#ödüllü filmler
1997 yılı, italya-fransa ortak yapımı film. uzmanlık alanı video ve bilgisayar oyunları olan bilgisayar programcısı olan jim’in bilgisayarına giren gizemli bir virüs, nirvana adlı oyununu değiştirmeye başlar. imdb:6/10.
* david di donatello ödülleri -en iyi ses
* golden ciak ödülleri - en iyi yardımcı erkek oyuncu/ en iyi yardımcı kadın oyuncu/ en iyi prodüksiyon dizaynı
* flaiano ınternational prizes - en iyi yönetmen
film, toplamda 5 ödüle sahiptir.
* golden ciak ödülleri - en iyi yardımcı erkek oyuncu/ en iyi yardımcı kadın oyuncu/ en iyi prodüksiyon dizaynı
* flaiano ınternational prizes - en iyi yönetmen
film, toplamda 5 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "bengaripsengüzeldünyaumutlu" tarafından 09.05.2022 10:21 tarihinde açılmıştır.
1.
bir gün kendinizi bilmediğiniz bir yerde buluyorsunuz. orada ne yaptığınızı hatta, kim olduğunuzu bile hatırlamıyorsunuz. elinizde maria adıyla not edilmiş, numara yazılı bir kağıt, sol tarafta büyük bir kutu üzerine bırakılmış bir silah, karşınızda duvara asılı, görüntülü konuşma yapabileceğiniz bir telefon. arıyorsunuz ve kimin kim olduğunu anlamaya çalışırken, arkadan birisi geliyor, "seni buldum spagetti, bir skor bana" diyerek sizi öldürüyor. * kurşunun namludan çıkıp vücudunuza saplanacağı ana kadarki zaman diliminde ne düşünürdünüz? düşünmeye fırsat kalmaz mıydı? o kısacık ana, hangi duyguları sıkıştırabilirdiniz? peki aynı sahneyi defalarca yaşasaydınız ve hayatınızın kısa bir döngüye sıkıştığının farkında olsaydınız? *
öncelikle bu yazı bir film tanıtımıdır ve kurt cobain ile hiçbir ilgisi yoktur. * editör arkadaşlar gerekli düzenlemeyi yapacaklardır. 1997 italyan yapımı, bilim kurgu filmimiz, bir gabriele salvatores filmi. başrollerde christopher lambert, diego abatantuono, sergio rubini, stefania rocca, emmanuelle seigner ve amanda sandrelli var. bu film ülkemizde 2000'li yılların başında televizyonlarda da yayınlanmıştı. bilim kurgu sevenler ve simülasyon teorisine ilgi duyanların bu filmi de seveceğini düşünüyorum. daha da cezbetmesi için spoiler tadında bir giriş yaptım ama, izleme zevkine engel olacak bir bilgi vermedim, bana güvenebilirsiniz. *
özet geçecek olursak, karısı lisa tarafından terk edilen jimi, iyi bir oyun yazılımcısıdır. ağır bir depresyonda olan jimi son yazdığı oyunda bir terslik fark eder. yazdığı oyuna virüs bulaşmıştır ve oyunun ana karakteri solo garip davranışlar sergilemektedir. bu hatayı düzeltmesi gerekmektedir ama, oyun çalıştığı şirket okasama starr’ın sunucusuna çoktan yüklenmiş, tanıtımları yapılmış ve üç gün sonra christmas’ta piyasaya sürülecektir. jimi onu terk eden karısını bulmak için bir maceraya atılır. aynı zamanda yazdığı oyundaki karakter solo’nun isteğini de yerine getirmeye çalışacaktır. sanal gerçekliğin insan hayatıyla iyice bütünleştiği bir gelecek kurgusu sunan bu filmin sonu da sürprizli bitiyor ama, tabi ki sonunu söyleyecek değilim. *
filmimiz jimi’yi terk eden karısı lisa’nın ona bıraktığı bir veda kaydıyla başlıyor. jimi, en son yazdığı oyuna bağlanarak, onu terk eden karısı lisa’nın yarattığı depresyondan kaçmaya çalışmaktadır. bir gün oyunun ana karakteri solo jimi’nin verdiği komutları yerine getirmez. oyuna bir virüs bulaşmıştır ve solo olmaması gereken bir farkındalığa kavuşmuştur. solo, bir oyun karakteri olduğunu, etrafındaki hayatın bir gerçekliği olmadığını anlamıştır ve jimi’den onu silerek bu ızdıraba bir son vermesini ister.
jimi solo sayesinde hayatını sorgulamaya başlar ve bir yıl önce onu terk eden lisa’yı bulmaya karar verir. lisa veda kaydında marrakesh adlı, daha çok illegal işlerin döndüğü bir bölgeye, joystick adlı birisiyle buluşmaya gitmiştir. jimi, kendisinin takip edildiğinin farkında olmadan marrakesh’e gider ve önce joystick’i bulmaya çalışır. joystick, “onu boşuna aramayın, o zaten sizi bulur” tadında jimi’nin karşısına çıkar, onun hikayesini dinler ve ona yardım etmeye karar verir. her ne kadar lisa’dan dolayı yardım etse de işin içinde büyük para vardır. *
jimi ve joystick ilk iş, jimi’yi takip eden okasama starr yetkilisinden kurtulurlar. sırada “angel” denen üst seviye hacker bulmak vardır. hackerlar başlarına taktıkları bir cihaz ile sisteme bağlanmaktadırlar. banka hesaplarını hacklemeye çalışan hackerların karşısına da “devil” denen programlar çıkar. okasama starr veri tabanı da tabi ki deviller tarafından korunmaktadır. bu programlar hackerların bilinçaltlarına ulaşıp, onları içinden çıkılmaz sarmallara sürükleyerek, bilgisayar başında beyinleri eriyerek heder olmalarına sebep olur. bu tuzaklardan “angel”lar kurtulabilmektedir ve onlardan çok fazla yoktur. joystick de eski bir “angel”dır ama, artık uçamamaktadır, yani o işleri uzun zaman önce bırakmıştır. bir ihtimal daha var, o da “naima’yı bulmak” mı dersin? *
iyi bir hacker olan naima, jimi ve joy’un yardıma ihtiyaç duydukları bir anda aniden ortaya çıkar ve onları tehlikeden kurtarır. naima, geçmişini hatırlamaz, nereden geldiğini bilmez, nereye gittiği ile ilgili bir yaşam amacı da yoktur ama, jimi’ye yardım etmek ister. şimdi bombay city’ye gidip, orada avinash’ı bulup ondan yardım istemek gerekmektedir. lisa da en son bombay city’de görülmüştür, bu bir tesadüf müdür? tamirci ve donanımcı olan avinash joystick ile eski dosttur. avinash, sisteme sızmak için ihtiyaç duyacakları virüse sahip olmadığını söylerken, polisten kaçan birisi avinash’ın eline bir çip verir ve polis tarafından vurularak öldürülür. avinash da bu çipi jimi’ye verip onu swami’ye götürmesini ister.
swami hackerların üstadıdır. jimi’nin getirdiği çip, tüm dünyada aranan bir hacker için hayati önem taşımaktadır. swami jimi’ye lisa’nın kısa süre önce öldüğünü söyler. ama, lisa’nın bilinçaltını, hatıralarını bir mikroçipe kopyalamayı başarmıştır ve bu mikroçipi jimi’ye verir. bu mikroçipi çalıştırabilecek herhangi bir bilgisayar yoktur. sadece bağlantı girişi olan insani alıcılar bu mikroçipi okuyabilmektedir. yani o kişinin beynine bir implant girişi olması gerekiyor. evet, işte o kişi de naima’dır. bu kadar spoiler yeter sanırım. *
film bize simülasyon evren düşüncesine açılan kapıyı matrix’ten çok daha önce açmıştır. hatta bazı sahneler sizi matrix’e götürecek ve yüzünüzde bir tebessüm oluşturacaktır. hollywood yapımı olmadığı için çok bilinen bir film değildir. 6.0 imdb puanıyla çoğu kişide önyargı oluşturabilir de. bazı şiirsel diyaloglara rağmen, ilgili sahneler maalesef insan ruhuna dokunabilmekte zayıf kalıyor. aceleye getirilmiş, senaryoya biraz yazık olmuş düşüncesine kapılabiliyorsunuz.
yaratılan kurgu dünyanın öncesi, o koşullara nasıl gelindiği hakkında izleyici bilgilendirilmiyor. asansörle bir şehirden katman katman başka bir şehre iniyorsunuz ama, size dış dünyadan pek bir şey sunulmuyor. kurguya uzaktan, geniş ve hakim bir çerçeveden bakamıyorsunuz. karanlık, dar bir atmosfere hapsediliyorsunuz ve bu da sizi biraz boğabiliyor. ama zaten filmin başında şu satırlarla bunu açıkça ifade etmişler ve istenen de bu:
şimdi neredesin bilmiyorum
ama hayal etmeye çalış;
kanın yoğunlaşmış,
düşüncelerin yerde uzanıyor,
ölmüş kuşlar gibi.
nefesin düğümlenmiş…
günlük yaşamsal aktiviteler adı altında, kısır bir döngüye hapsolduğunuzu düşündünüz mü hiç? ayaklarınıza düğümlenmiş prangalar günden güne ağırlaşıp, konfor alanınızı terk etmenize engel oldu mu bir gün? kaybetmekten korktuklarınız ne kadar sizindi? mutlu edebilmek için ne kadar mutluydunuz, ne kadar umutluydunuz? iç dünyanızda şüpheden başka elle tutulur bir şey kalmadığı oldu mu? kendi halinde, soluksuz, zamansız, taş kesilmiş bir heykel gibi duran bedeninize, hiç uzaktan baktınız mı siz? iyi seyirler. *
izleyin
öncelikle bu yazı bir film tanıtımıdır ve kurt cobain ile hiçbir ilgisi yoktur. * editör arkadaşlar gerekli düzenlemeyi yapacaklardır. 1997 italyan yapımı, bilim kurgu filmimiz, bir gabriele salvatores filmi. başrollerde christopher lambert, diego abatantuono, sergio rubini, stefania rocca, emmanuelle seigner ve amanda sandrelli var. bu film ülkemizde 2000'li yılların başında televizyonlarda da yayınlanmıştı. bilim kurgu sevenler ve simülasyon teorisine ilgi duyanların bu filmi de seveceğini düşünüyorum. daha da cezbetmesi için spoiler tadında bir giriş yaptım ama, izleme zevkine engel olacak bir bilgi vermedim, bana güvenebilirsiniz. *
özet geçecek olursak, karısı lisa tarafından terk edilen jimi, iyi bir oyun yazılımcısıdır. ağır bir depresyonda olan jimi son yazdığı oyunda bir terslik fark eder. yazdığı oyuna virüs bulaşmıştır ve oyunun ana karakteri solo garip davranışlar sergilemektedir. bu hatayı düzeltmesi gerekmektedir ama, oyun çalıştığı şirket okasama starr’ın sunucusuna çoktan yüklenmiş, tanıtımları yapılmış ve üç gün sonra christmas’ta piyasaya sürülecektir. jimi onu terk eden karısını bulmak için bir maceraya atılır. aynı zamanda yazdığı oyundaki karakter solo’nun isteğini de yerine getirmeye çalışacaktır. sanal gerçekliğin insan hayatıyla iyice bütünleştiği bir gelecek kurgusu sunan bu filmin sonu da sürprizli bitiyor ama, tabi ki sonunu söyleyecek değilim. *
filmimiz jimi’yi terk eden karısı lisa’nın ona bıraktığı bir veda kaydıyla başlıyor. jimi, en son yazdığı oyuna bağlanarak, onu terk eden karısı lisa’nın yarattığı depresyondan kaçmaya çalışmaktadır. bir gün oyunun ana karakteri solo jimi’nin verdiği komutları yerine getirmez. oyuna bir virüs bulaşmıştır ve solo olmaması gereken bir farkındalığa kavuşmuştur. solo, bir oyun karakteri olduğunu, etrafındaki hayatın bir gerçekliği olmadığını anlamıştır ve jimi’den onu silerek bu ızdıraba bir son vermesini ister.
jimi solo sayesinde hayatını sorgulamaya başlar ve bir yıl önce onu terk eden lisa’yı bulmaya karar verir. lisa veda kaydında marrakesh adlı, daha çok illegal işlerin döndüğü bir bölgeye, joystick adlı birisiyle buluşmaya gitmiştir. jimi, kendisinin takip edildiğinin farkında olmadan marrakesh’e gider ve önce joystick’i bulmaya çalışır. joystick, “onu boşuna aramayın, o zaten sizi bulur” tadında jimi’nin karşısına çıkar, onun hikayesini dinler ve ona yardım etmeye karar verir. her ne kadar lisa’dan dolayı yardım etse de işin içinde büyük para vardır. *
jimi ve joystick ilk iş, jimi’yi takip eden okasama starr yetkilisinden kurtulurlar. sırada “angel” denen üst seviye hacker bulmak vardır. hackerlar başlarına taktıkları bir cihaz ile sisteme bağlanmaktadırlar. banka hesaplarını hacklemeye çalışan hackerların karşısına da “devil” denen programlar çıkar. okasama starr veri tabanı da tabi ki deviller tarafından korunmaktadır. bu programlar hackerların bilinçaltlarına ulaşıp, onları içinden çıkılmaz sarmallara sürükleyerek, bilgisayar başında beyinleri eriyerek heder olmalarına sebep olur. bu tuzaklardan “angel”lar kurtulabilmektedir ve onlardan çok fazla yoktur. joystick de eski bir “angel”dır ama, artık uçamamaktadır, yani o işleri uzun zaman önce bırakmıştır. bir ihtimal daha var, o da “naima’yı bulmak” mı dersin? *
iyi bir hacker olan naima, jimi ve joy’un yardıma ihtiyaç duydukları bir anda aniden ortaya çıkar ve onları tehlikeden kurtarır. naima, geçmişini hatırlamaz, nereden geldiğini bilmez, nereye gittiği ile ilgili bir yaşam amacı da yoktur ama, jimi’ye yardım etmek ister. şimdi bombay city’ye gidip, orada avinash’ı bulup ondan yardım istemek gerekmektedir. lisa da en son bombay city’de görülmüştür, bu bir tesadüf müdür? tamirci ve donanımcı olan avinash joystick ile eski dosttur. avinash, sisteme sızmak için ihtiyaç duyacakları virüse sahip olmadığını söylerken, polisten kaçan birisi avinash’ın eline bir çip verir ve polis tarafından vurularak öldürülür. avinash da bu çipi jimi’ye verip onu swami’ye götürmesini ister.
swami hackerların üstadıdır. jimi’nin getirdiği çip, tüm dünyada aranan bir hacker için hayati önem taşımaktadır. swami jimi’ye lisa’nın kısa süre önce öldüğünü söyler. ama, lisa’nın bilinçaltını, hatıralarını bir mikroçipe kopyalamayı başarmıştır ve bu mikroçipi jimi’ye verir. bu mikroçipi çalıştırabilecek herhangi bir bilgisayar yoktur. sadece bağlantı girişi olan insani alıcılar bu mikroçipi okuyabilmektedir. yani o kişinin beynine bir implant girişi olması gerekiyor. evet, işte o kişi de naima’dır. bu kadar spoiler yeter sanırım. *
film bize simülasyon evren düşüncesine açılan kapıyı matrix’ten çok daha önce açmıştır. hatta bazı sahneler sizi matrix’e götürecek ve yüzünüzde bir tebessüm oluşturacaktır. hollywood yapımı olmadığı için çok bilinen bir film değildir. 6.0 imdb puanıyla çoğu kişide önyargı oluşturabilir de. bazı şiirsel diyaloglara rağmen, ilgili sahneler maalesef insan ruhuna dokunabilmekte zayıf kalıyor. aceleye getirilmiş, senaryoya biraz yazık olmuş düşüncesine kapılabiliyorsunuz.
yaratılan kurgu dünyanın öncesi, o koşullara nasıl gelindiği hakkında izleyici bilgilendirilmiyor. asansörle bir şehirden katman katman başka bir şehre iniyorsunuz ama, size dış dünyadan pek bir şey sunulmuyor. kurguya uzaktan, geniş ve hakim bir çerçeveden bakamıyorsunuz. karanlık, dar bir atmosfere hapsediliyorsunuz ve bu da sizi biraz boğabiliyor. ama zaten filmin başında şu satırlarla bunu açıkça ifade etmişler ve istenen de bu:
şimdi neredesin bilmiyorum
ama hayal etmeye çalış;
kanın yoğunlaşmış,
düşüncelerin yerde uzanıyor,
ölmüş kuşlar gibi.
nefesin düğümlenmiş…
günlük yaşamsal aktiviteler adı altında, kısır bir döngüye hapsolduğunuzu düşündünüz mü hiç? ayaklarınıza düğümlenmiş prangalar günden güne ağırlaşıp, konfor alanınızı terk etmenize engel oldu mu bir gün? kaybetmekten korktuklarınız ne kadar sizindi? mutlu edebilmek için ne kadar mutluydunuz, ne kadar umutluydunuz? iç dünyanızda şüpheden başka elle tutulur bir şey kalmadığı oldu mu? kendi halinde, soluksuz, zamansız, taş kesilmiş bir heykel gibi duran bedeninize, hiç uzaktan baktınız mı siz? iyi seyirler. *
izleyin
devamını gör...
"nirvana (film)" ile benzer başlıklar
nirvana
32