dini farklılık olarak tanımlanabilir.
toplumların dine karşı farklı bakış açıları oluşturması ile meydana gelmişlerdir.
devamını gör...
anlayış, inanç ve görüş demektir. x mezhebin takipçisi, y mezhebini her zaman eksik ve hatalı görür. özellikle orta doğu üzerine ait olan bağnaz bir gerçeklik.
devamını gör...
peygamberimiz, içtihad kapısı kıyamet gününe kadar açıktır diyor. ilk zamanlar değişik yorumlar islam'a güç verirken, bir zaman sonra artık belli bir mezhep (görüş) kesin doğru görüş haline getirilmiş ve daha sonra birbirlerine düşman olmuşlardır. içtihad kapısı kapatılıp, durağanlık oluşmuştur.
devamını gör...
islam'da yeri olmayan oluşumlardır:

"dinlerini parça parça edip hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. onların işi allah’a kalmıştır. allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir." 6-enam suresi 159

www.kurandakidin.com/2011/1...
devamını gör...
ortadoğu'nun kanseri haline gelmiş olgudur. bugün emperyalist diye tarif ettiğimiz sanayi devrimi'ni başarıyla gerçekleştiren ülkelerin, türkiye dahil olmak üzere tüm islam dinine mensup 3. dünya ülkelerinde kaşıdığı ilk yara bu mezhep taraftarlığıdır.

çok uzağa gitmeden iktidar ve ana muhalefet partisinin menbasından beslendiği ayrıştırıcı söylemlere bakınca daha anlaşılır hale gelen bir gerçektir mezhepçilik.

seküler milliyetçilik ve laiklik kavramlarıyla cumhuriyetin ilanı'ndan beri verilen kavganın temelinde de yatan asıl müsebbip budur.

son olarak hüseyin nihal atsız'ın sözleriyle noktalamak gerekir.
siyasi ve içtimai mezhebim türkçülüktür
devamını gör...
mevlana celaleddin-i rumi'ye göre ağzın bile kıpırdatılmaması gereken üç konudan biridir.


şu üç şey hakkında dudağını kıpırdatma:
gittiğin yol, paran ve mezhebin.
çünkü bu üçünün de düşmanı çoktur.
düşman bildi mi sana pusu kurar.
devamını gör...
genelde dinsel yapıda,küçük,isteğe bağlı ve ideolojik yanı olan bir gruptur. çoğunlukla kendilerinden olmayanları dışlarlar.
devamını gör...
yaygın olarak bilinenleri, inancın şekil yönünden pratiğiyle ilgilenir. kalıptır yani boş iştir.

bunun bir de inancın esaslarıyla ilgilenen türü vardır ki kimse onu konuşmaz. bir okumaya başlarsan manyak olursun çünkü!
devamını gör...
by by loliniz, by by mezhepiniz...

devamını gör...
mezhepçilik
peygamber efendimiz'in vefatından yüzyıllar sonra ortaya çıkmış akımlardır. nasıl ki incil ve tevrat'ı, nasıl ki öteki dinleri çok çeşitli parçalara böldüler ise aynı amaç bugün islam'ı bölme noktasına getirmiştir. mezhepçilik bir bölücülüktür. ırkçılıktan farksızdır.
devamını gör...
bütün mezhepler aynı peygamber ve dine inan, yöresel yaşamlara göre ibadetleri kolaylaştırmak adına ayrılmış kollardır. şahsi görüşüm meheplerin ayrıştırıcılığından ötürü inanmaktır. zira hz. peygamber'in mezhebi neydi sorusunun cevabı "yoktu" olacaktır. tevhit yanı birlik dinini mezheplere bölmek bana doğru gelmiyor.
devamını gör...
4 yol olarak düşünülebilir.
devamını gör...
(bkz: saçmalardan seçmeler tırışkadan nağmeler)
benim nezdimde böyledir.
hele bunların bir de
"hanefilikte 1 damla kan çıkarsa abdest bozulur, vakit yoksa şafiillere göre namaz kılın" diye vaaz verenleri vardır ki, müşrik desen değil kâfir desen değil. evlerden ırak.
yalandır dolandır.
devamını gör...
bir mezhep inanırına forumdaki 5 sorum:

emre1974tr.blogspot.com/201...
devamını gör...
normalde ehli sunnette 4 mezhep yoktu.

normalde eskiden, yani yuzyillar once, aslinda 12 sunni mezhep varmis.

zamanla bu mezheplerden 8'nin taraftari kalmayinca tarihin tozlu sayfalarina karismis ve sadece 4'u gunumuze ulasmis.

o 12 hak mezhep bunlardi:

1. imam-i azam ebu hanife - hanefilik
2. imam malik - malikilik
3. imam safii - safiilik
4. imam ahmed bin hanbel - hanbelilik
5. imam evzai - evzailik
6. imam sufyan bin uyeyne'nin mezhebi
7. imam sufyan-i sevri - sevrilik
8. imam davud - zahirilik
9. imam taberi - evet bildiginiz "tarih-i taberi" kitabinin yazari. onun da kendi mezhebi vardi. adi da ceririlikti.
10. ibn hazm - zahiriliktendi. evet mezhebi imam davud kurmustu ama mezhebin en ünlü mensubu ve temelde mezhebi gelistiren kisi oydu.
11. imam ebu bekir bin munzir - munzirilik
12. imam ishak bin raheveyh.

ha tabi tum mezhepler bu 12 ile sinirlanmiyordu.

mesela leys bin sad'in da leysilik diye mezhebi vardi.

sadece 12 imam diye bilinen imamlar bunlardir.
devamını gör...
mezhep, bir dinde tarihteki bazı olayların da etkisiyle zaman içinde oluşan değişik görüşlerdir yani dinin alt koludur. tabi burada ilgili devletlerin ve ulusların gelenek ve görenekleri de etkilidir. örneğin katoliklik, latin kültürü'nden esinlenmişken şiilik, iran kültürü'nden esinlenmiştir vb. her bir mezhebin de kendi alt dalları vardır. örneğin islam'ın ana mezhebi sünniliğin hanbelilik, hanefilik, malikilik, şafiilik olmak üzere dört alt dalı vardır. günümüzde;
yahudiliğin reformist, muhafazakar, ultra ortodoks(haredilik) ve yeniden yapılanmacı olmak üzere toplamda 4 ana mezhebi vardır.
hıristiyanlığın katoliklik, ortodoksluk, protestanlık olmak üzere toplamda 3 ana mezhebi vardır.
müslümanlığın sünnilik, şiilik, alevilik olmak üzere toplamda 3 ana mezhebi vardır.
devamını gör...
alevilik sunniligin ana mezhebi degildir. mezhep olup olmadigi tartismalidir. aleviligi din olarak da, kultur olarak da, mezhep olarak da goren aleviler ve kesimler var.

sunnilikle siilik de mezhep degildir, koldur. islam'in kolu. islam'in da 2 kolu yoktur, gunumuzdeki en meshurlari bunlardir.

arkadas bilmeden bol keseden sallamis gene belki biri yutar diye.
devamını gör...
insan yapısıdır.

bu nedenle mezheplerle ilgili çok temel iki problem öne çıkar:

1- geriye doğru tarih inşaası:

mevcut mezheplerin (anaakım sünni ve şia mezhepleri dahil) hemen hemen hepsi kendilerini hz. peygamber’in yaşadığı dönemle bağdaştırma çabası içerisinde. ki, yok böyle bir şey.

şu an varlığını sürdüren hiçbir mezhep hz. peygamberin yaşadığı dönemle ve hz. peygamber’in ölümünü müteakip 1 asırlık süreçle kendini ilişkilendirilebilecek bir geçmişe sahip değil.

(bugün varlığını sürdüren ibazziye haricilikle anılsa dahi, kendilerini hariciyenin devamı olarak tanımladıkları pek söylenemez. keza, hariciyenin muhalefeti siyasi vaka ile başlayıp daha sonra itikadi altyapı kazanmıştır ki, tekfircilik ve radikallik, bir mezhep olarak o dönemki fikirleriyle varlığını sürdürmesine engel olmuştur. bugün hariciyenin devamı diye gösterilen irili ufaklı birkaç mezhebin şu anki görüşleri asıl hariciyeye kıyasla çok yumuşak ve ılımlı kalır.)

örneğin, şia’nın iddialarının aksine, ilk asır kaynaklarında “şia/şii” bir lafz olarak bile yoktur. ikinci asır kaynaklarda ise hiç de mezhep gibi telafuz edilmemiştir ve o dönem o isimle (şia/şii) anılanların bugünkü şiayla ne itikaden, ne de silsile olarak herhangi bir ilgisi yoktur. keza sünni mezhepler için de durum böyledir. haliyle mezhepler kabaca tabiun’dan bile sonradır ve emevi/abbasi döneminde (mezhep imamlarına bizzat eziyet eden) iktidar eliyle kurumsallaştırılmıştır.

2- tarafgirlik:

mezheplere ilişkin ilk dönem kaynakların birçoğu karşıt/muhalif/farklı mezhep mensupları tarafından kaleme alınmış eserlerdir. haliyle en başından; aleyhte, muhalif yahut içeriğe çok da vakıf olmadan genellemeci bir yaklaşımı temsil ederler. mezhebi doğrudan içinden anlatan eser sayısı azdır.

bu iki temel problem bilimsel/tarihsel yaklaşımı ciddi şekilde gölgelemektedir.

diğer bir sorun ise, kaleme alınan eserlerdeki metodoloji sorunudur. birçok eserde, dile getirilen iddialara, tariflere dair belirgin kanıtlar, dayanaklar ve referanslar yoktur. dahası, kronolojik çelişkiler de mevcuttur. (gerçi tarihin o dönem için bu sorun, bilgiye ve yazılı belgeye erişim zorluğu düşünüldüğünde çok anlaşılmaz değil.)

haliyle mezhepler gelişirken, (bu zorlukları ve belirsizlikleri bir nevi lehlerine kullanarak) yüzyıllar içinde değişen görüşlerini geçmişe yönelik tadilatlarla sürdürme yolunu seçmişlerdir.

dahası, en başta devlet ve iktidar eliyle kurulan mezhepçilik, tarihi boyunca hiçbir zaman bu etkiden soyutlanmamış, hatta bizzat siyasetle herc ü merc bir ilişki içinde serpilip büyümüş, çeşitlenmiştir. bir diğer deyişle; mezheplerin hemen hemen hepsi hemen hemen her yönüyle kurumsaldır. bireysel yaşama ilişkin çok az sayıdaki ufak tefek bakış farklılıklarını bir kenara koyarsak, toplumsal anlamda itikadi bir bakıştan ziyade siyasi bir konumlanmaya tekabül ederler ve konumladıkları yeri itikadın gereği kabul ve ilan ederek temsil ederler.

tasavvufun da işin içine girmesiyle ilk dönem mezhep imamlarıyla ilişki, ustalara saygı kuşağı nevinden bir selamlama seviyesinde tutularak tarihsel gerçeklikten de ciddi anlamda uzaklaşılmıştır. (bugün, örneğin türkiye’deki en yaygın mezhep olan hanefiliğe mensup olan insanların çoğu ebu hanife’nin yaşamına veya herhangi bir eserine dair fikir sahibi değildir ama birçok tasavvuf ehline ilişkin türlü menkıbelere vakıftır.)

bugün türkiye’deki ortalama islam anlayışında mezhepçilik tasavvufla o denli iç içe geçmiştir ki, birini diğerinden ayırmak, çerçeve çizmek yahut basit bir tasnife gitmek için bile cerrah hassasiyetinde dikkat gerekir. (bu ekolün temsilcilerinin kütüb i sitte gibi kaynakları neredeyse ayetle bir tutacak derecedeki canhıraş savunmaları bahsedilen tarihsellikten ve kurumsallıktan bağımsız değildir ama işin orası çok daha tafsilatlı bir değerlendirme gerektirir ve zaten her halukârda gargaraya gelir. )

hulasa, mezheple ilgili her zaman akılda tutulması gerekenler:

- mezhep, dinin gereği değildir. sosyolojik çerçevesinden tamamen soyutlasak dahi, en temel anlamıyla dinin uygulanışına/yaşanmasına yönelik bir görüştür ve her görüş gibi sadece sahibini bağlar, dinin kendisini değil.

- mezhepler, hz. peygamberin ölümünden çok sonra ortaya çıkmış ve zaman içinde iktidar eliyle kurumsallaştırılmıştır.

- mezhep imamlarının hiçbirisi, mezhep kurma ve ekolleşme iddiasıyla içtihat etmemiş, görüş bildirmemiş ve görüşlerini bütün zamanları kapsayan nihai içtihatlar olarak ilan etmemiştir.

- mezhepler insan yapılarıdır ve her insan yapısı gibi yanılmayla malüldürler. kendi öz kızına “fatıma çalış, ben seni kurtaramam” diyen bir peygamberin getirdiği dinde bilmem ne müçtehidlerinin, bilmem ne imamlarının, bilmem ne şeyhlerinin, bilmem ne kutublarının kutsallığı falan yoktur.

bütün bunlara ilaveten, mezhep, din kisvesine sarılıp sarmalanmış bir tür kavmiyetçilik işlevi görüyorsa zaten bu dine aykırıdır.
devamını gör...
mezhep meselesi kendi içinde bir tutarsızlık içermiyor mu.. şöyle ki.. sonsuz güç ve yeterlik sahibi, kusursuz ve mükemmel bir varlığa inanıyorsunuz.(tanrı) onun size buyruklarda bulunup bir yaşam biçimi önerdiğine inanıyorsunuz.(din) buyruklarını açık ve net olarakta bir kitap olarak belirleyip, bildirdiğine inanıyorsunuz.. (dikkat edilirse bu durum, sadece o ve siz arasındaki bir bağ ve kitapla belirlenmiş bir tür sözleşme. )
peki mezhep bu sözleşmede, nasıl oluyor da devreye giriyor. mezhebi belirleyip sınırlarını çizen, yorum, hüküm ve önerilerde bulunan, tanrı mükemmelliği ve kusursuzluğunda biri değil ki. sıradan sizin gibi biri.. peygamberin bile yapamadığı ve yetkili olmadığı, tanrı adına ve tanrısal değerde buyruk üretme, yani aslında bir anlamda tanrılık yapma yetkisi olabilen birine inanmak ve uymak, din ve dinsel bir tutum olabilir mi. bu, tanrıya eş koşmak, tanrıya öykünmek, tanrı taklitçiliği değil mi.. böyle olacak idiyse, peygambere ve kitaba ne gerek vardı.. tanrının size bildirdiği dinin, bir mezhep ve imam olmaksızın yaşanamayacağını tanrı nasıl bilmiyor olabilir..bu, tanrıya da bir eksiklik, zafiyet izafe etmek olmaz mı..
din mezhepsiz yaşanamıyorsa, peygamber kendi dinini yaşamadı mı..
devamını gör...
kırk yıllık ateistim böyle şirk koşmadım dediğim durum aslında

mezhepler şirktir ben demiyorum kuran diyor;

“(resulüm!) dinlerini parça parça edip guruplara ayıranlarla artık senin hiçbir ilişkin yoktur. onların işi ancak allah’a kalmıştır. sonra allah, onlara yapmakta oldukları şeyleri haber verecektir.”(enam, 6/159)

dolayısı ile şirkten başka bir şey değildir.

ek olarakta islam da hadislere değil ayetlere bakılır aha bunu da kuran diyor;

“şüphesiz allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.” (nisa 116)

“onlardan bir grup vardır ki, kitaptan olmadığı hâlde kitaptan sanasınız diye (okudukları) kitaptanmış gibi dillerini eğip bükerler ve: “bu, allah katındandır” derler. hâlbuki o, allah katından değildir. bile bile allah’a karşı yalan söylerler.” (ali imran 78)
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"mezhep" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim