morticia yazar profili

morticia kapak fotoğrafı
morticia profil fotoğrafı
rozet
karma: 8719 tanım: 291 başlık: 88 takipçi: 75
Arada makara var, ağlama var, gülme var...

son tanımları


ciddi bir sorunu olmayıp mutsuz olan insanlar

efenim sorun'un ciddiyetini hangi haşmetmeabları belirliyor diye insan soramadan edemiyor. nerede şu grafikler çıkarın bana da gösterin, merak ettim. çıkarın gösterin dedim diye konu başka yerlere kaymasın rica edeceğim, şurada iki satırı da herhangi bir jaws hayvanının radarına girmeden yazabilme imkanımız olsun.

elinde cvsiyle sıraya girmesi gerekiyor sanki mutsuzluğun da, travma referansı yoksa öte mi iteliyoruz? bakanlık onayı mı gerekiyor nedir yani? bir sebep olması gerekmiyor, bazen sadece içsel monolog değişir efenim, olabilir. dert yolunda hepimiz acıların çocuğuyuz, kimisi bunun farkında, kimisi değil sadece.
devamını gör...

hanımının akan burnunu tiksinmeden emen erkek tatlışlığı

efenim, şu başlığı sol framede görünce, bir süre düşündüm; bir insan evladına hangi motivasyonla böyle bir başlık açma ihtiyacı hasıl olabilir diye ve yüz senaryonun doksanı madde etkisinde yaşanıyordu. kalan senaryolar için ise "geçmiş olsun" denir.

sabah sabah...
devamını gör...

geceye bir şarkı bırak

devamını gör...

bunu asla yapmam dediğin şey

asla, ama assla, helalinden kazanılmış 5 milyon dolarım da olsa, bir kuruşuyla bile yeni araba çekmem altıma.

büyük konuştum, şimdi bana bunu yedir tanrım.
devamını gör...

günaydın sözlük

efenim günaydın olsun, içimiz huzurla dolsun. ameno.

bu sabah kendi zerrelerimi mikroskop altında incelemeye ara verdim ve içimdeki laborantı "yıllık iznini kullan hadi bi git" diyerek evine yolladım.

bir sabah parçamı da paylaşayım sizlerleğğ ve -zevklerim sizin nezdinizde makul bir zemine oturmak zorunda değil- bunu kendinize hatırlatırsanız iyi olur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının hissettikleri

efenim benim hislerim çok görgüsüzdür, tahtıma bahtıma göz dikercesine hislenirim hislenirsem, affedersiniz shitini çıkarırım; yüz vermeye gelmez. bu yüzden onları eğitmek için ben de zihnime bir derslik açtım. çeşitli savunma mekanizmalarım var hissetmemek adına ve bunlardan biri de entelektüelizasyon. acı, acı olmaktan çıktı bana profesör oldu.

sadece kaygı ile seviyeli bir birlikteliğimiz var. kendisine "paçanga" diyorum. evet, kaygıma isim taktım efenim, evcil hayvanım gibi, arada bir mamasını suyunu veriyor, kendisiyle ilgileniyorum. tabii paçanga, bakımı zor bir hayvan. geceleri yanıma kıvrılıyor ve uyutmuyor bazen. tam uykuya dalacağım sırada üzerime atlıyor ve "kalk! daha neler anlatacağım sana, şş bak bi" diye zıplayıp duruyor. neyse ki tıp ilerledi efenim ve ben de modern tıbbın nimetleri sayesinde paçanga’yı arada tasmalayabiliyorum.
devamını gör...

sözlük yazarlarının hayatlarının fonunda çalan şarkılar

bu ikisi sırayla çalar.
bazen aynı anda çalarlar.


devamını gör...

stüdyo ghibli tarzı normal sözlük yazarları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hayalindeki mesleği yapamama acısı

nasıl olsa hepsi aynı kapıya çıkıyor:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

barnum etkisi

insanların kendi kişiliklerine özelmiş gibi görünen ama aslında herkes için geçerli, genellenmiş ve bulanık ifadeleri "ay tam ben!" diye kabul etmeleri halidir.

fal, burç murç işleri filan gibi şeyler işte..


bertram forer, 1914-2000 yılları arasında yaşamış amerikalı bir psikologdur. en çok, 1948 yılında gerçekleştirdiği ve "forer etkisi" veya "barnum etkisi" olarak bilinen deneyle tanınmaktadır. bu deneyde, öğrencilere kişilik testi yapmış, ancak test sonuçlarını bireysel olarak değerlendirmek yerine, tüm öğrencilere aynı, genel ifadelerle dolu bir analiz sunmuştur. öğrenciler, bu analizi 0 ile 5 arasında değerlendirdiklerinde, ortalama 4,26 puan vermişlerdir.

forer, bu deneyiyle insanların genelleştirilmiş kişilik tanımlarını kişisel ve doğru olarak algılama eğilimini ortaya koymuştur.
devamını gör...

günaydın sözlük

günaydınlar efenim...

bu sabaha öyle bir giriş yaptım ki, hayat resmen kulisten kafasını çıkarıp “buyur, sahne senin” diye hürmetle başını salladı. tanrım, bugün trafikte tüm lambalar da yeşile dönerse tamamdır, işaretini alırım kıps.

perdeleri sıkıca kapatıp kendi ışığımda yıkandıktan sonra, kendini beğenmişliğin tatlı sarhoşluğuyla sülalem whatsapp grubuna zerre utanma belirtisi göstermeden “hepinizi affediyorum.” yazdım. şu yüce gönüllülüğe bakın hele hele.* henüz kimseden cevap gelmedi ancak biliyorum ki aralarından biri (bahse varım ki ufak amcam) dayanamayıp "ne yaptım ki affediliyormuşum?" diye ters bir tondan soracak. sonrası merkez camisinde kılınacak cenaze namaıahahs *

bazen vardır ya o sabahlar... bir yıldır kitaplığında sessiz sedasız bekleyen o kitabın kapağı birdenbire sana göz kırpar. “hadi, artık benim zamanım geldi” der gibi ve onu nihayet okumak için usulca yerinden kalkarsın. işte o zaman üzerine yığılı ölü toprağını fark ederek michael jackson’ın thriller klibinin düşük bütçeli bir versiyonunda köhne alışkanlıklarınla sıkışıp kaldığına da uyanırsın. içindeki zombiler, o köhne alışkanlıkların...

o zaman dans.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

efenim, ben deniz ömrünün yarısını görmüş, kalan yarısının bilinmezliğine de lila ojeler sürdüğü tırnaklarının bulunduğu parmaklarla nah çeken bir tipi de içinde barındıran, gel gitli bir bireyim.

ölümden ölesiye korkarken (evet, bu cümlenin kendisi bile kendi kuyruğunu ısıran bir ouroboros), garip bir şekilde de yaşama sıkı sıkı tutunan, çelişkilerini altın kaplama çatlaklarından sızdıran sıradan bir faniyim. gerçi ölüm korkusu, hayatın bizzat kendisine dönüştü. korkmasam bu kadar diri olmazdım belki de, o da ayrı bir trajikomik yan ürün.

böyle anlarda, yani "kimim, bu gezegene nereden geldim?" sorularının kafamda cima eylediği günlerde, kendimi hatıralar geçidine atıyorum, çünkü insan dediğin şey... birkaç hatıradan ibaret değil mi? dünyadaki varlığımızın, hatıraların toplamından oluşması fikri beni hem büyülüyor hem de panikletiyor.

sonra birden, "bir gün bir kafa travması yaşasam ve her şeyi unutsam ne olurdu?" diye düşünürken buluyorum yine kendimi. bu sorunun kenarından geçerken, 20 yaşımdaki o yazgı geliyor aklıma akabinde, ne yapıp edip yakama yapışan bipolar tanısı... o dönem beni bir güzel ters yüz etmişti. kim olduğunu unuttuğun bir dünyaya uyanmak fikri bana o günlerin üstünden bakınca tanıdık geliyor. psikotik maninin zirvesinde her zerrem kainata karışırken, ardından majör depresyon çukurunda her şeye yabancılaşma hissi... hafızanın kaydına eni vici vokke vokkeee diye dalma hali...

kim olduğumu unuttuğum bir dünyayı adımlarken “yeterince özgür müyüm?” diye soruyorum bazen hala. ve cevap, evet... kesinlikle. insan bazen o kadar özgürdür ki, evren bile "sakin ol şş tamam" diye gerçekliğini hatırlatır. kimlik, o kadar parçalı ve hepsinin muazzam dağılışındaki koordinatları unutmak için bazen ölüme razı. çözerken dağılmayı seviyorum, parçalarımda bütünü seziyorum ve tüm selamları yazının sonuna saklıyorum.
devamını gör...

1200 yıllık kaka

devamını gör...

qualia

yine bir şeyleri kurcalarken karşıma çıkan felsefi kavramdır efenim. anladığım kadarıyla yazayım bari dedim. *

qualia dediğimiz şey, içimizdeki saf his paketidir, hepsi senin özel, başkasına gösteremediğin, ölçemediğin, tamamen içsel deneyimlerin yani. ahmet kaya çok güzel özetlemiş aslında; “siz benim neler çektiğimi, nereden bileceksiniz?”... başkasının acısını, zevkini veya hissettiğini birebir anlamak mümkün değil. felsefede "öznel bilinçli deneyim” deniyor. meraklıları açsın okusun efenim tutan yok nasılsa.

daha iyi anlaşılması için bir de cümle içinde kullanalım:
kimisinin qualiası o şekildir, kimininki bu şekildir, kimsenin qualiasına kimse karışamaz.

bu günlük bu kadar felsefe yetsin çünkü dahasını bünye kabul etmiyor, şimdiden bi şey geldi böyle.. korkunç gibi? ay... biraz danzel pump it up dinlemeliyim. anlayamazsınız efenim, o köpürtmesi... benimki de böyle bi qualia işte... *
devamını gör...

günaydın

günaydın efenim.

bir buçuk saat önce uyandım ama zihnim hala, modern sanat müzesinde duvara bantlı muzu izleyen sade yurdum esnafı bahri amcam gibi çaresiz. bugün evren bana ufak bir jest yapıp işleri kendiliğinden hallederse memnun olurum çünkü çaba harcamayı düşünmüyorum. "tembellik kötü bir şeydir" diyecekler mümkünse az ötede durabilirler mi? duyamayacağım kadar öte bir yer olursa memnun kalırım.

kahvemi yudumlarken playlist akıyor... elbette sabah şarkılarımı sizlerle paylaşmayacağım çünkü içinizden biri çıkıp "zevksizsiiin" diye bağıracak. yaparsınız öyle şeyler siz, hiç güvenmiyorum. ben de "sen ne anlarsın?!" diyeceğim, sonra karşımdaki müzisyen filan çıkacak, "mesleği bırak benceğğ" diyeceğim ohoo.. kavga. hayali kavgamı da yaptıysam 20 dakikaya kadar açılırım, iyi.

gününüz güzel geçsin efenim. buralara ben de bir çiçek, efendime söyleyeyim dalında bir kuş fotoğrafı bırakmak için kendimi ikna etmeye çalıştım ama olmuyor, ı-ıh. whatsapp sülalem grubunda, travmatize olana kadar simli gül fotoğrafına maruz kaldığım için muhtemelen.

neyse ben kahveme döneyim.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının kendilerini fazla önemsemesi

insanların kendilerini önemsemesinin, bazılarına dert olması ne kadar ilginç bir manzara. adeta bir pitoresk...

bugün kendime bir tık fazla önem yüklemiş olabilirim, neyse ki arkadaşımız anında müdahale ederek evrenin terazisini düzeltti. ben de bilmem kaç milyar yıllık kozmik tarihte rastgele savrulmuş atomlardan ibaret bir toz zerresi olduğumu hatırlayıp kendime sert bir bakış attım. "bu ne cüret?" dedim, anında indirdim havamı. böylece herkes huzur buldu. artık kimsenin nazik egosuna, kendimi önemseyerek gölge falan düşürmüyorum.
devamını gör...

40 yaşında evi ve arabası olmayan insan

ülke şartlarına bakınca, doğuştan bir miktar şanslı sayılırım. bahsettiğim öyle “yalıda büyüdüm, 20lerimde özel teknemle yunan adalarını turluyordum” tipi bir şans değil. basit, düz ama hayatı kolaylaştıran minik bir pay. araba, ev, motor... bunlar bana alın teriyle değil, baba parası ile geldi. bunun adı kiminin ağzında asalaklık, kiminin ağzında şans olur fark etmez. çünkü bu ülkede zaten herkes birbirini bir şeyle küçümsemenin bir yolunu buluyor nasılsa.

evi, arabası olmayana ezik, tembel, akılsız, emek verip alana enayi, biraz iyi kazanabilene de hırsız deniyor.* ne yapsan bir kulp takılıyor. çünkü mesele senin hayatın değil, insanların kendilerini daha iyi hissetmek için buldukları en hızlı yolun diğerini aşağıya çekmek olması.

asıl komik olan ise, kırk yaşına gelmiş birine “bu yaşa kadar bir araba da mı alamadın?” diyebilecek kişilerin, o insanın hayatına dair hiçbir şey bilmiyor oluşu. belki o adam arabasını evladının tedavisi için sattı, belki depremde evini kaybetti, belki yıllarca işsiz kaldı. belki sadece hayat onun önüne seninki kadar düzgün bir kart destesi koymadı. hem garantimiz var mı? kimin evinin, arabasının elinin altında duracağının garantisi var ömür boyu? hayat hepimizi aynı yere koymadan önce neyi elimizden alacağını söylemiyor. büyük konuşmayın bence. kimse bir şeyin sahibi değil, sadece geçici taşıyıcısı.
devamını gör...

bir üstteki yazar hakkında düşünülenler

esprili bir nick. sanırım böyle de biridir.
sayenizde fly away'i hatırladım ve şu an dinliyorum teşekkür ederim.
devamını gör...

yağmurda ıslanmak romantizm midir sorunsalı

yağmurlu sabahlarla uyanmayı severim, gökyüzünün bulut gözlerinden süzülen damlalar, bana şehrin ağlayan yüzahsh... hayır tamam ciddi olacağım. bu arada yağmurlu sabahları gerçekten seviyorum *.

su birikintilerinde zıplarken annesinden azar yiyen çocukluğumu hatırlatıyor bana. ah tatlı morticia, üstünü başını çamurla karışık sularda batırdıktan sonra annenin suratındaki ifadeye karşı nasıl da basıyordun kahkahayı... romantizmi bir kenara bırakalım, yağmurda ıslanmak benim için çocuk morticia olmaktır. o birikintileri kapüşonumun altına gizlediğim gözlerimle süzerken yüzümde oluşan tebessümdür. burada da yağıyor ve ben birazdan gülümsemek için çıkacağım.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının gördüğü en saçma rüya

efenim benim rüyalar full hd cinni düğünü gibi tezahür ettiği için, hangisinin en saçma olduğuna karar veremiyorum ve fakat en son gördüğüm biraz daha paylaşılabilir bir şey olduğu için yazabilirim.

üzerinde belirgin, siyah labirent deseni olan bir kediyle bakışıyorduk.
elbette vakit kaybetmeden jungiyen yorumlarla bu rüyaya açıklık getirmeye giriştim.
işleri biraz sezgilerime bırakmam gerektiğini söyleyen bir rüyaymış bu, hmm...
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim