1.
duygular insan beyninde limbik sistemden kaynaklanır, hisler ise beynin ön lobundan meydana gelirler. hisler soyut düşünceden kaynaklanırken, duygular doğuştan gelir ve genetiksel olarak evrim sonucu belirlenirler. insanlarda ki duygu sayıları kısıtlı olmasına karşın sahip olunabilecek his sayısında sınır yoktur.
duygular hızla gelip geçtiği için vücudun bir başka değerlendirme mekanizması vardır; hisler.. duygular hislerin kalıntılarını temsil ederler. duygu ve his arasında ki en belirgin fark hissin yavaş yavaş gelişmesidir. kaldı ki günlerce, haftalarca, aylarca hatta yıllar boyu mevcut olabilirler ve değişebilirler.
duygular doğuştan gelen temel alarm ve motivasyon sistemidir. sevinç, öfke, korku, şaşkınlık ve üzüntü gibi durumlar karşısında kişiyi hareket etmeye ya da hareketi sonlandırmaya teşvik eder. hisler ise kişiyi, rahatsızlık veya tatsızlık hissiyatına son vermek için neler yapılabileceği üzerine düşünmeye sevk eder.
şimdiii, nedir bu nötr hissetmek.?
hissizleşme ya da hissetmeme değildir öncelikle. duygusuzluk halidir sadece. gerçekleşen, yaşanılan, karşımıza çıkan hiç bir şeyi, duygu değişikliği yaratacak kadar değerli bulmama durumudur. olguların ya da bireylerin artık anlam taşımamasıdır. kısaca her şeye karşı hiç bir şey hissetmeme halidir. 'hissetmeme değildir dedin, şimdi de hiç bir şey hissetmeme halidir diyorsun' diyenler çıkacaktır. evet burada 'hiç bir hey hissetmeme' derken de 'hiç bir şey'i hissetme hissiyatı söz konusudur zaten. hissizliğin verdiği kekremsi bir histir nötrizm*.
nötrizm, artık bu beni aşıyor dediğimiz noktada, saldım çayıra mevlam kayıra diyebilmektir. 'bilinmez olan belki de en güzel olana gebedir' cümlesi ile yüzleşebilmektir. resmin tamamına bakınca, ilerde anlayacağım bütün bunları niye yaşadığımı diye düşünebilmektir. en temizinden derin bir nefes alıp, boşluğa, sessizliğe, iç dinginliğine ruhu bırakmak ve hep bir şeyleri oldurmaya çalışmaktan vazgeçmektir. hayatımızın gelgitlerini olduğu gibi, verebilecekleriyle, iyisiyle kötüsüyle gerçek anlamda kabul edebilmektir. bir ermiş bilgeliğiyle sessiz sakin kalabilmek, her şeye rağmen gülümseyebilmektir. bu bir pes ediş değildir, sadece kabulleniş ve olana direnmeyi bırakıştır. biraz daha anlayışlı, biraz daha çocuksu, biraz daha esnek olarak anın getirdiklerini bütünüyle yaşayabilmektir.
cümle olarak ''ben mutsuz değilim sadece mutlu olmayı umursamıyorum''* şeklinde söylendiğinde daha bir anlaşılır oluyor anlatmak istediğim.
her daim zirvede hissedilen ancak sıfır noktasında bir tutum sergilenen, delilik ve dahiliğin arasında, ölümle yaşamın kıyısında, tezatların tam ortasında bir yaklaşım nötr bakış açısı. ne mutlu ne mutsuz, tam ortası ama biraz melankolik, tepkisiz, ağır başlı ve karanlık oluyor bu nötrlük.
öncelikle geçmişle zihnimizde kurduğumuz köprülerden kurtulup, olan her olayı karşımıza çıkan her cümleyi öncesiz dinleyebilmekten geçiyor sanırım bunun yolu. geçmişi unutup o ana odaklanmaktan geçiyor belki de. en son ne oluyor, ne söyleniyor, ne soruluyorsa sadece ona odaklanmaktan geçiyor. bunu başarmaya başladığımızda bizi en çok etkileyen empati kabiliyetimizden uzaklaşmış, stresi ve belirsizliği daha iyi yönetmeye başlamış oluruz. yani geçmişten hiç bir bilgi ve duyguyu bir sonra ki cümleye, düşünceye taşımadığımız için objektiflik katsayımız artış olur bir nevi. bu da bize çok negatif durumlar karşısında bile hızlıca süreci aşmamızı, verdiği sakinlikle fırtınanın tam ortasında çözüme ulaşmamızı sağlar..
osho ne güzel söylemiş;
'hayattaki en büyük cesaret hayatın sana sunduğu her şeyi kabul etmektir.' ve devam etmiş;
'hayatın karanlık koridorlarında dolaşarak kişinin gözleri alışkanlık kazanır ve kişi karanlıkta bile ışığı görmeye başlar. gündüz vakti ışığı görmek güzeldir. ama en karanlık gecede de gözlerin alışkınsa, oradaki saklı gündüzü görebilirsin, güzellik oradadır. en karanlık gecede sabahı görebilirsen, o zaman güzellik vardır, o zaman başarmışsındır. eğer en alçakta, en yükseği görebiliyorsan, eğer cehennemde bile bir cennet yaratabiliyorsan, hayatın sanatçısı haline gelmişsindir.'
duygular hızla gelip geçtiği için vücudun bir başka değerlendirme mekanizması vardır; hisler.. duygular hislerin kalıntılarını temsil ederler. duygu ve his arasında ki en belirgin fark hissin yavaş yavaş gelişmesidir. kaldı ki günlerce, haftalarca, aylarca hatta yıllar boyu mevcut olabilirler ve değişebilirler.
duygular doğuştan gelen temel alarm ve motivasyon sistemidir. sevinç, öfke, korku, şaşkınlık ve üzüntü gibi durumlar karşısında kişiyi hareket etmeye ya da hareketi sonlandırmaya teşvik eder. hisler ise kişiyi, rahatsızlık veya tatsızlık hissiyatına son vermek için neler yapılabileceği üzerine düşünmeye sevk eder.
şimdiii, nedir bu nötr hissetmek.?
hissizleşme ya da hissetmeme değildir öncelikle. duygusuzluk halidir sadece. gerçekleşen, yaşanılan, karşımıza çıkan hiç bir şeyi, duygu değişikliği yaratacak kadar değerli bulmama durumudur. olguların ya da bireylerin artık anlam taşımamasıdır. kısaca her şeye karşı hiç bir şey hissetmeme halidir. 'hissetmeme değildir dedin, şimdi de hiç bir şey hissetmeme halidir diyorsun' diyenler çıkacaktır. evet burada 'hiç bir hey hissetmeme' derken de 'hiç bir şey'i hissetme hissiyatı söz konusudur zaten. hissizliğin verdiği kekremsi bir histir nötrizm*.
nötrizm, artık bu beni aşıyor dediğimiz noktada, saldım çayıra mevlam kayıra diyebilmektir. 'bilinmez olan belki de en güzel olana gebedir' cümlesi ile yüzleşebilmektir. resmin tamamına bakınca, ilerde anlayacağım bütün bunları niye yaşadığımı diye düşünebilmektir. en temizinden derin bir nefes alıp, boşluğa, sessizliğe, iç dinginliğine ruhu bırakmak ve hep bir şeyleri oldurmaya çalışmaktan vazgeçmektir. hayatımızın gelgitlerini olduğu gibi, verebilecekleriyle, iyisiyle kötüsüyle gerçek anlamda kabul edebilmektir. bir ermiş bilgeliğiyle sessiz sakin kalabilmek, her şeye rağmen gülümseyebilmektir. bu bir pes ediş değildir, sadece kabulleniş ve olana direnmeyi bırakıştır. biraz daha anlayışlı, biraz daha çocuksu, biraz daha esnek olarak anın getirdiklerini bütünüyle yaşayabilmektir.
cümle olarak ''ben mutsuz değilim sadece mutlu olmayı umursamıyorum''* şeklinde söylendiğinde daha bir anlaşılır oluyor anlatmak istediğim.
her daim zirvede hissedilen ancak sıfır noktasında bir tutum sergilenen, delilik ve dahiliğin arasında, ölümle yaşamın kıyısında, tezatların tam ortasında bir yaklaşım nötr bakış açısı. ne mutlu ne mutsuz, tam ortası ama biraz melankolik, tepkisiz, ağır başlı ve karanlık oluyor bu nötrlük.
öncelikle geçmişle zihnimizde kurduğumuz köprülerden kurtulup, olan her olayı karşımıza çıkan her cümleyi öncesiz dinleyebilmekten geçiyor sanırım bunun yolu. geçmişi unutup o ana odaklanmaktan geçiyor belki de. en son ne oluyor, ne söyleniyor, ne soruluyorsa sadece ona odaklanmaktan geçiyor. bunu başarmaya başladığımızda bizi en çok etkileyen empati kabiliyetimizden uzaklaşmış, stresi ve belirsizliği daha iyi yönetmeye başlamış oluruz. yani geçmişten hiç bir bilgi ve duyguyu bir sonra ki cümleye, düşünceye taşımadığımız için objektiflik katsayımız artış olur bir nevi. bu da bize çok negatif durumlar karşısında bile hızlıca süreci aşmamızı, verdiği sakinlikle fırtınanın tam ortasında çözüme ulaşmamızı sağlar..
osho ne güzel söylemiş;
'hayattaki en büyük cesaret hayatın sana sunduğu her şeyi kabul etmektir.' ve devam etmiş;
'hayatın karanlık koridorlarında dolaşarak kişinin gözleri alışkanlık kazanır ve kişi karanlıkta bile ışığı görmeye başlar. gündüz vakti ışığı görmek güzeldir. ama en karanlık gecede de gözlerin alışkınsa, oradaki saklı gündüzü görebilirsin, güzellik oradadır. en karanlık gecede sabahı görebilirsen, o zaman güzellik vardır, o zaman başarmışsındır. eğer en alçakta, en yükseği görebiliyorsan, eğer cehennemde bile bir cennet yaratabiliyorsan, hayatın sanatçısı haline gelmişsindir.'
devamını gör...
2.
hayatımdan kendi çıkan ya da benim çıkardığım insanlara karşı ruh halim.
sanki hiç olmamışlar gibi.
sanki hiç olmamışlar gibi.
devamını gör...
3.
çoğunlukla hissettiğim ruh halidir. herhangi bir olayda veya durumda sadece tek tarafı dinleyip diğer tarafa söz hakkı vermemekten, ön yargılı yaklaşmaktan kaçınırım.
devamını gör...
4.
artık ne nötr-eleştirel ne de gısgri bir alanda dahi olamadım/olunamıyor. kısmen de olsa kendinin boşluğu olan nötrino gibi olmak daha caziptir. sine ira et studio'u takınarak bile ses edilemiyor. nötralize etmenin sonu!
devamını gör...
5.
bana göre dünyanın en güçlü hissi.
belki bir zamanlar mükemmel hissettiğini sandığın ya da tam tersi ölse de kurtulsak vs dediğin birilerine karşı nötr hissetmeye başladığın an dünyanın en güçlü ve yıkılmaz insanı oluyorsun. çünkü enerjiyi sadece kendine harcayınca ne kadar da doğru yolda olduğunu görüyorsun.
harika bir şey yahu!
belki bir zamanlar mükemmel hissettiğini sandığın ya da tam tersi ölse de kurtulsak vs dediğin birilerine karşı nötr hissetmeye başladığın an dünyanın en güçlü ve yıkılmaz insanı oluyorsun. çünkü enerjiyi sadece kendine harcayınca ne kadar da doğru yolda olduğunu görüyorsun.
harika bir şey yahu!
devamını gör...
6.
sıfır ayarında kafaya sahip olmak.
devamını gör...
7.
tüm duygularından arınıp ne motivasyonel ne de karamsar olmamak, boş bir levhaya dönüşmektir.
aslında mantığını ön plana çıkarıp sadece gerekenlere odaklanmak adına çok ideal bir haldir ama insan gibi hissedemeyecek kadar objektif/nötr olduktan sonra mantık dahi mantıksızlaşıyor ve gereksizleşiyor falan.
aslında mantığını ön plana çıkarıp sadece gerekenlere odaklanmak adına çok ideal bir haldir ama insan gibi hissedemeyecek kadar objektif/nötr olduktan sonra mantık dahi mantıksızlaşıyor ve gereksizleşiyor falan.
devamını gör...