mont

soğuk kış günlerinde giyilmeden dışarı çıkılması pek mümkün olmayan giysi

giymeyi sevmediklerimdendir..

fransızca dağ.

soğuk havalarda bizi soğuktan koruyan giysi.

kış aylarında giymemiz gereken bir giyim ürünü. ceplerine iyi bakmak lazımdır, para çıkabilir.

giyilen bir şey.

kışın ısınmak için hayvanların deri tüy ve kürklerine ihtiyaç duymamamızı sağlayan kalın ceket

havalar sıcakken yazayım. hiç montum yoktu, bir soğuk havada, kısa kolluylayken ben, üşümez misin böyle sen? dedilerdi, yok dedim üşümüyorum.

sonra bir mont aldı bana amcam. rahmetli değil. sağ olan hüseyin aldı. rahmetli özcan bunu nasıl kaptırdı hatırlamıyorum. çünkü o, benim gibidir daha doğrusu ben onun gibi, yüreğimiz dayanmaz böyle şeylere.

benim bir tane adidas montum oldu halen babam giyer.

ben, o gün, eve gelip ağlamıştım. montum yok diye.
ben halen mont giymem. benim montum yok hiç mont almadım. montum yok diye ağlayan çocukken ben allah nasip etti 8 bin liralık tişört alıyorum kendime ama mont almıyorum asla. ağladığım gece öylesine zoruma gitmiş ki, herkese mont aldım hediye. kendime hiç mont almadım. kışın mont giymem ben. üşümüyorum zaten. "üşümüyorum ki" dediğim günü hatırlıyorum.

adidas montumu yıllarca giydim sonra büyüdüm kilo aldım filan. babam giyiyor şimdi. bir gün atarım, o, adidas montu, lacivert, mavi çizgili.

kot pantolon gibi türkiye'den başka hiç bir ülkede kullanılmayan uydurulmuş bir sözcüktür. bu tarz bele kadar gelen fermuarlı gocuk ingiliz subaylarının kışlık üniforma üstüydü ve 2. dünya savaşı sırasında müttefik britanya komutanlarından general montgomery ile özdeşleştiği için mont denmeye başlandı.

özledim, aylar sonra cebinde bulduğum üç beş lirayı,
saçma sapan alışveriş fişlerini özledim.
özledim, sana sımsıcak sarılmayı özledim.
özledim, sen üzerimdeyken soğuğa inat yürüyüş yapmayı özledim.

aşk acısına iyi geldiği söylenir.