1.
iletişim yayınları’nın kurucusudur. memleketin önemli akademisyenlerinden ve çevirmenlerinden biridir.
ulysses’ın başka bir lisana çevrilemeyeceğini düşündüğünü söylemiştir. anlaşılan o ki, bu nedenle joyce’un erken dönem eserlerinden ikisini türkçeye kazandırmış ancak ulysses ve finnegans wake’e dokunmamıştır.
ulysses’ın başka bir lisana çevrilemeyeceğini düşündüğünü söylemiştir. anlaşılan o ki, bu nedenle joyce’un erken dönem eserlerinden ikisini türkçeye kazandırmış ancak ulysses ve finnegans wake’e dokunmamıştır.
devamını gör...
2.
bence murat belge ve şürekasının hatası (yani şu akp'nin ülkeyi demokratikleştireceği, burjuva demokratik devrimi yapacağı –birikim dergisinin 2007 seçiminden sonra tam böyle bir kapağı vardı- , türkiye'nin batı standartlarında temel hak özgürlüklere dayalı bir demokratik sisteme akp'nin asker-sivil bürokrasi ile gireceği bir mücadele ile ulaşacağı inancı) marksizmnden devraldıkları teleolojik tarih görüşüne körü körüne inanmak olmuştur. tarihin ne olursa olsun demokratikleşme yönünde akacağını düşündüler. asker-sivil bürokrasi ile akp'nin temsil ettiği "çevrenin" diyalekteğinden bir anti-tez olarak batı demokrasisi doğacaktı. fakat bunun da, tıpkı marx'ın teleolojik tarih felsefesi gibi yanlış olduğu ortaya çıktı. bence ikinci büyük yanlışları da, batı tipi politik sistemlerde hak ve özgürlüklerin (ingilizlerin bill of rights ile başlattıkları temel haklar ve dokunulmazlıklar) demokrasiden, yani kitlelerin yönetime katılmasından çok daha esaslı bir yer tuttuğunu atlamaları olmuştur. evrensel oy hakkı anlamında demokrasi, hak ve özgürlüklerin kazanılmasından çok sonra tesis edilmiştir batı'da. asıl önemli ve başarılması daha zor olan ve hassas bir kurumsal denge isteyen şey, herhangi bir çoğunluğa bu hakları yedirmemektir. çoğunluğun sultasında sonunda elde ettiğimiz şey şu andaki içinde yaşadığımız başkanlık sistemi olmuştur.
devamını gör...
3.
murat belge'nin helsinki bağlantısını araştırırken can yücel'in şu şiirine denk geldim:
bu murat belgeli murat
çok ingilizce bilir
ama hel'sinkiyle güvey girer
bu murat belgeli murat
çok ingilizce bilir
ama hel'sinkiyle güvey girer
devamını gör...
4.
birikim haftalıkta bu hafta yazdığı yazısında akp'nin öncesi ve sonrasından bahsetmekte. yani akp'nin geziye kadarki öncesi ve geziden sonraki sonrası. belge bu yazısında, akp'nin öncesinin türk siyasetinin sağ geleneğinin genel ortalamasından pek sapmadığını söylüyor. sapma varsa da bu, çok fazla olmamakla birlikte, olumlu anlamda yaşanmış belge'ye göre. insan sormadan edemiyor, eğer akp'nin gezi öncesi dönemi geleneksel türk sağ siyatenin bir ortalaması idiyse neden belge o yıllarda akp'ye bu kadar canhıraş bir destek vermiştir? çünkü kendisi, akp'nin "kafayalayabildiği" laik cenahın kafalanmasında en önemli rollerden birini oynamıştır. ve o yıllarda kendisinin ve birikim çevresinin savunduğu görüş, hiç de akp'nin ortalama bir sağ hareket olduğu yönünde değildi. akp'nin, türkiye'nin müesses nizamına, burjuva demokratik bir devrim yaptığını söylüyorlardı ve türkiye'nin böylece batı tipi bir demokrasiyi inşa edeceğini iddia ediyorlardı. bu bana hiç ortalama bir sağcılık gibi gelmiyor.
bunun haricinde belge, akp'nin gezi sonrasındaki otoriter savrulmasını tayyip erdoğan'ın kişiliğinde görüyor. yani onun kişisel otoriter eğilimleri vb. elbette bunun da mevcut durumumuzda epey bir rolü vardır; ama bu otoriter kişiliğin ortaya çıkmasını sağlayan koşullara değinmemek, odanın içerisindeki fili görmemek gibi bir şey. bu odanın içindeki fil de fethullahçılardır. türkiye yakın tarihi ile ilgili yorum yaparken bu gerçek atlanamaz. türkiye'nin kurumları/bürokrasisi (asker, yargı, polis, eğitim, akademi vb.), dünya görüşleri itibarı ile akli dengelerinin çok da yerinde olduğu söylenemeyecek bir kült tarafından ele geçirilmiştir ve böylece içleri boşaltılmıştır. bunlar önce, belge ve birikim çevresinin "müesses nizam" dediği çevreyi tasfiye etmişlerdir; sonra da akp ile kavgaya tutuşmuşlardır. bu kavganın sonunda türkiye'de tek adam otoritesinin yerleşmesine karşı gelebilecek hiçbir kurum kalmamıştır. şu anda içinde bulunduğumuz başkanlık sistemine giden yolu açan şey bu kültün yaptığı darbe girişimi olmuştur.
belge'nin ve birikim çevresinin analizlerinde fethullahçılardan asla bahsetmemeleri nasıl açıklanabilir? zamanında onların dümen suyuna epey girmeleri ile mi? zamanında bu hareketi normal bir sivil toplum hareketi gibi görmelerinde ve böylece bu hareketin meşrulaşmasında epey bir rol oynamalarında mı? türkiye'nin yakın tarihini ve geleceğini böylesine olumsuz anlamda etkilemiş bir hareketin esas niteliğini, nelere mal olabileceğini, tüm entelektüel iddialarına rağmen görememiş olmalarında mı? belki de bu körlük sebebiyle utanıyorlar ve sanki bu olay hiç yaşanmamış gibi, odada bir fil yokmuş gibi davranıyorlardır?
bunun haricinde belge, akp'nin gezi sonrasındaki otoriter savrulmasını tayyip erdoğan'ın kişiliğinde görüyor. yani onun kişisel otoriter eğilimleri vb. elbette bunun da mevcut durumumuzda epey bir rolü vardır; ama bu otoriter kişiliğin ortaya çıkmasını sağlayan koşullara değinmemek, odanın içerisindeki fili görmemek gibi bir şey. bu odanın içindeki fil de fethullahçılardır. türkiye yakın tarihi ile ilgili yorum yaparken bu gerçek atlanamaz. türkiye'nin kurumları/bürokrasisi (asker, yargı, polis, eğitim, akademi vb.), dünya görüşleri itibarı ile akli dengelerinin çok da yerinde olduğu söylenemeyecek bir kült tarafından ele geçirilmiştir ve böylece içleri boşaltılmıştır. bunlar önce, belge ve birikim çevresinin "müesses nizam" dediği çevreyi tasfiye etmişlerdir; sonra da akp ile kavgaya tutuşmuşlardır. bu kavganın sonunda türkiye'de tek adam otoritesinin yerleşmesine karşı gelebilecek hiçbir kurum kalmamıştır. şu anda içinde bulunduğumuz başkanlık sistemine giden yolu açan şey bu kültün yaptığı darbe girişimi olmuştur.
belge'nin ve birikim çevresinin analizlerinde fethullahçılardan asla bahsetmemeleri nasıl açıklanabilir? zamanında onların dümen suyuna epey girmeleri ile mi? zamanında bu hareketi normal bir sivil toplum hareketi gibi görmelerinde ve böylece bu hareketin meşrulaşmasında epey bir rol oynamalarında mı? türkiye'nin yakın tarihini ve geleceğini böylesine olumsuz anlamda etkilemiş bir hareketin esas niteliğini, nelere mal olabileceğini, tüm entelektüel iddialarına rağmen görememiş olmalarında mı? belki de bu körlük sebebiyle utanıyorlar ve sanki bu olay hiç yaşanmamış gibi, odada bir fil yokmuş gibi davranıyorlardır?
devamını gör...
5.
1943 doğumlu yazar, yayınevi kurucusu, akademisyen ve çevirmen.
iletişim yayınları'nın kurucusudur.
james joyce
charles dickens
karl marx gibi yazarların eserlerini türkçeye kazandırmıştır.
bazı kitapları
tarihten güncelliğe.
sosyalizm, türkiye ve gelecek.
marksist estetik: christopher caudwell üzerine bir inceleme.
herkes polisini, savcısını yüreğinde taşıyor.
iletişim yayınları'nın kurucusudur.
james joyce
charles dickens
karl marx gibi yazarların eserlerini türkçeye kazandırmıştır.
bazı kitapları
tarihten güncelliğe.
sosyalizm, türkiye ve gelecek.
marksist estetik: christopher caudwell üzerine bir inceleme.
herkes polisini, savcısını yüreğinde taşıyor.
devamını gör...
6.
bir yat gezisinde, bir çok yerinde ikamet ettiği boğaz ve yalılarının tarihini rakılar eşliğinde kendisinden dinlemiştim. *
bir elinde rakı, diğer elinde mikrofon ve sigara ve de içmekten harab olmuş sesiyle; "türk zengin olunca ilk önce arabasını, sonra evini, en son da eşini değiştirir..." kalmış sadece aklımda. *
bir elinde rakı, diğer elinde mikrofon ve sigara ve de içmekten harab olmuş sesiyle; "türk zengin olunca ilk önce arabasını, sonra evini, en son da eşini değiştirir..." kalmış sadece aklımda. *
devamını gör...
7.
tarih (bkz: ikinci dağlık karabağ savaşı) zamanı. türkiye' nin büyük çoğunluğu azerbaycan' ı tutuyor. liberal kesimden ermenistan taraftarı olan da var. buraya kadar her şey normal. herkesin bir nedeni var.
o sırada o ünlü, büyük düşünür murat belge çıktı, "ben ermenistan' ı tutuyorum" dedi. nedeni de ermeni arkadaşları çokmuş. sadece ermeni arkadaşı çok olduğu için ermenistan'ı tutuyormuş. hak-hukuk, insan hakları ya da politik bir nedeni yok. tam kıraathane muhabbeti.
yıl 2013. gezinin son günleri, murat bey gezi' ye vasıl eylemiş. orada bir genç adam taksim' den gitmesini söylemiş. murat hemen "senin fraksiyonun ne" diyerek gencin fotoğrafını çekmeye çalışmış. soru bu, "senin fraksiyonun ne". bu arada genç fraksiyonu olmadığını sadece sosyalist olduğunu belirtmiş. murat bey inanmamış. niye böyle yapıyor derseniz bu 1980 öncesi boomer solcularında fraksiyon bir kimlik göstergesi.
siz, siz olun, bu sol liberalleri önemsemeyin. değil entelektüel olmak, ancak kıraathanede muhabbet edilmeyecek biri.
o sırada o ünlü, büyük düşünür murat belge çıktı, "ben ermenistan' ı tutuyorum" dedi. nedeni de ermeni arkadaşları çokmuş. sadece ermeni arkadaşı çok olduğu için ermenistan'ı tutuyormuş. hak-hukuk, insan hakları ya da politik bir nedeni yok. tam kıraathane muhabbeti.
yıl 2013. gezinin son günleri, murat bey gezi' ye vasıl eylemiş. orada bir genç adam taksim' den gitmesini söylemiş. murat hemen "senin fraksiyonun ne" diyerek gencin fotoğrafını çekmeye çalışmış. soru bu, "senin fraksiyonun ne". bu arada genç fraksiyonu olmadığını sadece sosyalist olduğunu belirtmiş. murat bey inanmamış. niye böyle yapıyor derseniz bu 1980 öncesi boomer solcularında fraksiyon bir kimlik göstergesi.
siz, siz olun, bu sol liberalleri önemsemeyin. değil entelektüel olmak, ancak kıraathanede muhabbet edilmeyecek biri.
devamını gör...