#ödüllü filmler
2005 yılında izleyici ile buluşan rob marshall yönetmenliğinde bir filmdir.
yoksul bir ailenin kız çocuğu, geyşa evinde hizmetçi olarak çalışmaya başlar. zamanla güzelliği ile ün salan erkeklerin gözlerini alamadığı bir sayuri'ye dönüşür. fakat sayuri erkeklerin tuzaklarına kanmayıp gerçek aşkı aramaktadır.
yoksul bir ailenin kız çocuğu, geyşa evinde hizmetçi olarak çalışmaya başlar. zamanla güzelliği ile ün salan erkeklerin gözlerini alamadığı bir sayuri'ye dönüşür. fakat sayuri erkeklerin tuzaklarına kanmayıp gerçek aşkı aramaktadır.
*akademi ödülleri (2006) / sinematografide en iyi başarı
*akademi ödülleri (2006) / sanat yönetmenliğinde en iyi başarı
*akademi ödülleri (2006) / kostüm tasarımında en iyi başarı
*bafta ödülleri (2006) / en iyi sinematografi
*grammy ödülleri (2007) / en iyi film müziği albümü
film, toplam 32 ödüle sahiptir.
*akademi ödülleri (2006) / sanat yönetmenliğinde en iyi başarı
*akademi ödülleri (2006) / kostüm tasarımında en iyi başarı
*bafta ödülleri (2006) / en iyi sinematografi
*grammy ödülleri (2007) / en iyi film müziği albümü
film, toplam 32 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "morticia" tarafından 23.08.2021 19:21 tarihinde açılmıştır.
1.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/08/23/vgv2ulax5m9qo6nm-t.jpg)
(bkz: bir geyşanın anıları)
amerikalı yazar arthur golden'ın 32 dile çevrilen dünyaca ünlü romanından uyarlama, 6 dalda oscar'a aday olmuş ve bunlardan üçünü kazanmış (en iyi görüntü yönetmeni, en iyi sanat yönetmeni, en iyi kostüm tasarımı) hollywood yapımı dram filmidir.
rob marshall'ın yönettiği bir steven spilberg prodüksiyonu olan film, görsel açıdan mükemmel, izlenesi, büyüleyici *
ilk izlediğimde, filmden o kadar etkilenmiştim ki; görsellerin hoşluğundan geyşaların sırlı dünyasının büyüsüne ben de kapılmış, bir süre, bir geyşadan daha çok, annesinin makyaj malzemelerini suratına hunharca sıvayıp, kendini palyaçoya döndüren bir çocuğa benzememe rağmen açık ton pudra ve kırmızı ruju ısrarla kullanmaktan kendimi alamamıştım. allah'tan çabuk atlattım o dönemi eheheh *
itiraf etmem gerekirse, filmi olan kitapları okumak konusunda biraz tembelim. kitaplığımda duran romanı (o kadar sene geçti ama) henüz okuma fırsatım olmadı, ancak şöyle tam modumda olacağım özel bir anıma sakladım kendisini. üzerine çok tavsiye aldım-okudum, zaten filmine de aşık oldum, okurum mutlaka.
ama ama amaa... film üzerine birkaç eleştirim de yok değil: film neden ingiliççe?!!11!"
japon kültürünün bir parçası olan geyşaları anlatıyorsun, olaylar japonya'da geçiyor, herkes japon, ama bakıyorsunuz ki dil japonca değil. bu da elbette insanın kulağını tırmalayan bir ayrıntı oluyor. yapımcıları filmin ingilizce çekilmesine gerekçe olarak, batı izleyicisinin alt yazılı filmlere fazla ilgi göstermemesini sunmuşlar. amerikalılar bu kadar tembel olmayın ve biraz altyazı okuyun!!
film japonca olsaydı bence on numara beş yıldız olurdu. bunun haricinde bir de oyuncuların çinli olması tartışması varmış efenim; ben japondur çinlidir korelidir ayırt edemediğim ve açıkçası bunu pek sallamadığım için rahatsız olmadım ancak yabancı basında bunun üzerine de ufak bir fırtına kopmuş vakti zamanında; çok eleştiri almış. hatta çinli oyuncuların yer aldığı bu filmin gösterimi, çin'de yasaklanmış bile.
neyse, kısaca konusundan bahsedecek olursam:
chiyo (zhang ziyi), ikinci dünya savaşı'ndan önceki yıllarda, japonya'da, küçük bir balıkçı kasabasında dünyaya gelmiş, yoksul bir ailenin kızıdır. şu fani dünyada ablası, annesi ve babasından başka kimseciği olmayan küçük chiyo, ablasıyla beraber, onların karnını artık doyuramadığı gerekçesi ve daha iyi bir yaşamları olabileceği ümidiyle babası tarafından, geyşa evlerine küçük kızlar bulan bir adama verilir.
chiyo geyşa evine alınır ve burada ablasından da koparılır.
film, bu evde hizmetçi ve patron annenin kölesi olan chiyo'nun, günün birinde ansızın o'nun için çıkıp gelen, şehrin ünlü ve efsanevi geyşası mameha'nın (michelle yeoh) eğitmenliğinde, geyşa rakipleri arasından sıyrılarak meşhur bir geyşa haline gelmesini, bu yoldaki yegane amacını, platonik aşkını, kafeste çırpınan özgürlüğünü, geyşalığın kırılgan, camdan dünyasını ve sıkıca dizginlenen duygularını anlatıyor.
kitabını okusaydım, filmini böylesine beğenir miydim bilmiyorum ama arada bir aklıma düşünce, açıp tekrar tekrar izleyip, tekrar tekrar göz yaşlarımı siliyorum efenim.
devamını gör...
2.
arthur golden'ın aynı isimli romanından uyarlanan, 2005'te gösterime giren oscar ödüllü film. gerçekten çok beğendim. öncelikle müthiş bir görsellik sunuyor, sırf bu yüzden bile seyredilir. kostümler, evler, ağaçlar, şemsiyeler ulan şemsiyeler bile muhteşem görünüyordu.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2023/06/08/jvr1bezdsgbiwbg7-t.jpg)
kadınları zaten söylemiyorum bile. ama yakışıklı erkek yoktu. bunu da nasıl başardılar gerçekten hayret ediyor insan.. abi siz japonsunuz, yakışıklı adamlarsınız bi' kere. neyse.
chiyo'nun yoksul bir aileden 9 yaşında geyşa olarak eğitilmek üzere satılmasıyla başlayan hayat hikayesini seyrediyoruz. ayrıca bu olaya hiç hakim olmayan biri için de -for example: yagami- biraz genel kültür, biraz ortamlarda satılacak bilgi, işte efendime söyleyeyim biraz farklı bir bakış sunuyor. dans ve müzik üzerine nasıl eğitim aldıklarından tutun da nasıl makyaj yaptıklarına, nasıl uyumaları, nasıl yürümeleri ya da el bileklerini hangi açıda tutmaları gerektiğine kadar geniş bir yelpazede görmüş oluyorsunuz. bu arada kendimi tuttum tuttum ama söyleyeceğim, filmde öyle cinsellik falan yok. hatta anladığım kadarıyla bu geyşaların hayatında da öyle çok cinsellik yok. yemin ederim ki. tek eşli olma* ama aşık olmama gayeleri var daha çok. tabii bu bahsettiğim, ikinci dünya savaşı öncesi geyşalık anlayışı. sonradan ne oldu ne bitti pek fikrim yok. var da, yok işte.
sonradan ismi sayuri olarak değişen ana karakterimiz, başkan denilen bir adama tutuluyor hem de daha çocuk yaşta. tek amacı bir gün ona ulaşabilmek. kalbine yani. hayatını tamamen bunun üzerine kuruyor. başka bir geyşa tarafından öyle bir eğitimden geçiyor ve öyle bir hâle geliyor ki bir anda en gözde geyşa oluyor. sonra ikinci dünya savaşı patlak veriyor. japonya eski japonya değil. başkan eski başkan değil. ama sayuri eski sayuri. ve olaylar gelişiyor. spoiler vermemek için büyük mücadele içindeyim şu an. tanımı noktalıyorum.
nokta.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2023/06/08/jvr1bezdsgbiwbg7-t.jpg)
kadınları zaten söylemiyorum bile. ama yakışıklı erkek yoktu. bunu da nasıl başardılar gerçekten hayret ediyor insan.. abi siz japonsunuz, yakışıklı adamlarsınız bi' kere. neyse.
chiyo'nun yoksul bir aileden 9 yaşında geyşa olarak eğitilmek üzere satılmasıyla başlayan hayat hikayesini seyrediyoruz. ayrıca bu olaya hiç hakim olmayan biri için de -for example: yagami- biraz genel kültür, biraz ortamlarda satılacak bilgi, işte efendime söyleyeyim biraz farklı bir bakış sunuyor. dans ve müzik üzerine nasıl eğitim aldıklarından tutun da nasıl makyaj yaptıklarına, nasıl uyumaları, nasıl yürümeleri ya da el bileklerini hangi açıda tutmaları gerektiğine kadar geniş bir yelpazede görmüş oluyorsunuz. bu arada kendimi tuttum tuttum ama söyleyeceğim, filmde öyle cinsellik falan yok. hatta anladığım kadarıyla bu geyşaların hayatında da öyle çok cinsellik yok. yemin ederim ki. tek eşli olma* ama aşık olmama gayeleri var daha çok. tabii bu bahsettiğim, ikinci dünya savaşı öncesi geyşalık anlayışı. sonradan ne oldu ne bitti pek fikrim yok. var da, yok işte.
sonradan ismi sayuri olarak değişen ana karakterimiz, başkan denilen bir adama tutuluyor hem de daha çocuk yaşta. tek amacı bir gün ona ulaşabilmek. kalbine yani. hayatını tamamen bunun üzerine kuruyor. başka bir geyşa tarafından öyle bir eğitimden geçiyor ve öyle bir hâle geliyor ki bir anda en gözde geyşa oluyor. sonra ikinci dünya savaşı patlak veriyor. japonya eski japonya değil. başkan eski başkan değil. ama sayuri eski sayuri. ve olaylar gelişiyor. spoiler vermemek için büyük mücadele içindeyim şu an. tanımı noktalıyorum.
nokta.
devamını gör...