nerede olduğunu şaşırmak
başlık "insan olun biraz" tarafından 13.12.2024 09:14 tarihinde açılmıştır.
1.
bazı bazı, insanların bulundukları yerden emin olamamaları durumudur.
bunu çoğu durumda yaşamışızdır aslında. mesela yatılı misafirliğe gittiğimiz bir gecenin sabahında bambaşka bir yatakta uyandığımızda. ya da hiç tanımadığımız bir şehirde his yordamıyla yol bulmaya çalışırken kaybolduğumuzda. veya bir yabancı tarafından kafamıza sert bir cisimle vurulup bayıltıldıktan sonra paramız pulumuz çalınmış halde ayıldığımzda. aramızda bunları yaşamayan çok az kişi vardır.
ama benim anlatmak istediğim durum bunlardan hiçbiri değil. evet, ben de en az sizin kadar şaşkınım ama gerçekten bambaşka bir durumda bu söze maruz kaldım.
bir süredir ara verdiğim ilkokulda öğretmenlik yaptığım şu sıralarda başıma gelen ilginç anılarla ilgili tanımlar yazmaya bu tanımla kaldığım yerden devam ediyorum. biliyorum, özlediniz. özlenmez mi hiç!
bu haftaki derslerin birinin teneffüsünde sürekli fıkra anlatan müdür yardımcısı abi ve seslendirme sanatçısı olacak kadar iyi bir ses tonuna ama kötü bir espri yeteneğine sahip olan sınıf öğretmeni abi ile kendini ağaç sanan ve bizim de yaşına hürmeten ağaç olduğuna ikna olmuş gibi yaptığımız tuhaf odunsu yapının altında sigara içerken bir anda uzaklardan bir yerden gelen bir vızıltı ile o tarafa döndük.
nazım hikmet'in motorları süreceğimizi vaat edip bizi kandırdığı mavilikler içinde bir şey bize doğru bahsettiğim vızıltılar içinde geliyordu. bu bir kuş muydu ya da bir uçak? hayır. bu, bir birinci sınıf öğrencisi idi.
dokuzuncu köy olduğuna ikna olduğumuz şirinler köyünde kovulmuş gibi bize yaklaşan öğrencinin üzerinde birisi powerade içmiş de üzerine püskürtmüş gibi mavi bir aşortmen, haşofmen, haşurtman, aşurtman ya da eşofman vardı.
gargamel tarafından altın yapılmak üzere sahip olduğu özelliklere hiç bakılmadan seçilmiş gibi duran bu ağlak şirin sınıf öğretmenine doğru seslendi. bu esnada da biz okulun dışında olduğumuz için demir kapının parmaklıklarına tweet atıp hapse düşmüş atilla taş ifadesiyle bakmaya devam etti.
ve başlığı açmama neden olan şu cümleyi kurdu:
- öööretmeniim, nerede olduğumu şaşırdım.
ben tamamen refleks olarak şöyle bir tepki verdim:
- o ne demek lan!
cidden şaşkındım çünkü. çok batıdaki bir şehrin çok doğusunda bulunan, nuri bilge ceylan'ın çektiği filmleri daha iyi anlamanıza olanak veren, the walking dead evrenine benzer bir ölü toprağı ile çevrelenmiş bir ilçede bir birinci sınıf öğrencisinin böyle bir durumda olabileceği fikri beni şaşırttı. nerede olduğunu şaşırmış bir çocuk.
bu felsefi ikilemin nedenini düşünürken çocuğun beni ciddiye bile almadığını fark ettim. bir nevi filozof atakan olarak gördüğüm bu ağlak şirin burnunu çeke çeke şöyle dedi:
- hüseyin'le mehmet bana nerede olduğumu şaşırttı.
lan! hüseyin'le mehmet'e bakın hele! benim var olan, yaşanmakta olan durumları yanlış anladığım çok durum olur. meğer bu da onlardan biriymiş.
öğretmeni ne olduğunu sorunca beni adamdan saymayan ağlak şirin cevap verdi hemen:
- ben ödevimi yaparken sınıfta top oynadılar. ben nerede olduğu şaşırdım.
meğer herifçioğlunun derdi kitaptan deftere geçirdiği cümlelerin sırasını karıştırmakmış. nerede kaldığını bulmak için on on beş saniye harcamak yerine koşa koşa okulun dışına kadar gelip şikayet etme derdindeymiş.
bu elim hadise sonunda kader mahkumları hüseyin ve mehmet üç teneffüs dışarı çıkmama cezası aldı. ağlak şirin ise şikayet ettiği için iki teneffüslük bir mahkumiyete çarptırıldı.
bu kaotik ve karmaşık durum sonunda ben de nerede olduğumu şaşırdım. olsun, her şeyin yavrusu güzel.
bunu çoğu durumda yaşamışızdır aslında. mesela yatılı misafirliğe gittiğimiz bir gecenin sabahında bambaşka bir yatakta uyandığımızda. ya da hiç tanımadığımız bir şehirde his yordamıyla yol bulmaya çalışırken kaybolduğumuzda. veya bir yabancı tarafından kafamıza sert bir cisimle vurulup bayıltıldıktan sonra paramız pulumuz çalınmış halde ayıldığımzda. aramızda bunları yaşamayan çok az kişi vardır.
ama benim anlatmak istediğim durum bunlardan hiçbiri değil. evet, ben de en az sizin kadar şaşkınım ama gerçekten bambaşka bir durumda bu söze maruz kaldım.
bir süredir ara verdiğim ilkokulda öğretmenlik yaptığım şu sıralarda başıma gelen ilginç anılarla ilgili tanımlar yazmaya bu tanımla kaldığım yerden devam ediyorum. biliyorum, özlediniz. özlenmez mi hiç!
bu haftaki derslerin birinin teneffüsünde sürekli fıkra anlatan müdür yardımcısı abi ve seslendirme sanatçısı olacak kadar iyi bir ses tonuna ama kötü bir espri yeteneğine sahip olan sınıf öğretmeni abi ile kendini ağaç sanan ve bizim de yaşına hürmeten ağaç olduğuna ikna olmuş gibi yaptığımız tuhaf odunsu yapının altında sigara içerken bir anda uzaklardan bir yerden gelen bir vızıltı ile o tarafa döndük.
nazım hikmet'in motorları süreceğimizi vaat edip bizi kandırdığı mavilikler içinde bir şey bize doğru bahsettiğim vızıltılar içinde geliyordu. bu bir kuş muydu ya da bir uçak? hayır. bu, bir birinci sınıf öğrencisi idi.
dokuzuncu köy olduğuna ikna olduğumuz şirinler köyünde kovulmuş gibi bize yaklaşan öğrencinin üzerinde birisi powerade içmiş de üzerine püskürtmüş gibi mavi bir aşortmen, haşofmen, haşurtman, aşurtman ya da eşofman vardı.
gargamel tarafından altın yapılmak üzere sahip olduğu özelliklere hiç bakılmadan seçilmiş gibi duran bu ağlak şirin sınıf öğretmenine doğru seslendi. bu esnada da biz okulun dışında olduğumuz için demir kapının parmaklıklarına tweet atıp hapse düşmüş atilla taş ifadesiyle bakmaya devam etti.
ve başlığı açmama neden olan şu cümleyi kurdu:
- öööretmeniim, nerede olduğumu şaşırdım.
ben tamamen refleks olarak şöyle bir tepki verdim:
- o ne demek lan!
cidden şaşkındım çünkü. çok batıdaki bir şehrin çok doğusunda bulunan, nuri bilge ceylan'ın çektiği filmleri daha iyi anlamanıza olanak veren, the walking dead evrenine benzer bir ölü toprağı ile çevrelenmiş bir ilçede bir birinci sınıf öğrencisinin böyle bir durumda olabileceği fikri beni şaşırttı. nerede olduğunu şaşırmış bir çocuk.
bu felsefi ikilemin nedenini düşünürken çocuğun beni ciddiye bile almadığını fark ettim. bir nevi filozof atakan olarak gördüğüm bu ağlak şirin burnunu çeke çeke şöyle dedi:
- hüseyin'le mehmet bana nerede olduğumu şaşırttı.
lan! hüseyin'le mehmet'e bakın hele! benim var olan, yaşanmakta olan durumları yanlış anladığım çok durum olur. meğer bu da onlardan biriymiş.
öğretmeni ne olduğunu sorunca beni adamdan saymayan ağlak şirin cevap verdi hemen:
- ben ödevimi yaparken sınıfta top oynadılar. ben nerede olduğu şaşırdım.
meğer herifçioğlunun derdi kitaptan deftere geçirdiği cümlelerin sırasını karıştırmakmış. nerede kaldığını bulmak için on on beş saniye harcamak yerine koşa koşa okulun dışına kadar gelip şikayet etme derdindeymiş.
bu elim hadise sonunda kader mahkumları hüseyin ve mehmet üç teneffüs dışarı çıkmama cezası aldı. ağlak şirin ise şikayet ettiği için iki teneffüslük bir mahkumiyete çarptırıldı.
bu kaotik ve karmaşık durum sonunda ben de nerede olduğumu şaşırdım. olsun, her şeyin yavrusu güzel.
devamını gör...
2.
(bkz: aman aman nereye geldik)
devamını gör...
3.
biz erkeklerde her berber çıkışı yaşanan şey.
sıhhatler olsun cümlesini duyup üstünüzü başınızı acemice fırçalamaya çalışan çırağın bahşişini verip dükkandan çıkınca nereye gideceğimizi şaşırıyoruz.
o kaldırımda bir an dikilip aşağı mı yukarı mı gideceğine karar verememe halini bütün erkekler yaşamıştır sanırım.
sanki kesilen saçlarla beraber tanrının bize yüklediği navigasyon sistemi çöküyor o an.
çok saçma, doğrudur.
sıhhatler olsun cümlesini duyup üstünüzü başınızı acemice fırçalamaya çalışan çırağın bahşişini verip dükkandan çıkınca nereye gideceğimizi şaşırıyoruz.
o kaldırımda bir an dikilip aşağı mı yukarı mı gideceğine karar verememe halini bütün erkekler yaşamıştır sanırım.
sanki kesilen saçlarla beraber tanrının bize yüklediği navigasyon sistemi çöküyor o an.
çok saçma, doğrudur.
devamını gör...
4.
yok yok yahu nereden çıkartıyorsun medine filan.. istanbuldayız lan.. bro sen kaç yıldır yurtdışındasın sahi ..!
devamını gör...
"nerede olduğunu şaşırmak" ile benzer başlıklar
şaşırmak
10