1.
kaynaklarda yazılanlara bakılırsa, marko paşa olarak sözü geçen kişi, padişah abdülaziz zamanında yaşamış olan, asıl ismi marko apostolidis olan rum kökenli bir hekimmiş. devlet katında uzun süre idarecilik yapan bu kişinin, diğer bürokratlardan farklı bir özelliği varmış, o da insanların derdini dinlemesi ve kimseyi başından savmamasıymış. onun bu dert babası tavrı, zaman içinde derdini söylemek isteyenin yönlendirildiği amiyane adres olan derdini markopaşaya anlat sözüne kaynaklık etmiş.
rıfat ılgaz, sabahattin ali, aziz nesin 'in 1946 senesinde çıkarmış oldukları dergi de ismini bu dert babası tarihi kişilikten almıştır. çünkü, dergiyi çıkaran bu yazarlar da aynı şekilde halkın dertlerine eğilmeyi, yani dert babalığı misyonu edinmişlerdi. dergi, yayın yaptığı süre içerisinde gittikçe etkisini göstererek, o dönem önemli bir işlev yürütmüştür. tabi bunun karşılığında da baskılara uğramasına karşın halkın meselelerine eğilmekten geri durmamıştı. şimdi bu isimde bir dergi yok ama markopaşalılık yapan, yapmak isteyen, halk sorunlarına eğilen ve yakın ilgi gösteren farklı yazarlar ve yayın organları da var.
not : yazım kuralı konusunda dikkatli yazarların gözünden kaçmayacaktır. tarihi kişilik olan ve özel isim olduğu için marko paşa olarak, yani sözcükler ayrı yazılır. dergi ismi ve kalıplaşmış deyim şeklinde olanı da markopaşa şeklinde bitişik yazılır. ben de bu kurala uyarak yazmış oldum.
rıfat ılgaz, sabahattin ali, aziz nesin 'in 1946 senesinde çıkarmış oldukları dergi de ismini bu dert babası tarihi kişilikten almıştır. çünkü, dergiyi çıkaran bu yazarlar da aynı şekilde halkın dertlerine eğilmeyi, yani dert babalığı misyonu edinmişlerdi. dergi, yayın yaptığı süre içerisinde gittikçe etkisini göstererek, o dönem önemli bir işlev yürütmüştür. tabi bunun karşılığında da baskılara uğramasına karşın halkın meselelerine eğilmekten geri durmamıştı. şimdi bu isimde bir dergi yok ama markopaşalılık yapan, yapmak isteyen, halk sorunlarına eğilen ve yakın ilgi gösteren farklı yazarlar ve yayın organları da var.
not : yazım kuralı konusunda dikkatli yazarların gözünden kaçmayacaktır. tarihi kişilik olan ve özel isim olduğu için marko paşa olarak, yani sözcükler ayrı yazılır. dergi ismi ve kalıplaşmış deyim şeklinde olanı da markopaşa şeklinde bitişik yazılır. ben de bu kurala uyarak yazmış oldum.
devamını gör...
2.
zenginlik göstergesi efsanevi kişi.(bkz: marko paşanın torunu)
devamını gör...
3.
(dergi)
1946 yılında aralarında sabahattin ali, aziz nesin, rıfat ılgaz, mustafa mim uykusuz gibi türkiye’nin önemli edebiyatçılarının bulunduğu haftalık yayınlanan mizah dergisi.toplumcu-gerçekçi halk mizahıyla güldürürken düşündürmeyi amaçlayan bir dergiydi markopaşa. fakat dönemin yöneticilerini güldürmeyi başaramadığı ortada. çünkü markopaşa, kısa yayın döneminde sözünü esirgemeyen, cesur bir tavır sergilemiş; keskin tavrıyla döneminde ana muhalefet görevini üstlenmiştir. bundan dolayı markopaşa’ya sürekli baskı uygulanmıştır.tüm engellere rağmen dönemin en çok satan tirajlarına sahip olmuştur..aziz nesin okuduğum bir kitabında şöyle bahsetmişti: hapishanede olduğu zamanlarda eline kağıt kalem asla verilmezmiş,sabahattin ali genel müdür olduğunda kendisi yazı işleri müdürü olurmuş çünkü sabahattin ali içeri alınırsa aziz nesin yazmaya devam etsin diye.ahh güzel insanlar.
1946 yılında aralarında sabahattin ali, aziz nesin, rıfat ılgaz, mustafa mim uykusuz gibi türkiye’nin önemli edebiyatçılarının bulunduğu haftalık yayınlanan mizah dergisi.toplumcu-gerçekçi halk mizahıyla güldürürken düşündürmeyi amaçlayan bir dergiydi markopaşa. fakat dönemin yöneticilerini güldürmeyi başaramadığı ortada. çünkü markopaşa, kısa yayın döneminde sözünü esirgemeyen, cesur bir tavır sergilemiş; keskin tavrıyla döneminde ana muhalefet görevini üstlenmiştir. bundan dolayı markopaşa’ya sürekli baskı uygulanmıştır.tüm engellere rağmen dönemin en çok satan tirajlarına sahip olmuştur..aziz nesin okuduğum bir kitabında şöyle bahsetmişti: hapishanede olduğu zamanlarda eline kağıt kalem asla verilmezmiş,sabahattin ali genel müdür olduğunda kendisi yazı işleri müdürü olurmuş çünkü sabahattin ali içeri alınırsa aziz nesin yazmaya devam etsin diye.ahh güzel insanlar.
devamını gör...
4.
marko paşa düşüncesinin ortaya çıkışını aziz nesin şöyle anlatıyor;
gerçek kapandıktan sonra işsiz kaldım. esat adil’ e haftalık bir mizah gazetesi çıkarmayı teklif ettim. parti bu parayı sağlayacak, ben emeğime karşılık ayda yüz lira alacaktım. karın üst tarafı da partiye kalacaktı. parti üyeleri, imkanları kadar beşer, onar lira vererek gazetenin sermayesine ortak olacaklardı. partili arkadaşlar zaten az gelirli işçiler olduklarından bu iki ayda ancak iki yüz altmış lira toplanabilmiştir. gazeteye, halk kitlesi tarafından benimsenmiş ve tutulmuş bir isim bulmak gerekiyordu. gerçek gazetesinde yazdığım fıkralardan birinin başlığı “markopaşa’ya şikayet” idi. işte bu fıkranın hatırasıyla “markopaşa” ismini teklif ettim. birçok isimler arasında partili arkadaşlar bu ismi uygun buldular. bu sıralarda partiden istifa ederek ayrılmak zorunda kaldım. gerek istifa edişim, gerek yedi yüz liranın bir araya getirilemeyişi yüzünden markopaşa’yı çıkaramadım …
rıfat ılgaz’ın anlattıkları da şöyle;
biz partinin [türkiye sosyalist partisi] lokaline gidip gelmeye başladık. kahveye, pastaneye gidecek paramız olmadığı için bu sefer sosyalist partinin lokaline gidip oturuyoruz. ne aziz nesin’de ne bende böyle kahve köşelerinde harcayacak para yok. parti lokaline gidip gelen işçi arkadaşlarımız da bizi habire sıkıştırıyorlar. “bir mizah gazetesi çıkarın” diyorlar. biz konuşmalar sırasında soruyoruz onlara: “ne çıkaralım?” “mizah dergisi çıkarın.” “adı ne olsun?” “markopaşa olsun.” zeki usta, rıza usta, hüsamettin özdoğu gibi işçi arkadaşlar. konuşuyorlar, teklif ediyorlar, “para da toplayalım” [diyorlar]. hatta duvara “marko paşa siyasi mizah gazetesi yakında çıkıyor” diye yazılar asıldı, duyuru şeklinde. o günkü koşullara göre iyi sayılan bir para da toparlandı …
esasen başlarına gelecekleri bildikleri içinde ''hakkınızı helal edin dostlar'' rutinine şakalar köşesinde yer verdiler.
sefere mi çıkıyorum böyle? hayır. savaşa mı böyle gidişim? hayır. azrail mi bekliyor baş ucumda? hayır. intihara mı karar verdim yoksa? hayır. ya ne? marko paşa nam bir ceride (gazete) çıkarmış bir fıkracık istediler abdi acizden. evvel allah sonra matbuat kanununa sığındım. ne olur ne olmaz! dostlar, komşular ve hanem halkı şişede durduğu gibi durmaz kafir; cepte durduğu gibi durmaz kalem. helal edin hakkınızı, sayei kanunu matbuatta fıkra yazmaya gidiyorum.
derginin dağıtımında pek çok zorlukla karşılaşırlar. fazıl ünverdi'nin bayisi ile anlaşmalarına rağmen, bayi dağıtımı yapmaz. hal böyle olunca daha sıradan bir bayi olan ''kambur hüseyin''in yolunu tutarlar. dergi peynir ekmek gibi satılır. 22 sayı çıktıktan sonra çeşitli engellemelerle karşılaşırlar. bunun üzerine merhum paşa olarak basarlar dergiyi ve kovuşturmayı yerler. bu sefer malum paşa çıkar. malumun ilanı olmuştur. tak soruşturmayı yerler. markopaşa'ya geri dönülür ama yine adliyenin yolunu tutarlar. en sonunda da soruşturmalara ve kapatmalara tepki olarak, ''marko paşa'nın fevkalade hıyar sayısı'' çıkar;
ne yazsak markopaşa’yı toplatıyorlar. onbeş sayı çıkabilen gazetemizin yedi sayısını toplattılar. biz de, zülf-i yare dokunmayalım, güneşe karşı su döküp de çarpılmayalım, evliya-i ümuru incitip fincancı katırlarını ürkütmeyelim diye suya sabuna dokunmadan, havadan sudan yazılar yazmaya karar verdik. bundan sonra gazetemizin her sayısını, meyva ve sebzelerin övgülerine ayıracağız. şimdiye dek gazetemizi, içişleri bakan!ığı ve adalet bakanlığı toplattırdı; bakalım, bu kez de tarım bakanlığı toplatacak mı? gazetemizin bu sayısı, hıyar özel sayıdır. baştan sona dek, hıyarın ve hıyarların övgüsünü bulacaksınız. memleketimizin hıyarlarını incitmemek için, onların bile aleyhinde bulunmayacağız.
hıyar ve hıyarların methiyesi
hıyarın demokratlar meyve, halk partililer de sebze olduğunu iddia ederek havayı bulandırıyorlar. hıyarın ne olduğunun anlaşılması için 4 kişilik bir heyet langa bostanı'na, 500 heyet de yabancı memleketlere inceleme için gönderilecektir. ancak milli eğitim bakanlığı'nın bir kısım bilginleri de hıyara, 'salatalık' denilmesini istemektedir. bu konuda ilmi bir komisyon çalışmalara başlamıştır. dış memleketten ithal edilen hıyarları, ticaret bakanlığı c. s. köküiçerde eğri olduğu için beğenmemiştir.’
aziz nesinin memleketimizin hıyarlarına yazdığı o ca(ğ)nım ''hıyara methiye'' şiiri
taze endamınla sen pek dilşikarsın ey hıyar!
lezzetin inkar olunmaz hüşikarsın ey hıyar!
eylemiş tetvic tabiat re’sini efsür ile,
bağ-ı sebztanda tahtın tacıdarsın ey hıyar!
öyle dimdik bir şekil vermiş tabiat cismine,
sanki zal-i-zi-şeöaar-ı sebzezarsın ey hıyar!
bendeler mümkün müdür olmazsa meclub didene.
çünkü sen hazm-ı teama bir medarsın ey hıyar!
kadrini takdir ederler cümle şaklaban bile,
bezm-i nüşanın demişler cilvekarsın ey hıyarl
her ne yazsam sen kızarsın her sözüm olmuş günah,
bilmeyenler zannederler iktidarsın ey hıyar!
ve şiirin yayımlanmasından hemen sonra dergi yine toplatılır.
markopaşa'nın tarihi kapatmaların ve toplatılmaların tarihidir. türkiye'de siyasi mizah denen nanenin ne kadar zor yapıldığının ispatıdır.
sabahattin ali, aziz nesin, rıfat ılgaz ve mim uykusuzu bu mücadelelerinden ötürü saygı ile yad etmek lazım.
gerçek kapandıktan sonra işsiz kaldım. esat adil’ e haftalık bir mizah gazetesi çıkarmayı teklif ettim. parti bu parayı sağlayacak, ben emeğime karşılık ayda yüz lira alacaktım. karın üst tarafı da partiye kalacaktı. parti üyeleri, imkanları kadar beşer, onar lira vererek gazetenin sermayesine ortak olacaklardı. partili arkadaşlar zaten az gelirli işçiler olduklarından bu iki ayda ancak iki yüz altmış lira toplanabilmiştir. gazeteye, halk kitlesi tarafından benimsenmiş ve tutulmuş bir isim bulmak gerekiyordu. gerçek gazetesinde yazdığım fıkralardan birinin başlığı “markopaşa’ya şikayet” idi. işte bu fıkranın hatırasıyla “markopaşa” ismini teklif ettim. birçok isimler arasında partili arkadaşlar bu ismi uygun buldular. bu sıralarda partiden istifa ederek ayrılmak zorunda kaldım. gerek istifa edişim, gerek yedi yüz liranın bir araya getirilemeyişi yüzünden markopaşa’yı çıkaramadım …
rıfat ılgaz’ın anlattıkları da şöyle;
biz partinin [türkiye sosyalist partisi] lokaline gidip gelmeye başladık. kahveye, pastaneye gidecek paramız olmadığı için bu sefer sosyalist partinin lokaline gidip oturuyoruz. ne aziz nesin’de ne bende böyle kahve köşelerinde harcayacak para yok. parti lokaline gidip gelen işçi arkadaşlarımız da bizi habire sıkıştırıyorlar. “bir mizah gazetesi çıkarın” diyorlar. biz konuşmalar sırasında soruyoruz onlara: “ne çıkaralım?” “mizah dergisi çıkarın.” “adı ne olsun?” “markopaşa olsun.” zeki usta, rıza usta, hüsamettin özdoğu gibi işçi arkadaşlar. konuşuyorlar, teklif ediyorlar, “para da toplayalım” [diyorlar]. hatta duvara “marko paşa siyasi mizah gazetesi yakında çıkıyor” diye yazılar asıldı, duyuru şeklinde. o günkü koşullara göre iyi sayılan bir para da toparlandı …
esasen başlarına gelecekleri bildikleri içinde ''hakkınızı helal edin dostlar'' rutinine şakalar köşesinde yer verdiler.
sefere mi çıkıyorum böyle? hayır. savaşa mı böyle gidişim? hayır. azrail mi bekliyor baş ucumda? hayır. intihara mı karar verdim yoksa? hayır. ya ne? marko paşa nam bir ceride (gazete) çıkarmış bir fıkracık istediler abdi acizden. evvel allah sonra matbuat kanununa sığındım. ne olur ne olmaz! dostlar, komşular ve hanem halkı şişede durduğu gibi durmaz kafir; cepte durduğu gibi durmaz kalem. helal edin hakkınızı, sayei kanunu matbuatta fıkra yazmaya gidiyorum.
derginin dağıtımında pek çok zorlukla karşılaşırlar. fazıl ünverdi'nin bayisi ile anlaşmalarına rağmen, bayi dağıtımı yapmaz. hal böyle olunca daha sıradan bir bayi olan ''kambur hüseyin''in yolunu tutarlar. dergi peynir ekmek gibi satılır. 22 sayı çıktıktan sonra çeşitli engellemelerle karşılaşırlar. bunun üzerine merhum paşa olarak basarlar dergiyi ve kovuşturmayı yerler. bu sefer malum paşa çıkar. malumun ilanı olmuştur. tak soruşturmayı yerler. markopaşa'ya geri dönülür ama yine adliyenin yolunu tutarlar. en sonunda da soruşturmalara ve kapatmalara tepki olarak, ''marko paşa'nın fevkalade hıyar sayısı'' çıkar;
ne yazsak markopaşa’yı toplatıyorlar. onbeş sayı çıkabilen gazetemizin yedi sayısını toplattılar. biz de, zülf-i yare dokunmayalım, güneşe karşı su döküp de çarpılmayalım, evliya-i ümuru incitip fincancı katırlarını ürkütmeyelim diye suya sabuna dokunmadan, havadan sudan yazılar yazmaya karar verdik. bundan sonra gazetemizin her sayısını, meyva ve sebzelerin övgülerine ayıracağız. şimdiye dek gazetemizi, içişleri bakan!ığı ve adalet bakanlığı toplattırdı; bakalım, bu kez de tarım bakanlığı toplatacak mı? gazetemizin bu sayısı, hıyar özel sayıdır. baştan sona dek, hıyarın ve hıyarların övgüsünü bulacaksınız. memleketimizin hıyarlarını incitmemek için, onların bile aleyhinde bulunmayacağız.
hıyar ve hıyarların methiyesi
hıyarın demokratlar meyve, halk partililer de sebze olduğunu iddia ederek havayı bulandırıyorlar. hıyarın ne olduğunun anlaşılması için 4 kişilik bir heyet langa bostanı'na, 500 heyet de yabancı memleketlere inceleme için gönderilecektir. ancak milli eğitim bakanlığı'nın bir kısım bilginleri de hıyara, 'salatalık' denilmesini istemektedir. bu konuda ilmi bir komisyon çalışmalara başlamıştır. dış memleketten ithal edilen hıyarları, ticaret bakanlığı c. s. köküiçerde eğri olduğu için beğenmemiştir.’
aziz nesinin memleketimizin hıyarlarına yazdığı o ca(ğ)nım ''hıyara methiye'' şiiri
taze endamınla sen pek dilşikarsın ey hıyar!
lezzetin inkar olunmaz hüşikarsın ey hıyar!
eylemiş tetvic tabiat re’sini efsür ile,
bağ-ı sebztanda tahtın tacıdarsın ey hıyar!
öyle dimdik bir şekil vermiş tabiat cismine,
sanki zal-i-zi-şeöaar-ı sebzezarsın ey hıyar!
bendeler mümkün müdür olmazsa meclub didene.
çünkü sen hazm-ı teama bir medarsın ey hıyar!
kadrini takdir ederler cümle şaklaban bile,
bezm-i nüşanın demişler cilvekarsın ey hıyarl
her ne yazsam sen kızarsın her sözüm olmuş günah,
bilmeyenler zannederler iktidarsın ey hıyar!
ve şiirin yayımlanmasından hemen sonra dergi yine toplatılır.
markopaşa'nın tarihi kapatmaların ve toplatılmaların tarihidir. türkiye'de siyasi mizah denen nanenin ne kadar zor yapıldığının ispatıdır.
sabahattin ali, aziz nesin, rıfat ılgaz ve mim uykusuzu bu mücadelelerinden ötürü saygı ile yad etmek lazım.
devamını gör...