“lysistrata” kelime anlamı olarak, "orduları terhis eden" anlamına gelir. eski yunan yazarı aristophanes’ in, mö 411 yılında yazdığı, ve günümüzde de pek çok tiyatro grubu tarafından sahnelenen, “kadınlar savaşı” olarak da bilinen, savaş karşıtı, komedi tarzındaki ünlü eseridir.

aristophanes'in bu ünlü antik öyküsü, aslında fantastik bir kurgulamadır. atinalılarla spartalılar arasında yıllarca süren peloponnes savaşlarından bıkan, eşlerini kaybetmek istemeyen ve soylarını devam ettirmek isteyen kadınlar, oyunun başkahramanlarından olan, devrimci karakterli, lysistrata adlı kadının öncülüğünde toplanıp örgütlenirler. kendilerini acropolise kapatırlar ve savaşa katılmaları durumunda, kesinlikle erkeklerle ilişkiye girmeme kararı alırlar. kocalarını ''ya savaş ya aşk'' ikilemiyle karşı karşıya bırakırlar. kuşkusuz, günümüzde bir fenomen haline gelen ''savaşma, seviş!'' sözünün kaynağı da bu efsanedir.

aristophanes kadınlar üzerinden ve özellikle de, baş karakteri lysistrata aracılığıyla, belki de bir ütopya olduğunu bile bile, savaşın olmayacağı bir düş kurdurtur insana. aristophanes bu oyununda atina ve sparta arasındaki savaşın arkasında yatan saçma politik nedenleri de taşlayan bir tutum içindedir. aynı zamanda oyun, ilk feminist hareketin görüldüğü eser olma özelliğini de gösterir.

o dönemde, özel hayatın özneleri olan, evlerinden çıkmayan, ev işleri ve kocalarıyla ilgilenen kadınların, dışarı çıkması, kamusal alana taşınması ve ülke hazinesini, dolayısıyla da yönetimini ele geçirmeleri oldukça dikkat çekicidir.

oyun, savaş karşıtı mesajlar taşıdığı gerekçesiyle tam 24 yüzyıl sonra yani 1967 yılında, yunanistan' da askerî cunta tarafından yasaklanmıştır.
devamını gör...
atina ve sparta arasındaki savaşı durdurmak için çareyi kadınların erkeklerle sevişmeyi reddetmesinde bulan aristophanes'in kurgusal karakteri, tiyatro oyunu. ülkemizde de birçok tiyatro topluluğu tarafından sahnelenmiştir.


||alıntı||


lysıstrata: - biz kadınlar savaşın ilk günlerinde haddimizi bildik, her yaptığınıza boyun eğdik. ağız açtırmadınız bize, sustuk. ama yaptıklarınızı beğeniyor muyduk? hayır. olanın bitenin pek ala farkında idik. çok defa köşemizden öğreniyorduk önemli işler üstüne verdiğiniz kötü kararları. içimiz kan ağlarken, yine de

gülümseyerek sorardık: "bugünkü halk toplantısında barış üstüne ne karara vardınız?" kocamız "sana ne? sen karışma!." der, biz de susardık.

ama ara sıra da ne kötü kararlara varıldığını öğrenir ve sorardık: "aman kocacığım, nasıl olur, bu kadar çılgınca bir işe nasıl girersiniz?" ama kocamız bize yukardan bakarak: "sen elinin hamuruyla erkeklerin işlerine karışma. cenk işi, erkek işi!" derdi.


başımızı derde sokuyordunuz, yine de bizim size öğüt vermeye hakkımız yoktu. ama sonunda siz kendiniz başladınız bağırmaya ulu orta: "erkek yok mu bu memlekette?" diye; erkekler cevap verdi size: "yok, erkek yok bu memlekette!" işte o zaman biz kadınlar toplandık ve yunanistan'ı kurtarmaya karar verdik. daha bekleyebilir miydik? söz bizim artık, susmak sırası sizde. aklınızı başınıza toplar, öğütlerimizi dinlerseniz, işlerinizi biz yoluna koruz.


|| alıntı||
devamını gör...
dediler ve işleri daha da berbat ettiler.
geçiniz.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim