adam elliot tarafından yazıp yönetilen, 2009 yılında göserilmiş olan avustralya yapımı film.
new york'ta yalnız bir avustralyalı kız ve yaşlı bir yahudi adam mektuplar aracılığıyla beklenmedik bir dostluk geliştirir.
imdb: 8.1
new york'ta yalnız bir avustralyalı kız ve yaşlı bir yahudi adam mektuplar aracılığıyla beklenmedik bir dostluk geliştirir.
imdb: 8.1
*asya pasifik ekran ödülleri (2009) - en iyi animasyon filmi
*avustralya yönetmenler birliği (2009) -uzun metraj filmde en iyi yönetmen
film toplam 5 ödüle sahiptir.
*avustralya yönetmenler birliği (2009) -uzun metraj filmde en iyi yönetmen
film toplam 5 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "gloria" tarafından 11.11.2020 20:03 tarihinde açılmıştır.
1.
adam elliot'un yönettiği, avustralya'da yaşayan mary adında küçük bir kız ile new york'ta yaşayan kırklı yaşlarında max'ın mektuplaşmalarını ve bu mektuplaşmadan doğan dostluklarını anlatan; bolca güldürüp zaman zaman da ağlatan, en iyi stop-motionlardan biridir.
devamını gör...
2.
izlediğim en tatlı filmlerden biri. arada şirinlik aradığım tutar açar yine izlerim. söz konusu filmin en bomba karakteri ise bence mary'nin annesi vera lorraine dinkle'dır.
devamını gör...
3.
dibine kadar empati yaşatan, kimi zaman a ben ağlıyor muyum dedirten, kimi zaman hüzünlü ve masumca bı gülücüğü yüzünüze mıhlayan dünyanın en tatlı filmi.
devamını gör...
4.
bazen bir film izlerken oradaki karakter sana çok yakın gelir, hemen bir bağ kurarsın, keşke gerçek hayatta bu kişi olsa ne iyi arkadaşım olurdu dersin.. yada onun hüznüne de sevincine de istemsiz ortak olursun..” mary ve max”de her iki karakterde de aynı duygular canlandı bende.
ayrıca bazen aradaki yaş ve mesafenin dostluk kurmak için engel olmadığını çok güzel anlatır..
oldukça hüzünlü ve duygu yüklü bir hikaye..
izlediğim ender güzel stop motion animasyonlarından biri olup, tavsiye ettiğim bir filmdir..
ayrıca bazen aradaki yaş ve mesafenin dostluk kurmak için engel olmadığını çok güzel anlatır..
oldukça hüzünlü ve duygu yüklü bir hikaye..
izlediğim ender güzel stop motion animasyonlarından biri olup, tavsiye ettiğim bir filmdir..
devamını gör...
5.
"kendimden başka herkesi sevdim" repliği ile aklımda yer edinen ve son derece iç ısıtan bir film. asperger sendromuna dikkat çekiyor olması ve bu konuda farkındalık yaratması ayrıca hoştu.
devamını gör...
6.
hakkında beklediğimden çok yorum olması beni mutlu etti, ben de çok seviyorum. yukarıdaki yazarın da söylediği gibi karanlık olmasına rağmen içinde umut da yeşeriyor bir yerlerde, izlemediyseniz tavsiye ederim.
devamını gör...
7.
mükemmel ötesi bir animasyon film. avustralya'da yaşayan küçük kız mary'nin neredeyse hiç arkadaşı yok. anne babası da sorumsuz bir aile ve gerçekten var olduğunu bile hissedemeyen mutsuz bir çocuk. mary mektup arkadaşlığı yolu ile sosyal ilişkiler kurmakta ve sadece 1 tane mektup arkadaşı vardır. bir gün ülke dışına bir mektup arkadaşlığı kurmak ister. ve max ile mektup arkadaşlığı başlar.
gelelim max'e. max ise manhattan'da yaşayan, otizmli, kimsenin arakdaşlık kurmadığı/kuramadığı, sosyal problemleri olan, obez ve yalnız bir kişidir. tahmin edersiniz ki max de en az mary kadar yalnız ve mutsuzdur. bir gün ona da ülke dışından bir mektup gelir. ve böylece mary ve max'in mektup arkadaşlığı başlar. film boyunca bu mektuplaşmalarda hayatı, acıları, mutlulukları, yalnızlığı birlikte hissediyorsunuz. açıkçası ben çok ağlamıştım ilk izlediğimde. filim görüntü yönetmenliği ve sinematografisi müthiş. karakterlerin resmedilişi harika. yönetmen adam elliot bize olan biteni mükemmel bir şekilde hissettirmiş. filmin bir diğer özelliği stopmotion olması.
filmi izleyip etkilenmemek, üzüntüyü yaşamamak mümkün değil. depresyon meyilli arkadaşlara tavsiye etmiyorum. film sonunda dostluk, özür dilemek, affetmek, yalnızlık üzerine uzuca süre düşündürüyor. ve animasyon olmasına bakmayın kesinlikle çocuk filmi değildir. yine bir başka özelliği de yaşanmış bir olaydan alıntı olması.
gelelim max'e. max ise manhattan'da yaşayan, otizmli, kimsenin arakdaşlık kurmadığı/kuramadığı, sosyal problemleri olan, obez ve yalnız bir kişidir. tahmin edersiniz ki max de en az mary kadar yalnız ve mutsuzdur. bir gün ona da ülke dışından bir mektup gelir. ve böylece mary ve max'in mektup arkadaşlığı başlar. film boyunca bu mektuplaşmalarda hayatı, acıları, mutlulukları, yalnızlığı birlikte hissediyorsunuz. açıkçası ben çok ağlamıştım ilk izlediğimde. filim görüntü yönetmenliği ve sinematografisi müthiş. karakterlerin resmedilişi harika. yönetmen adam elliot bize olan biteni mükemmel bir şekilde hissettirmiş. filmin bir diğer özelliği stopmotion olması.
filmi izleyip etkilenmemek, üzüntüyü yaşamamak mümkün değil. depresyon meyilli arkadaşlara tavsiye etmiyorum. film sonunda dostluk, özür dilemek, affetmek, yalnızlık üzerine uzuca süre düşündürüyor. ve animasyon olmasına bakmayın kesinlikle çocuk filmi değildir. yine bir başka özelliği de yaşanmış bir olaydan alıntı olması.
devamını gör...
8.
mary nin annesi çok ilginçti, ağzından sigara düşmüyor, marketten hırsızlık yapıyor, yenilmeyecek yiyecekler hazırlıyor; çocuk istismarı ve kötü yetiştirilmesi konusunda zirvede sanırım; gerçi farklı filmlerde daha farklı kötü anne ve babalar vardı; şu an hatırladığım "breaking bad" dizisinde jesse karakteri sıska kod isimli kişiden uyuşturucuları ve paraları alan keş karı kocayı bulup onlardan parasını almaya çalıştığı sırada evde fakr-ü zaruret içinde yaşamaya çalışan çocuğu görüyor ve çocuğa anne ve babası ile olan genelimi yansıtmamaya çalışıyor; ardından kadın kocasının başına atm makinesi düşürüp öldürüyor; jesse bu durumda çocuğu gözünü kapatıp dışarı çıkartıyor ve 911 arayıp olayı bildiriyor;; hemen bu sahne öncesi, jesse kaldırımda beklediği sırada, kaldırımda ki bir böceği görüp onun yaşaması için yardımcı oluyor, arkadaşı sıska gelip böceği ezip öldürüyor.
konu sanki "breaking bad" dizisine ve jesse karakterine taşındı ama, dizi bir suç filmi olmasına rağmen, aralarda verdiği mesajlar açısından inanılmaz güzel bir dizi idi,
mary ve max e gelince; bazı konulara sanki abartarakta olsa parmak basmış ama sanki kimi yerleri de zorlama olmuş gibi; max karakterinin çok rahat davranması gaz çıkartması gibi sahneler çok mu gerekli idi sanki; birde başka filmlerin sosyal mesaj anlamında bu filmden daha başarılı olduğunu düşünüyorum, filmin içinde yahudilik ile ilintili bir şey olunca gereksiz abartılmış olabileceğini düşünüyorum; yani film in ismi mary ve max değilde, mary ve resul (müslüman bir karakter) olsa idi, değerlendirmeye dahi giremezdi diye düşünüyorum.
konu sanki "breaking bad" dizisine ve jesse karakterine taşındı ama, dizi bir suç filmi olmasına rağmen, aralarda verdiği mesajlar açısından inanılmaz güzel bir dizi idi,
mary ve max e gelince; bazı konulara sanki abartarakta olsa parmak basmış ama sanki kimi yerleri de zorlama olmuş gibi; max karakterinin çok rahat davranması gaz çıkartması gibi sahneler çok mu gerekli idi sanki; birde başka filmlerin sosyal mesaj anlamında bu filmden daha başarılı olduğunu düşünüyorum, filmin içinde yahudilik ile ilintili bir şey olunca gereksiz abartılmış olabileceğini düşünüyorum; yani film in ismi mary ve max değilde, mary ve resul (müslüman bir karakter) olsa idi, değerlendirmeye dahi giremezdi diye düşünüyorum.
devamını gör...
9.
okuldayken bir ders kapsamında ödevimdi. stopmotion tekniğiyle yapıldığından film oldukça uzun sürede tamamlanmış. film asperger sendromlu max ve 8 yaşındaki mary arasındaki mektuplaşma üstüne kurulu. max asperger sendromundan dolayı dış dünyayı algılamakta ve iletişim zorlanan biri. mary ise alkolikve sorunlu bir ailede büyüyen sosyal bir çocuk. film bu sorunları oldukça güzel işleme konusunda oldukça başarılı. çocukların izleyeceği bir animasyon olmaktan çok yetişkinlere yönelik olduğunu düşünüyorum. içerisindeki mesajlar oldukça önemli ve anlayan biri için film oldukça etkileyici.
devamını gör...
10.
kısa bir anını tv de bayram günü izleyip tamamını izlemek için çok aradığım animasyon filmidir.
izlediğim de aradığıma değmiş dediğim animasyon filmidir.
her animasyon gibi mutluluk aşılamak üzerine değil gerçekliğin ve yalnızlığın üzerine kurgulanmış bir filmdir. psikolojik rahatsızlığı dolayısıyla yalnız kalan bir adamın annesinin görmezden geldiği bir çocuğun mektup arkadaşlığını anlatan oldukça kaliteli bir animasyon filmidir...
izlediğim de aradığıma değmiş dediğim animasyon filmidir.
her animasyon gibi mutluluk aşılamak üzerine değil gerçekliğin ve yalnızlığın üzerine kurgulanmış bir filmdir. psikolojik rahatsızlığı dolayısıyla yalnız kalan bir adamın annesinin görmezden geldiği bir çocuğun mektup arkadaşlığını anlatan oldukça kaliteli bir animasyon filmidir...
devamını gör...
11.
kendi çevrelerinde anlaşılmayan bir çocuk ve orta yaşlarında olan bir adamın mektup arkadaşlığını konu alan animasyon.filmin sonu için üzülsem de genel olarak izlemesi çok zevkliydi.
devamını gör...
12.
bu filmi salt basit bir stop-motion animasyon olarak değerlendirmek yanlış olur. herhangi bir kurmaca filmden öte, çok daha güçlü bir dram. belki bu gücü animasyon olmasından alıyor. aynı hikayeyi klasik usül bir sinema filminde çekmiş olsalar bu etkileyiciliği yakalayamayabilirlerdi. diyaloglar öyle özenle yazılmış ki müptelası olan çoğu izleyicide olduğu gibi ezberlemek isteyebilirsiniz. zaten aklınız ve kalbiniz açık bir şekilde izlerseniz muhakkak içinizde bir yerlere kazınacaktır. es geçmeyin.
devamını gör...
13.
izleyeli çok uzun zaman oldu. birebir herşeyi hatırlamıyorum ama sevdiğim bir repliği vardı ailemizi seçemeyiz ama neyse ki dostlarımızı seçebiliyoruz anlamına çıkan biseydi. ben de hayata böyle baktığım için ayrı sevmiştim bu filmi. babam olmadan büyüdüğüm için seçilmiş kardeşim olan dostlarımla kendi ailemi kurdum.
aklımda kaldığı kadarıyla komik replikleri olmasına rağmen hayata ve tanrıya karşı sorgulayıcı, düşündürücü güzel bir film. animasyon olabilir ama kesinlikle bir çocuk filmi değildi. kesinlikle herkes izlemeli.
aklımda kaldığı kadarıyla komik replikleri olmasına rağmen hayata ve tanrıya karşı sorgulayıcı, düşündürücü güzel bir film. animasyon olabilir ama kesinlikle bir çocuk filmi değildi. kesinlikle herkes izlemeli.
devamını gör...
14.
en sevdiğim animasyon filmi olan memoir of a snail ile aynı kişi tarafından yönetildiği için bir süredir merak edip ertelediğim bir animasyon filmiydi, sonunda izleyebildim.
adam elliot tarafından yazılıp yönetilen ve stop-motion tekniğiyle yapılmış olan bir yetişkin animasyonu.
kısaca konusuna değinmem gerekirse sekiz yaşındaki küçük kız çocuğu olan ve hiçbir arkadaşı olmayan mary'nin bir gün rastgele bir telefon numarasının olduğu adrese mektup göndermesiyle max ile olan mektuplaşmaları, arkadaşlıkları başlamış olur.
ikisinin de birbirlerine anlatacakları çok fazla şey vardır, çünkü ikisinin de arkadaşı ve çevrelerinde iyi anlaşabilecekleri insanlar yoktur, ikisi de hayatlarının belli dönemlerinde dışlanmış ve hayattan olan beklentilerini düşürmek zorunda kalmışlardır.
bu yönler açısından birbirlerine çok benzetirim, max sanki mary'nin yıllar sonraki hali gibi geldi gözüme. fakat filmin ortalarına doğru aslında mary kendisine çok daha farklı bir çizgi çiziyor, ailesinin ölümünden sonra çizmek zorunda bırakılıyor.
hayatlarının hangi dönemlerinde olurlarsa olsunlar mektuplaşmaya devam ediyorlar , birbirlerine çeşitli çikolatalar göndererek kimseye anlatamadıklarını birbirlerine anlatıyorlar.
bu süreci izlerken arkadaşlık ve dostluk kavramları bir yana insan ilişkilerine dair birçok şeyi daha iyi fark ettim.
bana hissettirdiği şeylerden bahsedecek olursam da memoir of nail'de olduğu gibi yerden yere vurmadı fakat hafiften yerde sürükledi diyebilirim.
bazı sahnelerde gerçekten büyük bir hüzün kapladı, karakterlere sarılmak istediğim çok fazla an oldu, karakterlerin hayatlarındaki yan karakterlere sövdüğüm çok fazla an oldu.
yine de karakterlerin tatlışlıkları ve arkadaşlıkları birçok konuda sakinleştirmeye ve yumuş yumuş etmeye yetti.
max ,mary'e ağlayamadığını söylediğinde mary'nin max için gözyaşlarını kavanoza doldurup ona gönderdiği sahne beni en çok yaralayan sahnelerden birisiydi bu filme dair. o an ikisine de sarılmak istedim mesela ekrandan. bir de en son sahne var tabii. filmin başından beri beklediğim o gün geldiğinde max'in ölümü ve mary'nin o evde kendine dair olan şeyleri görünce kendisinin max için ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlaması...yine bir duygulandım
filmde çalınmasıyla farkına vardığım que sera sera şarkısını da ayrı bir beğendiğimi söylemeliyim.
hem mary ile hem de kendimle çok bağdaştırdığım bir şarkı.
ponçik karakterlerin sizi derin bir hüzne boğmasını izlemek isterseniz filme bir göz atın derim.
adam elliot tarafından yazılıp yönetilen ve stop-motion tekniğiyle yapılmış olan bir yetişkin animasyonu.
kısaca konusuna değinmem gerekirse sekiz yaşındaki küçük kız çocuğu olan ve hiçbir arkadaşı olmayan mary'nin bir gün rastgele bir telefon numarasının olduğu adrese mektup göndermesiyle max ile olan mektuplaşmaları, arkadaşlıkları başlamış olur.
ikisinin de birbirlerine anlatacakları çok fazla şey vardır, çünkü ikisinin de arkadaşı ve çevrelerinde iyi anlaşabilecekleri insanlar yoktur, ikisi de hayatlarının belli dönemlerinde dışlanmış ve hayattan olan beklentilerini düşürmek zorunda kalmışlardır.
bu yönler açısından birbirlerine çok benzetirim, max sanki mary'nin yıllar sonraki hali gibi geldi gözüme. fakat filmin ortalarına doğru aslında mary kendisine çok daha farklı bir çizgi çiziyor, ailesinin ölümünden sonra çizmek zorunda bırakılıyor.
hayatlarının hangi dönemlerinde olurlarsa olsunlar mektuplaşmaya devam ediyorlar , birbirlerine çeşitli çikolatalar göndererek kimseye anlatamadıklarını birbirlerine anlatıyorlar.
bu süreci izlerken arkadaşlık ve dostluk kavramları bir yana insan ilişkilerine dair birçok şeyi daha iyi fark ettim.
bana hissettirdiği şeylerden bahsedecek olursam da memoir of nail'de olduğu gibi yerden yere vurmadı fakat hafiften yerde sürükledi diyebilirim.
bazı sahnelerde gerçekten büyük bir hüzün kapladı, karakterlere sarılmak istediğim çok fazla an oldu, karakterlerin hayatlarındaki yan karakterlere sövdüğüm çok fazla an oldu.
yine de karakterlerin tatlışlıkları ve arkadaşlıkları birçok konuda sakinleştirmeye ve yumuş yumuş etmeye yetti.
max ,mary'e ağlayamadığını söylediğinde mary'nin max için gözyaşlarını kavanoza doldurup ona gönderdiği sahne beni en çok yaralayan sahnelerden birisiydi bu filme dair. o an ikisine de sarılmak istedim mesela ekrandan. bir de en son sahne var tabii. filmin başından beri beklediğim o gün geldiğinde max'in ölümü ve mary'nin o evde kendine dair olan şeyleri görünce kendisinin max için ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlaması...yine bir duygulandım
filmde çalınmasıyla farkına vardığım que sera sera şarkısını da ayrı bir beğendiğimi söylemeliyim.
hem mary ile hem de kendimle çok bağdaştırdığım bir şarkı.
ponçik karakterlerin sizi derin bir hüzne boğmasını izlemek isterseniz filme bir göz atın derim.
devamını gör...
"mary and max" ile benzer başlıklar
bloody mary
22
mary jane
35