nattramn yazar profili

nattramn kapak fotoğrafı
nattramn profil fotoğrafı
rozet
karma: 5219 tanım: 619 başlık: 204 takipçi: 50

son tanımları


neolojizm

başlıktaki her iki tanım da yanlış maalesef. neolojizm: dilde bulunan, kullanılan bir sözcüğün yerine “türetme” yoluyla yeni bir sözcük koymak demektir.
dil devrimiyle yapılan şey de budur. kimi zaman, türetilen yeni sözcük “halk” tarafından çabucak benimsenir ve dolaşıma sokulur, kimi zaman da “halk” tarafından benimsenmez ve ölüme terk edilir. bir başka ihtimal daha vardır. yeni türetilen sözcük ile eskisi beraber yaşar, eş anlamlı sözcükler olarak. fakat neredeyse bütün dillerde, eş anlamlı sözcükler arasında zamanla “anlamsal” farklılıklar baş gösterir. bu farklar hem fazla hem de az olabilir.
örnekler: kelime/sözcük, temayül/eğilim, cevap/yanıt, mektep/okul, bilinç/şuur vb.
devamını gör...

miçin

sibirya tatarlarının, yaşlı, aşırı tüylü, çirkin, uzun boylu, kambur bir ucubevâri kadına benzettikleri yaratık. ormanda bir başına dolaşan erişkin insanları ve çocukları katlettiği düşünülüyormuş. özellikle çocukları hedef aldığı ve onları işkence ederek öldürdüğüne inanılıyormuş bir zamanlar.
devamını gör...

ikonoklazm

göbeklitepe’de ve karahantepe’de gün yüzüne çıkarılmış olan heykellerin barbarların gadrine uğramamaları için ses yükseltmek gerekiyor.
devamını gör...

sözlük kıyafet balosu yapsa giyilecek kıyafet

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

karl ove knausgaard

6 ciltlik devasa bir edebi çalışmanın yaratıcısı. yaşam öyküsünü, tüm ayrıntılarıyla otosansür uygulamadan anlatmaya çalışmış ve bana göre büyük bir işe imza atmıştır. itiraf ederek anlatmak eski bir edebi tarzdır. tolstoy, dostoyevski gibi rus yazarlardan ve birtakım fransız edebiyatçılardan alışık olduğumuz bir yazım tarzı.
bilindiği gibi, insan her şeyi kendine bile itiraf edemez, itiraf etmekten çekinir. knausgaard, gururunu hiçe sayma pahasına, gemileri yakarak ne olacaksa olsun diyerek bu bariyeri aşmak için çabalamış.

insanın, yalnızca kendisini ilgilendiren bir olayı edebi bir biçemle kaleme alması ahmakça ve acınası bir eylemdir. kansere yakalanmış dul babaannenin son günleri veya zihinsel engelli küçük bir çocuğun hayata tutunma çabası vesaire. mahrem olanları fütursuzca ortaya döküp, ajitatif bir yaklaşımla ilgi çekerek popülerlik kazanma istencini oldum olası ikrah verici bir şey olarak görmüşümdür. kötücül bir gayrettir çünkü. kişinin, yakınlarının trajedileri üzerinden prim kazanmak adına yaptığı bir şeydir. antrparantez, böyle bir eylem “evrensel bir veçhe” ihtiva etmez. yani “insanlığa” yönelik değildir. insanla, insan oluşla ilişkili olmaması gözden kaçırılmamalıdır.

edebiyat dediğimiz şey, kaçınılmaz biçimde “insanlıkla” dolayısıyla “evrensel olanla” aynı düzlemde bulunmalıdır. knausgaard’ın yaptığını ise bu bağlamda ele almamak gerektiğini düşünüyorum. çünkü hayatını anlatırken, sıradan bir insanın karşılaştığı olayların onu nasıl dönüştürdüğünü belirliyor esasında. evrensel bir boyut kazanıyor eseri ister istemez.
bu çalışmayı künstlerroman olarak nitelendirmek doğru olacaktır. bir sanatçının, “sanatçı” olma serüvenini satırlara dökmesidir. yaşam boyu karşılaştığı şeylerin kendisini nasıl şekillendirdiğini, nasıl değiştirdiğini retrospektif bir yaklaşımla değerlendirme çabasının neticesinde ortaya çıkar künstlerroman bir anlamda.
devamını gör...

hazal

ağaçla veya yaprakla filan alakası yoktur.
hazal, “ceylan” demektir. arapça gazal (ceylan) sözcüğünün kürtçe versiyonu “hazaldır.”
hazan (ﺧﺰﺍﻥ) ise sonbahar demektir ve farsça bir sözcüktür. açıklamalarımı yeterli bulmayanlar için: www.nisanyanadlar.com/isim/...
devamını gör...

güven hokna

çocukken, bir aile dostumuzun evinde tanışmıştım. iyi bir kadındı, iyi bir oyuncu aynı zamanda.
devamını gör...

18 eylül 2023 savaş cebeci ve kaan kazgan kavgası

bu kavgaya ilişkin görüntüler sosyal medyada biteviye paylaşılıyor. şimdiye kadar da erişim engeli getirilmedi, içerikler kaldırılmadı. hatta kimi gazeteciler mütekebbir bir edayla haberleştirmişler olayı.
fiziksel şiddet görüntüleri ihtiva eden binlerce video senelerdir medyaya servis ediliyor.
fakat bu videoların çoğu editörler tarafından düzenleniyor, faillerin ve kurbanların yüzleri bulanık hale getiriliyordu. sözünü ettiğim kavga videosunun sansürsüzce, pervasızca paylaşılması oldukça ilginç. ben, hakaretin bile ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu düşünen biriyim. ancak burada, ifade ve paylaşım özgürlüğü kapsamına sıkıştırılamayacak kadar dallanıp budaklanmış olan farklı bir sorunla karşı karşıyayız.

şiddete dahil olmak ile yani deneyimleyen özne olmak ile izlemek farklı şeylerdir. bu farklılık nedeniyledir ki, şiddet uygulayanın ve uygulanan şiddete izleyici olarak maruz kalanın algılayışları da benzeşim göstermez. şiddete doğrudan doğruya tanıklık etmekle, şiddete bir aktarım aracı vesilesiyle tanıklık etmek arasında da bir ayrım yapmak zorundayız. cereyan eden bir olayın bir cihaz marifetiyle kayıt altına alınması ve kaydın kitlelerle paylaşılması, evvelemirde izleyicileri sonuca zincirler.
kim yendi? kim yenildi?

bu yönlendirici etki, şiddet olarak şiddetin diğer etkenlerden soyutlanarak kendinde bir mefhum olarak kavranmasını ve hakkında düşünülmesini engeller. izleyiciyi önceden belirlenmiş olan bir duygu durumuna yönlendirmek için müziklere, efektlere, sloganlara, muhtelif çekim tekniklerine başvurulabilir. haneke sinemasını farklı kılan en önemli unsurlardan biri de her türden şiddetin, yönlendirici etkilerden kaçınılarak sunulmasıdır. dış etkenlerden ve müdahalelerden arındırılmış çıplak şiddet, izleyenin korku, ürperti, rahatsızlık, acıma hatta tiksinti gibi hisleri duyumsamasına neden olur. yönetmenin kullandığı bir diğer önemli silah da kendiliğindenliktir. hem ansızın vuku bulan şiddet eylemine hem de planlanarak gerçekleştirilen şiddet eylemine mündemiç olan kendiliğindenliğe vurgu yapmayı yeğler. esasında mevzubahis videodakine benzer şiddet gösterilerinin de yukarıda açıkladığım etkileri tetiklemesi gerekir.

insan toplumlarının alimleri, uygarlığın gelişiminin “kaba şiddetin” azaltılması ile mümkün olabileceğini düşündüler. böyle bir düşünce ortaya attılar ve bu düşünceden ilham alınarak oluşturulan kanunlar, birtakım uygulamalar, pratikler avam tabakaya da dayatıldı. kadim bir meseledir bilindiği gibi. freud’un kaleme aldığı o meşhur satırlarda yani “uygarlığın rahatsızlığı” adını verdiği metinde, öz itibarıyla yaban ve vahşi olan insanın modern dünya tarafından aslına zıt sayılabilecek bir hale getirilmesi sonucunda ortaya çıkan kaynamadan, hoşnutsuzluklardan, kıpırdanmadan söz ediliyordu malum.

insanın bir vahşi olmasını engelleyip onun düşüncelerine, söylemlerine, eylemlerine incelik kazandırmak ve merhamet, insaf gibi mücerret kavramlara eskiye nazaran daha fazla anlam yüklemesini sağlamaktı maksat.
artık, sen benim karımı nasıl dansa kaldırmaya cüret edersin, sen bana nasıl yan gözle bakarsın deyip ateşli silahla veya kılıç kalkanla hasmını kitleler önünde düelloya çağıranların devri kapanmış, sağduyuyla ve bilgiyle aklın ışığında hareket eden hukukçuların devri başlamıştı, güya.
güya diyorum çünkü bu yaklaşımın sürdürülebilir olduğuna ikna olmak istiyorduk.
batı medeniyetinin yaratımıydı, bir başka zâviyeden bakarsak batı’nın öz eleştirisi olarak da görebiliriz bunu. sömürülen, köleleştirilen, işkence edilen, katledilen ve hemen hemen her türlü fanteziye kurban edilen yaban halklara karşı da bir özür mahiyeti taşıyordu aynı zamanda.

modernize edilen hukuk anlayışı, böyle yabanıl davranışların engellenmesi için oluşturulmuştur. bu türden düşüncelerin felsefi kökenleri büyük ölçüde roma’ya uzanır. düellolar, büyük kapışmalar, bahisler ve şov haline getirilmiş vahşet de orada karşımıza çıkar. büyük bir ironi barındırır.
devamını gör...

ortadoğu neden en düşük kanser oranına sahip sorunsalı

kanser hakkındaki istatistikleri ve bilimsel yayınları ayrıntılı olarak incelemedim, üşendim açıkçası. daha ilginç olduğunu düşündüğüm bir konuya kısaca değineceğim. müslümanlarda ve yahudilerde “kalıtsal hastalıklar” çok fazladır. akraba evliliği bu durumun önemli nedenlerinden biridir.
yahudiler hakkında: evrimagaci.org/askenaz-yahu...
devamını gör...

kemalizm solun savunması gereken son cephedir

cevabım ektedir:
youtube.com/shorts/sSyJDAhX...
devamını gör...

ubıhça

köken itibarıyla çerkes dilinin diyalektlerinden biri olarak kabul edenler de vardır, müstakil bir dil olduğunu öne sürenler de.
ubıhçayı son konuşan kişi tevfik esenç’ti. maalesef “esenç”in ölümüyle beraber bu dil de ölmüştür. tevfik esenç, hayata veda etmeden evvel fransız dilbilimci georges dumézil ve gürcü araştırmacı şaraşidze’ye bu dili öğretmiştir. fakat alfabesi bulunmayan ve esenç’in sözel birikiminden ibaret olan bu dilin ve kültürün, başkalarına tam olarak aktarılabilmesi mümkün olmuş mudur bilinmez. alfabesi olmayan ubıh diline, sesler baz alınarak bir alfabe yaratılmıştır sonradan.
bir dilin ölmesi demek, muazzam bir kültürel birikimin ve hafızanın yok olması demektir.
tevfik esenç’in yaşamını yitirmesiyle: ubıhça şarkılar, şiirler, tekerlemeler, masallar, ninniler, anlatılar, şakalar, ağıtlar da ortadan kalkmıştır, sanki hiçbir şey var olmamış gibi.
devamını gör...

10 eylül 2023 kılıçdaroğlu'nun eoka paylaşımı

eoka’yı çikolata markası filan sanıyor olabilir. yazıyı okurken güldüm. dünyadan haberi olmayan mütekait bir memurun acınası açıklamaları.
devamını gör...

yılmaz güney denince akla gelenler

eşi ve arkadaşlarıyla meyhanede otururken, ilerideki masaların birinde kafayı bulmuş olan hakim ‘sefa mutlu’ yalpalayarak güney’e doğru yürür ve ona laf atar, dedikleri tam olarak anlaşılmaz, tatsızlık yaşanmasın diye meyhanedekiler “sefa mutlu”yu uzaklaştırırlar.
bir müddet sonra “sefa mutlu” yeniden güney’in bulunduğu masaya yaklaşıp: sen komünist değil misin, siz komünistler her şeyinizi paylaşmıyor musunuz o zaman sen de karını benimle paylaş diye bağırır.
yılmaz güney de silahını çekip ayağa kalkar ve kafasına sıkar. meyhanecinin anlatımına göre hakimin tek gözü yuvasından fırlamıştır. meyhaneci ve diğerleri, güney’in dostları olduğundan ona arka çıkarlar, saklanması gerektiğini söylerler. o ise bir süre saklandıktan sonra kendi isteğiyle teslim olur ve hapse girer.
yılmaz güney yıllar sonra bir koğuş arkadaşına bu cinayeti işlediği için pişman olduğunu açıklayacak ciğeri beş para etmez biri için hapis yattığını rahatça senaryo yazabilmek istediğini söyleyecektir.

1982 yapımı “yol” isimli filmiyle cannes’da altın palmiye ödülünü almış, mide kanseri nedeniyle 1984’te hayata gözlerini yummuştur.
ölmeden evvel paris’te verdiği bir röportajda mealen: filmimi “midnight express”e benzetenler oldu fakat o film ırkçı saiklerle çekilmiş bir kara propaganda filmiydi bu nedenle anlatılanların bazıları doğru olsa da “midnight express”in yönetmeni alan parker “ötekileştirici bir yaklaşımla” hareket ettiğini itiraf etmiş ve öz eleştiri yapmıştır dolayısıyla iki film arasında benzerlik yoktur demiştir.
devamını gör...

sözlük kızlarına naber güzellik diye mesaj atan tip

facebook dayısıdır muhtemelen. biraz geriden geliyor. slm nbr de yazabilirdi nankör olmamak lazım.
devamını gör...

türkiye'nin bir orta doğu ülkesi olmadığı gerçeği

hem öyledir hem de öyle değildir. geçiş noktasıdır burası. tanzimat entelektüellerinin giyim tarzı yaşadığımız topraklardaki karmaşayı en güzel biçimde anlatır aslında. kafada arap fesi, altında frenk gömleği.
devamını gör...

hünsa

arapça (ﺧﻨﺜﻰ)
çift cinsiyetli, erdişi, erselik, hermafrodit.
türkçeye de geçmiştir.
devamını gör...

erdişi

çift cinsiyetli, hermafrodit.
devamını gör...

karoser

frenkçe (carrosserie)
aracın mekanik bölümlerinin dışında kalan tarafı, dış görünümü.
devamını gör...

z kuşağından sonraki nesle isim önerileri

köklü bir yazılı geleneğe sahip olan uluslarda nesiller boyunca isimler pek fazla değişmez. çünkü kullanılan isimlerin çoğu tarihte önemli bir yer edinmiş kişilerin isimleridir. ilginçtir ama benimsenen ideolojiye vurgu yapma kaygısıyla hareket edilmez genellikle.
bizim onlar kadar köklü ve devamlılık arz eden bir yazılı geleneğimiz olmadığı için islamcılar ve milliyetçi mukaddesatçılar arapça ve farsça isimlere yönelirken, seküler milliyetçiler asyatik isimlere yönelirler. fakat ikinci gruptakilerin işi daha zordur çünkü seçenekleri arapça ve farsça adlara göre epey azdır. bir nevi sidik yarışıdır.
devamını gör...

ulusların kendi kaderini tayin hakkı

lenin’in doktrini sayesinde orta asya’daki türklerin çoğu “rusça” dayatmasından dolayısıyla asimilasyondan kurtulmuşlardır. başkanın meşhur sözünü hatırlayalım: sovyetler büyük bir halklar hapishanesidir. fakat, lenin’in ölümünden sonraki yıllarda kimileri sosyalizmi “rus milliyetçiliği” sosuna bulamışlardır.
bugün türkî cumhuriyetlerinin genelinde “rusça” konuşmak elitlik göstergesi olarak görülüyor ve “ortak türk kimliği” muhabbeti ciddiye alınmıyor.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim