de şaşırdım ama tesadüftür. sonuçta yakışmış ve o yüzden almıştır yani?"
"dersler dışında kafanın bastığı pek bir şey yok senin. sana bakışları da güzel bu çocuğun. ama seninkileri anlamak zor?"
"senin kafan hiçbirine basmıyor böyle konuştuğuna göre. biraz modum düşüktü diye kedi köpek olmaktan çıktık. yoksa anlaşamıyoruz. ve belgeyi ben alamadım, gördün mü kime verdi?"
hafif dolan gözlerimle.
"ben ne diyorum, sen ne diyorsun. herkes başarılı olduğunu biliyor zaten bunun tek somut örneği o belge değil ki? çok fazla anlam yüklemiyor musun şu belgeye? kına yerine düğünde ağlayan gelin gibisin. kendine gel hadi."
"ama ne kadar emek verdiğimi bilmiyorsun ve buraya nasıl çıktığımı? ayrıca ne berbat bir benzetme. kınada da gülerim ben."
sahneye yakın oturduğumuz için ilk fizik öğretmenim beni oyuna kaldırdı. "oynamak istemiyorum.", "hocam, sevmiyorum oynamayı.",
"hocam ne yapıyorsunuz?" ve pistteyiz.
öğretmeni 3-4 dk uğraştırdığım için çoğu kişi buraya bakıyordu. içimden "lanet olsun yine ilgi üzerimde."
neyse biraz biraz oynuyorum"senin mezuniyetin bu, oturmak nedir? ayrıca ne hissettiğini az çok anlıyorum ama üzülme. senin o belgeye ihtiyacın yok."
ulan ne belgeymiş, herkes anlamış bir lanet müdür ve o göz boyayan öğretmen anlamamış.
"teşekkür ederim. bunu sizden duymak sevindirdi."
"bugün sizinle olabilmek için buradayız. o yüzden oturmak yerine öğretmenlerinle son ve güzel anılar toplayabilirsin."
"haklısınız ama oynamaktan nefret ederim. ve içten içe size kızsam da son dediğinizle biraz hak veriyorum. teşekkür ederim."
sonra oynarken arada partner değiştirme oluyordu.
"allah'ım ne olur bir öğrenci gelsin de oturayımmm." derken kimya öğretmeniyle w geldi. tatlı kadına gülümsedim. "ve eş değiştirebilir miyiz?" dedi.
bunu duyan fizik öğretmeni gitti yerine kimyacı gelmeden w geldi. ben şaşkınlıkla bakarken iki öğretmenimde gülerek baktı. ve uzaklaşmaya başladılar.
içimden"ne oluyor olummm?" dedikten sonra onlar gider gitmez "bu yaptığın neydi?! sevdiğim öğretmene saygısızlık yaptın. ne güzel ona denk gelmiştim." dedim yerimde durarak, oynamayı bırakmıştım ve topukluya rağmen benden bir karış uzun w'ye sinirle bakıyordum.
"sakin ol, saygısızlık olmadı. yanlış anlaşılmasın diye ondan eş değiştirmesini ben rica ettim. " dedi.
"hı?.. ne? niye? deli misin sen?"
w; "değilim. çok sıkılmış görünüyordun ve şarkıda bitmek üzere. bitince kaçar gibi daha uzağa oturacağına adım kadar eminim. o yüzden değerlendirmek istedim."
"allah'ım öğrenci demiştim ama bu mezun oluyor?.." diye söylendim sessizce.
w; "dikilmeye devam ettikçe tartıştığımızı sanıp daha çok bakacaklar en azından uyum sağla bana."
"tamam. çok rahatlattın ya sağ ol. ayrıca bu değerlendirme olayından ne çıkarmalıyım? bunu sonralarda yüzüme vuracağını mı?"
w; güldü. "her şeyin altından bu tarz şeyler çıkarttıracak kadar mı kötü davrandım sana diye düşünüyorum bazen."
"aman ne komik, geldiğim ilk haftalardan beri çokça pislikçe ve biraz insanca davrandın. normal değil mi?" dedim biraz sinirle.
w; "haklısın ama senle uğraşmak çok zevkli. yüzünün aldığı şekil, miniklerin, ses tonun ve o bakışların... insan sinir etmeye doyamıyor."
şarkı bitti başkasına geçerken 5-6 saniye öyle durup kaldım sonra gitmeye yeltenirken "bu şarkıda benimle dans eder misin?" deyip elini uzatacakken bu sefer bileğini ben tuttum.
"tutmayacağım elin bana uzatılmasını istemiyorum. ve şu an elini kaldırırsan ve reddersem hoş durmayacak. böyle bir duruma düşmeni istemiyorum."
"haklısın, özür dilerim. gel geçelim." dedi. bugün çok tuhaftı ve anlamakta zorlanıyorum. bu karşılıklı oynamadan sonra o dans olayına nasıl gitti anlamıyorum. geçerken ondan yana çaktırmadan bakarken utanç ve sıkkınlık gördüm. üzülmüştüm ama ben ailem dışında temas sevmiyorum.
tam yakın bir arkadaşta değiliz, ablamın ima ettiği gibi hiç değiliz. ne münasebet?..
masaya oturunca gözlerini benden kaçırmaya başladı ve yüzü kızarmıştı. gülmekle ağlamak arasında gelip gidiyorum. sonra "w?" dedim.
"efendim?" dedi.
"darıldın mı?"
w; "saçmalama. ben biraz aşırıya kaçtım sadece, affedersin. ve arkadaşların yanına gidip gelirim az sonra."
"anladım, tamam."
"ağzını açma. modum düşük. her şey çok tuhaf ve sinir bozucu gidiyor. daha kaç saat oldu ama çok yorgun hissediyorum."
"öğretmeninle oynamaya başladığından beri gözü sendeydi. karşındaki öğretmene/ablasına sizi işaret edip yanınıza geldiler. zaten sonra partner değiştirdiniz. sen ona sinirlendin değil mi? üstüne yürüdün çocuğun. bir an dalacaksın sandım korktum ve en son iyi gibiydiniz. şarkı bitiminde bir tuhaflık vardı. o sana beklentiyle bakarken sen kalakalmış gibiydin. çünkü şarkı bitti ve kaçıp gelmedin, aynı kaldın. sonra kaldırmak üzere olan elinin bileğini tuttun ve çocuğun gözünde acı vardı. ne söyledin bilmiyorum ama bozuntuya vermedi. heyecanlı olduğu belliydi. sonra geldiniz, senin modun yokken o kızarmış ve sana bakamıyordu. dans teklifinde bulundu ve sen "o elin yerinde kalsın yoksa g.tune sokarım." dedin galiba."
"maşallah maşallah, mahalleyi gözleyen dedikoducu teyze rolüne erken girmişsin bakıyorum. beni izlemekten vazgeç. ayrıca kafam karışık şu an. yorumlarını kendine sakla. kafam şişti gürültüden."
"temas sevmediğini mi söyledin yoksa?"
"saçmalama! ayrıca o özelimle bilgi edinecek kadar özel değil. sakın o varken bu tarz şeyler söyleme. bu onu ilgilendirmiyor. karışırsan mezuniyet demem olay çıkarırım anladın mı?"
"anladım 'halâ aile dışından biriyle ilk dans aile içine gireceği için olsun istiyorum.' a devam."
"bir daha uyarmayacağım. kızların yanına gidiyorum."
sınıftaki kimseyle doğru düzgün anlaşamıyordum. ve kızlar gösteriş meraklısıydı ve de dedikodu. bu ne giymiş, o ne giymiş, ne takmış vs.
yanlarına gidip geldim mezuniyette herkesin uzun sadece benim arkası normalden biraz daha uzun asimetrik bir elbise giydiğimi öğrendim. sonra kızlar w'nin takım almayı beklettiğini ve kızlardan birine hangi renk giyeceğimi bilerek sordurttuğunu öğrendim. onun da ona göre aldığını. kızın bakışları ve ses tonu beni sinir etti.
"yeni şeytanlık arayışında olduğunu böyle belli etmek için yapmıştır. abartılacak bir yanı yok. sanki bilmiyorsunuz onu. amacı sinirlerimle oynamak ve oynadı da. gidip onu bulayım.(!)"
onu fotoğraf çekimi yerinde buldum ve bekledim. ben ne kadar tek takılıyorsam o, o kadar kalabalık takılıyordu. aslında sempatik, iyi ve kibar o yüzden seviliyor neyse.
erkek grubuyla 4-6 poz çekildi ve yanıma geldi. dik dik bakışımdan onu beklediğimi anladığını sevindim.
"biraz kenara geçebilir miyiz?" dedim.
kafasıyla onaylayıp yürümeye başladı. ben de yanında yürürken "renk sordurtma olayı doğru mu?" dedim.
w; "ne rengi? ha." dedi.
"dank ettiğine göre hızlı dökül."
w; " kızlar renklerden bahsederken sen hiçbir şekilde konuşmadın. o yüzden merak ettim. bordoyu ben de seviyorum. o yüzden bundan yana tercihimi kullandım."
"niye merak ediyorsun, sana mı kaldı elbisemin rengini merak etmek? gitmişsin kime sordurtmuşsun? herkese anlatıyor. çift iması yaptı bir de. ben son da toplamaya çalıştım. derdin ne senin?!"
w; "önemsiz bulur unutur sanmıştım. bilmiyordum böyle yapacağını. ve o an merakım daha baskın geldiği için bu kadar detaylı düşünemedim. üzgünüm."
"bugün kendinde bir tuhaflık seziyor musun? böyle gelmeden önce biri kafana vurdu mu? ya da sen kafanı vurdun mu? tuhaf hallerin var ve anlamlandıramıyorum. bu beni sinir ediyor!"
w;" "hayır, ben birine vuruldum sadece..."
"bu saçma hallerinin sebebi bu muydu?" deyip seslice gülmüştüm. sonra "inanmıyorum sana ya niye ilkten söylemiyorsun da salak salak tavırlar içine giriyorsun. kim o, göster, kimin başını yakacaksın merak ediyorum? ayrıca her kimse senin beyninin işleviyle oynamış, sen böyle değildin." dedim gülerken.
kalabalığa doğru döndüm parmağı sağdan 180° açı çizip beni gösterdi.
"olumm yön sıkıntı veriyor." deyip parmağını biraz geriye ittirmeye çalışınca işaret parmağıyla benim işaret parmağımı tuttu.
"hayır doğru yeri gösteriyor." dedi gülümserken.
"nee, neeee, neeeeeeee?" içimden "hay s.cayimm bu ne diyor?!!! kaç, kaç." derken "anlamadım bir an türkçe'yi unuttum. gidip öğreneyim." deyip hızlı hızlı yürürken pasta almış çocuğu o an göremedim. ona çarpınca tabağı başka birine uçtu. ama ben duramıyorum. ablamı bulmam lazım!!! yüzümü gömme isteğim var. kıyafetle aynı yüze sahiptim bence.
baktım masada pasta yiyor. "bırak pastayı çabuk lavaboya gitmemiz gerekiyor. acilll!"
"ne oldu, bu yüzünün hâli ne, tepkilere bakayım, yoksa açıldı mı sonunda?!" dedi hayret ve sevinçle yürürken.
"ne açılma ama. 180° açıldı. sonra durdu. çok utandımmm, çok utandımmmm!! beni saklamaya çalış. ve de yönlendir. bakmak istemiyorum kimseye. yerle muhatap olmak istiyorum sadece."
hain kahkaha sesi ve kafesine bir dirsek geçirmemden sonra en sonunda geldik. allah'tan çömezler vardı sadece.
"bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. sadece gözden uzak durmaya ihtiyacım var ve de yüzümün rengini açmaya. nasıl ama ya, nasılll?"
bugün çok lanetli geçti. uf. eve gidelim tamam mı? abileri ara. bir daha denk gelmek istemiyorum."
"sakin ol. sakinn oll. bana bak. sadece açıldı. kaçmak zorunda değildin. kaçtın değil mi? yüzünden anladığıma göre suratına geçirmemişsin, ahahah unuttun mu bunu değil mi??"
"kapa çeneni. çok tuhaf bakıyordu. nasıl öyle bakabiliyor anlayamıyorum. anlamak için bakınca gözlerinin içinde kayboluyor gibiyim. derin ve güzel ama istemiyorum. sinir bozucu arkadaş hâli daha çekilebilir. ona o şekilde alışmışım. tamam doğru düzgün bir arkadaşlığımız yoktu ama sınıf arkadaşım sonuçta? bu da arkadaşlık sayılır ve böyle yapmaması gerekiyordu."
"sen ve saçma kuralların. tam arkadaş değilsiniz bunu herkes anlayabilir. arkadaş kalıbına sığdırıp kendini koşullandırıyorsun. korktun ve kaçmak için bahanen bu?"
"yarı arkadaşız o zaman? ve bahanem değil ama o dediklerin de var. ona görünmek istemiyorum. eve gidince durumu söylerim. burada demek istemiyorum yoksa benle konuşmak ister ve ben bugün daha fazlasını kaldırabileceğimi sanmıyorum..."
sonuç olmadı. kendimi kendimle kalma konusunda şartlandırmıştım sadece. insan bir kere ihanete uğradı mı herkese uğratır şeklinde bakıyor. başta her şey güzel ama baş sonra orta veya sonlara dönüşüyor.
bir ara sınıf grubunda konuştuk sonra telefonum bozuldu ve herkesin numarası gitti. üniversitenin ilk yılında 1-2 defa yazmış sonrası yine aklımda yok. ondan sonra da hiç konuşmadık. belki başkasını tutulmuştur. klasik olay, hiç şaşırmam. bunda ilk olarak memnuniyet duyarım. güzel sevebilecek olanlar öylelerine denk gelsin...
oynamaktan nefret ediyorum diye oturmuşum sohbet ediyorum. gelen giden" asra bu senin mezuniyetin niye oynamıyorsun ki?"
"evet o yüzden sadece pasta yemeye geldim. yerime oynayabilirsiniz." diyordum. bazı öğretmenlerim ve sevgili çömezler bu lafımı şaka sanıp baya gülüp gidiyordu.
neyse bir ara kep töreni için hazırlık odasına gittik. cübbe giyimi vs.
o zamanlar saçım uzundu baya ve ben kıvırcık saçtan vazgeçemediğim için bu sefer düzgün dalgalı ve yarım örgülü şeklinde bir model yaptırmıştım.
sınıftaki erkeklerin işi kolay olduğu için bitiren kep takımında kızlara yardıma geliyordu.
bazıları saçma bir model yaptırdığı için çözmek zorunda kalıyordu, öbürüsü siyah toka bulamıyor vs.
sonra sınıfta hem anlaşamadığım hem de anlaştığım arkadaşım(w) geldi dedim "yardıma ihtiyacım yok sağ ol." deyip aynada uğraşırken o gitmemiş sonra"çok güzel görünüyorsun." dedi. genelde sataşıp dayak yediği için hiç üzerime alınmıyorum. merak ettim ama kime diyor bunu(çünkü malzeme yapacaktım.) döndüm baktım diyeceği kimse yok ve bana bakıyor. "sen onu bana mı dedin?" deyince "yok aynadakine." deyip gülmüştü. "hm o zaman aynadaki teşekkür etsin." dedim hafif gülerek. sonrasında "herkes hazır mıı?" diye sesler gelmeye başladı. ama kep'in o ipi bir türlü yanda durmuyor. sonra ona baktım "senin ip nasıl geriye gitmeden duruyor sırrını vermek istersen dinliyorum?" dedim.
"isterim, yaklaş kimse duymasın." dedi. "gürültü de kim duyacak ya hadi söyle bak, bu hâlde çıkarsam yıllar geçse de bunu hatırlayıp üzülürüm." dedim o an ki telaş ve heyecanla.
"yapıştırdım." dedi. "neee, çok mantıklı, daha var mı?" deyince en yakın arkadaşına sormaya gitti. ama ortam o kadar rüzgarlı ki cübbe bile uçup gidecek gibiydi. o yüzden tokalıyorduk.
neyse sonra gitti getirdi. gel bu sefer taktığın tokaları geri çöz. saçımın içine edildi. ve acele ettiğim için çokça saç telim koptu. "mezun oluyoruz ama inadın değişmedi. yardım etsem ölmem. sen de izin versen ölmezsin." deyince
"olumm zaten saçım bozuldu ve çok sevdiğim saçlarım koptu. şu an sinirlerim bozuk. sen gidip başkasına yardım etsene." desem de gitmedi. en son en azından ipleri onun yapıştırmasına izin vermiştim ve "doğru düzgün sür, pişman etme. şaka ya da oyuna çevirirsen pastayı kafana bularım tamam mı?" deyince kahkaha atmıştı. "şu kadarcık delikten onu nasıl yapayım? bana olan güvenin göz yaşartıcı." dese de onun nasıl bir şeytan olabileceğini gayet iyi biliyorum. "ciddiyim bak. mezun oluyoruz biraz büyü. hem cici görünürken bir kızın saçlarına yapışkan sürme olayıyla gündeme gelirsen popülerliğin zedelenir. anladın mı çocuğum?(!)" dedim. bu bozulmuş bir şekilde baktı aman hep sen boz veya hep sen eğlen dememek için kendimi zor tuttum.
neyse sonra halledip çıkmaya başladık.
ismi söylenen gidiyor. ilk kendi gitti ben de 6-7 kişiden sonra (sonlara doğru) gittim.
kendime arka yerleri gözlüyordum. çekim olacak ve pek çıkasım yok. bir gittim herkes değişik ve kalabalık. kim ne bilemedim. resmen annesinin elini bırakmış çocuk gibi hissettim. öğretmenler beni ön tarafa çağırıyor. ben geride yer bulmaya çalışıyorum. en son biri bileğimden tuttuğu gibi bir yere çekti. "ne oluyoruzz lan?!" diye biraz(!) bağırdım. ödüm koptu ama yani. dönüp bakınca "sakin ol, sana yer ayarladım yoksa turlamaya devam edecektin." dedi. "seslenemiyor musun öküz! ödümü kopardın. keşke indirseydim o an bir tane." dedim. "çok hızlı yürüyordun." deyince yandan bir bakış atıp önüme döndüm. isimlerin bitmesini bekliyordum. ve heyecanlıyım. sonra ona döndüm ama bir şey demeden önüme döndüm. fotoğraflarda yan yana çıkacaktık ve ben bunu hiç tahmin etmemiştim. sınıftan kimseyi pek göremedim nasıl olduysa o beni görmüş. ben yerimde kıpırdanıp duruyorum. o ise sanki yüzlerce mezuniyete katılmış ve gülümseyip önüne dönüyor.
"neye güldün bilmiyorum (!) ama kep atma hâlâ yapılmadı. kep atarken halâ yanlışlıkla (!) suratına geçirme ihtimalim var o yüzden o sırıtık ifadeni sil."
"mezun olmamıza hâlâ şaşırıyorum. ayrıca çok hareketlisin o yüzden gözüm sana kayıyor."
"heyecanlıyım ne yapayım. ayrıca sen de çok hareketsizsin ama yine de sana gözüm kayıyor mu? önüne bak."
neyse sonrasında isimler bitti. konuşma vs. yapıldı. okul birincisi bir şey okumuştu ama tam hatırlamıyorum. sonra bölüm birincileri söylenmişti. ve "yüksek başarı belgesi" idi galiba. verilecekti birine. herkeste ben olduğumu sanıyor çünkü ben sayısalda bölüm birincisiydim ve de okul 2.si. üstüne denemelerde de genelde birinci olan bendim. neyse sınıf öğretmenimiz gidip sınıf 3.süne o belgeyi verdi. ben çok sinirlendim lanet torpilci ve göz boyayan herifin tekiydi. modumu düşürmüştü bu.
öğretmenler ve öğrenciler şok.
kepler atıldı ve eğlence başladı artık.
w yanıma geldi. "haksızlık olduğunu biliyorsun o yüzden canını sıkacağına onları şaşırt gül eğlen." dedi.
"biliyorum. sen 2. sin ve o bana değil, sana değil o'na verdi. kendi hak etmiş olsa sevinçle alkışlardım ama hakkımız yenildi w. ve ben o tek belgenin tek sahibi olamadım. sinirden ağlayasım geliyor."
w; "hakkımız yenildi ama ben umursamazken sen ağlamaktan bahsediyorsun? hem kızlar makyajı akmasın diye ağlamaz bilmiyor musun?"
sinirden sesli gülmüştüm. "sen biliyorsun ve ben bilmiyorum öyle mi? sence makyajım o kadar var mı veya akmasını umursayacak tipten miyim?"
w; "sinirden olsa da güldüğünü görmek güzel. bence sen bütün gece gülmelisin. ve nasıl biri olduğunu biliyorum. kolumu peçete olarak kullanmaktan da çekinmezsin." deyip gülmüştü.
"beni ağlatan sen olsaydın evet öyle yapardım. iki koluna da. bembeyaz zaten tam da gel beni kirlet diyor." deyip zoraki gülümsedim.
w; "kir değil güzel hatıra olurdu ama ağlama bence. ve millet pistte biz oturmaya mı geldik?" dedi neşeli çıkardığı sesiyle.
"evet ben oturmaya geldim ve bir de pasta yemeye. sen gidip eğlenebilirsin ve teşekkür ederim şeytan çocuk." deyip bu sefer gerçekten gülümsedim.
"tamam az sonra görüşürüz." dedi. sonrasında ablam onun kalktığı yere oturdu "kim olduğunu sormayacağım gayet belli ediyor kendini. bu w değil mi?" dedi.
"hani sormayacaktın? ve evet o. zaten sana söyledim. sınıftakiler kıyafet rengi sorunca ben bordo demiştim. w' nin daha almadığı söyleniyordu. ben ne bileyim onun bordo giyeceğini. görünce ben de şaşırdım ama tesadüftür. sonuçta yakışmış ve o yüzden almıştır yani?"
"dersler dışında kafanın bastığı pek bir şey yok senin. sana bakışları da güzel bu çocuğun. ama seninkileri anlamak zor?"
"senin kafan hiçbirine basmıyor böyle konuştuğuna göre. biraz modum düşüktü diye kedi köpek olmaktan çıktık. yoksa anlaşamıyoruz. ve belgeyi ben alamadım, gördün mü kime verdi?"
hafif dolan gözlerimle.
"ben ne diyorum, sen ne diyorsun. herkes başarılı olduğunu biliyor zaten bunun tek somut örneği o belge değil ki? çok fazla anlam yüklemiyor musun şu belgeye? kına yerine düğünde ağlayan gelin gibisin. kendine gel hadi."
"ama ne kadar emek verdiğimi bilmiyorsun ve buraya nasıl çıktığımı? ayrıca ne berbat bir benzetme. kınada da gülerim ben."
sahneye yakın oturduğumuz için ilk fizik öğretmenim beni oyuna kaldırdı. "oynamak istemiyorum.", "hocam, sevmiyorum oynamayı.",
"hocam ne yapıyorsunuz?" ve pistteyiz.
öğretmeni 3-4 dk uğraştırdığım için çoğu kişi buraya bakıyordu. içimden "lanet olsun yine ilgi üzerimde."
neyse biraz biraz oynuyorum"senin mezuniyetin bu, oturmak nedir? ayrıca ne hissettiğini az çok anlıyorum ama üzülme. senin o belgeye ihtiyacın yok."
ulan ne belgeymiş, herkes anlamış bir lanet müdür ve o göz boyayan öğretmen anlamamış.
"teşekkür ederim. bunu sizden duymak sevindirdi."
"bugün sizinle olabilmek için buradayız. o yüzden oturmak yerine öğretmenlerinle son ve güzel anılar toplayabilirsin."
"haklısınız ama oynamaktan nefret ederim. ve içten içe size kızsam da son dediğinizle biraz hak veriyorum. teşekkür ederim."
sonra oynarken arada partner değiştirme oluyordu.
"allah'ım ne olur bir öğrenci gelsin de oturayımmm." derken kimya öğretmeniyle w geldi. tatlı kadına gülümsedim. "ve eş değiştirebilir miyiz?" dedi.
bunu duyan fizik öğretmeni gitti yerine kimyacı gelmeden w geldi. ben şaşkınlıkla bakarken iki öğretmenimde gülerek baktı. ve uzaklaşmaya başladılar.
içimden"ne oluyor olummm?" dedikten sonra onlar gider gitmez "bu yaptığın neydi?! sevdiğim öğretmene saygısızlık yaptın. ne güzel ona denk gelmiştim." dedim yerimde durarak, oynamayı bırakmıştım ve topukluya rağmen benden bir karış uzun w'ye sinirle bakıyordum.
"sakin ol, saygısızlık olmadı. yanlış anlaşılmasın diye ondan eş değiştirmesini ben rica ettim. " dedi.
"hı?.. ne? niye? deli misin sen?"
w; "değilim. çok sıkılmış görünüyordun ve şarkıda bitmek üzere. bitince kaçar gibi daha uzağa oturacağına adım kadar eminim. o yüzden değerlendirmek istedim."
"allah'ım öğrenci demiştim ama bu mezun oluyor?.." diye söylendim sessizce.
w; "dikilmeye devam ettikçe tartıştığımızı sanıp daha çok bakacaklar en azından uyum sağla bana."
"tamam. çok rahatlattın ya sağ ol. ayrıca bu değerlendirme olayından ne çıkarmalıyım? bunu sonralarda yüzüme vuracağını mı?"
w; güldü. "her şeyin altından bu tarz şeyler çıkarttıracak kadar mı kötü davrandım sana diye düşünüyorum bazen."
"aman ne komik, geldiğim ilk haftalardan beri çokça pislikçe ve biraz insanca davrandın. normal değil mi?" dedim biraz sinirle.
w; "haklısın ama senle uğraşmak çok zevkli. yüzünün aldığı şekil, miniklerin, ses tonun ve o bakışların... insan sinir etmeye doyamıyor."
şarkı bitti başkasına geçerken 5-6 saniye öyle durup kaldım sonra gitmeye yeltenirken "bu şarkıda benimle dans eder misin?" deyip elini uzatacakken bu sefer bileğini ben tuttum.
"tutmayacağım elin bana uzatılmasını istemiyorum. ve şu an elini kaldırırsan ve reddersem hoş durmayacak. böyle bir duruma düşmeni istemiyorum."
"haklısın, özür dilerim. gel geçelim." dedi. bugün çok tuhaftı ve anlamakta zorlanıyorum. bu karşılıklı oynamadan sonra o dans olayına nasıl gitti anlamıyorum. geçerken ondan yana çaktırmadan bakarken utanç ve sıkkınlık gördüm. üzülmüştüm ama ben ailem dışında temas sevmiyorum.
tam yakın bir arkadaşta değiliz, ablamın ima ettiği gibi hiç değiliz. ne münasebet?..
masaya oturunca gözlerini benden kaçırmaya başladı ve yüzü kızarmıştı. gülmekle ağlamak arasında gelip gidiyorum. sonra "w?" dedim.
"efendim?" dedi.
"darıldın mı?"
w; "saçmalama. ben biraz aşırıya kaçtım sadece, affedersin. ve arkadaşların yanına gidip gelirim az sonra."
"anladım, tamam."
"ağzını açma. modum düşük. her şey çok tuhaf ve sinir bozucu gidiyor. daha kaç saat oldu ama çok yorgun hissediyorum."
"öğretmeninle oynamaya başladığından beri gözü sendeydi. karşındaki öğretmene/ablasına sizi işaret edip yanınıza geldiler. zaten sonra partner değiştirdiniz. sen ona sinirlendin değil mi? üstüne yürüdün çocuğun. bir an dalacaksın sandım korktum ve en son iyi gibiydiniz. şarkı bitiminde bir tuhaflık vardı. o sana beklentiyle bakarken sen kalakalmış gibiydin. çünkü şarkı bitti ve kaçıp gelmedin, aynı kaldın. sonra kaldırmak üzere olan elinin bileğini tuttun ve çocuğun gözünde acı vardı. ne söyledin bilmiyorum ama bozuntuya vermedi. heyecanlı olduğu belliydi. sonra geldiniz, senin modun yokken o kızarmış ve sana bakamıyordu. dans teklifinde bulundu ve sen "o elin yerinde kalsın yoksa g.tune sokarım." dedin galiba."
"maşallah maşallah, mahalleyi gözleyen dedikoducu teyze rolüne erken girmişsin bakıyorum. beni izlemekten vazgeç. ayrıca kafam karışık şu an. yorumlarını kendine sakla. kafam şişti gürültüden."
"temas sevmediğini mi söyledin yoksa?"
"saçmalama! ayrıca o özelimle bilgi edinecek kadar özel değil. sakın o varken bu tarz şeyler söyleme. bu onu ilgilendirmiyor. karışırsan mezuniyet demem olay çıkarırım anladın mı?"
"anladım 'halâ aile dışından biriyle ilk dans aile içine gireceği için olsun istiyorum.' a devam."
"bir daha uyarmayacağım. kızların yanına gidiyorum."
sınıftaki kimseyle doğru düzgün anlaşamıyordum. ve kızlar gösteriş meraklısıydı ve de dedikodu. bu ne giymiş, o ne giymiş, ne takmış vs.
yanlarına gidip geldim mezuniyette herkesin uzun sadece benim arkası normalden biraz daha uzun asimetrik bir elbise giydiğimi öğrendim. sonra kızlar w'nin takım almayı beklettiğini ve kızlardan birine hangi renk giyeceğimi bilerek sordurttuğunu öğrendim. onun da ona göre aldığını. kızın bakışları ve ses tonu beni sinir etti.
"yeni şeytanlık arayışında olduğunu böyle belli etmek için yapmıştır. abartılacak bir yanı yok. sanki bilmiyorsunuz onu. amacı sinirlerimle oynamak ve oynadı da. gidip onu bulayım.(!)"
onu fotoğraf çekimi yerinde buldum ve bekledim. ben ne kadar tek takılıyorsam o, o kadar kalabalık takılıyordu. aslında sempatik, iyi ve kibar o yüzden seviliyor neyse.
erkek grubuyla 4-6 poz çekildi ve yanıma geldi. dik dik bakışımdan onu beklediğimi anladığını sevindim.
"biraz kenara geçebilir miyiz?" dedim.
kafasıyla onaylayıp yürümeye başladı. ben de yanında yürürken "renk sordurtma olayı doğru mu?" dedim.
w; "ne rengi? ha." dedi.
"dank ettiğine göre hızlı dökül."
w; " kızlar renklerden bahsederken sen hiçbir şekilde konuşmadın. o yüzden merak ettim. bordoyu ben de seviyorum. o yüzden bundan yana tercihimi kullandım."
"niye merak ediyorsun, sana mı kaldı elbisemin rengini merak etmek? gitmişsin kime sordurtmuşsun? herkese anlatıyor. çift iması yaptı bir de. ben son da toplamaya çalıştım. derdin ne senin?!"
w; "önemsiz bulur unutur sanmıştım. bilmiyordum böyle yapacağını. ve o an merakım daha baskın geldiği için bu kadar detaylı düşünemedim. üzgünüm."
"bugün kendinde bir tuhaflık seziyor musun? böyle gelmeden önce biri kafana vurdu mu? ya da sen kafanı vurdun mu? tuhaf hallerin var ve anlamlandıramıyorum. bu beni sinir ediyor!"
w;" "hayır, ben birine vuruldum sadece..."
"bu saçma hallerinin sebebi bu muydu?" deyip seslice gülmüştüm. sonra "inanmıyorum sana ya niye ilkten söylemiyorsun da salak salak tavırlar içine giriyorsun. kim o, göster, kimin başını yakacaksın merak ediyorum? ayrıca her kimse senin beyninin işleviyle oynamış, sen böyle değildin." dedim gülerken.
kalabalığa doğru döndüm parmağı sağdan 180° açı çizip beni gösterdi.
"olumm yön sıkıntı veriyor." deyip parmağını biraz geriye ittirmeye çalışınca işaret parmağıyla benim işaret parmağımı tuttu.
"hayır doğru yeri gösteriyor." dedi gülümserken.
"nee, neeee, neeeeeeee?" içimden "hay s.cayimm bu ne diyor?!!! kaç, kaç." derken "anlamadım bir an türkçe'yi unuttum. gidip öğreneyim." deyip hızlı hızlı yürürken pasta almış çocuğu o an göremedim. ona çarpınca tabağı başka birine uçtu. ama ben duramıyorum. ablamı bulmam lazım!!! yüzümü gömme isteğim var. kıyafetle aynı yüze sahiptim bence.
baktım masada pasta yiyor. "bırak pastayı çabuk lavaboya gitmemiz gerekiyor. acilll!"
"ne oldu, bu yüzünün hâli ne, tepkilere bakayım, yoksa açıldı mı sonunda?!" dedi hayret ve sevinçle yürürken.
"ne açılma ama. 180° açıldı. sonra durdu. çok utandımmm, çok utandımmmm!! beni saklamaya çalış. ve de yönlendir. bakmak istemiyorum kimseye. yerle muhatap olmak istiyorum sadece."
hain kahkaha sesi ve kafesine bir dirsek geçirmemden sonra en sonunda geldik. allah'tan çömezler vardı sadece.
"bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. sadece gözden uzak durmaya ihtiyacım var ve de yüzümün rengini açmaya. nasıl ama ya, nasılll?"
bugün çok lanetli geçti. uf. eve gidelim tamam mı? abileri ara. bir daha denk gelmek istemiyorum."
"sakin ol. sakinn oll. bana bak. sadece açıldı. kaçmak zorunda değildin. kaçtın değil mi? yüzünden anladığıma göre suratına geçirmemişsin, ahahah unuttun mu bunu değil mi??"
"kapa çeneni. çok tuhaf bakıyordu. nasıl öyle bakabiliyor anlayamıyorum. anlamak için bakınca gözlerinin içinde kayboluyor gibiyim. derin ve güzel ama istemiyorum. sinir bozucu arkadaş hâli daha çekilebilir. ona o şekilde alışmışım. tamam doğru düzgün bir arkadaşlığımız yoktu ama sınıf arkadaşım sonuçta? bu da arkadaşlık sayılır ve böyle yapmaması gerekiyordu."
"sen ve saçma kuralların. tam arkadaş değilsiniz bunu herkes anlayabilir. arkadaş kalıbına sığdırıp kendini koşullandırıyorsun. korktun ve kaçmak için bahanen bu?"
"yarı arkadaşız o zaman? ve bahanem değil ama o dediklerin de var. ona görünmek istemiyorum. eve gidince durumu söylerim. burada demek istemiyorum yoksa benle konuşmak ister ve ben bugün daha fazlasını kaldırabileceğimi sanmıyorum..."
sonuç olmadı. kendimi kendimle kalma konusunda şartlandırmıştım sadece. insan bir kere ihanete uğradı mı herkese uğratır şeklinde bakıyor. başta her şey güzel ama baş sonra orta veya sonlara dönüşüyor.
bir ara sınıf grubunda konuştuk sonra telefonum bozuldu ve herkesin numarası gitti. üniversitenin ilk yılında 1-2 defa yazmış sonrası yine aklımda yok. ondan sonra da hiç konuşmadık. belki başkasını tutulmuştur. klasik olay, hiç şaşırmam. bunda ilk olarak memnuniyet duyarım. güzel sevebilecek olanlar öylelerine denk gelsin...
devamını gör...
20.
halk eğitim merkezine gidip diplomamı almak suretiyle benim için yaklaşık 10 dakika sürmüş aktivite. yolu da sayarsak 20-30 dakika etmişti herhalde.
devamını gör...
"lise mezuniyeti" ile benzer başlıklar
lise
33